Logo

2. Hukuk Dairesi2022/8367 E. 2023/135 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Karşılıklı boşanma davalarında, evlilik birliğinin temelden sarsılmasına sebep olan olaylarda ağır kusurun kimde olduğunun tespiti ve buna bağlı olarak boşanmaya, velayete ve maddi-manevi tazminata hükmedilip hükmedilmeyeceği hususlarında uyuşmazlık bulunmaktadır.

Gerekçe ve Sonuç: Evlilik birliğinin temelden sarsıldığı durumlarda, az kusurlu eş boşanmaya karşı çıksa dahi, bu karşı çıkış hakkın kötüye kullanılması niteliğindeyse ve evlilik birliğinin devamında korunmaya değer bir yarar kalmamışsa, TMK 166/2 gereğince daha kusurlu eşin açtığı boşanma davasının da kabulü ile boşanmaya karar verilmesi gerektiği gözetilerek, davacı-karşı davalı erkeğin ağır kusurlu olmasına rağmen, davalı-karşı davacı kadının da az kusurlu olduğu ve evlilik birliğinin devamında korunmaya değer bir yararın kalmadığının tespit edilmesi üzerine, yerel mahkemenin sadece kadının davasını kabul ile boşanmaya karar vermesi hatalı bulunarak karar bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi

Taraflar arasındaki boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince asıl davanın reddine, karşı davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davacı-karşı davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı-karşı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

1.Davacı-karşı davalı vekili dava dilekçesinde; davalının evliliği benimsemediğini, maddî çıkar sağlama peşine düştüğünü, davacıyı küçük gördüğünü ve hakaret ettiğini, kırgız asıllı olduğunu ve geleneklerinin farklı olduğu gibi anlamaması için kırgızca konuştuğunu, aile içi sırları üçüncü kişilere aktardığını, her tartışmada baba evine gitmekle tehdit ettiğini, kendisinden habersiz altınları bozdurarak elde ettiği parayı doktora verdiği şeklinde yalan söylediğini, evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını iddia ederek tarafların boşanmalarına, müşterek çocuğun velâyetinin müvekkiline verilmesine, 50.000,00 TL maddî, 50.000,00 TL manevî tazminata karar verilmesini dava ve talep etmiştir.

2.Davacı-karşı davalı vekili, cevaba ve karşı davaya cevap dilekçesinde; davalı-karşı davacının iddialarının doğru olmadığını, hakaret ve şiddet iddiaları kabul etmediklerini, müşterek çocuklarına iyi bakılmadığından gelişim geriliği nedeniyle ...’de tedavi gördüğünü, kadın tarafından daha önce 16.08.2018 tarihinde açılan boşanma davasından feragat ettiğini ve davanın 25.02.2019 tarihinde kesinleştiğini, ayrıca iddia edilen olayların bu nedenle af kapsamında kaldığını iddia ederek dava dilekçesindeki taleplerini tekrar etmiştir.

II. CEVAP

1.Davalı-karşı davacı davaya cevap ve karşı dava dilekçesi ile; davacının iddialarının asılsız olduğunu, ... Türkü olduğunu, bu hususu kusur yüklemek için kullandığını, kendisine karşı onur kırıcı davranışlarda bulunanın asıl davacı olduğunu, iş yaparsan kalırsın yapmayacaksan defolup gidersin gibi beyanlarda bulunduğunu, hakaret ettiğini, şiddet uygulandığını, 16 Eylül 2019 tarihinde bu sebeple kolluğu aradığını ve rapor aldığını, pılını pırtını toplayıp gideceksin diyerek evden kovulduğunu iddia ederek davacının davasının reddini, karşı davanın kabulü ile müşterek çocuğun velâyetinin kendisine verilmesini, 50.000,00 TL maddî, 50.000,00 TL manevî tazminata, müşterek çocuk için 750,00 TL tedbir-iştirak nafakasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir

2.Davalı-karşı davacı vekili, cevaba ve karşı davaya cevaba cevap dilekçesinde; davacı-karşı davalının iddialarının haksız ve asılsız olduğunu, müvekkilinin Kırgız Türkü olması nedeniyle Türkçe bilmeyen ailesi ile Kırgızca konuştuğunu, daha önce açılan davadan feragat nedeniyle herhangi bir affın olmadığını, karşı davalının daha sonra darp etmesi nedeniyle rapor alındığını, gördüğü şiddet nedeniyle tekrar dava açtığını beyanla karşı davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına, asıl davanın reddine, müşterek çocuğun velâyeti ile 1.000,00 TL tedbir-iştirak nafakasına, müvekkili lehine 1.500,00 TL tedbir nafakasına, 50.000,00 TL maddî, 50.000,00 TL manevî tazminata karar verilmesini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;dosya arasındaki tüm bilgi ve belgeler davacı- karşı davalının asliye ceza mahkemesindeki beyanı birlikte değerlendirildiğinde eşine şiddet uygulayan, hakarette bulunan ve eşinin sosyal hayatını kısıtlayan davacı- karşı davalı kocanın boşanmaya sebebiyet veren olaylarda ağır kusurlu olduğu, davalı- karşı davacı kadının ise eşini terk etmekle tehdit edip hakarette bulunduğundan eşine nazaran az kusurlu olduğu gerekçesiyle asıl davanın reddine, karşı davanın kabulü ile tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin birince fıkrası uyarınca boşanmalarına, müşterek çocuğun velâyetinin davalı-karşı davacı kadına verilmesine, müşterek çocuk ile baba arasında şahsi ilişki kurulmasına, müşterek çocuk lehine 350,00 TL tedbir nafakasının kararın kesinleşmesi ile iştirak nafakası olarak devamına, davalı-karşı davacı kadın lehine aylık 350,00 TL tedbir nafakasının, 12.000,00 TL maddî, 10.000,00 TL manevî tazminatın davacı-karşı davalı erkekten alınarak davalı-karşı davacı kadına verilmesine, fazlaya ilişkin istemlerin ayrı ayrı reddine, davacı-karşı davalı tarafın maddî manevî tazminat taleplerinin reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı- karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davacı-karşı davalı vekili; davalı-karşı davacının ikinci cevap dilekçesini süresinde vermediğini, süresinde olmayan beyan ve taleplerine göre karar verilmesinin usule aykırı olduğunu, davalı kadın kusurlu olduğu halde asıl davanın reddi ile karşı davanın kabulünün hatalı olduğunu, müşterek çocuğun gelişim geriliği tedavisi görmesi gerektiğini, bakımının uygun şekilde yapılmadığını, davalı kadının ailesinin Türkçe’de bilmediğini, bu sebeplerle velâyetin babaya verilmesi gerektiğini beyanla, asıl davanın reddi ile karşı davanın kabulü, boşanma, kusur tespiti, velâyet, maddî ve manevî tazminat yönlerinden İlk Derece Mahkemesi kararının lehine kaldırılması istemi ile istinaf başvurusunda bulunmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; dosyadaki yazılara göre İlk Derece Mahkemesince kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, inceleme konusu kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu gerekçesi ile davacı-karşı davalı vekilinin tüm istinaf istemlerinin 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin (1) inci fıkrasının (b) bendinin (1) inci alt bendi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı- karşı davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı- karşı davalı vekili, Bölge Adliye Mahkemesinin istinaf başvurusunun esastan reddi kararının hatalı olduğunu belirterek istinaf dilekçesinde ki gerekçeler ile kararın usul ve kanuna aykırı bulunduğunu ileri sürerek; asıl davanın reddi ile karşı davanın kabulü, boşanma, kusur tespiti, velâyet, maddî ve manevî tazminat yönlerinden kararının bozulması talep edilmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, karşılıklı açılan boşanma davasında taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamında imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik bulunup bulunmadığı, geçimsizlik var ise kusurun kimden kaynaklandığı, asıl davanın reddi ile karşı davanın kabulü, boşanma, velâyet, kadın yararına hükmedilen tazminatların verilmesi şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediği, miktarının yüksek olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

4721 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesi, 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 182 nci maddesi, 330 uncu maddesi, 6100 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 inci maddesinin birinci fıkrası ve 371 inci maddesi, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 50 nci ve 51 inci maddeleri.

3. Değerlendirme

1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2.4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinde, “evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerin her birinin boşanma davası açabileceği” hükme bağlanmıştır. Bu hükmü, tamamen kusurlu eşin de dava açabileceği ve yararına boşanma hükmü elde edebileceği biçiminde yorumlamak ve değerlendirmek doğru değildir. Çünkü böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer. Gene böyle bir düşünce tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi, karşı tarafın hiçbir kusuru olmadığı halde, evlilik birliğini, kendi kususrlu tutum ve davranışlarıyla temelinden sarsar, sonra da mademki birlik artık sarsılmış deyip, boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir.

3.Öyle ise 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesine göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz yada az kusurlu olmaya gerek olmayıp daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun belirlenmesi kaçınılmazdır. Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa, bu halin tesbiti dahi, tek başına boşanma kararı verilebilmesi için yeterli olamaz. Boşanmaya karar verilebilmesi için az kusurlu eşin karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı ve evlilik birliğinin devamında bu eş ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılmalıdır.

4.Somut uyuşmazlıkta; mevcut olaylara göre evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. Ne var ki bu sonuca ulaşılması davacı-karşı davalı erkeğin ağır kusurlu sayılmasını gerekli kılan tutum ve davranışları yanında, davalının da kusurlu davranışlarından kaynaklanmıştır. Mahkemece eşini terketmekle tehdit edip hakarette bulunduğu gerekçesi ile kadının az kusurlu olduğu belirtilmiş olup bu kusur kadın tarafında istinaf edilmeyerek kesinleşmiştir. Evlilik birliğinin devamında davalı-karşı davacı kadın ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar belirlenememiş, dosya içindeki bilgi ve belgelerden, davalı-karşı davacı kadının davaya karşı koymasının hakkın kötüye kullanılması niteliğinde bulunduğu anlaşılmıştır. Bu durumda 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin ikinci fıkrası uyarınca erkeğin davasının da kabulü ile boşanmaya karar verilmesi gerekirken kanun hükümlerinin yorumunda yanılgıya düşülerek yazılı biçimde karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup, kararın bu gerekçeyle bozulması gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1.Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,

2.İlk Derece Mahkemesi kararının erkeğin boşanma davası yönünden BOZULMASINA,

Bozma sebebine göre, davalı-karşı davacı kadının karşı davası yönünden de yeniden hüküm kurulması gerekli hale geldiğinden erkeğin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına,

Peşin alınan temyiz harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine, karardan bir örneğinin ilgili Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesine gönderilmesine,

11.01.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.