Logo

2. Hukuk Dairesi2023/10041 E. 2025/3216 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Boşanma davası kapsamında yoksulluk nafakasının ödeme şekli ve ziynet alacağının belirlenmesi.

Gerekçe ve Sonuç: Yoksulluk nafakasının toptan ödenmesi hususunun değerlendirilmesi gerekirken, irat biçiminde ödenmesine karar verilmesi ve erkeğe takılan altınların kadına özgü olmadığı gözetilerek ziynet alacağı yönünden karar bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2023/2211 E., 2023/2211 K.

DAVA TÜRÜ : Karşılıklı Boşanma- Ziynet Alacağı

İLK DERECE MAHKEMESİ : Kayseri 3. Aile Mahkemesi

SAYISI : 2021/689 E., 2023/511 K.

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı- karşı davacı erkek vekili tarafından kadının davasının kabulü, kusur belirlemesi, nafakalar, tazminatlar ile kabul edilen ziynet alacağı yönünden duruşma istemli olarak temyiz edilmiş olup kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 07.04.2025 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.

Belli edilen günde duruşmalı temyiz eden davalı- karşı davacı ... vekili Avukat ... geldi. Karşı taraf davacı- karşı davalı ... ve vekili gelmedi. Gelenin sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen günde Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

1.Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davalı- karşı davacı erkek vekilinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2.4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı kanun) 176 ncı maddesinin birinci fıkrası gereğince yoksulluk nafakasının, toptan veya durumun gereklerine göre aylık irat biçiminde ödenmesine karar verilebilir. Yoksulluk nafakasının toptan ya da irat biçiminde ödenebilmesine karar verilebilmesi için, kusurun niteliği, evliliğin süresi, tarafların ekonomik ve sosyal durumları ile ödeme gücü ve isteklerinin göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır. Somut olayda tarafların ekonomik ve sosyal durumları, evliliğin süresi ve ortak çocuklarının bulunmayışı dikkate alındığında yoksulluk nafakası yükümlüsünün, yoksulluk nafakasını toptan ödemesi hususunun değerlendirilmesi gerekirken, irat biçiminde ödenmesine karar verilmesi somut olay bakımından isabetli bulunmamış ve bozmayı gerektirmiştir.

3.Ziynet; altın, gümüş gibi kıymetli madenlerden yapılmış olup insanlar tarafından takılan süs eşyası olarak tanımlanmaktadır (Yılmaz, E., Hukuk Sözlüğü, Ankara 2011, s. 1529). Ziynet eşyasını evlilik münasebetiyle gelin ve damada verilen hediyeler olarak tanımlamak mümkündür. Bu bağlamda, bilezik, altın kelepçe, kolye, gerdanlık, takı seti, bileklik, saat, küpe ve yüzük gibi takılar, ziynet eşyası olarak kabul edilmektedir (Sağıroğlu, M.Ş., Ziynet Davaları, İstanbul 2013, s.3).

Bu noktada “kişisel mal” kavramının yasal olarak nasıl düzenlendiği üzerinde durulmalıdır:

4721 sayılı Kanun'un 220 nci maddesinde;

“Aşağıda sayılanlar, kanun gereğince kişisel maldır:

1.Eşlerden birinin yalnız kişisel kullanımına yarayan eşya,

2.Mal rejiminin başlangıcında eşlerden birine ait bulunan veya bir eşin sonradan miras yoluyla ya da herhangi bir şekilde karşılıksız kazanma yoluyla elde ettiği malvarlığı değerleri,

3.Manevî tazminat alacakları,

4.Kişisel mallar yerine geçen değerler.”

kişisel mal olarak sayılmıştır. Bu noktada belirtilmelidir ki, eşlere ilişkin her türlü giyim eşyası, mücevher, saat, takılar, spor araç ve gereçleri, cep telefonları, gözlük, makyaj malzemesi gibi sadece kişisel kullanıma yönelik kural olarak taşınırlardan oluşan, istisnai olarak taşınmaz mallar 4721 sayılı Kanun'un 220 nci maddesinin birinci fıkrasına göre o eşin kişisel malıdır (Dural, M., Öğüz T., Gümüş M.A., Türk Özel Hukuku, C.III, Aile Hukuku, s.218).

Dairemizin önceki içtihatları, "aksine bir anlaşma ya da örf âdet kuralı olmadığı takdirde, düğünde kim tarafından hangi eşe ne verilirse verilsin, ne takılırsa takılsın (ziynet eşyası, altın, döviz, TL vs.) bunların hepsi kadına ait sayılır" yönündeydi. Ancak toplumumuzun gelenek ve göreneklerinin zamanla değişikliğe uğraması, ekonomik ve hukuksal ilişkilerin dinamik yapısı ve özellikle; düğünlerde kadına özgü ziynet eşyalarının dışında, ortak bir yaşam kurma aşamasında olan eşlere maddî katkı sağlamak amacıyla, ekonomik değeri olan başka şeylerin de takılması/verilmesi, dikkate alınarak, düğünde eşlere takılan/verilen ve ekonomik değeri olan eşyalarla ilgili davalarda, Dairemizin içtihatlarında değişikliğe gidilmesi zorunluluğu doğmuştur. Bu konuda Dairemizin ilkesel nitelikteki yeni görüşüne göre; "Taraflar arasında ziynet eşyalarının paylaşımı konusunda anlaşma mevcut ise paylaşım bu anlaşmaya göre gerçekleştirilir. Ziynet eşyalarının paylaşımı konusunda taraflar arasında anlaşma bulunmadığı takdirde yerel örf ve adetin varlığı iddia ve ispat edilirse bu kurala göre paylaşım gerçekleştirilir. Aksi takdirde erkeğe ve kadına takılan/verilen ve ekonomik değer taşıyan her şey kural olarak kendilerine aittir. Ne var ki takılar içinde karşı cinse özgü (kadına ya da erkeğe özgü) bir şey varsa o cinse verilmiş sayılır. Özgü olma konusunda çekişme varsa ve gerektiğinde bilirkişi incelemesi yapılmalıdır. Bilirkişi incelemesi sonucunda o şeyin her iki cinse özgü olduğu belirlenmişse o şey takılan/verilen eşe ait olur. Takı sandığı/torbasına konulan ekonomik değer taşıyan şeyin aidiyeti konusunda; konulan şey kadına ya da erkeğe özgü bir şey ise o cinse verilmiş sayılır, o şeyin her iki cinse özgü olduğu belirlenmişse ortak kabul edilmelidir" yönündedir. Uyuşmazlık, tarafların iddia ve savunmaları da dikkate alınarak bu ilkeler doğrultusunda çözülmelidir.

Hemen belirtilmelidir ki, ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. (6100 sayılı Kanun md.190) Diğer taraftan 4721 sayılı Kanun'un 222 nci maddesinin birinci fıkrasında da yine aynı Kanunun 6 ncı maddesi ile paralellik gösteren “Belirli bir malın eşlerden birine ait olduğunu iddia eden kimse, iddiasını ispat etmekle yükümlüdür” şeklindeki düzenleme ile de ispat yükünün kime ait olduğu hususu gösterilmiştir. Ziynet alacağı davalarında da olağan olan kadına özgü ziynet eşyalarının kadın eşin himayesinde bulunmasıdır. Bunun aksini iddia eden kadın eş iddiasını ispatla mükelleftir. Ziynet eşyası davasında dava konusu altınların varlığı ve bu altınların kadın eşte olmadığı şüpheye yer vermeyecek şekilde ispatlanmalıdır.

Diğer yandan, "Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir" (6100 sayılı Kanun md. 26/1)

Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde, davaya konu bileziklerin davalı- karşı davacı erkek tarafından geri iade edilmek üzere kadından alındığı sabittir. Kadına bu ziynetlerin geri iade edildiği veya kadının oluşan bu duruma rızasının bulunduğu davalı- karşı davacı erkek tarafından ispatlanamamıştır.

İlk Derece Mahkemesince 7 adet bilezik, 12 adet çeyrek altın ile 3 adet yarım cumhuriyet altını yönünden kabul kararı verilmiştir. Kadından alındığı ispat edilen ancak kadına geri iade edildiği veya iade talebi bulunmaksızın bağışlandığı ispatlanamayan bilezikler yönünden verilen karar yerinde ise de, dosyada alınan bilirkişi raporunda düğün sırasında erkeğe 12 adet çeyrek altın ile 3 adet yarım cumhuriyet altın takıldığı anlaşılmaktadır. Yukarıdaki açıklamalar ışığında, erkeğe takılan ve niteliği itibarıyla da kadına özgü olmayan 12 adet çeyrek altın ile 3 adet yarım cumhuriyet altınının erkeğe ait olduğunun kabulü gerekir. Sadece 7 adet bilezik yönünden kısmen kabul kararı verilmesi gerekirken 12 adet çeyrek altın ile 3 adet yarım cumhuriyet altının kadına ait olduğu gerekçesiyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.

KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1.Temyiz olunan, Bölge Adliye Mahkemesi kararının kadın lehine hükmedilen yoksulluk nafakasının ödeme şekli ve ziynet alacağı yönünden erkek yararına BOZULMASINA,

2.Davalı- karşı davacı erkeğin sair temyiz itirazlarının reddi ile temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerinin 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Duruşma için takdir olunan 28.000,00 TL'lik vekâlet ücretinin Neriman'dan alınıp, Beşir'e verilmesine,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde temyiz edene iadesine,

Dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

07.04.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.