Logo

2. Hukuk Dairesi2022/9266 E. 2023/100 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Karşılıklı boşanma davasında, boşanmaya sebep olan olaylardaki kusur, yoksulluk nafakası, maddi ve manevi tazminat miktarı ve ziynet alacağının ispatı uyuşmazlık konusudur.

Gerekçe ve Sonuç: Davacı kadın yararına hükmedilen maddi ve manevi tazminat miktarının, tarafların ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya sebep olan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü ve kişilik haklarına yapılan saldırı dikkate alındığında az olduğu ve hakkaniyet ilkesine uygun miktarda tazminat takdiri gerektiği gözetilerek Yargıtay, yerel mahkeme kararını tazminat miktarı yönünden bozmuş, diğer yönlerden ise onamıştır.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi

Taraflar arasındaki karşılıklı boşanma ve ziynet alacağı davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince asıl boşanma davasının kabulüne, birleşen boşanma davasının ve ziynet alacağı davasının reddine karar verilmiştir.

Kararın her iki taraf vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kısmen kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı her iki taraf vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı-davalı kadın vekili asıl dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı eşin 1991 yılında görücü usulü ile evlendiklerini, üç tane müşterek çocuklarının olduğunu, 2004 yılına kadar mutlu bir evlilik sürdürdüklerini ancak 2004 yılında davalı eşin sadâkat yükümlülüğünü ihlâl ederek müvekkilini aldattığını, müvekkilini aldattığı bu kadınla ayrı eve taşındığını, bu kadından ikiz çocuk sahibi olduğunu, sonrasında evini, eşini ve çocuklarını arayıp sormadığını, ilgilenmediğini, maddî ve manevî birlik görevlerini yerine getirmediğini belirterek tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca boşanmalarına, müvekkili yararına aylık 500,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakasına, nafakanın her yıl TEFE-TÜFE oranında artırılmasına, müvekkili yararına yasal faizi ile birlikte 50.000,00 TL maddî, 50.000,00 TL manevî tazminata hükmedilmesine, düğünde kendisine takılan sekiz tane 22 ayar üçlü diye tabir edilen burma bilezik, altı tane reşat altını, bir tane beşi bir yerde altının müvekkiline aynen iadesine, aynen iadesi mümkün olmadığı takdirde ziynetlerin ıslahla artırılan toplam bedeli olan 58.323,00 TL'nin yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP

Davalı-davacı erkek vekili birleşen dava dilekçesinde özetle; evliliklerinin ilk günlerinden itibaren müvekkilinin ailesini kabul etmeyen ve kız kardeşlerini eve almayan, müvekkilin ailesini ziyarete gitmeyen, müvekkil ailesine tek gittiğinde ise sabaha kadar kavga çıkaran, müşterek çocukları çeşitli şekillerde babalarına karşı dolduran, çalıştığı iş yerine gelerek kendisine müşterilerin yanında ağza alınmayacak küfür ve hakaretlerde bulunan, fiili ayrılık sonrasında da babasının müvekkilinin babasını darp etmesine, hakaret ve iftiralarda bulunmasına ses çıkarmayan kadının evlilik birliğinin sarsılmasında asli ve tam kusurlu olduğunu, kadının müşterek çocuklarla oturduğu evin müvekkilinin babasının parası ile satın alındığını, ziynete ilişkin tüm iddiaların ise asılsız olması nedeniyle reddi gerektiğini belirterek tensip kararıyla birlikte davanın asıl dosya üzerinde birleştirilmesine karar verilmesini, neticeten asıl davanın reddine, birleşen davalarının kabulü ile tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca boşanmalarına, müvekkili yararına yasal faizi ile birlikte 10.000,00 TL maddî, 20.000,00 TL manevî tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; erkeğin kadına karşı sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiği, başka bir kadınla senelerdir evlilik hayatı yaşadığı, o kadından çocuk sahibi olduğu, evini geçindirme sorumluluğunu babasına bıraktığı, babası öldükten sonra da sorumluluk almadığı, çocuklarıyla ve eşiyle senelerdir ilgilenmediği, evliliğin, erkeğin yukarıda bahsi geçen tam kusurlu davranışlarıyla temelinden sarsıldığı, devamında taraflar ve çocuklar için bir menfaat kalmadığı, bu nedenle asıl davanın kabulü ve birleşen davanın reddi ile tarafların boşanmalarına karar verilmesi gerektiği, kadının babası ile erkek ve ailesi arasında yaşanan kavgaya kadının müdahil olmadığı, bu nedenle bu vakıanın kadına kusur olarak yüklenemeyeceği, yine kadının, erkeğin ailesini müşterek eve almadığı iddia edilmiş ise de erkeğin başka bir kadınla evlilik hayatı yaşadığı düşünüldüğünde kadının bu eyleminin de kadın yönünden haklı bulunduğu, yine kadının kahvehanede kavga çıkardığı iddia edilmişse de kavga sebebinin erkeğin davacı ile evli iken ikinci evliliğini yapmak istemesinden kaynaklandığı anlaşılmakla kadının içinde bulunduğu durum değerlendirildiğinde bu eyleminin de kadına kusur olarak yüklenemeyeceği, boşanmanın fer'isi niteliğindeki yoksulluk nafakası ile maddî ve manevî tazminat koşullarının somut olayda kadın yararına gerçekleştiği, düğünde takılan ziynet eşyasının kadına ait olup; 4721 sayılı Kanun'un 6 ncı ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 190 ncı maddesinin birinci fıkrası gereğince taraflardan her birinin hakkını dayandırdığı olguları ispatla yükümlü olduğu, ziynet eşyasının kolayca taşınır niteliğinden dolayı davacı kadının evden ayrılırken yanında götürmesinin hayatın olağan akışına uygun olduğu, bu sebeple kadının ziynetlerin erkek tarafından alıkonulduğunu ispat yükü altında olduğu, erkeğin ise ziynetleri kadının kendi rızasıyla verilmiş olsa dahi geri istenmemek üzere verilmiş olduğunu ispatla yükümlü olduğu, işbu dava bakımından davacı kadının ziynetlerinin davalı tarafından alındığı hususunda bir iddiada bulunmadığı, tanık her ne kadar ziynetlerle tarla, traktör alındığını beyan etmişse de kadının bu yönde bir iddiası bulunmadığı anlaşılmakla ziynet alacağı davasının reddine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle; asıl davanın kabulü ile tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca boşanmalarına, birleşen davanın reddine, müşterek çocuk ...'nın yargılama sırasında ergin olduğu anlaşılmakla velâyet ve iştirak nafakası konusunda karar verilmesine yer olmadığına, dava tarihinden itibaren müşterek çocuk lehine hükmedilen aylık 300,00 TL tedbir nafakasının müşterek çocuğun ergin olduğu 11.08.2020 tarihi itibariyle kaldırılmasına, davacı-davalının tazminat talebinin kısmen kabulü ile 35.000,00 TL maddî, 35.000,00 TL manevî tazminatın davalı -davacıdan alınarak davacı-davalıya verilmesine, dava tarihinden itibaren davacı-davalı kadın lehine hükmedilen aylık 250,00 TL tedbir nafakasının kararın kesinleşmesinden itibaren aylık 750,00 TL yoksulluk nafakası olarak devamına, hükmedilen nafakanın her yıl kararın kesinleşme tarihinde o yıl için belirlenen ÜFE oranında artırılmasına, davacı -davalı kadının ziynet alacağı davasının ise reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde her iki taraf vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

1.Davacı -davalı kadın vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkemece verilen karara boşanma ve yoksulluk nafakası yönünden itirazlarının bulunmadığını, ancak verilen kararın tazminat miktarları ile reddedilen ziynet alacağı talepleri yönünden bozulması gerektiğini, davalı eşin tam kusurlu olduğu bu denli açık ve mahkemece de bu kanı oluşmuş iken müvekkili yararına verilen maddî ve manevî tazminatın miktarının yetersiz olduğunu, kaldı ki üç müşterek çocuk ile yıllarca geçim mücadelesi veren, kadınlık onuru zedelenen davacının, piyasa koşulları da düşünüldüğünde bahse konu meblağlar ile zenginleşme ihtimali bulunmadığı gibi yaşadığı ızdırabı tamamen hafifletmesinin de söz konusu olmadığını, davalı eşin, müvekkile düğünde takılan ziynet eşyaları ile traktör, araba ve tarla almış olup müvekkile daha sonra harcamış olduğu ziynetlerin iadesini yapmadığını, bu hususun müvekkilin kız kardeşi olan tanık ... beyanı ile sabit olup ziynet alacağı talebinin reddi kararının da usul ve yasaya aykırı olduğunu beyanla, yararına hükmedilen tazminatların miktarı ve ziynet alacağı davasının reddi yönlerinden istinaf kanun yoluna başvurmuştur.

2.Davalı-davacı erkek vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkilinin birliğin sarsılmasında kusurunun bulunmadığını, ailesine maddî manevî desteği esirgemediğini, 2015 yılında oturulan evin yıkılması neticesinde müvekkil davacının ve müşterek çocukların şu an oturduğu evi satın aldığını, dolayısıyla mahkeme tarafından davacı kadın yararına yoksulluk nafakası takdir edilmesinin hakkaniyetli olmadığını, zira müvekkilinin de maddî olarak yoksulluk içerisinde olduğundan işbu nafaka miktarını ödeme gücünün bulunmadığını, müvekkilin her hangi bir kusuru da bulunmadığından kadın yararına tazminata hükmedilmesi koşullarının da gerçekleşmediğini, kaldı ki miktarların da fahiş olduğunu, asıl davanın reddinin, birleşen boşanma davasının ise kabulünün gerektiğini beyanla, her iki davanın tamamı yönünden istinaf kanun yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, İlk Derece Mahkemesince davacı-davalı kadın yararına aylık 750,00 TL yoksulluk nafakasına hükmedilmiş ise de kadının yoksulluk nafakası istemi aylık 500,00 TL olduğu halde mahkemece talep aşılarak 750,00 TL yoksulluk nafakasına hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu, yine davacı-davalı kadının, talep ettiği tazminatlara ayrıca faiz işletilmesi talebi bulunduğu halde bu konuda karar verilmemesinin de doğru olmadığı, tarafların sair istinaf istemlerinin ise İlk Derece Mahkemesi kararında usule ve esasa ilişkin herhangi bir aykırılığın bulunmadığı gerekçesiyle tarafların istinaf taleplerinin kısmen kabulüne, kabul edilen kısımlar yönünden İlk Derece Mahkemesinin kararının ilgili bentlerinin kaldırılarak yerine yeniden hüküm kurulmak suretiyle; davacı-davalı kadın yararına talep gibi boşanmaya ilişkin hükmün kesinleşmesinden itibaren aylık 500,00 TL yoksulluk nafakasına hükmedilmesine, davacı-davalı kadın yararına hükmedilen tazminatlara boşanma hükmünün kesinleştiği tarihten itibaren yasal faiz işletilmesine, tarafların sair yönlere ilişkin istinaf istemlerinin ise esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde her iki taraf vekilince temyiz isteminde bulunulmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1.Davacı-davalı kadın vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürmüş olduğu beyanlarını tekrarla, yararına hükmedilen tazminatların miktarı ve ziynet alacağı davasının reddi yönlerinden temyiz kanun yoluna başvurmuştur.

2.Davalı-davacı erkek vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürmüş olduğu beyanlarını tekrarla; kusur belirlemesi, kadın yararına hükmedilen yoksulluk nafakası ve tazminatlar yönünden temyiz kanun yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe

1.Uyuşmazlık ve hukuki nitelendirme

Uyuşmazlık ve hüküm, taraflarca karşılıklı olarak açılan boşanma davalarında taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik bulunup bulunmadığı, geçimsizlik var ise kusurun kimden kaynaklandığı, kadın yararına yoksulluk nafakası ve tazminat şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediği, miktarları ile kadının ziynet alacağı davasının ispatlanıp ispatlanmadığı, kabulü gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

4721 sayılı Kanun'un 4 üncü ve 6 ncı maddesi, 166 ıncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 175 inci maddesi, 226 ncı maddesinin birinci fıkrası, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 50 inci ve 51 inci maddesi, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 26 ncı ve 141 inci maddeleri,190 ıncı maddesi, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 inci ve 371 inci maddeleri.

3.Değerlendirme

1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2.Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davalı-davacı erkek vekilinin tüm, davacı-davalı kadın vekilinin ise aşağıdaki paragrafın kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

3.Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında davacı-davalı kadın yararına takdir edilen maddî ve manevî tazminat azdır. 4721 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesindeki hakkaniyet ilkesi ile 6098 sayılı Kanun'un 50 nci ve 51 inci maddesi hükümleri dikkate alınarak 4721 sayılı Kanun'un 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkrası uyarınca daha uygun miktarda maddî ve manevî tazminat takdiri gerekir. Bu yönler gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1.Yukarıda (3) numaralı paragrafta belirtildiği üzere temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının kadın yararına hükmedilen maddî ve manevî tazminatın miktarı yönünden BOZULMASINA,

2.Yukarıda (2) numaralı paragrafta belirtildiği üzere davalı-davacı erkek vekilinin tüm, davacı-davalı kadın vekilin sair temyiz tirazlarının reddi ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozmanın kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerinin 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Yazılı temyiz giderlerinin temyiz eden ...'e yükletilmesine,

Peşin alınan temyiz harcının istek halinde ...'e geri verilmesine,

Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

10.01.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.