"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi
Yukarıda tarih ve numarası yazılı Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki davacı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararında yazılı gerekçelere göre yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 5311 Sayılı Kanun ile değişik İİK'nın 364/2. maddesi göndermesiyle uygulanması gereken 6100 Sayılı HMK'nın 370. maddeleri uyarınca ONANMASINA, alınması gereken 615,40 TL temyiz harcından, evvelce alınan harç varsa mahsubu ile eksik harcın temyiz edenden tahsiline, 13.02.2025 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
Karşı Oy Yazısı;
HGK’nın 07.04.2004 tarih 2004/12-210 E.-2004/208 K. sayılı kararında da açıklandığı üzere taşınmazın borçlunun borcu nedeniyle haczedilebilmesi için haciz tarihinde borçlu adına kayıtlı olması zorunludur. Bir başka deyişle haciz tarihinde takipte taraf olmayan üçüncü kişi adına kayıtlı olan taşınmazın borçlunun borcu için haczi mümkün bulunmamaktadır.
Borçlunun malları haczedilirken aslında üçüncü bir kişiye ait olan malları da haczedilmiş olabilir. İstihkak iddia edilen yani haczedilen malın borçluya değil de üçüncü kişiye ait olduğu ileri sürülerek hacizli malların hacizden kurtarılması için başvurulan yola istihkak davası denir. İstihkak iddiaları ile ilgili hükümler İcra ve İflas Kanununun 96 ve bunu izleyen maddelerinde düzenlenmiş olup haczedilen menkul mallar ile ilgilidir. İcra ve İflas Kanunu 96. maddesinde borçlunun elinde bulunan mal tabiri, İİK 97/a maddesinde bir taşınır malı elinde bulunduran kimse ibareleri bulunmaktadır. Bu maddelerden de anlaşılacağı üzere istihkak davaları menkul mallar için söz konusu olup gayrimenkuller için uygulanamaz. Taşınmazların mülkiyeti tapu kaydıyla belirlenmekte olup istihkak davasıyla menkul mallar gibi taşınmaz mülkiyetinin kime ait olduğu çözümlenemez.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 1997/15-461 E.-1997/729 K. sayılı kararında “Bir arada öne sürülen maddi olguların hukuki nitelendirmesini yapmak ve uygulanacak yasa maddeleri bulmak ve uygulamak doğrudan hakimin görevidir (HUMK md.76).
Taraflar arasındaki uyuşmazlık şikayetçi üçüncü kişi lehine mahkemece iptal tescil kararının kesinleşmesinden sonra borçlunun borcu için taşınmaz üzerine konulan haczin şikayet yolu ile icra mahkemesince kaldırılıp kaldırılmayacağı ile ilgilidir. O nedenle istemin icra memurunun kararına yönelik şikayet olduğundan kuşku ve duraksamaya yer bulunmamaktadır. İstihkak davaları genelde menkul mallar üzerinde haciz uygulaması sonucu açılmaktadır. Somut olayda, İİK’nın 96 ve bunu izleyen maddelerinde düzenlenen istihkak davası niteliği görülmemektedir. Dahası şikayetçinin dilekçesinde de bu doğrultuda istek bulunmamaktadır. Uyuşmazlığın icra memuru işlemine karşı yapılan şikayet kabul edilip bu hukuki mesele doğrultusunda çözümlenmesi gerekir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2001/12-461 E.-2001/516 K. sayılı kararında da Hukuk Genel Kurulunun 1997/15-465 E.-1997/729 K. sayılı kararına da atıf yapılarak taşınmazlara konulan haczin kaldırılması isteminin icra memurunun işlemine yönelik şikayet mahiyetinde olduğundan şikayet koşulları doğrultusunda çözümlenmesi gerektiği vurgulanmıştır.
Dairemizin yerleşik ve süreklilik arz eden kararlarında Hukuk Genel Kurulu kararlarına da atıf yapılarak gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin tapuya şerhedilmesi halinde şerhten sonra konulan haczin şerh tarihinden itibaren beş yıllık süre içerisinde üçüncü kişi adına tescil edilmesi durumunda lehine tescil kararı alan üçüncü kişi icra mahkemesinden şikayet yoluyla haczin kaldırılmasının istenebileceği görüşü benimsenmiştir. Bu kararlarda kişisel hak mahiyetinde olan satış vaadine dayalı hakkın tapu kütüğüne işlenmekle aleniyet kazandığı bu hakkın TMK 1009 ve Tapu Kanunu 26. maddesine göre beş yıllık süre içerisinde üçüncü kişilere karşı ileri sürülebileceğinden beş yıl geçmeden üçünü kişi adına taşınmazın adına tescilinde satış vaadi şerhinden sonra konulan haczin sonuç doğurmayacağı sonuç doğurmayan işleme karşı da İİK 16/2. maddesine göre her zaman şikayet olunabileceği belirtilmiştir. Yerleşik kararlara örnek olarak Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 13.03.2008 tarih 2008/1800 E.-2008/4799 K., 20.10.2003 tarih 2003/16574 E.-2003/20413 K., 26.06.2001 tarih 2001/10806 E.-2001/11589 K., 21.10.2005 tarih 2005/16232 E.-2005/20502 K.,17.12.1999 tarih 1999/15773 E.-16785 K., 22.01.2009 K., 2008/20277 E.-2009/1233 K., 20.01.2000 tarih ESAS NO : 2024/7656 2000/2075 E.-2000/2738 K., 26.06.2000 tarih 2000/10168 E.-2000/10585 K., 06.11.2001 tarih 2001/17103 E.-2001/17142 K. sayılı kararları verilebilir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 705/1. maddesinin ikinci fıkrası Miras, mahkeme kararı, cebri icra, işgal, kamulaştırma halleri ile Kanunda gösterilen diğer hallerde mülkiyet tescilden önce kazanılır. Ancak bu hallerde malikin tasarruf işlemleri yapabilmesi, mülkiyetin tapu kütüğüne tescil edilmiş olmasına bağlıdır” hükmünü düzenlemektedir. Anılan hükümde tescilsiz iktisap halleri sayılmış olup tapu iptal ve tescile ilişkin mahkeme kararının kesinleşmesinden itibaren lehine tescil kararı verilen kişi tapuya tescilden önce mülkiyeti kazanmakta ve tasarruf işlemleri yapabilmesi için mahkeme kararının tapuya tescil edilmesi şartı aranmaktadır. Mülkiyet tapu iptal tescil kararının kesinleşmesi ile geçtiğinden, mahkeme kararının tescili bildirici nitelik taşır.
Üçüncü kişi, lehine tapu iptal tescil kararı almış ve bu karar kesinleşmeden itibaren TMK 705/2. fıkrası uyarınca mülkiyeti üçüncü kişiye geçeceğinden kararın kesinleşme sonrası ve ancak tapuya üçüncü kişi lehine tescil öncesi tapuda malik gözüken borçlunun borcu için haciz konulması halinde, üçüncü kişinin şikayeti yolu ile taşınmazı üzerine konulan haczin kaldırılmasını isteme hakkı vardır. Ancak üçüncü kişi bu şikayeti hakkını taşınmazı adına tapuya tescil ettirdikten sonra kullanabilir. Nitekim HGK’nın 21.01.2020 tarih 518/37 Sayılı kararı bu doğrultudadır. Ancak haciz, taşınmaz borçlu adına kayıtlı iken konulmuş ve daha sonra tapu iptal ve üçüncü kişi adına tescil kararı verilmiş ise açıkça haczi kaldırması yönünde hüküm tesis edilmemiş ise taşınmazın haciz şerhi ile birlikte üçüncü kişiye geçtiği sonucuna varılır. Bu takdirde üçüncü kişi haczi kaldırılması için genel mahkemeye başvurulabilir. (HGK 07.04.2004 T. 12/210 E-208 K. sayılı kararı).İİK 16/2 ye göre Kanunun mahkemeye bıraktığı hususlar şikayet konusu değildir. Şikayet takip hukukunu ilgilendirir. Alacağın mevcut olmadığı hükümsüz olduğu takas gibi sebeplerle sona erdiği ileri sürülerek maddi hukuka dayalı genel mahkemelerde dava açılabilir veya bu hususlar icra takibinde itiraz yolu ile ileri sürülebilir.
İcra mahkemesinin şikayeti incelerken maddi hukuk kurallarını uygulaması HMK 33. madde nedeniyle hakimin görevidir. İİK kanununda sadece menkul mallarla ilgili olarak istihkak davası düzenlenmiş olup taşınmazlar yönünden üçüncü kişilerin taşınmazına konulan haczin kaldırılması isteminin yerleşik içtihatlara göre şikayet yoluna tabi olması, bu istemin özünde üçüncü kişinin taşınmazın kendisine ait olduğu nedeniyle borçlunun borcu için konulan haczin kaldırılması gerçeğini değiştirmez. O nedenle haczin konulduğu sırada görünüşe göre borçlu adına kayıtlı ve tapu siciline güven ilkesi gereğince borçlu mülkiyetinde görünen taşınmazın açılan tapu iptali ve tescil davası sonucu üçüncü kişiye ait olduğunun hükme bağlanması ve bu hükmün kesinleşmesi sonrasında konulan haciz sonuç doğurmayacağı için haczin şikayet yolu ile kaldırılması gereklidir. Aksinin kabulü halinde lehine tapu iptal tescil kararı almış ve bu karar kesinleşmiş fakat tapuya adına tescil yaptırmamış olan üçüncü kişinin ilam kesinleşmesi sonrasında taşınmaz tapuda borçlu adına gözüktüğü için konulan haczin şikayet yolu ile kaldırılmasını isteyemez. Bu güne kadar kesintisiz ve sorunsuz bir şekilde uygulanan yerleşik Daire içtihatlarının değişmesini gerektiren herhangi bir hukuki sebep yokken değiştirilmesi yargıya olan güveni azaltacağı gibi sürpriz karar yasağına da aykırıdır. İcra mahkemesi şekli bir inceleme yaparak üçüncü kişinin mahkemeden lehine tapu iptal tescil kararı aldığını bu kararın kesinleştiğini, kesinleşme sonrası borçlunun borcu için haciz konduğunu daha sonra üçüncü kişinin taşınmazın adı ve tapuda tescil ettirdiğini tespit eder ise haczin kaldırılmasına karar vermesi gereklidir.
Somut olayda ödemiş 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 30.10.2020 tarih 2019/232 Esas, 202/504 Karar sayılı kararı ile 1398 parselde borçlu adına kayıtlı taşınmaz kaydının iptali ile şikayetçi üçüncü kişi adına kayıt ve tesciline karar verildiği kararın 20.01.2023‘te kesinleşip ESAS NO : 2024/7656 mülkiyet şikayetine geçtikten sonra ve fakat şikayetçi adına tapuya tescilinden önce 27.02.2023 ve 24.02.2023 tarihlerinde borçlunun borcu için tapuya haciz konulduğu anlaşılmakla bu hacizler yönünden şikayetçinin taşınmaz haczini kaldırılması şikayetinin kabulü gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz olup şikayetçi üçüncü kişinin temyiz isteminin kısmen kabulü ile Bölge Adliye mahkemesinin esastan red karanının kaldırılarak icra mahkemesinin şikayet reddine ilişkin karanının bozulması görüşünde olduğumdan çoğunluğun onama yönündeki kararına katılamıyorum.13.02.2025
Karşı Oy Yazısı;
4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 705/1. maddesinde "Taşınmaz mülkiyetinin kazanılması, tescille olur.
Miras, mahkeme kararı, cebrî icra, işgal, kamulaştırma halleri ile kanunda öngörülen diğer hallerde, mülkiyet tescilden önce kazanılır. Ancak, bu hâllerde malikin tasarruf işlemleri yapabilmesi, mülkiyetin tapu kütüğüne tescil edilmiş olmasına bağlıdır." şeklinde düzenlenmiştir.
Anılan hükme göre tapuya tescil işlemi gerçekleşmediği halde tapu iptali ve tescil ilamının kesinleşmesi ile mülkiyet hakkı kazanılır.
Buna göre tapu iptali ve tescil ilamının kesinleşmesiyle mülkiyet hakkı lehine hüküm kurulan kişiye geçeceğinden, bu tarihten sonra eski malikin borcundan dolayı konulan haczin de kaldırılması gerekir.
Somut olayda; Ödemiş 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 30.10.2020 tarih, 2019/232 Esas ve 2020/504 Karar sayılı ilamı ile İzmir İli, Ödemiş İlçesi, Çaylı Mahallesi 1398 parselde tapuya kayıtlı taşınmazın tapu kaydının iptali şikayetçi adına tapuya kayıt ve tesciline karar verildiği, kararın 20.01.2023 tarihinde kesinleştiği ancak 07.04.2023 tarih ve 11998 yevmiye no ile şikayetçi Erdal Tokatlı adına tescil edildiği, İzmir ili, Ödemiş ilçesi, Çaylı Mah., 1398 Parselde kayıtlı taşınmazın borçlu Mustafa Akgül adına kayıtlı iken taşınmaz üzerine Samsun İcra Müdürlüğünün 2022/59690 Esas sayılı takip dosyası üzerinden 01.09.2022 tarih ve 28079 yevmiye nolu, 27.02.2023 tarih ve 6628 yevmiye nolu, Samsun İcra Müdürlüğünün 2022/59702 Esas sayılı takip dosyası üzerinden 24.02.2023 tarih ve 6437 yevmiye nolu haciz şerhlerinin işlendiği, taşınmaz mülkiyetinin TMK'nın 705. maddesi gereğince tapu iptal ve tescil kararının kesinleşmesi sonucu, karar tarihi itibariyle adına tescil kararı verilene geçeceği, dolayısıyla şikayetçi lehine verilen tescil karar tarihinden sonra taşınmaza konulan hacizlerin kaldırılması gerektiği kanaatine varılmıştır.
Yukarıdaki açıklamalar ve mevzuat hükümleri dikkate alındığında; şikayetçi 3. kişi kesinleşen mahkeme kararı ile 01.09.2022 tarihli haciz hariç olmak üzere diğer hacizler ve tescil tarihinden önce şikayete konu taşınmazın mülkiyetini hukuken hak kazanmıştır.
O halde her ne kadar taşınmaz 01.09.2022 tarihli haciz hariç diğer haciz tarihlerinde, tapuda borçlu adına kayıtlı ise de 20.01.2023 tarihinde kesinleşen mahkeme ilamına dikkate alınarak 01.09.2022 tarihli haciz hariç şikayete konu diğer hacizlerin kaldırılması gerekir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle; 01.09.2022 tarihli haciz hariç şikayete konu diğer hacizlerin kaldırılması gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz olup, temyiz isteminin kısmen kabulü ile kararın bu nedenle BOZULMASI gerekirken Dairemizin sayın çoğunluğunun onama yönündeki görüşüne katılamıyorum.13.02.2025