"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 38. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2019/1934 E., 2022/975 K.
DAVA TARİHİ : 18.03.2015
KARAR : Başvurunun esastan reddi
İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 4. Aile Mahkemesi
SAYISI : 2015/214 E., 2019/181 K.
Taraflar arasındaki karşılıklı boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince asıl ve karşı davanın kabulüyle tarafların boşanmalarına ve davacı-karşı davalı kadın yararına boşanmanın fer'îlerine, davalı-karşı davacı erkeğin manevî tazminat talebinin reddine, maddî tazminat talebi hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Kararın davalı-karşı davacı erkek vekili tarafından kusur belirlemesi ve aleyhine hükmedilen maddî-manevî tazminatlar yönünden, davacı-karşı davalı kadın tarafından ise katılma yoluyla "tedbir ve yoksulluk nafakası taleplerinin reddi ile tazminat miktarları" yönünden istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvuruların esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı-karşı davalı kadın vekili tarafından "erkeğin kabul edilen boşanma davası, kusur belirlemesi, tedbir ve yoksulluk nafakası taleplerinin reddi ile tazminat miktarları" yönünden, davalı-karşı davacı erkek vekili tarafından ise "kusur belirlemesi ve aleyhine hükmedilen maddî-manevî tazminatlar" yönünden temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda;
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) öngördüğü yargılama sistemine göre İlk Derece Mahkemesinin kesin olmayan kararına karşı önce istinaf yoluna başvurulabilmektedir. İstinaf başvurusu üzerine Bölge Adliye Mahkemesince, başvuran tarafın istinaf başvurusunun usulden ya da esastan reddine karar verilebilir veya İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden hüküm kurulabilir. Bu durumda Bölge Adliye Mahkemesi kararına karşı, istinaf başvurusu reddedilen tarafın ya da istinaf incelemesi sonucunda İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak yeni hüküm kurulması hâlinde aleyhine karar verilen tarafın temyiz hakkı bulunmaktadır. Başka bir deyişle istinaf başvurusunun reddi hâlinde Bölge Adliye Mahkemesi kararına karşı temyiz hakkı sadece istinaf başvurusu reddedilen tarafa ait olup bu hâlde İlk Derece Mahkemesi kararını istinaf etmeyen tarafın temyiz hakkı bulunmamaktadır.
Somut uyuşmazlıkta, İlk Derece Mahkemesince, "erkeğin kabul edilen boşanma davası ve kusur belirlemesi" yönünden verilen hüküm davacı-karşı davalı kadın tarafından istinaf edilmediğinden, davacı-karşı davalı kadın vekilinin, bu yönlere ilişkin temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekmiştir.
Davalı-karşı davacı erkek vekilinin tüm, davacı-karşı davalı kadın vekilinin ise reddedilen yön dışındaki temyiz itirazları yönünden gerekli şartları taşıdığı anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı-karşı davalı kadın vekili dava ve cevaba cevap (karşı davaya cevap) dilekçesinde; erkeğin kumar oynadığını, gayri ahlaki ilişkiler yaşadığını, çevreye borçlandığını, evlilikten kaynaklanan sorumluluklarını yerine getirmediğini, çalışmadığını, kadına psikolojik ve fiziksel şiddet uyguladığını, kadına ve çocuklara aşırı baskı yaptığını, müşterek yaşamın İsviçre'de devam ediyor olmasına rağmen davalı-karşı davalı erkeğin 2009 yılında Türkiye'ye gittikten sonra çeşitli bahanelerle İsviçre'ye dönmediğini, dönmeyişinin asıl sebebinin dayısının kızı ile yaşadığı ilişki olduğunu sonradan öğrendiğini, bu durumun ortaya çıkmasından sonra erkeğin hakaret ve tehditlerine maruz kaldığını belirterek 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) tarafların boşanmalarına, kadın lehine 2.000,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakasına hükmedilmesine, nafakaya TEFE-TÜFE oranında artırım uygulanmasına, 100.000,00 TL maddî, 100.000,00 TL manevî tazminatın yasal faizi ile birlikte erkekten alınarak kadına ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalı erkek vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde; Türkiye'ye geldikten sonra İsviçre'ye tekrar döndüğünü tarafların bir araya geldiğini, sonrasında erkeğin, eşi tarafından evden kovulduğunu, kadının birlik görevlerini yerine getirmediğini, hastalığında erkek ile ilgilenmediğini, hakaret ettiğini ortak çocukları erkeğe karşı kışkırttığını iddia ederek asıl davanın reddine, karşı davanın kabulüyle 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca tarafların boşanmalarına, lehine 50.000,00 TL manevî, ziynet eşyalarından payına düşen kısım olarak da 50.000,00 TL maddî tazminatın ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile kadının 17.04.2012 tarihinde ikame ettiği boşanma davası ile karşı davacı erkeğin ikame ettiği boşanma davasının sübut bulmadığından reddine karar verildiği, iş bu kararın kesinleştiği ve tarafların bu davadan sonra bir araya gelmediklerinin anlaşıldığı, önceki boşanma davasının reddine ilişkin kararın, o davaya kadar tarafların boşanmayı gerektirecek bir kusurlarının bulunmadığı konusunda kesin hüküm teşkil edeceği, fakat önceki boşanma davasında davacı kadının tanık deliline dayanmadığı, bu belirleme dikkate alındığında kadının bu davada gösterdiği tanık beyanlarının dikkate alınması gerektiğinden bahisle, eşine fiziksel şiddet uygulayan, hakaret eden, güven sarsıcı davranışlarda bulunan, girdiği işlerde sebat etmeyen, ailesinden ilgisini esirgeyen erkeğin ağır, taraflar arasında daha önce ret ile sonuçlanan boşanma davasını açan kadının ise az kusurlu olduğu yönünde yapılan değerlendirme ile asıl ve karşı davanın kabulüyle 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca tarafların boşanmalarına, kadın yararına 20.000,00 maddî, 25.000,00 manevî tazminata hükmedilmesine, kadının tedbir ve yoksulluk nafakası talepleri ile erkeğin manevî tazminata ilişkin taleplerinin reddine, erkeğin maddî tazminata ilişkin talebi hakkında ise talebin boşanmanının fer'isi niteliğinde olmadığı ve usulüne uygun olarak açılan bir davanın bulunmadığı gerekçesiyle karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1.Davalı-karşı davacı erkek vekili istinaf başvurusunda; kadının, erkeği evden kovduğunu, erkeğin Türkiye'de kaza geçirdiği dönemde kadının İsviçre'den gelip eşi ile ilgilenmediğini, girdiği işlerde sebat etmeme yönünde kendisine kusur yüklenemeyeceğini nitekim çalışamaz durumda olduğunun sağlık raporu ile sabit olduğunu, kadının eşini evden kovduğunu ve eve almadığını, kadın tarafından 2012 yılında ikame edilen davada da aynı vakıalara dayanıldığını ve erkeğe ait bir kusurun ispat olunamaması nedeniyle davanın reddedildiğini ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kusur tespiti ve aleyhine hükmedilen maddî ve manevî tazminatlar yönünden kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
2. Davacı-karşı davalı kadın vekili ise katılma yoluyla istinaf başvurusunda; davalı-karşı davacı erkeğin emekli maaşının yüksek olduğunu üç adet taşınmazı olduğunu, ikisinden kira geliri elde ettiğini ileri sürerek tedbir ve yoksulluk nafakası taleplerinin reddi ve tazminat miktarları yönünden kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile İlk Derece Mahkemesince yapılan kusur değerlendirmesinde isabetsizlik olmadığı, davacı-karşı davalı kadının emekli maaşı aldığı, ayrılık süresi ve hakkaniyet ilkesi gözetildiğinde kadının tedbir ve yoksulluk nafakası taleplerinin reddinin yerinde olduğu, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, ihlal edilen mevcut veya beklenen menfaat ile kişilik haklarına yapılan saldırı dikkate alındığında davacı-karşı davalı kadın yararın tazminat takdir edilmesinde ve tazminatların miktarında isabetsizlik olmadığından bahisle tarafların istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1.Davacı-karşı davalı kadın vekili temyiz dilekçesinde davalı-karşı davacı erkeğin davasının kabulüne karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda kusurunun bulunmadığını, tedbir ve yoksulluk nafakası taleplerinin reddinin hatalı olduğunu ve tazminat miktarlarının az olduğunu ileri sürerek; kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
2.Davalı-karşı davacı erkek vekili temyiz dilekçesiyle; istinaf dilekçesindeki itirazlarını aynen tekrarla, davacı kadın tarafından 17.04.2012 tarihinde boşanma davası ikame edildiği, kadının eldeki davadaki iddiaları ile önceki tarihte açtığı iddiaların aynı olduğunu ileri sürerek kararın kusur tespiti ve aleyhine hükmedilen maddî ve manevî tazminatlar yönünden kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, taraflarca açılan karşılıklı boşanma davasında taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamında imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik bulunup bulunmadığı, geçimsizlik var ise kusurun kimden kaynaklandığı, kadın yararına hükmedilen tazminatlara ilişkin şartların oluşup oluşmadığı ve miktarı ile kadının tedbir ve yoksulluk nafakası taleplerinin reddine ilişkin şartların gerçekleşip gerçekleşmediği noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
4721 sayılı Kanun’un 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkraları, 169 uncu ve 175 inci maddesi, 6100 sayılı Kanun’un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası, 370 inci maddesi ile 371 inci maddesi.
3.Değerlendirme
1.Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre kadının tedbir ve yoksulluk nafakası taleplerinin reddine yönelik temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. İlk Derece Mahkemesince, taraflar arasında daha önceden görülen ve tarafların kusurunun ispatlanamaması nedeniyle her iki davanın da reddedilmesi ve verilen kararın kesinleşmesi ile sonuçlanan İstanbul Anadolu 2. Aile Mahkemesi'nin 2012/637 Esas ve 2013/809 Karar sayılı karşılıklı boşanma davasında, tarafların kusurunun olmadığına ilişkin yapılan tespitin kesin hüküm teşkil ettiği buna rağmen mahkemece kadının ret ile sonuçlanan bu davada tanık deliline dayanmaması nedeniyle eldeki davada gösterdiği tanıkların beyanlarının hükme esas alınması gerektiğinden bahisle, davalı-karşı davacı erkeğin kadına şiddet uyguladığı, hakaret ettiği, güven sarsıcı davranışlarda bulunduğu, girdiği işlerde sebat etmediği, ailesine ilgi göstermediği; kadının ise önceki boşanma davasını açmakla kusurunun bulunduğu yönünde yapılan değerlendirme ile evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olan olaylarda davalı-karşı davacı erkeğin ağır, davacı-karşı davalı kadının ise az kusurlu olduğu gerekçesiyle her iki davanın da 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca kabulüyle tarafların boşanmalarına karar verilmiş ise de; davacı-karşı davalı kadının eldeki dava dilekçesinde 2012 yılının Mart ayından beri tarafların bir araya gelmediğini beyan ettiği ve daha önce ret ile sonuçlanan boşanma davasından sonraki herhangi bir vakıaya dayanmadığı anlaşılmaktadır. Dosyadaki tanık anlatımları ise 2012 yılının Nisan ayından önceki hadiselere ilişkin olup reddedilen boşanma davasından sonra davalı-karşı davacı erkeğin herhangi bir kusuru ispat edilmiş değildir. Davalı-karşı davacı erkek kusursuz olduğuna göre, davacı-karşı davalı kadının boşanma davasının reddine karar verilmesi gerekirken davanın kabulüne karar verilmiş olması hatalı ise de boşanma hükmü taraflarca istinaf edilmeyerek kesinleştiğinden bu yanlışlığa değinilmekle yetinilmiştir.
3. Yukarıda ikinci paragrafta açıklandığı üzere, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda davalı-karşı davacı kadının tam kusurlu olduğu, erkeğin ise boşanmaya sebebiyet verecek derecede bir kusurunun bulunmadığı anlaşılmaktadır. 4721 sayılı Kanun'un 174 üncü maddesine göre, boşanma sonucu maddî ve manevî tazminata hükmedilebilmesi için tazminat yükümlüsünün kusurlu, tazminat talep eden eşin ise kusursuz veya diğerine göre az kusurlu olması gerekir. Hal böyle olunca Mahkemece erkeğin kadına nazaran ağır kusurlu olduğu yönündeki hatalı kusur belirlemesi ve bu hatalı kusur belirlemesine göre kadın yararına maddî ve manevî tazminata hükmedilmesi isabetsiz olup, bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1.Davacı-karşı davalı kadın vekilinin, davalı-karşı davacı erkeğin kabul edilen boşanma davası ve kusur belirlemesine yönelik temyiz dilekçesinin REDDİNE,
2.Tarafların diğer hususlara yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;
a) Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının kusur belirlemesi ve kadın lehine hükmedilen maddî-manevî tazminatlar yönünden davalı-karşı davacı erkek yararına ORTADAN KALDIRILMASINA,
b) İlk Derece Mahkemesi kararının yukarıda (2) ve (3) numaralı paragraflarda belirtildiği üzere kusur belirlemesi ile kadın yararına hükmedilen maddî ve manevî tazminatlar yönünden davalı-karşı davacı erkek yararına BOZULMASINA, bozma sebebine göre kadının konusuz kalan tazminatların miktarına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına,
c) Yukarıda (1) paragrafta açıklandığı üzere davacı-karşı davalı kadın vekilinin tedbir ve yoksulluk nafakası talebinin reddine yönelik temyiz itirazlarının reddi ile, Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerinin 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz eden Yıldız'a yükletilmesine,
Peşin harcın istek halinde yatıran Cengiz'e iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
16.01.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.