"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi
İLK DERECE MAHKEMESİ : ... 2. Aile Mahkemesi
Taraflar arasındaki boşanma ve ziynet alacağı davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince boşanma davasının kısmen kabulüne, ziynet alacağı davasının reddine karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun kısmen kabulüne bu yönlerden yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle;kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
1. Davacı kadın dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalının ailesi ile yaşadığını, davalının eşi ve ailesi ile ilgilenmediğini, müstakil ev açmadığını, iradesi dışında tarlada çalıştırıldığını, evin içerisinde hiçe sayıldığını, hor görülerek ezildiğini, davalının ailesinin evliliğe müdahale ettiğini, davalının müvekkilini tehdit ettiğini, ortak çocuğun hastalığı ile ilgilenmediğini, müvekkilinin kalp hastalığı ile de ilgilenmediğini, hastalığında yanında olmadığını, cinsel birliktelikten kaçındığını, evliliğin mahrem konularını üçüncü kişilerie anlattığını, müvekkiline sadakatsiz olduğu yönünde iftira attığını iddia ederek, tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesi birinci fıkrası uyarınca boşanmalarına, ortak çocukların velâyetinin müvekkiline verilmesine, ortak çocuklar için aylık 500,00'er TL tedbir ve iştirak nafakasına, müvekkili yararına aylık 500,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakasına, nafakalara tefe-tüfe oranında artış yapılmasına, müvekkili yararına 100.000,00 TL maddî, 100.000,00 TL manevî tazminata hükmedilmesini, müvekkiline düğünde takılan ziynetlerin tamamının davalının babası tarafından müvekkiline sorulmadan borçların ödeneceği, para gelince tekrar iade edileceği söylenilerek müvekkilinden alındığını ancak geri verilmediğini iddia ederek müvekkiline evlenirken takılan 8 tane 3 burmalı 22 ayar 25 gram bilezik, 22 ayar altın set (kolye, yüzük, bir çift küpeden oluşan), 1 adet altın yüzük, bir adet altın saat, bir tane burmalı altın zincir, 15 adet çeyrek altına karşılık bilirkişi raporu doğrultusunda arttırılmak üzere şimdilik 1.000,00 TL'nin dava tarihinden itibaren yasal faiziyle müvekkile ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
2. Davacı kadın vekili cevaba cevap dilekçesinde özetle, dava dilekçesindeki iddialarını tekrarla, davalı tarafın cevap dilekçesindeki iddiaların asılsız olduğunu belirtmiş, müvekkilinin ziynet eşyalarının alıp evden ayrıldığı iddiasının gerçek olmadığını, müvekkilin takılarının evliliğin ilk yıllarında kendisinden alındığını, parmağında alyansı dahi olmadığını, davalı tarafın dava açıldıktan sonra müvekkilin yaşadığı eve geldiğini ve müvekkili eve dönmesi için ikna etmeye çalıştığını akabinde de boğazını sıktığını, müvekkilinin bayıldığını iddia etmiştir.
3. Davacı kadın vekili 28.10.2021 tarihli ıslah dilekçesi ile ziynet alacağı talebini ıslah ederek 114.528,00 TL'nin davalıdan alınarak müvekkiline verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1. Davalı erkek vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı kadının iddialarının gerçeği yansıtmadığını, müvekkilinin birlik görevlerini eksiksiz yerine getirdiğini, davacı ve ortak çocuğun hastalıkları ile ilgilendiğini, davacının müvekkilinin özel günlerde aldığı hediyeleri dahi çöpe attığını, aşağıladığını, "seninle dışarı çıkmak istemiyorum, sen bana yakışmıyorsun, keşke ölsen de dul kalsam" şeklinde sözler söylediğini, müvekkilinden defalarca boşanmak istediğini söylediğini, evi terk ettiğini, davacı tarafın müvekkilinin olmadığı bir zamanda tüm ziynet eşyalarını ve özel eşyalarını alarak evden ayrıldığını iddia ederek, davanın reddine karar verilmesini, boşanma hükmü kurulması halinde ortak çocukların velâyetinin müvekkiline verilmesini talep etmiştir.
2. Davalı erkek vekili ikinci cevap dilekçesinde özetle, cevap dilekçesindeki savunmalarını ve iddialarını tekrarla, davacı ve ailesinin her görüşmede müvekkiline ve yakınlarına sözlü ve fiili saldırıda bulunduklarını, müvekkilinin asla şiddet uygulamadığını savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıdaki tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davalı erkeğin kök ailesi ve erkek kardeşi tarafından evliliklerine yapılan müdahalelere sessiz kaldığı ve tepki vermediği, eşinin ayrı eve çıkma talebi olmasına rağmen ayrı ev açmadığı, çocuklarının eğitim ve rahatsızlığıyla ilgili yeterince ilgilenmediği, kök ailesinin bu konudaki telkin ve fikirleri doğrultusunda hareket ettiği, ailesi ve çocuklarıyla ilgilenme ve birlikte zaman geçirme konusunda gerekli zamanı ayırmadığı ve bu konuda hassasiyet göstermediği, düğün, okul toplantıları gibi sosyal ortamlarda eşinin yanında yer almadığı ve yalnız bıraktığı, kadının boğazını sıkarak bayılmasına neden olduğu, davacı kadının ise, davalı erkeğin akrabalarının yanında davalı erkek için "keşke ölsen de dul kalsam" şeklinde konuştuğu, taraflar arasındaki evlilik birliğinin devamı taraflardan beklenilemeyecek derecede temelinden sarsıldığı ve bu duruma davalı erkeğin ağır kusurlu, davacı kadının ise az kusurlu davranışlarıyla sebebiyet verdiği, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda tazminat isteyen kadının az kusurlu olduğu, boşanma yüzünden en azından eşinin desteğini yitirdiği, evlilik birliğinin sağladığı mevcut yararları kaybettiği, ayrıca bu olayların kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği, kadının her hangi bir geliri ve malvarlığının bulunmadığı, bu nedenle boşanma yüzünden yoksulluğa düşeceği, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile kusurları, hakkaniyet ilkesi dikkate alınarak, tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumlarına, paranın alım gücüne, kişilik haklarına, özellikle aile bütünlüğüne yapılan saldırının ağırlığına, nazaran kadın yararına maddî ve manevî tazminat ile yoksulluk nafakası talebinin kısmen kabulüne karar verilmesi gerektiği, ziynet alacağı davası yönünden; hayat deneyimlerine göre olağan olanın bu çeşit eşyanın kadının üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesi olduğu, ziynet eşyasının rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden eşyalardan olduğu, bu nedenle evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden yanında götürmesi gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkün olduğu, normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerektiği, aksini ispat yükü davacı kadında olduğu, somut olayda dava konusu edilen ziynetlerin varlığı ve türüne ilişkin davacı tarafça sunulan fotoğraflar bilirkişi tarafından incelenmiş ve rapor düzenlendiği, ancak dinlenen davacı tanıklarının görgüye dayalı bilgilerinin olmaması, beyanlarının duyuma ve tahmine dayalı olması, bunun dışında davacıya ait ziynet eşyalarının davalı erkek ve ailesi tarafından alınıp iade edilmediği iddiasına ilişkin davacı kadın tarafından başkaca herhangi bir delil sunulmamış olması karşısında ispatlanamayan davanın reddine karar vermek gerektiği gerekçesi ile davacı kadının boşanma davasının kısmen kabulü ile tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca boşanmalarına, tarafların müşterek çocuklarının velâyetinin davacı anneye verilmesine, çocuklar için hükmedilen aylık 300,00'er TL tedbir nafakasının karar tarihi itibari ile aylık 500,00'er TL'ye çıkartılmasına, çocuklar yararına aylık 500,00'er TL iştirak nafakasına, davacı kadın yararına aylık 400,00 TL tedbir, 500,00 TL yoksulluk nafakasına, nafakaların yıllık ÜFE oranında arttırılmasına, davacı kadın yararına 30.000,00 TL maddî, 30.000,00 TL manevî tazminata, davacı kadının ziynet alacağı davasının ispatlanamadığından reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davacı kadın vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkilinin boşanma davasından sonra evsiz, eşyasız ve parasız kaldığını, hayatını idame ettirecek işi, parası yada evi olmadığını, 37 yaşında olan müvekkilinin iş bulma durumu da olmadığını, müvekkili yararına hükmedilen nafaka ve tazminatların son derece düşük olduğunu, davalının babasına ait pek çok tarla olduğunu, davalı ile birlikte ekilip biçildiğini, parasının da davalı tarafından kullanıldığını, ortak evde kurulu düzeni devam ettirenin davalı olduğunu, müvekkilinin yeni bir ev kurmak zorunda olduğunu, nafakalar ile müvekkilinin ve çocuklarının yaşamı sürdürmesinin de imkansız olduğunu, müvekkilinin müşterek çocukların rahatsızlığı nedeni ile evden ayrıldığını, hiç bir eşyasını almadığını, ziynetleri yanında götürmediğini, ortak eve bir daha dönmediğini, gerek kendisinin gerekse çocukların kişisel eşyasını da sonradan aldığını, müvekkilinin ortak evden giderken ziynetleri yanında götürdüğü şeklindeki tespitin hatalı olduğunu, ziynetlerin kayınpederi tarafından peyder pey bozdurulduğunu, bozdurulurken yeniden alınacağına söz verildiğini ancak yeniden alınmadığını, takıların borçlar sebebiyle bozdurulduğunun ispatlandığını belirterek nafaka ve tazminatların miktarı ile reddedilen ziynet alacağı davası yönünden İlk Derece Mahkemesinin kararının lehine kaldırılmasını talep ederek istinaf yoluna başvurmuştur.
2. Davalı erkek vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalı tanıklarının beyanları ile davacı tarafın iddialarının gerçeği yansıtmadığının ortaya konulduğunu, müvekkilinin kusurunun bulunmadığını, mahkeme gerekçesinin dosyadaki delillerle çeliştiğini, müvekkilinin fiziksel şiddet uyguladığı kusurunun davacının tanık anlatımları ile dahi çeliştiğini, son bir yıldır cinsel ilişki yaşanmadığı iddiasının doğru olmadığını, müvekkili aleyhine hüküm altına alınan nafaka ve tazminatların fahiş olduğunu, evlilik birliğinin sona ermesinde davacı tarafın kusurlu olduğunu, maddî ve manevî tazminat taleplerinin reddi gerektiğini belirterek, kusur belirlemesi, aleyhine hükmedilen nafaka ve tazminatlar yönünden İlk Derece Mahkemesinin kararının lehine kaldırılmasını talep ederek istinaf yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile İlk Derece Mahkemesince davalı erkeğe "kadının boğazını sıkarak bayılmasına neden olduğu" yönünde kusur yüklenmiş ise de kadının cevaba cevap dilekçesindeki beyanı, tanık beyanları ve dosya kapsamına göre bu olayın boşanma davası açıldıktan sonra gerçekleştiği, boşanma davası açıldıktan sonra gerçekleşen olayların taraflara kusur olarak yüklenemeyeceği değerlendirilmekle bu kusurlu davranışın davalı erkeğin kusurlarından çıkarılması gerektiği, yine mahkemece kadına yüklenen kusurlu davranışlar dışında kadının, kocasına yönelik " hiç bir işe yaramıyor, çocuklara dersi bile yanlış öğretiyor, sümsük bir birayı içmiyor, mangal bile yakamıyor ne götüreceğim pikniğe" şeklinde aşağılayıcı sözler söylediği, bu kusurlu davranışın da kadına yüklenmesi gerektiği fakat bu durumda dahi evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında davalı erkeğin ağır kusurlu olduğu, hükmün kusur belirlemesine ilişkin gerekçesinin bu şekilde düzeltilmesi gerektiği, davacı kadının, ziynet eşyalarının kayınpederi tarafından alındığını iddia etmiş olması nazara alındığında ziynet eşyası alacağı davası yönünden husumetin davalı erkeğe yöneltilemeyeceği, ziynet eşyası alacağına ilişkin erkek eşe yöneltilen davanın husumet nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerekirken kesin hüküm oluşturacak şekilde ret kararı verilmesinin isabetli bulunmadığı, bu hususlar dışında dava dosyası içeriğine, dosyadaki yazılara göre İlk Derece Mahkemesi kararında usule ve esasa ilişkin herhangi bir aykırılığın bulunmadığı, davanın esasıyla ilgili hükme etki edecek tüm delillerin dava dosyası içinde bulunduğu, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, kadın tarafından yargılama aşamasında 500,00 TL yoksulluk ve 500,00' er TL iştirak nafakası talebinde bulunulup mahkemece talep edilen miktar gibi 500,00 TL yoksulluk ve 500,00'er TL iştirak nafakasına hükmedildiği, bu nedenle inceleme konusu kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu gerekçesi ile davalı erkeğin kusur belirlemesine ilişkin istinaf başvurusunun kabulü ile hükmün gerekçesinin düzeltilmesine, davacı kadının ziynet alacağı davasının reddine yönelik istinaf başvurusunun kabulü ile ziynet alacağı davasının husumet nedeniyle usulden reddine, tarafların sair istinaf başvurusunun ise esastan reddine hükmedilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı kadın vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf başvuru dilekçesinde ileri sürülen sebeplerin yanında, ziynetlerin borçlar sebebiyle geri ödenmek üzere alındığının, sonrasında tekrar alınmadığının hatta müvekkilinin alyansının dahi olmadığının dosya kapsamı ile sabit olduğunu, ziynet eşyalarını yanına almadan evden ayrıldığının ispatlandığını ve ziynet alacağı davasının kabulü gerektiği belirtilerek, nafaka ve tazminatların miktarı ile reddedilen ziynet alacağı davası yönünden Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması talep edilmiştir.
2. Davalı erkek vekili temyiz dilekçesinde özetle; Bölge Adliye Mahkemesince kusur belirlemesine ilişkin gerekçenin değiştirildiğine göre maddî ve manevî tazminatın miktarı yönünden de değişikliğe gidilmesi gerektiği, istinaf dilekçesinde ileri sürülen hususları yenilediklerini, ziynet alacağı davası yönünden de kararın hatalı olduğunu, yargılama aşamasında davacı tarafın beyanlarının açık olduğunu, davacı tarafça ziynetlerin müvekkiline verildiği açıkça iddia edilmese de kast edilenin bu olduğunu, kaldı ki davacı tarafın bu husustaki iddiasını da ispatlayamadığını, ziynet alacağı davasının husumetten değil esastan reddi gerektiğini belirterek, kusur belirlemesi, aleyhine hükmedilen nafaka ve tazminatlar ile ziynet alacağı davasının husumet nedeni ile reddi kararı yönünden Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması talep edilmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında kusur belirlemesi, davacı kadın yararına nafaka ve tazminatların, ortak çocuklar yararına nafaka koşullarının oluşup oluşmadığı ve miktarı ile kadının reddedilen ziynet alacağı davası noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
4721 sayılı Kanun’un 4 üncü, 6 ncı, 166 ncı, 169 uncu maddesi, 174 üncü maddesi, 175 inci maddesi, 182 inci, 220 nci, 222 nci, 226 ncı, 327 nci, 328 inci ve 330 uncu maddesi. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 190 ıncı, 194 üncü ve 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddesi.
3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup taraf vekillerince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edenlere yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
11.04.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.