Logo

2. Hukuk Dairesi2022/4920 E. 2022/6846 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Bölge Adliye Mahkemesi'nin, ilk derece mahkemesinin boşanma davasındaki kusur belirlemesi ve tazminat hükümlerini kaldırmasına rağmen, davalı erkeğin kusuruna dair kazanılmış hak iddiasını kabul ederek tazminat taleplerini reddetmesinin hukuka uygun olup olmadığı.

Gerekçe ve Sonuç: Bölge Adliye Mahkemesi'nin, ilk derece mahkemesi kararını kaldırıp dosyayı geri gönderdikten sonra, ilk karardaki kusur belirlemesine dayalı olarak kazanılmış hak oluştuğunu kabul etmesinin ve ilk istinaf dilekçelerindeki itiraz sebepleriyle bağlı kalarak davayı esastan inceleme yükümlülüğünü yerine getirmemesinin HMK'ya aykırı olduğu gözetilerek hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi

DAVA TÜRÜ : Boşanma-Ziynet Alacağı

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı kadın tarafından kusur belirlemesi ve reddedilen tazminat talepleri yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

Dava; kadın tarafından açılan Türk Medeni Kanunu'nun 166/1 maddesinde düzenlenen evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuki nedenine dayalı boşanma davası ile ziynet alacağı davasıdır. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda boşanma davası yönünden; "Sadâkat yükümlülüğünü ihlâl eden" davalı erkeğin boşanmaya sebebiyet veren olaylarda tam kusurlu olduğu gerekçesiyle boşanma davasının kabulü ile tarafların boşanmalarına, davacı kadın yararına dava tarihinden itibaren talep gibi aylık 500,00 TL tedbir nafakasına, hükmedilen nafakanın boşanma hükmünün kesinleşmesinden itibaren aynı miktar üzerinden yoksulluk nafakası olarak devamına, yine davacı kadın yararına 10.000,00 TL maddî, 10.000,00 TL de manevî tazminata hükmedilmiş, davacı kadının ziynet alacağına yönelik talebinin ise sübut bulmadığı gerekçesiyle reddine karar verilmiştir. İlk derece mahkemesince verilen 08/02/2019 tarihli bu hüküm davacı kadın tarafından "Reddedilen ziynet alacağı davası" yönünden, davalı erkek tarafından ise; "Kusur belirlemesi, nafakalar ve tazminatlar" yönünden istinaf edilmiştir. Bölge adliye mahkemesince 21/10/2020 tarihinde verilen ilk kararda, davacı kadının ziynet alacağı davası yönünden dava dilekçesinde yemin deliline de dayandığı gözetilerek, mahkemece davacıya, ziynet alacağıyla ilgili olarak karşı tarafa yemin teklif etme hakkı bulunduğunun hatırlatılması, yemin teklif edildiği takdirde ise, usulünce yemine ilişkin yargılama işlemlerinin yerine getirilmesi ve gerçekleşecek sonucu uyarınca bir karar verilmesi gerektiği belirtilerek 6100 sy. HMK 353 / 1-a-6 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının istinaf konusu edilmeyerek kesinleşen kısımları hariç olmak üzere kaldırılmasına, dosyanın gerekçede belirtilen eksiklikler giderilerek, kaldırılmasına karar verilen yönlerle ilgili yeniden karar verilmek üzere mahkemesine gönderilmesine, istinaf başvurusunun kabul sebebine göre tarafların diğer istinaf itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına kesin olarak karar verilmiştir.

Kaldırma kararı üzerine ilk derece mahkemesince bu kez 08/04/2021 tarihli ikinci hükümle, boşanma ve velâyet hükümleri istinaf edilmeyerek kesinleştiğinden bu yönlerden yeniden hüküm kurulmasına yer olmadığına, davacı kadın yararına dava tarihinden itibaren talep gibi aylık 500,00 TL tedbir nafakasına, hükmedilen nafakanın boşanma hükmünün kesinleşmesinden itibaren aynı miktar üzerinden yoksulluk nafakası olarak devamına, yine davacı kadın yararına 10.000,00 TL maddî, 10.000,00 TL manevî tazminata, davacı kadının ziynet alacağına yönelik talebinin ise sübut bulmadığı gerekçesiyle reddine karar verilmiş, hüküm ikinci kez davacı kadın tarafından "Reddedilen ziynet alacağı davası" yönünden, davalı erkek tarafından ise; "Kusur belirlemesi, nafakalar ve tazminatlar" yönünden istinaf edilmiştir. Bölge adliye mahkemesince 01/07/2021 tarihinde verilen ikinci kararda bu kez, ilk derece mahkemesinin karar gerekçesinde kadının veya erkeğin kabul edilen kusurlarının neler olduğunun belirtilmediği, tarafların kusur derecelendirmelerinin yapılmadığı, bu sebeple yoksulluk nafakası ile maddî ve manevî tazminatın yasal şartlarının oluşup oluşmadığı yönünden kararın denetime elverişli olmadığı gerekçesiyle 6100 sy. HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının istinaf konusu edilmeyerek kesinleşen kısımları hariç olmak üzere kaldırılmasına, dosyanın gerekçede belirtilen eksiklikler giderilerek, kaldırılmasına karar verilen yönlerle ilgili yeniden karar verilmek üzere mahkemesine gönderilmesine, istinaf başvurusunun kabul sebebine göre tarafların diğer istinaf itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına kesin olarak karar verilmiştir. Kaldırma kararı üzerine ilk derece mahkemesince bu kez 02/12/2021 tarihli üçüncü hükümle, ilk hükümdeki gerekçeden farklı olarak; "Eşine hakaret ve küfür eden, eşi ve çocuğuyla ilgilenmeyen" davalı erkeğin boşanmaya sebebiyet veren olaylarda tam kusurlu olduğu gerekçesiyle davacı kadın yararına dava tarihinden itibaren talep gibi aylık 500,00 TL tedbir nafakasına, hükmedilen nafakanın boşanma hükmünün kesinleşmesinden itibaren aynı miktar üzerinden yoksulluk nafakası olarak devamına, yine davacı kadın yararına 10.000,00 TL maddî, 10.000,00 TL manevî tazminata hükmedilmiş, davacı kadının ziynet alacağına yönelik talebinin ise sübut bulmadığı gerekçesiyle reddine karar verilmiştir. Hüküm üçüncü ve son kez davacı kadın tarafından "Reddedilen ziynet alacağı davası" yönünden, davalı erkek tarafından ise; "Kusur belirlemesi, nafakalar ve tazminatlar" yönünden istinaf edilmiş, bölge adliye mahkemesince; her ne kadar ilk derece mahkemesinin son kararında "Eşine hakaret ve küfür ettiği, eşi ve çocuğu ile ilgilenmediği" kusurları davalı erkeğe yüklenerek boşanmaya sebebiyet veren olaylarda tam kusurlu olduğu kabul edilmiş ise de kaldırma kararı öncesi ilk derece mahkemesinin verdiği 08/02/2019 tarihli ilk kararında erkeğe "Sadâkat yükümlülüğünü ihlâl ettiği" vakıasının kusur olarak yüklendiği, bu karara karşı davacı kadın tarafından "Kusur belirlemesi" yönünden istinaf yasa yoluna başvurulmadığı, bu nedenle davalı erkeğe bu kusurlu davranış dışında başka bir kusurun yüklenemeyeceği, bu yönden davalı erkeğin kazanılmış hakkının oluştuğu, ilk derece mahkemesince verilen ve istinaf incelemesine konu son kararda davalı erkeğe kusur olarak yüklenen "Hakaret, küfür, eşi ve çocuğu ile ilgilenmeme" vakıalarının kazanılmış hakkı gözetildiğinde davalı erkeğe kusur olarak yüklenemeyeceği, son kararın ise davacı kadın tarafından "Kusur belirlemesi" yönünden istinaf edilmediği gözetildiğinde "Sadâkat yükümlülüğünü ihlâl" vakıasının da erkeğe kusur olarak yüklenip yüklenmeyeceğinin tartışılamayacağı, bu durumda boşanmaya sebebiyet veren olaylarda davalı erkeğin kusursuz hale geldiği belirtilerek davacı kadının

tazminat taleplerinin reddine karar verilmiş, hüküm davacı kadın tarafından yukarıda da sınırlandırıldığı şekilde "Kusur belirlemesi ve reddedilen tazminat talepleri" yönünden temyiz edilmiştir. Davacı kadın dava dilekçesinde boşanma talebi ile birlikte ziynet alacağı talebinde de bulunmuş, bununla ilgili nispi peşin harcı da yatırmıştır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 110. maddesi hükmüne göre davacı aynı davalıya karşı olan birbirinden bağımsız birden fazla asli talebini aynı dava dilekçesinde ileri sürebilir. Bu duruma "davaların yığılması" diğer bir ifadeyle "objektif dava birleşmesi" denilmekte olup objektif dava birleşmesi için talepler arasında hukûki veya mâli bir bağın bulunması şartı da aranmamaktadır. Somut olayda; davacı kadının aynı dava dilekçesi ile açılmış ve fakat birbirinden bağımsız iki davası bulunmaktadır. İlk derece mahkemesince kadının her iki davası hakkında ayrı ayrı hüküm kurulmuş, davacı kadın tarafından ziynet alacağı davası yönünden, davalı erkek tarafından ise boşanmanın feri hükümleri yönünden istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Bölge adliye mahkemesince kadının ziynet alacağı davasındaki delillerin toplanmasına yönelik usûli bir eksikliğin varlığı sebebiyle ziynet alacağı davasının esasına yönelik istinaf itirazları incelenememiş, boşanmanın ferilerine yönelik istinaf itirazlarının ise esası incelenecek yerde şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Burada kadının ziynet alacağı davasındaki usûli bir eksikliğin varlığı sebebiyle ziynet alacağı davasının esasına yönelik istinaf itirazlarının incelenememiş olması, davalı erkeğin boşanmanın ferilerine yönelik istinaf itirazlarının incelenemeyeceği anlamına gelmemektedir. Aynı şekilde bölge adliye mahkemesinin 01/07/2021 tarihli ikinci kararında da bu kez boşanmanın ferilerine yönelik hükmün gerekçesinin bulunmaması nedeniyle ferilere yönelik istinaf itirazları incelenememiş, buna karşın ziynet alacağı davasındaki usûli eksiklik giderilmiş olmasına rağmen kadının ziynet alacağı davasına yönelik istinaf itirazları hakkında şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Bölge adliye mahkemesince verilen 08/04/2021 ve 01/07/2021 tarihli bu kararlar 6100 sy. HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca kesin olarak verildiğinden tarafların bu kararlara karşı temyiz yasa yoluna başvurma imkanları da bulunmamaktadır. Yukarıda da açıklandığı üzere her iki dava hüküm ve sonuçları itibariyle birbirinden bağımsız davalar olup bölge adliye mahkemesince verilen kararın kanun gereği kesin nitelikte olması taraflar lehine usûli kazanılmış hak oluşturmayacağı gibi ilk derece mahkemesinin yeniden farklı bir gerekçe ile hüküm kurabileceği anlamına da gelmemektedir. Bu durum kanunun açık ihlâli niteliğinde olup yargılamanın her aşamasında re'sen gözetilmesi gerekir. Aksini düşünmek hukûki dinlenilme hakkına ve adil yargılanma ilkesine açıkça aykırılık teşkil eder. HMK m. 362/1-g hükmü münhasıran bölge adliye mahkemelerince verilen HMK m. 353/1-a kapsamında kalan kaldırma kararlarına ilişkindir. Davanın esasına ilişkin verilen kararların temyiz incelenmesi sırasında, bu tür kararların temyiz denetimi dışında tutulmasını öngören bir usul hükmü bulunmamaktadır. Diğer yandan, HMK'nun 369. maddesinin birinci fıkrasında da belirtildiği üzere Yargıtay, tarafların ileri sürdükleri temyiz sebepleriyle bağlı olmayıp, kanunun açık hükmüne aykırı gördüğü diğer hususları da inceleyebilir. Bu ilkelere göre somut olaya bakıldığında temyiz edilen hükmün açıkça hukuka aykırı olduğu anlaşılmaktadır. O halde tüm bu anlatılanlar ışığında bölge adliye mahkemesince yapılması gereken; ilk derece mahkemesinin 08/02/2019 tarihli "Sadâkat yükümlülüğünü ihlâl eden" davalı erkeğin

boşanmaya sebebiyet veren olaylarda tam kusurlu sayıldığı ilk kararını, yine tarafların ilk istinaf dilekçelerinde belirttikleri istinaf sebepleri ile sınırlı olarak esastan incelemek, bu inceleme yapılırken; boşanma hükmü, velâyet ve kişisel ilişki düzenlemelerinin istinaf edilmeyerek, nafakalar ve ziynet alacağı davası hakkında verilen hükümlerin ise temyiz edilmeyerek kesinleştikleri gözetilerek bu konularda yeniden hüküm kurmamak, ilk derece mahkemesinin 08/04/2021 tarihli ikinci ve 02/12/2021 tarihli üçüncü kararlarının, kesinleşmeyen "Kusur belirlemesi ve tazminatlar" yönünden usûl ve kanuna aykırı oldukları da dikkate alınarak, neticeten davalı erkeğe kusur olarak yüklenen "Sadâkat yükümlülüğünü ihlâl" eyleminin dosya kapsamı itibariyle sabit olup olmadığını tespit etmek ve buna göre davacı kadının tazminat talepleri hakkında olumlu ya da olumsuz bir hüküm kurmaktan ibarettir. Hâl böyle iken, bölge adliye mahkemesince yanılgılı gerekçe ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, hükmün münhasıran bu nedenle bozulmasına karar vermek gerekmiştir.

SONUÇ: Temyiz edilen bölge adliye mahkemesi hükmünün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma sebebine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcın istek halinde yatırana geri verilmesine, dosyanın ilgili bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine gönderilmesine oy birliğiyle karar verildi. 12.09.2022 (Pzt.)