Logo

12. Hukuk Dairesi2024/4428 E. 2024/7026 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: İcra takibinde satışı yapılan taşınmazların ihalelerinin feshine ilişkin şikayette, mahkeme kararının gerekçesinin yetersizliği ve istinaf yoluna başvuru süresinin hatalı gösterilmesi nedeniyle istinaf başvurusunun esastan incelenmemesi.

Gerekçe ve Sonuç: Mahkeme kararında, davaya konu taşınmaz/taşınmazların ve para cezası tayin edilen taşınmaz/taşınmazların belirtilmemesi suretiyle gerekçenin yetersiz olduğu ve ilk derece mahkemesince istinaf yoluna başvuru süresinin hatalı gösterilmesi nedeniyle istinaf başvurusunun usulden reddedilmesinin isabetsiz olduğu gözetilerek, bölge adliye mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi

Yukarıda tarih ve numarası yazılı Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki davalı borçlu ... ile davacı/3.kişi (aile konutu nedeniyle) ... tarafından ayrı ayrı istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:

Şikayetçinin, sair nedenler ile birlikte ihale konusu taşınmazda aile konutu şerhi bulunduğunu ve tensip tutanağında taraflarına satış ilanı tebliğ edilmesine karar verilmesine rağmen anılan tebliğ işleminin gerçekleştirmediğini ileri sürerek ihalelenin feshi istemi ile icra mahkemesine başvurduğu, mahkemece ilk olarak; davanın reddine ve davacının ihale konusu miktarın %10’u oranında para cezasına mahkumiyetine karar verildiği, anılan karara yönelik olarak şikayetçi tarafından yapılan istinaf başvurusu üzerine Bölge Adliye Mahkemesince taraf eksikliklerinin giderilmesi için dosyanın mahkemesine iade edildiği, sonrasında, İlk Derece Mahkemesince; ihalenin feshi isteminin reddine ve davacının ihale konusu miktarın %10’u oranında para cezasına mahkumiyetine hükmedildiği ve işbu kararın tefhim veya tebliğinden itibaren 10 gün içinde istinaf yolunun açık olduğunun ifade olunduğu, karara yönelik olarak şikayetçi ve borçlu ... tarafından ayrı ayrı yapılan istinaf başvurusu üzerine ise son olarak Bölge Adliye Mahkemesince; davacı vekilinin ayrıntılı istinaf dilekçesinin yasal süreden sonra sunulduğu belirtilmekle, sadece kamu düzeni yönünden yapılan incelemede; ihalede herhangi bir usulsüzlük tespit edilmediği gerekçesiyle davacının istinaf başvurusunun esastan reddine ve davalı- borçlu ...’ın istinaf başvurusunun ise davalı olan borçlunun davayı inkar ettiği dolayısı ile kararı istinaf etmesinde hukuki bir yararı olmadığı gerekçesiyle, istinaf başvurusunun hukuki yarar yokluğundan reddine karar verildiği, anılan karara yönelik olarak şikayetçi/3. kişi ile davalı/borçlu ... tarafından ayrı ayrı temyiz başvurusunda bulunulduğu görülmektedir.

Bir mahkeme kararının gerekçesi, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyar; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterir. Tarafların, o dava yönünden, hukuk düzenince, hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay'ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda

verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta bir gerekçe bölümünün bulunması zorunludur. Bütün mahkemelerin ve her türlü kararların gerekçeli olarak yazılması gerektiğini öngören Anayasa'nın 141/3. maddesi ve ona koşut bir düzenleme içeren 6100 sayılı HMK'nun 27 ve 297. maddeleri işte bu amacı gerçekleştirmeye yöneliktir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 28.04.2010 gün ve 2010/11-195 E., 238 K. sayılı usulden bozmayı kapsayan ilamının gerekçesinde de vurgulandığı üzere, "Yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının, açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir."

Nitekim, 07.06.1976 gün ve 3/4-3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde yer alan "Gerekçenin, ilgili bilgi ve belgelerin isabetle takdir edildiğini gösterir biçimde geçerli ve yasal olması aranmalıdır. Gerekçenin bu niteliği, yasa koyucunun amacına uygun olduğu gibi, kararı aydınlatmak, keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etmek niteliği de tartışma götürmez bir gerçektir" şeklindeki açıklama ile de aynı ilkeye vurgu yapılmıştır.

Somut olayda, alacaklı banka lehine ipotekli olan ve takip dosyasından ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takibe başlanılan davalı/borçlu ... adına kayıtlı 4 farklı taşınmazın kıymet takdirleri yapılarak aynı gün (28.04.2021) satışının gerçekleştirildiği, 3. Kişi ... vekilinin şikayet dilekçesi içeriğinde her ne kadar üzerinde aile konutu şerhi olduğu iddia olunan 2 nolu taşınmazdan bahsedilse de ayrıca 6 numaralı (dükkan vasıflı) taşınmaza da atıfta bulunduğu akabinde, dilekçenin sonuç ve talep kısmında da ‘…davanın kabulü ile icra dosyası üzerinden gerçekleştirilen ipotekli taşınmaz ihalerinin feshine karar verilmesini…’ talep ettiği, ayrıca; karar gerekçesinde davaya konu taşınmaz/taşınmazların hangisi/hangileri olduğunun açıkça gösterilmediği dolayısıyla bu duruma bağlı olarak hüküm fıkrasında da hangi taşınmaz/taşınmazlar üzerinden para cezası tayin edildiğinin belirtilmediği anlaşılmakla Bölge Adliye Mahkemesince yazılı şekilde hüküm tesisi de isabetsizdir.

Öte yandan, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 28.04.2023 tarih, 2021/5 Esas 2023/2 Karar sayılı ilamı ile; Hakimin uyuşmazlıkta uygulanacak kanun hükmünü tespit ederek re'sen uygulama ve bu çerçevede kanun yolu süresini de taraflara doğru gösterme yükümlülüğünün kamu düzenine ilişkin olduğu, mahkemece hatalı şekilde kanun yolu süresinin yanlış gösterilmesi nedeniyle kanunda belirtilen süre içerisinde kanun yollarına başvurma hakkının kullanılamaması lehine olan taraf için usule ilişkin kazanılmış bir hakkın doğduğunun kabul edilemeyeceği, zira usule ait kazanılmış hak esasının bir istisnası olarak kamu düzeni ile ilgili konularda usulî kazanılmış haktan söz edilemeyeceği, hukuk davalarında hükümde kanun yolu süresinin hatalı gösterilmesi halinde hatalı gösterilen kanun yolu süresi içinde yapılan kanun yolu başvurusunun incelenmesi gerektiğine karar verilmiştir.

Somut olayda ise İlk Derece Mahkemesince 14.11.2023 tarihli kararda "...ilişkin tefim veya tebliğinden itibaren 10 gün içinde istinaf yolu açık olmak üzere..." denilmek suretiyle istinaf süresinin başlangıcı konusunda tarafların yanıltıldığı, şikayetçi/3. Kişi tarafından hükümde belirtildiği gibi, kararın 16.11.2023 tarihinde süre tutum dilekçesi sunulduğu, anılan kararın 17.12.2023 tarihinde e-tebligat ile tebliğ edildiği, tebliği tarihinden itibaren yasal süresi içerisinde 02.01.2024 tarihinde UYAP üzerinden istinaf başvurusunun yapıldığı anlaşılmakla, Bölge Adliye Mahkemesince şikayetçinin istinaf başvurusunun sadece kamu düzeni yönünden incelenmesi de yerinde görülmemiştir.

O halde, İlk Derece Mahkemesince, şikâyetçinin hangi taşınmazlar yönünden ihalenin feshini talep ettiğinin açıkça belirtilmesi ve anılan tespit sonrası dilekçede yazılı şikâyetlerin şüpheye yer bırakmayacak şekilde ayrıntılı incelenmesi ile sonuca ulaşılması gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ: Davalı borçlu ... vekili ve davacı/3.Kişi (aile konutu nedeniyle)... vekili tarafından yapılan temyiz istemlerinin kısmen kabulü ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesinin 03.04.2024 tarihli ve 2024/754 E. 2024/591 K. sayılı kararının yukarıda yazılı nedenlerle 5311 sayılı Kanun ile değişik İİK’nın 364/2.maddesi göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı HMK’nın 373/2. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, bozma nedenlerine göre esasa ilişkin sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 11.09.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.