"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi
İLK DERECE MAHKEMESİ : ... 5. Aile Mahkemesi
Taraflar arasındaki karşılıklı boşanma davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince asıl davanın kısmen kabulü ile tarafların boşanmalarına ve fer'îlerine birleşen davanın ise reddine karar verilmiştir.
Kararın davalı davacı erkek vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile ilgili hükümlerin kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı davalı kadın vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
1.Davacı davalı kadın dava dilekçesinde özetle; davalı davacı erkeğin sürekli işsiz kaldığını, müvekkilinin ilk evliliğinden olma çocuğuna kötü davrandığını, müvekkilinin kızı ile olan ilişkisine karıştığını, erkeğin müvekkilinin aktif bir iş kadını olmasını kaldıramadığını paranoyaklıklar yaparak, iş yerinden konum göndermesini istediğini, her akşam müvekkilinin telefonunu kontrol ettiğini, müvekkilinin yaşamını çekilmez hale getirdiğini, müvekkilinin erkeğin kıskançlıkları ile mücadele etmek zorunda kaldığını, erkeğin müvekkiline hakaret ettiğini, fiziksel şiddet uyguladığını, müvekkilini tehdit ettiğini, aşağıladığını iddia ederek 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesi birinci fıkrası uyarınca boşanmalarına, müvekkili yararına 50.000,00 TL manevî tazminata hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
2.Davacı davalı kadın vekili birleşen davaya cevap ve ikinci cevap dilekçesinde özetle; taraflar arasında derdest boşanma davası olduğu için derdestlik itirazında bulunduklarını, dava açmakta hukuki yarar bulunmadığını, davalı davacı erkeğin iddialarının hiç bir dayanağının olmadığını, müvekkilinin yeni alının eve büyük bir maddî katkı yaptığını, erkeğin işsiz olduğu dönemde tamamıyla müvekkilinin geliri ile geçindiklerini, erkeğin borsa tutkusu bulunduğunu, borsada yüklü miktarda para batırdığını belirtmiş, dava dilekçesindeki iddiaları tekrarla birleşen davanın ve erkeğin manevî tazminat talebinin reddini savunmuştur.
II. CEVAP
1.Davalı davacı erkek vekili birleşen davada dava dilekçesinde özetle; davacı davalı kadının tüm borçlarını ödettikten, araç ve gayrimenkulleri adına tescil ettikten sonra, delil oluşturmak amacı ile polisleri çağırdığını ve müvekkili ile kızını kapı dışarı ettiğini, müvekkilinin hiç bir zaman parasız kalmadığını, davacı davalı kadının hiç bir zaman ev ekonomisine katkıda bulunmadığını, borçlarını ödetmek için müvekkiline kredi çektirdiğini, müvekkilinin evini sattırıp, başka bir ev aldırdığını ancak 1/2 hissesini üzerine tescil ettirdiğini, müvekkilinin aracını da sattırdığını, saygısız tavırlar sergilediğini, aşağıladığını, huzursuzluk çıkardığını, müvekkilinin ilk evliliğinden olma kızını istemediğini, müvekkilini ve kızını evden kovduğunu, hakaret ettiğini, öldürmekle tehdit ettiğini, müvekkiline tezgah kurduğunu, tahrik ederek boşanma davasına delil oluşturmaya çalıştığını iddia ederek 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesi birinci fıkrası uyarınca boşanmalarına, müvekkili yararına 200.000,00 TL manevî tazminata hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
2.Davalı davacı erkek birleşen davaya cevaba cevap dilekçesinde birleşen dava dilekçesindeki iddialarını tekrarla, davacı davalı kadının birleşen davaya cevap dilekçesinde yer alan iddiaların gerçek dışı olduğunu, müvekkilinin evlilik birliği içerisinde kadının bilgisi dışında para harcamadığını, kadının evi, arabayı üzerine geçirince ve borçlarını da kapatınca müvekkili ve kızını evden attığını belirterek, birleşen davanın ve fer'î taleplerin kabulünü, asıl davanın reddini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıdaki tarih ve sayısı belirtilen kararı ile erkeğin kıskanç olduğu, kadının arkadaşları ile görüşmesi konusunda kısıtladığı ve görüşmesini istemediği, tarafların ilk evliliğinden olma çocuklar ile bir kısım sorunlar yaşandığı, bu sorunların etkisi ile erkeğin, kadına ve kendileri ile birlikte yaşayan önceki evliliğinden olan kızına hakaret ve küfür içeren yakıştırmalarda bulunduğu, en son taraflar arasında yaşanan tırtışmada kadının kızının araya girmesi üzerine erkeğin öfkelenerek kadına ve kızına hakaret ve tehdit içeren sözler söylediği, bunun üzerine erkek aleyhinde müşterek konuttan uzaklaştırma kararı verildiği akabinde davacı davalı kadının kızının çok korktuğu için Londra'ya babasının yanına gittiği, bu olaydan beri tarafların ayrı yaşadıkları, bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve evlilik birliğinin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabit olduğu, bu sonuca ulaşılmasında erkeğin tam kusurlu olduğunun kabulü gerektiği, davacı davalı kadının halen kendine ait olan müşterek konutta tek başına yaşadığı, kolluk biriminden gelen yazı cevabına göre işsizlik ödeneği dışında bir geliri olmadığı ve çalışmadığı, erkeğin ise bilişim sektöründe çalıştığı dikkate alınarak kadın yararına tedbir ve yoksulluk nafakası koşullarının oluştuğu, evlilik birliğinin devamı sırasında yaşanan olaylarda kişilik haklarının zarar gördüğünün kabulü gerektiği, 4721 sayılı Kanun'un 174 üncü maddesi ikinci fıkrasında düzenlenen manevî tazminat koşulların oluştuğu gerekçesi ile birleşen davanın reddine, asıl ve davanın kabulü ile tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca boşanmalarına, davacı davalı kadın yararına aylık 700,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakasına, davacı davalı kadın yararına 10.000,00 TL manevî tazminata, davalı davacı erkeğin manevî tazminat talebinin reddine hükmedilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı davacı erkek vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı davacı erkek vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacı davalı kadının dava dilekçesinde yoksulluk nafakası talebinde bulunmadığını, nafakaya ilişkin ıslah dilekçesi de usule uygun olarak kendilerine tebliğ edilmediğini, kadının yoksulluğa düşmediğini, boşanma kararından hemen sonra işe başladığını, süresiz nafakaya hükmedilmesinin de usul ve yasaya aykırı olduğunu, müvekkilinin kusuru bulunmadığını belirterek, kusur belirlemesi, aleyhine hükmedilen manevî tazminat ve nafakalar yönünden İlk Derece Mahkemesinin kararının lehine kaldırılmasını talep ederek istinaf yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacı davalı kadının dava dilekçesinde erkeğin kıskanç olduğunu, iş yerinde iken konum atmasını istediğini, telefonunu kontrol ettiğini ileri sürmüşse de, erkeğin arkadaşları ile görüşmesini kısıtladığı vakıasına dayanmadığını, dilekçelerin teatisi aşamasında dayanılmayan bu vakıanın erkeğe kusur olarak yüklenmesinin doğru olmadığını, dosya kapsamı ve toplanan delil durumuna göre dayanılan ve ispat edilen vakıalar dikkate alındığında ; erkeğin kadına ve kızına hakaret ve küfür içeren yakıştırmalarda bulunduğu, son yaşanan olayda kadına ve kızına hakaret ve tehdit içeren sözler söylediği, kadının da erkeği tehdit ettiği, erkeğin velâyeti altındaki kızının annesinin yanına gitmesini istediğinin sabit olduğu, bu durumda evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında tarafların eşit kusurlu olduğu, eşit kusurlu kadının manevî tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerektiği, davacı davalı kadının 07.03.2018 havale tarihli dilekçesi ile 13.10.2017 tarihinde iş aktinin feshedildiğini bildirerek aylık 2.000,00 TL tedbir nafakasının erkekten tahsiline karar verilmesini talep ettiği, kadın vekili tarafından sunulan 25.05.2018 tarihli dilekçesi ile de 2.000,00 TL yoksulluk nafakasına hükmedilmesini talep ettiği, davacı davalı kadının dilekçelerin teatisi aşamasında yoksulluk nafakası talebinde bulunmadığı, ayrıca usulüne uygun ıslah işlemi yapmadan 25.05.2018 tarihli dilekçesi ile yoksulluk nafakası talebinde bulunduğu gözetildiğinde kadının yoksulluk nafakası talebi konusunda karar vermeye yer olmadığına karar vermek gerektiği gerekçesi ile davalı davacı erkeğin kusur belirlemesi, manevî tazminat ve yoksulluk nafakasına yönelik istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesinin ilgili hükümlerinin kaldırılmasına yerine yeniden esas hakkında hüküm kurmak suretiyle boşanmaya sebebiyet veren olaylarda taraflar eşit kusurlu olduğundan, davacı davalı kadının manevî tazminat talebinin reddine, davacı davalı kadın yararına aylık 700,00 TL tedbir nafakasına, davacı davalı kadının yoksulluk nafakası talebi hususunda karar verilmesine yer olmadığına, sair istinaf taleplerinin ise esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı davalı kadın vekili tarafından temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı davalı kadın vekili temyiz dilekçesinde; 07.03.2018 tarihli dilekçeleri ile hem tedbir hem de yoksulluk nafakası talep ettiklerini, dilekçenin ıslah dilekçesi niteliğinde olduğunu, 25.05.2018 tarihli dilekçesinin ise 07.03.2018 tarihli dilekçe ile ıslah dilekçesine ilişkin karar verilmemesi üzerine verildiğini, dilekçeler aşamasında erkeğin müvekkillerini kısıtladığı, baskı yaptığı vakalarına dayandıklarını, Bölge Adliye Mahkemesince dayanılan vakaların dar olarak yorumlandığını, İlk Derece Mahkemesince erkeğe yüklenen kusurlu davranışlara dilekçeler aşamasında dayandıklarını, birliğin temelinden sarsılmasında erkeğin asli kusurlu olduğunu ve manevî tazminat taleplerinin reddine karar verilmesinin doğru olmadığını, Bölge Adliye Mahkemesinin istinaf başvurusunun kabulü kararının hatalı olduğunu belirterek, kusur belirlemesi, reddedilen manevî tazminat talebi ve yoksulluk nafakası talebi hususunda hüküm kurulmaması yönünden Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması talep edilmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında kusur belirlemesi, davacı davalı kadın yararına manevî tazminat koşullarının oluşup oluşmadığı ve davacı davalı kadın tarafından usule uygun yoksulluk nafakası talebinde bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
4721 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesi, 166 ncı maddesi, 174 üncü maddesi, 175 inci maddesi. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 371 inci maddesi. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 50 nci ve 51 inci maddesi hükümleri.
3. Değerlendirme
1.Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davacı karşı davalı kadın vekilinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2.Somut uyuşmazlıkta, Bölge Adliye Mahkemesince, davacı karşı davalı kadın vekili tarafından dilekçeler aşamasında dayanılmadığı gerekçesi ile davalı karşı davacı erkeğe İlk Derece Mahkemesince yüklenen "erkeğin kıskanç olduğu, kadının arkadaşları ile görüşmesi konusunda kısıtladığı ve görüşmesini istemediği" kusurlarının çıkarılmasına karar verilmiş ise de; davacı karşı davalı kadın vekili tarafından dava dilekçesinde "erkeğin müvekkilinin aktif bir iş kadını olmasını kaldıramadığını paranoyaklıklar yaparak, iş yerinden konum göndermesini istediğini, her akşam müvekkilinin telefonunu kontrol ettiğini, müvekkilinin yaşamını çekilmez hale getirdiğini, müvekkilinin erkeğin kıskançlıkları ile mücadele etmek zorunda kaldığını" iddia edilerek bu vakıalara da dayanıldığı ve davacı karşı davalı kadının tanık beyanları ile İlk Derece Mahkemesince kabul edilen bu kusurların da ispatlandığı, buna göre Bölge Adliye Mahkemesince davalı karşı davacı erkeğe yüklenen ve temyiz edilmeden kesinleşen kusurlu davranışların yanında davalı karşı davacı erkeğin ayrıca kıskanç olduğu, kadının arkadaşları ile görüşmesi kısıtladığı, buna karşın davacı karşı davalı kadına Bölge Adliye Mahkemesince yüklenen kusurlu davranışların ise gerçekleştiği, neticeten boşanmaya sebebiyet veren olaylarda davalı karşı davacı erkeğin, davacı karşı davalı kadına nazaran daha ağır kusurlu olduğu sabittir. Bu husus gözetilmeden yanılgılı kusur belirlemesi ve değerlendirme sonucu tarafların eşit kusurlu olduğunun kabulü doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
3.4721 sayılı Kanun'un 174 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca boşanmaya sebebiyet vermiş olan olaylar yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan tarafın, kusurlu olandan manevî tazminat isteyebileceği, toplanan delillerden evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda tazminat isteyen davacı karşı davalı kadının ağır ya da eşit kusurlu olmadığı, erkeğin kusurlu eylemlerinin kadının kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği anlaşılmıştır. O halde Mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı ile 4721 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesi ile 6098 sayılı Kanun'un 50 nci ve 51 inci maddelerinde düzenlenen "hakkaniyet kuralları" da dikkate alınarak davacı karşı davalı kadın yararına uygun miktarda manevî tazminata hükmedilmesi gerekirken, hatalı kusur belirlemesinin sonucu olarak yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1.Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının yukarıda (2) ve (3) numaralı paragraflarda belirtildiği üzere davacı karşı davalı kadın yararına kusur belirlemesi ve manevî tazminat yönünden BOZULMASINA,
2.Yukarıda (1) numaralı paragrafta belirtildiği üzere davacı karşı davalı kadın vekilinin ise sair temyiz tirazlarının reddi ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozmanın kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerinin ise 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
İstek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
11.04.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.