Logo

12. Hukuk Dairesi2025/165 E. 2025/2424 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: İcra takibine yapılan itirazın kaldırılması davasında, kira sözleşmesinin döviz cinsinden olması nedeniyle kira alacağının belirsiz olup olmadığı ve davalının itiraz sebeplerini genişletip genişletemeyeceği noktasında uyuşmazlık bulunmaktadır.

Gerekçe ve Sonuç: Borçlunun kira sözleşmesinin altındaki imzaya itiraz etmediği, aylık kira miktarına açıkça itirazda bulunmadığı ve takibin TL üzerinden başlatıldığı, ayrıca İİK m. 269/c'de sayılan belgelerle kira borcunun ödendiğinin ispatlanamadığı ve alacaklının da kira sözleşmesinin tarafı olduğu gözetilerek, yerel mahkemenin itirazın kaldırılmasına dair kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 59. Hukuk Dairesi

Yukarıda tarih ve numarası yazılı Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki davacı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:

Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararında yazılı gerekçelere göre yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 5311 Sayılı Kanun ile değişik İİK'nın 364/2. maddesi göndermesiyle uygulanması gereken 6100 Sayılı HMK'nın 370. maddeleri uyarınca ONANMASINA, alınması gereken 615,40 TL temyiz harcından, evvelce alınan harç varsa mahsubu ile eksik harcın temyiz edenden tahsiline, 18.03.2025 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.

Üye ...'ın Karşı Oy Yazısı;

İcra ve İflas dairesi, İcra ve İflas Kanununu birinci derecede uygulamakla görevlidir. Bu görevleri yaparken kanunu yanlış uygular, kanunun kendisine tanıdığı takdir yetkisini hadiseye uygun olarak kullanmaz, bir hakkı yerine getirmez veya bir hakkın yerine getirilmesini sebepsiz sürüncemede bırakırsa usul ve yasaya aykırı hareket etmiş olur. İcra ve iflas dairesinin bu gibi usulsüz işlemlerine karşı, bundan zarar gören ilgililer icra mahkemesinde şikayet yoluna başvurabilir. Şikayet; icra ve iflas dairelerinin icra ve iflas hukukuna aykırı olan işlemlerinin iptali veya düzeltilmesini sağlamak için kabul edilmiş kendine özgü bir kanun yoludur (Prof. Dr. Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku El Kitabı).

İİK’nın 16. maddesinde “Kanunun hallini mahkemeye bıraktığı hususlar müstesna olmak üzere icra ve iflas dairelerinin yaptığı muameleler hakkında kanuna muhalif olmasından veya hadiseye uygun bulunmamasından dolayı icra mahkemesine şikayet olunabilir. Şikayet bu muamelelerin öğrenildiği tarihten yedi gün içinde yapılır.” şeklinde düzenlenmiştir. Kural; şikayete konu işlemin öğrenildiği tarihten itibaren yedi günlük süreye tabi olmasıdır. Bu kuralın (süreye tâbi şikayetin) iki önemli istisnası vardır:

1-İİK'nın 16/2. maddesi gereğince “Bir hakkın yerine getirilmemesinden veya sebepsiz sürüncemede bırakılmasından dolayı her zaman (süresiz) şikayet olunabilir.” Bu hükmün amacı ilgilileri icra memurunun bir hakkı yerine getirmekten kaçınmasına karşı korumaktır.

2-Kamu düzenine aykırı olan işlemlere karşı da süresiz şikayet yoluna başvurulabilir. Anılan ilke doktrinde bu şekilde benimsenmiş ve Yargıtay uygulamalarında da kabul edilmiştir.

Somut olayda; davacı/alacaklı tarafından İstanbul 14. İcra Müdürlüğünün 2021/26998 Esas sayılı dosyasında davalı/kiracı aleyhine kira alacağı ve işlemiş faiz alacağı olarak toplam 648.658,42 TL tutarlı haciz ve tahliye talepli örnek 13 nolu ilamsız icra takibi yapıldığı, ödeme emrinin davalı/kiracıya 13.10.2021 tarihinde tebliğ edildiği, davalı/kiracının tarihinde borca ve 15.10.2021 tarihinde itirazda bulunduğu, itiraz nedeniyle takibin durdurulmasına karar verildiği davacı/alacaklı tarafından 08.11.2021 tarihinde eldeki itirazın kaldırılması ve tahliye davasının açıldığı, İlk Derece Mahkemesince davanın kabulü ile  itirazın kaldırılmasına, takibin devamına, asıl alacağın %20’si oranında (125.407,50 TL) icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine ile davacının tahliye davasının reddine karar verildiği, bu kararın davalı tarafından istinafı üzerine Bölge Adliye Mahkemesince; “...Sözleşme bedeli ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülükleri, döviz cinsinden ve dövize endeksli olarak kararlaştırılması mümkün olmayan sözleşmelerin 32 Sayılı Karara İlişkin 2008-32/34 Sayılı Tebliğin 27. Maddesinde; "Bu madde uyarınca sözleşme bedeli ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülükleri döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırılması mümkün olmayan sözleşmelerde yer alan bedellerin 32 sayılı Kararın Geçici 8 inci maddesi kapsamında Türk parası olarak taraflarca yeniden belirlenmesi zorunludur." hükmüne yer verilmiştir. Devamında aynı kanunun 28.maddesinde; “Bu madde uyarınca sözleşme bedeli ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülükleri döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırılması mümkün olmayan sözleşmelerde yer alan bedeller 32 sayılı Kararın Geçici 8 inci maddesi kapsamında Türk parası olarak taraflarca yeniden belirlenirken mutabakata varılamazsa; akdedilen sözleşmelerde döviz veya dövize endeksli olarak belirlenen bedeller, söz konusu bedellerin 02/01/2018 tarihinde belirlenen gösterge niteliğindeki Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası efektif satış kuru kullanılarak hesaplanan Türk parası cinsinden karşılığının 02/01/2018 tarihinden bedellerin yeniden belirlendiği tarihe kadar Türkiye İstatistik Kurumunun her ay için belirlediği tüketici fiyat endeksi (TÜFE) aylık ESAS NO : 2025/165

değişim oranları esas alınarak artırılması suretiyle belirlenir." denilmiştir.

Bu maddeler uyarınca, işbu kararın yürürlük tarihinden önce taraflar arasında akdedilen sözleşmelerdeki döviz cinsinden kararlaştırılmış bulunan bedellerin belirtilen istisnalar dışında taraflarca yeniden belirleneceği, yeniden belirleme konusunda taraflar arasında mutabakata varılmazsa yukarıda yer alan düzenlemeye göre kira bedelinin tespit edilmesi gerektiği anlaşılmaktadır.

Yine TBK'nın 26’ncı maddesinde; "Taraflar, bir sözleşmenin içeriğini kanunda öngörülen sınırlar içinde özgürce belirleyebilirler." hükmüne yer verilmekle aynı kanunun 27/1. maddesinde ise; kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı veya konusu imkansız olan sözleşmelerin kesin hükümsüz olacağı düzenlenmiştir. Türk parasının kıymetinin korunması amacıyla yürürlüğe konulan mevzuatta 2018 yılında yapılan değişiklik ile döviz cinsinden ve dövize endeksli olarak sözleşme yapma özgürlüğüne sınırlama getirilmekle ekonomik kamu düzeninin korunması amaçlanmış olup bu durumun mahkemelerce resen dikkate alınması gerekmektedir. (Yargıtay 12. HD 2022/6469 E, 2022/9954 K)

Zikredilen mevzuat hükümleri muvacehesinde somut olaya bakıldığında, kira sözleşmesinin davalı ile intifa hakkı sahibin Gürkan Karsak arasında yapıldığı, kiralayanın vefatı sonrasında TBK 310. madde gereği kiralananın malikinin sözleşmenin tarafı haline geldiği, 85 Sayılı Cumhurbaşkanlığı kararı sonrasında döviz cinsinden sözleşme bedelinin ne şekilde belirleneceği hususunda mutabakatın sağlanamadığı, davalı tarafça 08.10.2018 tarihli e-mail yazışmalarından sonra aylık kira bedelinin 40.000 TL ve 3 aylık olarak ödenmesi hususunda mutabık kalındığı, 12.10.2018 tarihli gönderilen e-mail ile 01.07.2015 kira başlangıç tarihli sözleşmeyi tadil eden ek protokol taraflarına gönderildiği, 13.10.2018 tarihli e-mail ile yeni kira sözleşmesi taraflarına gönderilerek 01.10.2018 başlangıç tarihli 1 yıl süreli sözleşme ile aylık kira bedelinin 40.000 TL ve 3'er aylık dönemler halinde ödenmesinin sözleşme ile hüküm altına alındığı ileri sürülmüşse de davacı tarafın yeni sözleşmeye yönelik açık kabulünün bulunmadığı, takip dayanağı kira sözleşmesine göre aylık kira bedelinin dolar cinsi üzerinden 1 yıllık peşin olarak ödeneceğinin kararlaştırıldığı, dövize endeksli olarak belirlenen bu kira bedelinin Türk Lirasına göre yeniden belirlenmesinde zorunluluk olmakla sözleşme taraflarınca bu konuda mutabakata varılarak yeniden belirleme yapılmadığı, haliyle kira sözleşmesinde belirlenen aylık kira bedellerinin döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırılmasının aylık kira alacağını belirsiz hale getirdiği, bu hususun mahkemece değerlendirilmediği anlaşılmaktadır. Öte yandan, alacaklı tarafından talep edilen kira bedellerinin dövize endeksli olarak TL’ye çevrilerek takibin başlatılmış olmasının bahse konu sözleşme yasağını ortadan kaldırmayacağı da açıktır (Emsal Yargıtay 12 HD 2023/8397 E- 2024/2415 K sayılı ilamı).

Açıklanan gerekçelerle, mahkemece davanın tümden reddine karar verilmesi gerekirken, davanın kabulüne karar verilmesi isabetsiz olduğundan, davalı vekilinin istinaf başvurusunun başka sebepten kısmen kabulüne...” şeklinde karar verildiği görülmüştür.

Davalı/borçlu “…hiçbir şekilde kira borcum bulunmamaktadır. Borca, faize, takibe, ödeme emrine, faiz oranına, işlemiş faize ve tüm fer'ilerine itiraz ediyoruz...” şeklinde itirazda bulunduğu, kira sözleşmesinin altındaki imzaya itiraz etmediği gibi aylık kira miktarına da açıkça itirazda bulunmadığından, İİK’nın 269/2. maddesi gereğince kira akdini kabul etmiş sayıldığından, ayrıca takibin “TL” üzerinden başlatıldığı hususu da dikkate alınarak İİK’nın 269/c maddesinde sayılı belgelerle kira borcunun ödendiği ispatlanamadığından, borçlu takibe dayanak kira sözleşmesinde alacaklının taraf olmadığı yönünde de itirazda bulunmuşsa da kiraya konu taşınmazın malikinin davacı ... olduğu, taşınmaz ESAS NO : 2025/165

üzerinde ... adına yaşam boyu intifa hakkı bulunduğu, intifa hakkı sahibinin vefat etmesi üzerine intifa hakkının kanunen sona erdiği ve taşınmazın maliki davacının kira sözleşmesinin tarafı haline geldiği anlaşıldığından alacaklının kira bedellerini talep etme ve tahliye isteme hakkının doğduğu anlaşılmıştır. İlk Derece Mahkemesince bu gerekçelerle itirazın kaldırılması yönünden davanın kabulüne karar verilmesinde usul ve yasaya aykırılık görülmemiştir.

İİK'nın 63. maddesi uyarınca “İtiraz eden borçlu, itirazın kaldırılması duruşmasında, alacaklının dayandığı senet metninden anlaşılanlar dışında, itiraz sebeplerini değiştiremez ve genişletemez.” şeklinde olup, davalı/borçlu itirazın kaldırılması davasında icra dairesinde ileri sürdüğü itiraz sebeplerini değiştirmiş ve genişletmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesinin karar gerekçesinde; “…İşbu kanun hükümleri ışığında; 12.09.2018 tarihli Resmi Gazete'de yayınlanan Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Kararda Değişiklik Yapılmasına Dair Cumhurbaşkanı Kararı, 06.10.2018 tarihli Resmi Gazete'de Yayınlanan Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin Tebliğ'de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ, 16.11.2018 tarihli Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin Tebliğ'de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ ile T.C. Hazine ve Maliye Bakanlığı'nın 13.10.2020 tarihli Duyurusu ve meri yasal mevzuat birlikte değerlendirilmelidir…” şeklindeki gerekçe kamu düzeni nedeniyle re’sen dikkate alınacak bir husus değildir. Davalı/borçlu tarafından itiraz dilekçesiyle ileri sürülmesi gerekir ve beklenir. Somut olayda davalının böyle bir itirazı yoktur.

Belirtilen nedenlerle istinaf isteminin esastan reddine karar verilmesi gerekirken Bölge Adliye Mahkemesince kamu düzeni nedeniyle re’sen yapılan incelemeye göre yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz olup, Bölge Adliye Mahkemesi kararının bu nedenle bozulması gerektiğinden, Dairemizin sayın çoğunluğunun onama yönündeki görüşüne katılamıyorum. 18.03.2025