"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ: ... Bölge Adliye Mahkemesi 38. Hukuk Dairesi
Taraflar arasındaki boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun ( 4721 sayılı Kanun) 161 inci maddesi uyarınca kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (1) inci alt bendi uyarınca başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı erkek vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı kadın vekili tarafından açılan boşanma davasının dava dilekçesi ile özetle, davalı erkeğin müvekkiline psikolojik ve ekonomik şiddet uyguladığını, her fırsatta aşağıladığını ve hakaret ettiğini, sadakatsiz davrandığını, evliliklerinin ilk yıllarında tarafların aralarında sorun olmadığı halde ilerleyen yıllarda, davalı erkeğin psikolojik şiddeti, hakaretleri, kadına karşı ilgisizliği, eve gece geç saatlerde gelmeye başlaması, tek başına tatillere gitmesi ve eşini başka kadınlarla aldatması nedeniyle evlilik birliğinin çekilmez hale geldiğini, baskıcı ve sert bir kişiliğe sahip olduğunu, aldatma olayını 2016 yılının Ekim ayında öğrendiğini, aldattığı kadınlarla birlikte otellerde kaldığını, çocuklarının ve ailesinin önünde de çekilmez olduğunu söyleyerek küçük düşürdüğünü, çocuklarının da psikolojisini bozduğunu belirterek tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca evlilik birliğinin temelinden sarsılması ve 161 inci maddesi gereğince zina nedeniyle boşanmalarına, velâyetin anneye verilerek, ortak çocuk için aylık 2.000,00 TL tedbir ve iştirak nafakasına, kadın lehine 1.000,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakasına, nafakanın gelecek yıllarda ÜFE oranında arttırılmasına, 250.000,00 TL maddî ve 100.000,00 TL manevî tazminat ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
2.Davacı kadın vekili cevaba cevap dilekçesinde özetle; tüm iyi niyeti ile davalıya kendine barınacak yer bulması için zaman tanıdığını, bu süreçte davalı erkeğin sinir krizleri geçirerek kendisine ve eşyalara zarar verdiğini, ortak çocuğun yanında dahi bağırarak kadın ile tartışmaktan çekinmediğini, kadının ofisinden gizli bir şekilde avukatına çıkardığı vekaleti aldığını, evden asla gitmeyeceğini, hapse girmeyi dahi göze aldığını söylediğini, bunun üzerine kadının ayrılık sürecini bir uzman eşliğinde tamamlamanın her iki taraf açısından daha güvenli ve sağlıklı olacağına karar vererek çift terapisine gitmeyi önerdiğini, davalı ile birlikte Ocak 2017’de çift terapisine gitmesi ve Şubat 2017’ye kadar aynı evde kalmasının nedeninin ortak hayatı sürdürme iradesinden çok uzak olduğunu ve ayrılık sürecini kolaylaştırmak için yapıldığını belirterek dava dilekçesindeki diğer beyanlarını tekrarla davanın kabulünü talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı erkek vekili cevap dilekçesinde özetle; evine ve eşine bağlı, halen eşini çok seven bir baba olduğunu, boşanmak istemediğini, davacının iddialarının gerçeği yansıtmadığını, eşini kesinlikle aldatmadığını, herkesin imrendiği bir evliliklerinin olduğunu, esasında kadının 2016 yılında ofis açması ve gelirinin artmasıyla eşini beğenmemeye başladığını, Haziran ayında boşanmayı kafasına koyduğunu, sonraki sürecin bir düzen olduğunu, boşanmak için olay yarattığını, 22.10.2016 tarihinde kendisine .model araba aldırtıp, ofisine ait bir kısım alışveriş yaptırdığını, sigorta borçlarını ödettiğini ve sonrasında kendisini evden kovduğunu, 2016 yılı Ekim ayından sonra yaklaşık altı ay 2017 yılı Şubat ayına kadar aynı evde yaşadıklarını, kadının evliliği devam etme iradesi gösterdiğini, 2017 yılı Ocak ayında evlilik terapisine gittiklerini, bu süreçte özel dedektif tutarak kendisini takip ettirdiğini, telefon kayıtlarına ulaşmaya çalıştığını, hak düşürücü sürenin geçtiği kadının affetme iradesi gösterdiği netice itibariyle davacının davasının haksız olduğunu belirterek boşanma davasının ve tüm taleplerinin reddine, boşanmaya karar verilmesi halinde ortak çocuğun velâyetinin babaya veya ortak olarak velâyete karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davalı erkeğin otellerde başka kadınlarla aynı odada birlikte konakladığını ve bu şekilde eşini aldatarak zina yapmış olduğunu belirterek, davanın kabulüne, 4721 sayılı Kanun'un 161 inci maddesi gereğince zina nedeniyle boşanmalarına, çocuğun beyanı ve uzman raporu dikkate alınarak ortak çocuğun velâyetinin anneye verilmesine, baba ile kişisel ilişki kurulmasına, çocuk için 750,00 TL tedbir, 1.500,00 TL iştirak nafakasına her yıl TÜİK'in uyguladığı ÜFE endeksi oranında arttırılmasına, kadının boşanmakla eşinin desteğinden yoksun kalacağı, maddi anlamda zarar uğrayacağı, erkeğin kusurlu eyleminin kadının kişilik haklarına saldırı oluşturduğu belirtilerek kadın için 100.000,00 TL maddî ve 50.000,00 TL manevî tazminat ödenmesine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davacı kadın vekili katılma yolu ile, hükmün usul ve kanuna aykırı bulunduğunu ileri sürerek özetle; erkeğin zinasının sabit olduğunu belirterek tazminatların ve tedbir ve iştirak nafakalarının miktarları yönünden kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
2. Davalı erkek vekili, hükmün usul ve kanuna aykırı bulunduğunu ileri sürerek özetle; kararın gerekçesiz olduğunu, tanık beyanları ve diğer delillerin kararda değerlendirilmediğini, davacı kadının affa yönelik hareketlerinin bulunduğunu, kısa kararla gerekçeli kararın çeliştiğini, davanın terditli olarak açılmadığını hem zina hem de evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuki sebebine dayalı dava olduğunu, bu nedenle kabul edilmeyen dava yönünden red kararı verilerek yargılama giderlerine hükmedilmesi gerektiğini, iddiaların ispat edilemediğini, davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddi gerektiğini, erkeğin kusurunun bulunmadığını belirterek, kadının davasının ve fer'îlerinin kabulü, tazminatların esası ve miktarları, velâyet düzenlemesi, yargılama giderleri ve vekâlet ücreti yönlerinden kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacı taraf dava dilekçesinde zina sebebinden ayrı evlilik birliğinin sarsılması nedeniyle de boşanma talep etmiş, bu iki boşanma sebebi hakkında da Mahkeme hüküm kurmakla, kısa kararda zinayı kabul ettiğinden bahisle evlilik birliğinin sarsılması nedeniyle boşanma yönünden karar verilmesine hükmettiği halde gerekçeli kararda bu hususa değinmemesi hatalı olup erkeğin, eşine zinadan ayrı, ekonomik ve psikolojik şiddeti nedeniyle de evlilik birliği temelinden sarsıldığından bu sebebe dayalı olarak da kadının boşanma talebinin kabulüne karar verilmesi gerekirken istinaf edenin sıfatına göre yanılgıya değinilmekle yetinilmiş ve davalının iki ayrı dava olduğundan bahisle lehine yargılama gideri ve vekalet ücreti talebi, kadının haklı davaları nedeniyle yerinde görülmeyerek çocuğun yaşı itibariyle psikolojik ve duygusal yararları için anne sevgi ve ilgisine ihtiyaç duyması, yerleşik düzeni, gözetilmesi gereken yüksek yararı, bedensel, fikri ve ahlaki gelişimi, annenin ev ortamı ve yaşam koşulları ile sosyal inceleme raporundaki tespitler dikkate alınarak ortak çocuğun velâyetinin anneye verilmesini uygun bularak ortak velâyetin gönüllülük esasına dayalı olduğunu, eşlerden birine verilmesi istemi varsa, taraflar arasında bu hususta mutabakat yok ise çekişmelere neden olacağını belirterek ortak velâyet düzenlenmesi koşullarının bulunmadığına karar verilmiş, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre usul ve kanuna uygun olması gerekçesi ile 6100 sayılı Kanun'un 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (1) inci alt bendi gereğince tarafların istinaf başvurusunun ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı erkek vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı erkek vekili istinaf dilekçesindeki beyanlarını tekrarla, kararın usul ve kanuna aykırı bulunduğunu ileri sürerek; kadının davasının ve fer'îlerinin kabulü, tazminatların esası ve miktarları, ve velâyet düzenlemesi yönlerinden kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davacı kadın tarafından açılan boşanma davasında 4721 sayılı Kanun'un 161 inci maddesinde düzenlenen zina hukuki sebebine dayalı boşanma davasının şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediği, kadın yararına hükmedilen tazminatlar ile velâyetin düzenlenmesi noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
4721 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesi, 161 inci maddesi, 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 174 üncü maddesinin ikinci fıkrası, 175 inci maddesi, 4721 sayılı Kanun'un 330 uncu maddesi, 336 ncı maddesi. 6100 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 inci ve 371 inci maddesi, 6098 Türk Borçlar Kanunu'nun 50 nci ve 51 inci maddesi.
3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalı erkek vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
21.02.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.