Logo

2. Hukuk Dairesi2022/3652 E. 2022/9673 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Hazine'nin, mirasçısı olduğu kişinin kayyımı tarafından yönetilen taşınmazla ilgili eylemsizliği nedeniyle tazminat sorumluluğunun bulunup bulunmadığı.

Gerekçe ve Sonuç: Vesayet makamı ve denetim makamı gibi vesayet dairelerinde görevli olanların haksız fiillerinden dolayı devletin doğrudan sorumlu olduğu gözetilerek, Hazine'nin miras bırakanın yasal mirasçısı olmasına rağmen kayyımın hatalı işlemlerine müdahale etmemesinden kaynaklı olarak davacının uğradığı zararlar nedeniyle tazminat davasının husumet yönünden reddine ilişkin yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 36. Hukuk Dairesi

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

Davacı, Türk Medeni Kanun’un "vesayet" başlıklı 3. kısmında yer ... 468. madde kapsamında tazminat davası açmış, ilk derece mahkemesince “Tarafların beyanları ve toplanan delillerden anlaşıldığı üzere davacının mahkeme kararı ile adına tescil ettirdiği taşınmaza ilişkin kayyımlık kararının bulunması ve bu nedenle davalar açması, önceki malik ile ilgili mirasçı Hazine tarafından herhangi bir girişimde bulunulmaması, taşınmazın kayyım tarafından kiraya verilmesi nedenleriyle tazminat istemine ilişkin olduğu, oysa Hazinenin davaların açılmasına sebebiyet verecek işlem ve eylemi olmadığı gibi davacının 02.07.2018 tarihinde taşınmazı adına tescil ettirerek malik olduğu, bu durumda davacının Hazineden talep hakkının yersiz olduğu, Hazinenin kayyımlık şerhinin kaldırılmasına ilişkin dava açma yükümlülüğünün bulunmadığı, bu nedenle husumetin Hazineye değil, varsa işgalcilerine veya kiraya verene yöneltilmesi gerektiği” gerekçesiyle davacının davasının pasif husumet yokluğu nedeniyle usulden reddine karar ..., verilen karara davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine ilgili bölge adliye mahkemesince davacının istinaf talebi esastan reddedilmiştir.

Davacı dava dilekçesinde, 09/07/1999 tarihinde vefat eden ... ...' den 20/07/1997 yılında 165.000 USD değerinde 15/05/1999 vadeli bir borç senedi aldığını, borçlu ... ... in borcunu ödemeden vefat ettiğini, ... ...' in ... mirasçısı bulunan ... ... Bingülden taşınmaz satış vaadi sözleşmesi ile aldığı ... adına devrini sağlayamadan, taşınmaz kendisine intikal eden ...’nın öldüğü, mirasçı olduğu düşünülen ve bulunamayan kardeşi ... ... için kayyım atandığı, kayyım kararının kesinleşmemesine rağmen bugüne kadar ilgili taşınmazın kayyım tarafından yönetildiği, kiraya verildiği, 17.01.2014 de Hazineye karşı açtığı tapu iptali ve tescili davasının kabulü ile de taşınmazın adına tescil edildiği 02.07.2018 tarihinden sonra da Kayyımdan taşınmazın tahliyesini ve bugüne kadar ki kira bedellerinin tarafına ödenmesini talep ettiği, Kayyım Bürosu Başkanlığından gelen cevabi yazıda “taşınmazın kira bedellerinin ödenmesi talebinin uygun görülmediği, ödenebilmesi için ayrı bir dava açılması gerektiği” belirtilerek tarafına bir ödeme yapılmadığı, hazinenin ... yasal mirasçı olduğu halde yapılan işlere müdahale etmediği, kiraların devrini istemediği, kayyımın yetkisini kaldırmak için dava açmadığı için tarafına karşı sorumlu olduğu, maliki olduğu taşınmaza malik olamaması, kiraya verememesi, adına geçirmek için yaptığı masraflar, harçlar, vekalet masrafları gibi bir çok yapılan masraflarla maddi ve manevi zarara uğradığından bahisle, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 50.000,00 TL maddi ve ayrıca 5.000,00 TL manevi zararın 2003 den itibaren yasal faizi ile davalı hazineden tahsilini talep etmiştir.

Davacı dava dilekçesinde aslında ... ...’nin ... ...’den önce ölmesine rağmen kendisine ... 3. Sulh Hukuk Mahkemesinin 14.11.2002 tarihli kararı ile kayyım atandığı ve bu kayyım kararının bilahare ... 5. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2010/1327 esas ve 2011/281 karar sayılı kararı ile ölü kimseye kayyım atanamayacağı gerekçesiyle iptal edildiği, ... ...’in ... mirasçısının kendisine gayrimenkulü satış vaadi sözleşmesi ile devreden ... olduğu, kayyım atanmasının hatalı olduğu gibi ... 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 07.06.2005 tarih 2002/687 esas ve 2005/605 karar sayılı kararı ile hazinenin ...’nın ... yasal mirasçısı olduğunun tespiti yapılmasına rağmen bu aşamadan sonra da yapılan işlemlere hazinenin müdahale etmediği ve bu nedenle devletin sorumlu olduğunu iddia ederek iş bu davayı açmıştır. Türk Medeni Kanun’un 468. maddesinin 1. fıkrasının 1. cümlesinde Devletin vesayet dairelerinde görevli olanların hukuka aykırı olarak sebebiyet verdikleri zararlardan doğrudan doğruya sorumlu olduğu belirtilmiş; vesayet makamı ve denetim makamı gibi vesayet dairelerinde görevli olanların haksız fiilleri ile başkalarına verdikleri zarardan dolayı Devletin sorumlu tutulması esası getirilmiştir. Bu durumda Devletin asıl sorumlu olduğu kabul edilerek esastan inceleme yapılması gerekirken pasif husumet yokluğu nedeniyle usulden reddi doğru olmamış ve bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ: Yukarıda gösterilen sebeple bölge adliye mahkemesi kararının KALDIRILMASINA, ilk derece mahkemesi kararının BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, dosyanın ilk derece mahkemesine, karardan bir örneğinin ilgili bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine gönderilmesine oy birliğiyle karar verildi. 28.11.2022 (Pzt.)