"İçtihat Metni"
...
MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 42. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/191 E., 2022/1878 K.
KARAR : Başvurunun kısmen kabulü ile yeniden esas hakkında hüküm kurulması
İLK DERECE MAHKEMESİ : ... 4. Aile Mahkemesi
SAYISI : 2016/836 E., 2020/522 K.
Taraflar arasındaki karşılıklı boşanma davaları ile yine tarafların birleşen boşanma davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince her dört boşanma davasının kabulü ile tarafların boşanmalarına ve fer'ilerine karar verilmiştir.
Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmünün ilgili bölümlerini kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
1.... kadın vekilinin dava ve erkeğin karşı davasına verdiği cevap dilekçesinde özetle; tarafların 1997 yılında evlendiklerini, ortak iki çocuklarının olduğunu, erkeğin müvekkilini sadece maddî gelir kaynağı ve ev işlerini yapan birisi olarak gördüğünü, duygu ve düşüncelerini hiç önemsemediğini, müvekkiline hiç değer vermediğini, hatta müvekkilinin ameliyat olması gerektiğinde erkek müvekkiline ameliyat için dahi borç para bulduğunu, kendi yatırımını bozmadığını, ameliyat parasını da müvekkilinden daha sonra geri aldığını, müvekkilini hep çok değersiz ve yalnız hissettirdiğini, erkeğin aşırı tutumlu biri olduğunu, birikim yapmaktan sosyalleşemediklerini, baş başa kalamadıklarını, almak istediklerimi engelledi, erkeğin hep başkalarının fikirlerini önemsediğini, eşi ile alması gereken kararları dahi ya arkadaşlarına ya da kendi ailesinin düşüncelerine göre karar verdiğini, müvekkilinin eşinden hiç bir zaman güzel bir söz duymadığını, hep kötü muameleye maruz kaldığını, müvekkilinin duygusal şiddetin yanı sıra fiziksel şiddet gördüğünü, kadının ailesi ile görüşmesini istemediği, kendi ailesi ile devamlı görüşerek onlara hizmet ettirdiğini, bani başkalarına şikayet etti, küçük düşürdü, sürekli eleştirdi, hakaret etti, emeğimi, duygularımı önemsemediğini, yıllarca sabrettim ise de artık iki yabancı olduklarını, erkeğin küsmeyi huy edindiğini, karı koca ilişkilerinin kalmadığını, boşanmak istediğini söyleyen kadına da başkasıyla evlenmek istemekle suçladığını, onur kırıcı davranışlarına daha fazla dayanamadığımdan iş bu davayı açmak zorunda kaldığını belirtmiş, karşı davaya verdiği cevabı ile de; bu beyanlarına ek kadının çalışmadığı dönemde kadına ekonomik şiddet uyguladığını, senin paran benim param hesabına girdiğini, sık sık yurt dışı ve seyahatlere gittiği halde kadını götürmek istemediğini, kadının giden kadınların arasında küçük düştüğünü, hiçbir zaman takdir edilmediğini, giyim konusunda da kısıtlandığını, evde rahat etmesine de izin vermediğini, her sorunda yalnız bıraktığını, 2001 yılında fiziksel şiddet uyguladığını, erkeğin son zamanlarda cinsel olarak farklı isteklerinin olduğunu, özellikle de yorgun olduğu zamanlarda taleplerinin olduğunu, dışarıdan tatmin olmak istediğini, sonrada kadını suçladığını, ısrarla istemediği şeklide birlikte olduğunu, kadına kendisini kötü hissettirdiğini, erkeğin vücudunu cinsel bir obje gibi kullanmak istediğini, kadının beline baskı yaptığını, kadının bel fıtığı olduğunu, iş yerindeki erkeklere kadını şikayet ederek onu küçük düşürdüğünü belirterek tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereği boşanmalarına, ortak çocuklarının velâyetinin müvekkiline verilmesine, ortak çocuklar için aylık 1.000,00 TL tedbir ve iştirak nafakasına, kadın için aylık 1.000,00 TL yoksulluk nafakası ile 200.000,00 TL maddî ve 200.000,00 TL manevî tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
2.... kadın vekilinin 25.04.2017 tarihli ıslah dilekçesinde özetle; müvekkil çocuğun beslenme, giyim sosyal ve kültürel giderler gibi ihtiyaçlarını karşılamakta olduğundan hakkaniyet gereği aylık 3.893.33 TL nafaka giderinin 2/3 olan 2.595.55 TL tedbir ve iştirak nafakasının her yıl üretici fiyat endeksi (ÜFE) oranında arttırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
3.... kadın vekilinin 05.11.2018 tarihli birleşen dava dilekçesinde özetle; erkeğin boşanmaya yol açan ve derdest davaya konu edilmemiş yeni öğrenilen kusurlu eylemlerinin olduğunu, erkek ile ... 4. Aile mahkemesinde boşanmaları halen devam ederken erkeğin kendisini başka bir kadın ile aldattığına dair whatsapp kayıtlarına tesadüfen karşılaşmış bulunduğunu, kızlarının baba yanında kalırken yanında götürdüğü tabletinde tesadüfen erkeğin whatsapp webinin açık olduğunu, erkeğin iki yabancı kadın ile ve arkadaşı ... ile yazışmalarını görünce erkeğin halen evli olduğu halde başka bir kadınla evlilik planı yaptığını, ilişkisini yakın arkadaşı hariç herkesten gizlediğini, erkeğin karşı tarafı Türkiye'ye davet ettiğini ve facebook kayıtlarına göre ilişkisi olduğu kadının Türkiye'ye geldiğini, onun kişisel ihtiyaçlarını internetten alarak okuluna kadar gönderdiğini, market ihtiyaçlarını da karşıladığını, aralarında evlilik aşk ve seks konusunda da yazışmaların olduğunu, para gönderdiğini, birbirlerine whatsapp üzerinden fotoğraf, sesli mesaj gönderdiklerini ve telefonlada görüştüklerini belirterek tarafların 4721 sayılı Kanun'un 161 inci maddesi, olmadığı takdirde 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereği boşanmalarına, müvekkili lehine 300.000,00 TL maddî ve 300.000,00 TL manevî tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
4.... kadın vekilinin erkeğin birleşen davasına verdiği 19.01.2019 tarihli cevap dilekçesinde özetle; dikkati dağıtmak için iş bu davayı açtığını, ilaç tedavisi gördüğünü davayla birlikte 2016 yılında yani 3 yıl önce öğrendiği halde bu vakıaya şimdi dayandığını, 20.02.2018 tarihli duruşmada dinlenen tanık beyanlarına dayandığını, kadının dertleşmek duygusunun insani bir duygu olduğunu, bunun mahrem konuların ifşası olamayacağını, yaşadığı güven sarsıcı ilişkiyi örtbas etmek için maddî, manevî, cinsel şiddetini inkar edip kadının suçlamaya çalıştığını belirterek erkeğin birleşen davasının reddini talep etti.
II. CEVAP
1.Davalı-davacı erkek vekili 06.12.2016 tarihli cevap ve karşı dava dilekçesinde özetle; taraflar arasındaki geçimsizliğin kaynağı müvekkilinin olmadığını, aksine evlilik birliğinin gerektirdiği yükümlülükleri yerine getirmeyen ağır kusurlu davranışlar sergileyenin kadın olduğunu, haksız ve mesnetsiz iddialar ile açılan davanın ispatının mümkün olmadığını, müvekkilinin eşine aşık olarak evlendiğini, her fırsatta boşanma ve evlilik bağından kurtulmayı düşünen ve kocasına bu konuda baskı yaptığını, müvekkilinin bu hususu eşinin geçici sinirlenmeleri olarak değerlendirdiğini, sabır ve hoşgörü ile eşinin saldırılarına katlandığını, kadının her fırsatta kavga ve tartışma ortamı yarattığını, kazancını kendi yatırımları için harcadığını, parayı sorun edenin kadın olduğunu, hep lüks bir hayat istediğini, her fırsatta kavga çıkardığını, olumsuz kişiliği olduğunu, beğenmediğini her fırsatta dile getirdiğini, her türlü hakaret ve aşağılamalarda bulunduğunu, erkeğe ve erkeğin yanıklarına, arkadaşlarına da olumsuz davranışlar sergilediğini, erkeğin ailesini hakir gördüğü ve onlara soğuk davrandığını, aileme yardım dahi edemedim, kadının evlendiği günden beri boşanmak istediğini, mal varlığını arttırmayı planladığını, ev için ve çocuklar için yaptığı her harcamayı erkekten talep ettiğini belirtmiş, kadının cevabına verdiği cevabı ile de; bu beyanlara ek; kadının cinselliği erkekten esirgediğini, banyo yapmamak için sırtını döndüğünü, ihtiyaçlarını dışardan gidermek zorunda kaldığını, kadının cinselliği koz olarak kullandığını, hiç bir zaman kadından haram bir talebi olmadığını, kadının farklı algı yaratmaya çalıştığını, müvekkilinin eşinin mutluluğu için elinden geleni yaptığını, müvekkilinin tüm harcamaları kayıt altında olduğunu belirterek kadının davasının ve tüm taleplerinin reddine, müvekkil adına açılan karşı davalının kabulü ile tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereği boşanmalarına, ortak çocuk Ayşe Selma'nın velâyetinin müvekkiline verilmesine, ortak çocuk için aylık 500,00 TL tedbir ve iştirak nafakasına, ÜFE oranında iştirak nafakası tutarının her yıl arttırılmasına, müvekkili için 100.000,00 TL maddî tazminat ve 100.000,00 TL manevî tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
2.Davalı-davacı erkek vekili 10.12.2018 tarihli birleşen boşanma dava dilekçesinde özetle; kadının ailenin sırrı olan ve kimseye anlatılmaması gereken konuları evlilik boyunca çevresindekilere düzenli olarak aktardığını, mahremiyeti ihlal ettiğini, eşi hakkında dedikodu oluşturduğunu, aleyhinde söylenti yaydığını, yargılamanın seyri sırasında bunları öğrendiğini, kadının dinlenen yedi tanığının da mahrem konularda kadından aktarım beyanlarının olduğunu, insanları yanlış bilgilerle doldurduğunu ve insanların bakış açısını değiştirdiğini, toplum içinde küçük düştüğünü, yine dava ile birlikte kadının 2001 den beri ilaç tedavisi gördüğünü öğrendiğini, bu erekten gizlediğini belirterek tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereği boşanmalarına, lehine 500,000 TL manevî tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
3.Davalı-davacı erkek vekili 03.12.2018 tarihli kadının açtığı birleşen boşanma davasına verdiği cevap dilekçesinde özetle; somut bilgi ve belge olmadığını, kadının Mahkemeyi yanıltmaya çalıştığını, yazışmaları tamamıyla reddettiğini, görsellerde telefon numarası olmadığını, diyalogların erkeğe ait olmadığını, bahsedilen hesap numarasının erkeğe ait olmadığını ve kendisinin bilinen kullandığı tek hesabı olduğunu, bahsi geçen kadını tanımadığını, bunun bir oyun olduğunu, çocuğunun tabletini kullanmadığını, kabul edilse bile hukuka aykırı delil olduğunu, iddia edilen kadıın facebook hesabına girilerek erkek ile ilişkilendirilmeye çalışıldığını, profil görüntüsünün montaj ile oluşturulduğunu, ... kursuna yaptığı yardımların bile aleyhine kullanılmasını artık yadırgamadığını belirterek kadının birleşen davasının reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; Tüm dosya kapsamında taraf beyanları, dinlenen taraf tanıklarının yeminli beyanları, nüfus kaydı, tarafların sosyal ve ekonomik durum araştırmaları, sosyal inceleme raporu ile dosyaya ibraz edilen tüm deliller birlikte değerlendirilmekle; tarafların 1997 yılında evlendikleri, ortak 2 çocuklarının olduğu, dinlenen taraf tanıklarının görgüye dayalı olan ve itibar edilen beyanlarından kadın tarafından açılan iş bu esas dava kapsamında erkeğin kadını yurtiçi ve yurtdışı gezilere götürmediği, tarafların birlikte yaşadıkları son dönemlerde birbirlerine karşılıklı olarak küs oldukları, karı-koca ilişkilerinin olmadığı, taraflar arasında maddî sorunlar nedeniyle tartışmalar yaşandığı, diğer iddiaların dosya kapsamıyla sübut bulmadığı, erkek tarafından açılan iş bu dosya kapsamındaki karşı davada kadının ev için yaptığı harcamaları erkekten istediği, tanık beyanlarının yanında erkeğin banka hesaplarında kadına yapılan havalelerle bu iddianın sübut bulduğu, kadının kendi adına yatırım yaptığı, taraflar arasında maddî sorunlar nedeniyle tartışmalar yaşandığı, kadının erkeğin ailesini istemediği, tarafların birlikte yaşadıkları son dönemlerde birbirlerine karşılıklı olarak küs oldukları, kadının erkeğe yönelik küçük düşürücü sözler söylediğinin sabit olduğu, diğer iddiaların dosya kapsamıyla sübut bulmadığı, ... 2. Aile Mahkemesi'nin 2018/953 Esas, 2018/932 Karar sayılı kararıyla Mahkememizin işbu dosyasıyla birleşmesine karar verilen davacı kadın tarafından açılan birleşen dava kapsamında zina sebebine dayanılarak boşanmaya karar verilebilmesi için evli erkeğin karısından başka bir kadınla cinsel ilişkide bulunması gerektiği, yaşam deneyimlerine ve durumun gereklerine göre cinsel ilişkinin gerçekleştiğini gösterecek olan eylemlerin kanıtlanmasının yeterli olduğu, kadın tarafından açılan birleşen dava kapsamında dosya kapsamına sunulan delillerin zina iddiasının sübutuna elverişli kabul edilmesinin mümkün olmadığı, ancak erkeğin başka bir kadın için sürekli surette alışveriş yaptığının ... ile ... Mağazasından yapılan alışveriş kayıtları ile sabit olduğu, ayrıca yapılan bu alışverişlerin ... adına gönderilmiş olduğu, erkek adına kayıtlı olan ..51 76 ile .. 03 70 nolu telefon numaraları arasındaki gece saatlerinde ve sıklıkla yapılan telefon görüşmeleri ile erkek tarafından yapılan harcamalar birlikte değerlendirildiğinde bunların güven sarsıcı davranış niteliğinde olduğu, aksinin kabulünün hayatın olağan akışına aykırı nitelikte olacağı, böylelikle erkeğin güven sarsıcı davranışlarda bulunduğunun dosya kapsamıyla sabit olduğu, ... 3. Aile Mahkemesi'nin 2018/1059 Esas, 2018/1071 Karar sayılı kararıyla Mahkememizin işbu dosyasıyla birleşmesine karar verilen erkek tarafından açılan birleşen dava kapsamında kadının aile mahremiyetini başkalarına anlattığının, böylelikle aile mahremiyetinin kadın tarafından ihlal edildiğinin esas dava kapsamında dinlenen kadının tanıklarının beyanları ve işbu birleşen dava kapsamında dinlenen erkeğin tanıklarının beyanlarıyla sabit olduğu, ayrıca kadının işyerinde erkek aleyhine söylenti yaydığının işbu birleşen dava kapsamında dinlenen erkeğin tanıklarının beyanlarıyla sübut bulduğu, tarafların halen ayrı yaşadıkları, biraraya gelmedikleri anlaşılmakla, tarafların anlaşamadıkları, uzun süredir ayrı yaşadıkları, her iki tarafın da boşanmak istediği, taraflar arasında sevginin kalmadığı, dinlenen ve görgüye dayalı olduğundan itibar edilen taraf tanıklarının beyanlarıyla boşanmaya sebebiyet veren olaylarda tarafların birlikte yaşadıkları son dönemlerde küs olmaları, karı-koca ilişkilerinin bulunmaması, yurtiçi-yurtdışı gezilere erkeğin kadını götürmemesi, maddî sorunlar nedeniyle tartışma yaşamaları, güven sarsıcı davranışlarda bulunarak evlilik birliğinin üzerine yüklediği sadakat yükümlülüğünü ihlal etmesi nedenleriyle erkeğin ağır kusurlu olduğu, kadının ise ev için yaptığı harcamaları erkekten istemesi, tarafların birlikte yaşadıkları son dönemlerde küs olmaları, kadının kendi adına yatırım yapması, maddî sorunlar nedeniyle tartışma yaşamaları, kadının erkeğe yönelik küçük düşürücü sözler söylemesi, erkeğin ailesini istememesi, birçok kişiye aile içi konuları anlatarak aile mahremiyetini ihlal etmesi, işyerinde eşi aleyhine söylenti çıkarması nedenleriyle kadının az kusurlu olduğu, kadının düzenli bir işinin, yeterli gelirinin ve mesleğinin bulunması göz önüne alındığında kadının boşanmayla yoksulluğa düşmeyeceği, sosyal inceleme raporu ve tüm dosya kapsamı ile annenin yanında yaşayan ortak çocuğun velâyetinin üstün yararı gereğince anneye verilmesi gerektiği gerekçesiyle tarafların açtıkları boşanma davalarının kabulüne, tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereği boşanmalarına, kadının birleşen davasının dosya kapsamına sunulan delillerin zina iddiasının sübutuna elverişli kabul edilmesinin mümkün olmadığı, zina iddiasının kadın tarafından ispat edilemediği gerekçesiyle şartları oluşmadığından birleşen davanın 4721 sayılı Kanun'un 161 inci maddesi bakımından reddine, işbu birleşen davanın tarafların yukarıda sayılan kusurlu davranışları nedeniyle ve erkeğin güven sarsıcı davranışlarda bulunarak evlilik birliğinin üzerine yüklediği sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiği iddiası sübut bulduğundan birleşen davanın 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası bakımından kabulüne, erkeğin birleşen davanın ise tarafların yukarıda sayılan kusurlu davranışları nedeniyle ve kadının birçok kişiye aile içi konuları anlatarak aile mahremiyetini ihlal ettiği, işyerinde eşi aleyhine söylenti çıkardığı iddiası sübut bulduğu gerekçesiyle birleşen davanın 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereğince kabulüne, ortak çocuğun velâyetinin anneye verilmesine, ortak çocuk için aylık 1.000,00 TL tedbir ve iştirak nafakasına, nafaka miktarında her yıl kesinleşme tarihinde ÜFE oranında artış uygulanmasına, şartları oluşmadığından kadının tedbir ve yoksulluk nafakası talebinin reddine, kadın lehine 25.000,00 TL maddî ve 20.000,00 TL manevî tazminata, erkeğin manevî tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1.... kadın vekili istinaf dilekçesinde; İlk Derece Mahkemesi kararında gerekçe bulunmadığını, dava ve karşı dava ile karşı tarafın açtığı birleşen davasında hükmün hangi verilere dayanarak hangi hukuki muhakeme ile oluşturduğunun anlaşılamadığını, ortak çocuk için talep edilen iştirak nafakası ıslah edilmiş olup gerekçede bu ıslahın görüldüğü ve değerlendirildiğine ilişkin bir bilgi bulunmadığını, kendileri tarafından dosyaya sunulan pek çok evrak ve dökümanın dosyada olduğu ve değerlendirildiğinin gerekçeli kararda belirtilmediğini, kararın bu hali ile denetime elverişli olmadığını, erkeğin dava dilekçesinde dayanılmayan iddialarının tanık tarafından beyan edilmesi karşısında iddianın genişletilmesi niteliğindeki beyanın zapta geçmesi ve hükme esas alınmasının doğru olmadığını, ortak çocuk için hükmedilen tedbir ve iştirak nafakalarının az olduğunu, İlk Derece Mahkemesinin kusur tespitinin ve buna bağlı kararların isabetli olmadığını, asıl davada tanık beyanları ile erkeğin tam kusurunun kanıtlandığını, İlk Derece Mahkemesince erkeğe yüklenen kusurun yetersiz olduğunu, bir çok bakımdan kusur tespiti yapılmadığını, yine karşı tarafın açtığı karşı davada kadının kusursuz olup, karşı davanın reddinin gerektiğini, tarafların birlikte yaşadıkları son dönemlerde birbirlerine karşılıklı olarak küs oldukları şeklindeki tespitin yerinde olmadığını, erkeğin kadına küslük yaptığını, erkeğin kadına cinsel şiddet uyguladığını, evlilik süresince ekonomik şiddet uygulamış olup birlik giderlerine yeterli katılmadığı halde bu durumların kusur olarak değerlendirilmediğini, erkeğin kadını sosyal hayattan dışladığını, yurtiçi ve yurtdışı gezilere götürmediği gibi dışarda beraber vakit geçirmekten, yemek yemekten kaçındığını, müşterek konutun içinde bile kadını kısıtladığını, yaz gününde dahi tesettürlü giyinmeye zorladığını, bu suretle psikolojik şiddet uyguladığını, kadının, erkeğin ailesini istemediği, erkeğe yönelik küçük düşürücü sözler söylediği yönündeki kusur tespitinin hatalı olduğunu, erkeğin buna dayalı boşanma sebebinin bulunmadığını, erkeğin başkalarının yanında kadına bağırdığını, kendi arkadaş çevresine kadını şikayet ettiğini, kadının aile mahremiyetini başkaları ile paylaştığı iddiası ile açıldığını, kadının cinsel şiddet gördüğüne erkeğin asıl davadaki dilekçesinde beyanda bulunması üzerine dilekçesinde yer vermek zorunda kaldığını, tanıkların da cinsel şiddet konusunu bu vesile ile öğrendiklerini, fakat ne tanıklar ne de kadının bu konuyu işyerinde hiç kimse ile paylaşmadıklarını, erkeğin bu konuda, asıl davada dinlenen tanıklarının ifadelerini delil olarak ileri sürmüşse de o sırada sadece eldeki dava için dinlenen tanıkların beyanlarının daha sonra, henüz açılmamış başka bir davanın delili olarak ileri sürülemeyeceğini, zira bu durumun savunma hakkının kısıtlanması niteliğinde olduğunu, erkeğin de, kadın ile olan ailevi sorunlarını başkaları ile paylaştığını, erkeğin başka bir kadınla ilişkisi telefon kayıtları, mesajlar, alışveriş evrakları ... evrakları, kurs parasının yatırıldığına ilişkin evraklar ve diğer yasal delillerle kanıtlandığını, lehine hükmedilen maddî ve manevî tazminatların ve ortak çocuk için hükmedilen nafakaların da az olduğu gerekçeleri ile kusur belirlemesi, erkeğin kabul edilen karşı ve birleşen davaları ile ortak çocuk için hükmedilen nafakaların miktarları ile tazminatların miktarları yönlerinden İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak talepleri doğrultusunda karar verilmesi istemi ile istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2.Davalı-davacı erkek vekili katılma yoluyla istinaf dilekçesinde; İlk Derece Mahkemesi kararının dosya içeriği ile bağdaşmadığı gibi tutarlı da olmadığını, kadının davasının kabulüne karar verilmenin hatalı olduğunu, kendilerinin ise karşı davadaki iddialarını ispatladıklarını, hal böyle iken kadın lehine maddî ve manevî tazminata karar verilmesinin hatalı olduğunu, asıl davanın reddine, lehlerine maddî ve manevî tazminata karar verilmesi gerektiğini, kaıdnın açtığı her iki davanın da ispatlanamadığını, kadının boşanma kararı aldıktan sonra etrafına erkek hakkında olumsuz beyanlarda bulunmaya, kadın dayanışması oluşturmaya başladığını, bu düşüncesine hizmet edebileceğini düşündüğü kişileri özenle seçerek onlarla yakınlaştığını, onlara erkek ile ilgili evlilik içi sırlarını, psikolojik şiddet gördüğünü, erkeğin kendisinden kabul edilemez cinsel isteklerde bulunduğu yönünde konuştuğunu, erkeği çalıştığı ortamda da zora soktuğunu, aleyhine kurumda bir şayia çıkmasını sağlamaya çalıştığını, erkeğin kendisi ile arkadan ilişki kurduğunu uydurup anlatacak kadar ileri giderek tüm aile mahremiyetini yok ettiğini, erkeğin ailesi müşterek eve geldiğinde ise onların valizlerini önlerine koyarak açıkça kovduğunu, misafirleri varken bile erkeğe bağırıp çağırdığını, misafirlerine dahi çıkıştığını, erkeğin yakını ve arkadaşı olan hiç kimseyi evde istemediğini, başkalarına çekiştirdiğini, küslük yaptığını, erkeğin barışma çabalarıyla alay ettiğini belirterek kusur belirlemesi, kadının kabul edilen asıl ve birleşen davaları, kadın lehine hükmedilen tazminatlar, reddedilen tazminat talepleri yönlerinden İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak talepleri doğrultusunda karar verilmesi istemi ile istinaf başvurusunda bulunmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; İlk Derece Mahkemesince, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 297 nci maddesinin ikinci fıkrasındaki yasal unsurları kapsayacak biçimde gerekçe yazılmış olduğu, her ne kadar İlk Derece Mahkemesince tarafların birleşen davalarının kabulüne karar verilmiş olmasına rağmen esasa ilişkin hükümler yazılmamış ise de, asıl, karşı ve birleşen davaların birlikte görüldüğü, asıl dava ve karşı davada boşanmaya ilişkin esas hüküm kurulduğu anlaşıldığından bu yöndeki eksikliğin esasa etkili olmadığı, tarafların kusurlarını değerlendirmeye gelince; erkeğin yurt içi ve yurt dışı gezilerine eşini götürmediği, kadın ile küstük yaptığı, müşterek evin giderlerine yeterince katkı sağlamadığı, başka kadınla görüşerek güven sarsıcı davranışta bulunduğu, bu kadınla sosyal medyada mesajlaştığı, bu kadın için çeşitli malzemeler alarak gönderdiği, kadının ise, aile içinde kalması gereken konuları, erkek ile olan cinsel hayatını başkalarına anlatarak mahremiyet ilkesini ihlal ettiği, küslük yaptığı, erkeğin cimri olduğu ve kendisini ters ilişkiye zorladığı yönünde konuşarak başkalarının yanında erkeği kötülediği, ev için yapmış olduğu en ufak masrafı dahi erkekten e-mail yoluyla geri istediği, erkeğe hakaret ettiği, başkalarının yanında eşine bağırdığı, ortak birikim ile edinilen evin satılması ile alınan yeni taşınmazı erkeğin aksi yöndeki isteğine rağmen kendi üzerine geçirdiği, evlilik birliği içinde baskın davranışlarda bulunduğu, erkeğin ailesini istemediği, erkek kardeşinin eşine kötü davranıp olumsuz konuştuğu, ev eşyalarının sık sık değiştirilmesini istediği, bu konuda tartışma çıkardığı, kendi parasının tamamen, erkeğin parasının ise yarısının kendisine ait olduğu yönünde konuştuğu, taraflarca boşanma sebebi olarak dayanılan diğer vakıaların ise kanıtlanamadığı, kanıtlanan kusurlu davranışlara göre, boşanmayı gerektiren olaylarda taraflar eşit kusurlu olduğu, tarafların sosyo-ekonomik durumları, günün ekonomik koşulları, paranın alım gücü, ortak çocuğun ihtiyaçları ve hakkaniyet ilkesi gözetildiğinde ortak çocuk için hükmedilen tedbir nafakasının miktarı uygun ise de iştirak nafakası miktarının az olduğu, eşit kusurlu kadının tazminat talebinin kabulünün hatalı olduğu gerekçesi ile istinaf başvurusunun kusur belirlemesi, iştirak nafakası, kadın lehine hükmedilen tazminatlar yönlerinden kabulü ile İlk Derece Mahkemesinin ilgili bentlerinin kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurmak suretiyle, kusur gerekçesinin düzeltilmesine, ortak çocuk için aylık 1.500,00 TL iştirak nafakasına, nafakanın her yıl ÜFE oranında arttırılmasına, kadının tazminat taleplerinin reddine karar verilmiş, tarafların kusur belirlemesi, erkeğin kadın için hükmedilen tazminatlar ile kadının iştirak nafakasının miktarı yönünden istinaf taleplerinin kabulüne, tarafların sair istinaf taleplerinin ise 6100 sayılı Kanun'un 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (1) inci alt bendi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunulmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1.... kadın vekili temyiz dilekçesinde; istinaf dilekçesini tekrarla kusur belirlemesi, erkeğin kabul edilen karşı ve birleşen davaları ile ortak çocuk için hükmedilen iştirak nafaka miktarı ile reddedilen tazminat talepleri yönlerinden kararın bozulmasını talep etmiştir.
2.Davalı-davacı erkek vekili katılma yoluyla temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesini tekrarla kusur belirlemesi, kadının kabul edilen karşı ve birleşen davaları ile reddedilen tazminat talepleri yönlerinden kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, karşılıklı açılan boşanma davalarında taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamında imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik bulunup bulunmadığı, geçimsizlik var ise kusurun kimden kaynaklandığı, tarafların davalarının kabulünün gerekip gerekmediği, ortak çocuk yararına hükmedilen nafakanın miktarı ve tarafların reddedilen tazminat talepleri noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 190 ıncı maddesi, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri. 4721 sayılı Kanun’un 4 üncü maddesi, 6 ncı maddesi, 161 inci maddesi,166 ncı maddesinin birinci fıkrası, 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkraları, 182 nci maddesi. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 50 nci ve 51 inci maddesi.
3.Değerlendirme
1.Temyizen ..., tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere, delillerin takdirinde hata görülmemesine göre davalı-davacı erkek vekilinin tüm, ... kadın vekilinin ise aşağıdaki paragrafın kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2.Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre, velâyeti anneye verilen ortak çocuk Ayşe Selma yararına takdir edilen iştirak nafakası azdır. Mahkemece 4721 sayılı Kanun’un hakkaniyet ilkesi ile ilgili 4 üncü maddesi de dikkate alınarak daha uygun miktarda nafakaya hükmedilmesi gerekir. Bu yön gözetilmeden yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1.Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının yukarıda (2) numaralı paragrafda belirtildiği üzere iştirak nafakası miktarı yönünden BOZULMASINA,
2.Yukarıda (1) numaralı paragrafta belirtildiği üzere davalı-davacı erkek vekilinin tüm, ... kadın vekilinin ise sair temyiz tirazlarının reddi ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozmanın kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerinin ise 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde temyiz eden Zeynep'e iadesine,
Aşağıda yazılı temyiz karar harcının temyiz eden ...'e yükletilmesine,
Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
20.06.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.