"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 38. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/1833 E., 2022/2157 K.
KARAR : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul 16. Aile Mahkemesi
SAYISI : 2021/800 E., 2022/875 K.
Taraflar arasındaki soybağının reddi davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı ile 2007'de boşandıktan 2 sene sonra dünyaya gelen ... ...'in ise kendi nüfusuna kaydedildiğini öğrendiğini, ancak Alperen'in kendisinden olmadığını iddia ederek soybağının reddine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalılar, davaya cevap vermemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’na (4721 sayılı Kanun) göre, çocuk ile anne arasındaki hukuki soybağı doğumla; çocuk ile baba arasındaki hukuki soybağı ise anneyle evlilik, tanıma, babalık davasında verilen hüküm veya evlat edinmeyle kurulduğu, aynı Kanunu'nun 286 ncı maddesinde, kocanın, çocuk ve anne aleyhine açacağı soybağının reddi davası ile babalık karinesini çürütebileceği; 289 uncu maddesinde ise kocanın soybağının reddi davasını doğumu ve baba olmadığını veya ananın gebe kaldığı sırada başka bir erkek ile cinsel ilişkide bulunduğunu öğrendiği tarihten başlayarak bir yıllık süre içinde açması gerektiği, gecikmeyi haklı kılan sebepler varsa bir yıllık sürenin bu sebebin ortadan kalkmasından sonra başlayacağı, soybağının reddi davasında, davanın hak düşürücü süre içerisinde açılıp açılmadığı hususunda ve davanın temellendirilmesinde belirleyici olan “öğrenmenin” ne zaman gerçekleştiği noktasında şüphenin veya söylentinin öğrenme açısından yeterli olup olmadığının önemli olduğu, somut olayda; davacı ile davalı ...'in 12.07.2000 tarihinde evlendikleri, yaklaşık 9 yıl evli kaldıkları, tarafların boşanma kararının 22.05.2009 tarihinde kesinleştiği, ardından 300 günlük bekleme müddeti içerisinde 2009 doğumlu Alperen isimli çocuklarının olduğu, davacının tarafların boşanma davasının devam ettiği sırada davalı ...'in davalı ... ile birlikte yaşamaya başladığını ve boşanma kararı kesinleştikten sonra ... çocuğun davalı ...'dan olduğu halde üzerine kaydedildiğini iddia ettiği, çocuğun 2009 doğumlu olduğu, davacının çocuğun doğduğunu 7-8 yıl önce öğrendiğini ancak davalıların kendisine mahkeme masraflarını kendilerinin karşılayacağını ve çocuğun kendisinin nüfusundan düşeceğini söylediği için o zamanlarda maddi durumu olmadığı için davayı açamadığını bizzat beyan ettiği, davacının davayı 07.07.2021 tarihinde açtığı, 4721 sayılı Kanun'un 289 uncu maddesinin birinci fıkrasında kocanın davayı, doğumu ve baba olmadığını veya ananın gebe kaldığı sırada başka bir erkek ile cinsel ilişkide bulunduğunu öğrendiği tarihten başlayarak bir yıl içinde açmak zorunda olduğu ve yine aynı Kanun'un 289 uncu maddesinin üçüncü fıkrasında gecikmenin haklı bir sebebe dayanıyorsa, bir yıllık sürenin bu sebebin ortadan kalktığı tarihte işlemeye başlayacağının düzenlendiği, gecikmeyi haklı kılan herhangi bir sebep de görülmediğinden davanın hak düşürücü süre içerisinde açılmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili, davacının çocuğun doğduğunu 7-8 yıl önce öğrendiğini ancak davalıların mahkeme masraflarını kendilerinin karşılayacaklarını ve çocuğun kendi nüfusundan düşeceğini söylediklerini ve o zamanlar maddi durumu olmadığı için davayı açamadığını, müvekkilinin iradesi dışında olan sebeplerden dolayı işbu davayı geç açtığını, çocuğun ... yararının gözetilmesi gerektiğini İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve kanuna aykırı bulunduğunu ileri sürerek; kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacının iddiası, duruşmadaki beyanları, tüm dosya kapsamı ile kararın gerekçesinde açıklandığı üzere, davacının 7-8 yıl önce çocuğun kendisinden olmadığını öğrenmesine rağmen, davayı 07.07.2021 tarihinde açtığı, yasanın aradığı anlamda gecikmeyi haklı kılan bir sebebin varlığını iddia ve ispat edemediği, davanın hak düşürücü süre içerisinde açılmadığı anlaşılmakla, hak düşürücü süre içerisinde açılmayan davanın reddine karar verilmesinde isabetsizlik görülmediği gerekçesi ile başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili, istinaf dilekçesini tekrar etmiş, DNA testi yapılmadan öğrenme olgusunun gerçekleşmediğini, Bölge Adliye Mahkemesi kararının usul ve kanuna aykırı bulunduğunu ileri sürerek; kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, soybağının reddi istemine ilişkin olup, uyuşmazlık, davanın kabulü koşullarının oluşup oluşmadığı, hak düşürücü süre içinde dava açılıp açılmadığı noktalarında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 286 ncı, 289 uncu, 291 ... maddeleri. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu, 370 ... ve 371 ... maddeleri. 31.07.2004 tarihli ve 25539 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Adli Tıp Kurumu Kanunu Uygulama Yönetmeliğinin 13 üncü, 19 uncu maddeleri.
3. Değerlendirme
1.Geniş anlamda soybağı bir kimsenin üst soyu ile olan kan bağını; dar anlamda soybağı ise, bir kimsenin sadece ana-babasıyla arasındaki biyolojik bağını ifade etmektedir. Bir kişi (çocuk) ile kendilerinden biyolojik (genetik) olarak türemiş olduğu kişiler arasındaki bağa doğal soybağı (biyolojik nesep), hukuk düzeni tarafından aranan bazı koşulların gerçekleşmesiyle, bir çocuğun hukuki olarak bir ana-babaya bağlanması sonucunda, ana-baba ile çocuk arasında kurulan bu hukuki ilişkiye ise hukuki soybağı (hukuki nesep) denir. Buna göre soybağı, bir kimseyle ana-babası arasındaki doğal ve/veya hukuki bağ olarak tanımlanmaktadır.
2. 4721 sayılı Kanun’a göre, çocuk ile anne arasındaki hukuki soybağı doğumla; çocuk ile baba arasındaki hukuki soybağı ise anneyle evlilik, tanıma, babalık davasında verilen hüküm veya evlat edinmeyle kurulmaktadır. Baba ile çocuk arasında evlilik içinde doğmaya, babalık karinesine dayalı olarak hukuken kurulmuş bulunan soybağı ilişkisinin ortadan kalkması ancak soybağının reddi ile söz konusu olabilmektedir. Soybağının reddi davasının başarıya ulaşarak çocuk ile babası arasındaki soybağının ortadan kalkması sonucunda çocuk, baba yönünden soybağı bulunmayan çocuk statüsüne girer. Anayasa Mahkemesi'nin 25.06.2009 tarihli ve 2008/30 Esas, 2009/96 Karar sayılı kararında belirtildiği üzere, kişinin genetik-biyolojik kökeni kendisine ait olmayan çocuğu reddetme hakkı en temel haklarından birisidir.
3. 4721 sayılı Kanun'un 286 ncı maddesinde, kocanın, çocuk ve anne aleyhine açacağı soybağının reddi davası ile babalık karinesini çürütebileceği; 289 uncu maddesinde ise kocanın soybağının reddi davasını doğumu ve baba olmadığını veya ananın gebe kaldığı sırada başka bir erkek ile cinsel ilişkide bulunduğunu öğrendiği tarihten başlayarak bir yıllık süre içinde açması gerektiği, gecikmeyi haklı kılan sebepler varsa bir yıllık sürenin bu sebebin ortadan kalkmasından sonra başlayacağı hükme bağlanmıştır.
4. Soybağının reddi davasında, davanın hak düşürücü süre içerisinde açılıp açılmadığı hususunda ve davanın temellendirilmesinde belirleyici olan “öğrenmenin” ne zaman gerçekleştiği noktasında şüphenin öğrenme açısından yeterli olup olmadığı üzerinde durulmalıdır. Yerleşik Yargıtay uygulamalarında, yargılama dışında elde edilmiş babalık raporlarına özellikle hak düşürücü süre niteliğindeki dava açma süresinin öğrenme tarihinden itibaren başlaması bakımından dikkate alındığı görülmekte yani öğrenmenin yargılama dışı babalık testi ile gerçekleşmesi anında hak düşürücü sürenin başlayacağı kabul edilmektedir. Sonuç olarak, bir çocuğun kendisinden olmadığı yönündeki şüphe öğrenme açısından yeterli kabul edilemeyecektir.
5. Somut olayda, hak düşürücü sürenin hakkı ortadan kaldıran niteliği dikkate alındığında, davacının soyut beyanı, öğrenmenin duraksamaya yer bırakmayacak şekilde gerçekleştiğinin kabulü için yeterli değildir. Öğrenmenin duraksamaya yer bırakmayacak şekilde gerçekleşmesi için DNA testi yapılması gerekmektedir. O halde, Mahkemece davanın hak düşürücü süre içerisinde açıldığının kabulü ile tüm deliller toplanarak davanın esas hakkında karar verilmesi gerekirken DNA testi yapılmadan, soyut beyanlar ile öğrenmenin gerçekleştiğinin kabulü ile davanın hak düşürücü sürede açılmadığından bahisle reddine karar verilmesi ... görülmemiş kararın bu nedenle bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine,
Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
31.05.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.