Logo

2. Hukuk Dairesi2023/6023 E. 2023/4404 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Boşanma davasında, bozma kararına uyularak verilen nihai kararda, davacı kadının maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddinin hukuka uygun olup olmadığı.

Gerekçe ve Sonuç: Yargıtay'ın önceki bozma kararında, tarafların boşanmaya sebebiyet verecek derecede kusurlarının kanıtlanamadığı ve bu nedenle kusursuz eş aleyhine tazminata hükmedilemeyeceği belirtildiğinden, İlk Derece Mahkemesinin bozmaya uygun olarak davacı kadının tazminat taleplerini reddetmesinin hukuka uygun olduğu gözetilerek, yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi

SAYISI : 2023/23 E., 2023/194 K.

DAVA TARİHİ : 13.11.2018

KARAR : Kısmen ret

Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen boşanma davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Bölge Adliye Mahkemesinin esastan ret kararının ortadan kaldırılarak İlk Derece Mahkemesi kararının kusur belirlemesi ve tazminatlar yönlerinden kısmen bozulmasına karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davacı kadının maddî ve manevî tazminat taleplerinin reddine karar verilmiştir.

2797 sayılı Yargıtay Kanunu’nun 40 ıncı ve Yargıtay İç Yönetmeliği’nin 18 inci maddeleri uyarınca yapılan ön incelemede; Bölge Adliye Mahkemesi kararının davacı kadın tarafından adli yardım talepli olarak temyiz edildiği, bu sebeple de temyiz dilekçesi verilirken gerekli harç ve giderlerin yatırılmadığı belirlenmiştir.

Adli yardım, temyiz yoluna başvuru sırasında talep edilmekle; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 336 ncı maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca, adli yardım talebini inceleme görevi Yargıtaya aittir.

Adli yardım, 6100 sayılı Kanun’un 334 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Anılan maddelere göre gerçek kişiler ile kamuya yararlı dernek ve vakıfların yararlanabileceği adli yardımın şartları, ödeme gücünden yoksun olma ve talebin açıkça dayanaktan yoksun olmamasıdır. Adli yardım talebinde bulunan gerçek kişi veya tüzel kişinin yargılama giderlerini karşılayabilecek durumda olmadığını gösteren mali durumuna ilişkin belgeleri de mahkemeye ibraz etmesi gerekir. Adli yardım talebinde bulunanın ödeme gücünden yoksun olup olmadığı, bu belgeler incelenerek belirlenecektir.

Bu açıklamalar ışığında adli yardım talebinde bulunan tarafın, kendisi ve ailesinin geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin gereken temyiz yoluna başvuru giderlerini kısmen veya tamamen ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşıldığından, adli yardım talebinin kabulüne karar vermek gerekmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararı davacı kadın vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı kadın vekili özetle; davalı erkeğin davranışlarının evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olduğunu belirterek, tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereğince boşanmalarına lehine maddî ve manevî tazminatlara karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP

Davalı erkek vekili cevap dilekçesinde özetle, davacının iddialarının asılsız olduğunu, boşanmayı gerektirecek somut bir olay olmadığını, belirterek boşanma yönünden davanın kabulüne diğer taleplerin ise reddine karar verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 25.02.2020 tarihli ve 2018/943 Esas, 2020/265 Karar sayılı kararıyla; evlilik birlikteliği içinde davalı erkeğin eşine "aptal, gerizekalı, çık git, daha ne bekliyorsun bu evde" şeklindeki sözlerle hakaret ettiği ve onu evden kovduğu, birlik görevlerini gereği gibi yerine getirmediği, son kez barışmaları üzerinden yaklaşık bir hafta bir arada yaşadıkları, bu dönemde de davalı erkeğin, eşinin annesini arayarak eşinden bahisle yine hakaretler ettiği, davacı kadının ailesini arayarak davalının eski hareketlerine devam ettiğini, kendisini evden kovduğunu söylediği ve kendisini almalarını istediği, davacı kadının babasının ortak haneye giderek ortak çocuğu ve davacıyı alıp getirdiği, davalının daha sonra eşinden özür dilediği ancak davacının kabul etmediği, davacı kadına atfedilen yalan söylediği şeklindeki kusurlu davranışlardan sonra tarafların ayrılıp tekrar barışarak bir araya geldiklerinden bu olayların kusur olarak nazara alınamayacağı, gerçekleşen bu duruma göre tarafların evlilik birliğinin davalı erkeğin kusurlarıyla temelinden sarsıldığı gerekçesiyle; davacının davasının kabulü ile tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereğince boşanmalarına, ortak çocuğun velâyetinin davacı anneye verilmesine, baba ile çocuk arasında kişisel ilişki tesisine, çocuk yararına hükmolunan tedbir nafakasının, kararın kesinleşmesinden itibaren aylık 400,00 TL iştirak nafakası olarak davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacı kadın yararına hükmolunan tedbir nafakasının, kararın kesinleşmesinden itibaren aylık 400,00 TL yoksulluk nafakası olarak davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 15.000,000 TL maddî, 10.000,00 TL manevî tazminatın karar kesinleştiği tarihten itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı davalı erkek vekili kusur belirlemesi, maddî ve manevî tazminat, yoksulluk ve iştirak nafakası yönlerinden istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 15.03.2022 tarihli ve 2020/734 Esas, 2022/474 Karar sayılı kararıyla; Mahkemenin kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesi ile davalının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı hüküm davalı erkek tarafından kusur belirlemesi, yoksulluk ve iştirak nafakaları ile tazminatlar yönünden temyiz isteminde bulunmuştur.

2.Dairenin 27.09.2022 tarihli kararı ile İlk Derece Mahkemesince davalı erkeğin eşine “aptal, gerizekalı, çık git, daha ne bekliyorsun bu evde” şeklindeki sözlerle hakaret ettiği ve onu evden kovduğu, birlik görevlerini yerine gereği gibi yerine getirmediği, son kez barışmaları üzerinden yaklaşık bir hafta bir arada yaşadıkları, bu dönemde de davalı erkeğin, eşinin annesini arayarak eşinden bahisle yine hakaretler ettiği, davacı kadının annesini arayarak davalının eski hareketlerine devam ettiğini, kendisini evden kovduğunu söylediği ve kendisini almalarını istediği, davacı kadının babasının ortak haneye giderek ortak çocuğu ve davacıyı alıp getirdiği, davalının daha sonra eşinden özür dilediği ancak davacının kabul etmediği, davacı kadına atfedilen yalan söylediği şeklindeki kusurlu davranışlardan sonra tarafların ayrılıp tekrar barışarak bir araya geldikleri bu nedenle bu olayların kusur olarak nazara alınmamayacağı gerekçesi ile davalı erkek tam kusurlu bulunarak boşanma ve boşanmanın ferilerine hükmedilmiş ise de; davacı kadının tanıklarının beyanlarından dava tarihinden sonra tarafların barışarak bir hafta bir arada yaşadıkları anlaşıldığından, barışarak bir arada yaşadıkları bu tarihe kadar olan vakıaların affedildiği en azından hoşgörü ile karşılandığı, hal böyle olunca,davalı erkeğe, tarafların barışma tarihinden önceki döneme ilişkin olan vakıalar kusur olarak yüklenemeyeceği gibi barışma tarihinden sonra gerçekleşen vakılar da yeni bir dava açılarak ileri sürülmediğinden yine kusur olarak yüklenemeyeceği, gerçekleşen bu durum karşısında, tarafların her ikisinin de boşanmaya sebebiyet verecek derecede bir kusurunun varlığı kanıtlanamamış olup açılan davanın reddi gerekirken, yanılgılı kusur belirlemesi sonucu boşanmaya karar verilmesi usûl ve kanuna aykırı ise de, boşanma hükmü istinaf edilmeyerek kesinleştiğinden, bu husus bozma nedeni yapılmayıp, yanlışlığa değinilmekle yetinildiği, buna göre her iki tarafın da boşanmaya sebebiyet verecek derecede bir kusurunun varlığı dosya kapsamından kanıtlanamadığından boşanmaya sebep olan olaylarda davalı erkeğin tam kusurlu olduğunun kabul edilmesi doğru olmadığı o halde kusursuz eş aleyhine maddî ve manevî tazminata hükmedilemeyeceğinden davalı kadının maddî ve manevî tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerektiğinden bahisle hükmün bozulmasına , sair yönlerden hükmün onanmasına karar verilmiştir.

B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; her ne kadar davacı kadın boşanmanın feri niteliğinde tazminat talebinde bulunmuş ise de tazminat talep edenin boşanmaya neden olan olaylarda eşit ya da ağır kusurlu olmaması gerektiği, somut olayda her iki tarafın da boşanmaya sebebiyet verecek derecede bir kusurunun varlığı dosya kapsamından kanıtlanamadığı, kusursuz eş aleyhine maddî ve manevî tazminat koşullarının gerçekleşmediği gerekçesiyle davacı kadının maddî ve manevî tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı kadın vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı kadın vekili; tazminatların reddinin usul ve kanuna aykırı bulunduğunu ileri sürerek; maddî ve manevî tazminat taleplerinin reddi yönünden kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, uyulan bozma ilamına uygun karar verilip verilmediği, davacı kadının maddî ve manevî tazminat taleplerinin reddinin yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

6100 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 inci ve 371 inci maddeleri, 4721 sayılı Kanun'un 166 ıncı maddesinin birinci ve ikinci, 169 uncu maddesi, 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 175 inci maddesi, 176 ncı maddesi, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 50 nci ve 51 inci maddeleri.

3. Değerlendirme

1.Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2.Temyizen incelenen İlk Derece Mahkemesi kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmanın kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş olan yönlere ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesinin artık mümkün olmadığı gibi bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak oluşturan yönlerin de yeniden incelenmesinin hukuken mümkün olmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VII. KARAR

Açıklanan sebeple;

Davacı kadın vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,

Adli yardımdan yararlanması sebebiyle başlangıçta alınmamış olan aşağıda yazılı karar ve ilam harcı ile temyiz başvuru harcının temyiz edenlere yükletilmesine,

Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,03.10.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.