Logo

12. Hukuk Dairesi2024/4267 E. 2024/9611 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: İstihkak iddiasının reddine ilişkin açılan davanın kabulü ile asıl davaya konu hacizlerin kaldırılmasına ilişkin verilen kararın temyizi üzerine, birleşen davalar hakkında ayrı ayrı hüküm kurulup kurulmadığı uyuşmazlığı.

Gerekçe ve Sonuç: Mahkemece, birleşen davalarda ayrı ayrı hüküm kurulması gerekirken, HMK'nın 297/2. maddesine aykırı olarak sadece asıl davaya ilişkin hüküm kurulması ve hükmün infaza elverişli olmaması gözetilerek bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi

MAHKEMESİ : İstanbul 5. İcra Hukuk Mahkemesi

Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki davalı/3. kişi Atakul Otomotiv Tic.Ve San.A.Ş. tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:

Asıl-birleşen dava, alacaklının İİK’nin 99. maddesine dayalı istihkak iddiasının reddi talebine ilişkindir.

Mahkemece yapılan ilk yargılama sonucunda, davanın kabulüne ilişkin verilen karar, davacı alacaklı ve davalı üçüncü kişi vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Mahkemenin kararı, Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 04.02.2021 tarih ve 2020/3865 Esas, 2021/873 Karar sayılı ilamı ile "..mahkemece asıl dava dosyası yönünden hüküm kurulduğu, birleştirilen dosya yönünden olumlu ya da olumsuz bir hüküm kurulmadığı," gerekçesi ile bozulmuştur.

Mahkemece, her iki şirketin ticari faaliyet alanlarının aynı olduğu, şirketlerin belli bir süre aynı adreste faaliyet gösterdiği, borçlu şirket ile 3. kişi şirketin ortak ve yetkililerinin aynı olduğu, borçlu ile 3. kişi arasında organik bağ bulunduğu, davalı 3. kişinin istihkak iddiası yerinde olmadığından davacı alacaklının açtığı "istihkak iddiasının reddi" davasının kabulüne karar vermek gerektiği, birleşen dosya yönünden, asıl dosyadan ayrı olarak hüküm kurulması gerekir iken duruşmada tefhim edilen kısa kararda sehven hüküm kurulmamış olduğu gerekçesi ile davanın kabulü ile asıl davaya konu hacizlerin kaldırılmasına karar verilmiş, karar davalı 3. kişi vekili tarafından temyiz edilmiştir.

6100 sayılı HMK'nin 166. maddesine göre ayrı ayrı açılmış davaların aralarında bağlantı bulunmaları halinde birleştirilerek bakılabilmeleri mümkündür. Ancak, birleştirme kararı, taraflar arasındaki uyuşmazlığı esastan çözümleyen bir karar değildir. Bu karar, sadece birleştirilen davaların yargılama safhalarının müşterek cereyan etmesi sonucunu doğurup, her dava, ayrı ayrı hükme bağlanmalıdır. Davaların birbirlerinin içerisinde erimesi, tek bir davaya dönüşmesi gibi bir durum söz konusu değildir. Başka bir anlatımla, birleştirmeye konu davalar bağımsız kimliklerini korurlar.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 297 nci maddesinin 2. fıkrası; "...2-Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir." hükmünü içermektedir.

Bu düzenlemenin doğal sonucu olarak, hüküm infaza elverişli şekilde oluşturulmalıdır.

Bu biçim yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hal, hükmün infazında zorluklara ve tereddütlere, yargılamanın ve davaların gereksiz yere uzamasına, davanın tarafı bulunan kişi ve kurumların mağduriyetlerine sebebiyet verecek ve Kamu düzeni ve barışını olumsuz yönde etkileyecektir (Hukuk Genel Kurulu-2007/14-778 E., 2007/611 K., sayılı ilamı).

Somut uyuşmazlıkta, hükmüne uyulan bozma ilamında, asıl ve birleşen dava ile ilgili ayrı ayrı karar verilmesi gerektiği belirtilmiş, ancak mahkemece tefhim edilen kısa kararda birleşen dava ile ilgili sehven hüküm kurulmadığı belirtilerek HMK‘nin 305. maddesine atıf yapılarak sadece asıl dava hakkında karar vermekle yetinilmiş, hüküm muğlak bırakılmıştır.

Hüküm bu hali ile infaza uygun değildir.

Mahkemece yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ve ilkeler göz önünde bulundurularak asıl ve birleşen davalar hakkında ayrı ayrı hüküm kurulması gerekirken, HMK'nin 297/2. maddesi gereğince sadece asıl davaya ilişkin hüküm kurulması isabetsiz olup hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.

SONUÇ:

Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı 3. kişi vekilinin sair temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün İİK'nin 366 ve HUMK'nin 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, bozma nedenine göre davalı 3. kişinin esasa ilişkin temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, taraflarca İİK'nin 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 20.11.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.