"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/42 E., 2023/233 K.
KARAR : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Kocaeli 1. Aile Mahkemesi
SAYISI : 2022/252 E., 2022/607 K.
Taraflar arasındaki boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince boşanma davasının kabulü ile evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeni ile tarafların boşanmalarına ve ferilerine karar verilmiştir.
Kararın davacı erkek vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince tarafların istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı erkek tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda; Bölge Adliye Mahkemesinin 04.05.2023 tarih ve 2023/42 Esas, 2023/233 Karar sayılı ek kararı ile, davacı erkeğin süresi içinde yapılmayan temyiz başvurusunun reddine karar verilmiş ise de, dosya içeriğine göre, Bölge Adliye Mahkemesi'nin son karar ilamının tebliğine ilişkin tebligat evrakı incelendiğinde davacı erkeğin aynı adreste birlikte sakin yakınına tebliğ edildiği, davacı erkeğin işi nedeni ile o adreste bulunmadığı, başka adreste bulunduğu, yakınları tarafından haber verilmediği itirazında bulunduğu, yapılan tebligatta tebliğ memuru tarafından, tebligatın yapılması gerekenin, tevziat sırasında belirtilen adreste bulunup bulunmadığı, bulunmama sebebi ve muhatabın tevziat saatleri içinde tebliğ yapılan adrese dönüp dönmeyeceğinin belirtilmediği, bu şekilde yapılan tebligatın usulsüz olduğu anlaşıldığından, Bölge Adliye Mahkemesince verilen ek karar, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 362 nci maddesine aykırıdır. Bu durumda, temyiz başvurusunun süre yönünden reddine ilişkin 04.05.2023 tarihli ek kararın ortadan kaldırılması gerekmiştir.
Davacı-davalı erkek vekilinin temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hakimi tarafından hazırlanan rapor dinlenildikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı erkek vekili dava dilekçesinde özetle; evlendikten sonra kadının erkeğe karşı kaba, hürmetsiz, sevgi ve saygıdan uzak tavır ve hareketler sergilediğini, erkeğe karşı küçük düşürücü söylemlerde bulunduğunu, erkeğe ve ailesine yönelik beddualarda bulunduğunu, çocuğun doğumundan sonra kadının erkeğe ''çocuğun senden olduğunu nerden biliyorsun'' şeklinde söylemlerde bulunduğunu, erkeği güvensizliğe ittiğini, kadının müşterek haneyi terk ettiğini ve bir yılı aşkın süredir tarafların ayrı yaşadıklarını iddia ederek, evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeni ile tarafların boşanmalarına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalı kadın vekili cevap dilekçesinde özetle dava dilekçesinde belirtilen iddiaların gerçeği yansıtmadığını, erkeğin eve ve eşine bakmadığını, kadına sürekli hakaretler etmeye ve hatta fiziksel şiddet uygulamaya başladığını, kadın hamile iken erkeğin çocuğu aldırması konusunda ısrarcı olduğunu, şiddet uygulamaya kalkınca erkeğin annesi ve babasının kadını müşterek haneden aldıklarını ve geçici bir süre erkeğin siniri geçene kadar halasının evine bıraktıklarını, kadının bir kaç gün sonra eve gittiğinde evin kilidinin değiştirildiği için eve dahi giremediğini iddia ederek, boşanma isteminin reddine, boşanmal kararı verilmesi halinde ise müşterek çocuğun velayetinin davalı anneye verilmesine, kadın yararına 2.000,00TL maddî tazminat ile 50.000,00TL manevî tazminata, ortak çocuk için aylık 400,00 TL tedbir ve iştirak nafakasına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
A. İlk Derece Mahkemesinin Birinci Kararı
İlk Derece Mahkemesinin 27.06.2018 tarih ve 2016/395 Esas, 2018/646 karar sayılı kararı ile; davalının açılan davaya karşı koymasının hakkın kötüye kullanımı olduğu, dolayısı ile evlilik birliğinin sarsılmasına neden olan olaylarda beddua eden, eşini küçük düşürücü beyanlarda bulunan, sadakatsizlik şüphesi uyandıran davalının ve şiddet uygulayan, çocuğu kabullenemeyen davacının eşit oranda kusurlu olduğu gerekçesi ile açılan boşanma davasının kabulü ile tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca boşanmalarına, ortak çocuğun velayetinin anneye verilmesine, baba ile çocuk arasında kişisel ilişki tesisine, çocuk yararına aylık 300,00 TL tedbir ve iştirak nafakasına, davalı kadının maddî ve manevî tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.
B. Bölge Adliye Mahkemesinin Gönderme Kararı
1.İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde, davalı kadın vekili tarafından kusur belirlemesi, istifa eden vekil lehine takdir edilen vekalet ücreti, boşanma davasının kabulü, reddedilen tazminatlar ve kişisel ilişki yönünden istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
2.Bölge Adliye Mahkemesinin 02.02.2021 tarih ve 2018/2712 Esas, 2021/183 Karar sayılı kararı ile Mahkemenin gerekçesinde davalının (kadının) davacıya şiddet uyguladığı, evin anahtarını değiştirdiği, eve almadığı, çocuğu kabul etmediğinin yazıldığı, devamında şiddet uygulayan, çocuğu kabul etmeyen davacının eşit kusurlu olduğu şeklinde açıklama yapılarak gerekçede kusur konusunda kendi içinde çelişki yaratıldığı gerekçesi ile davalı kadın vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi'nin kararının kaldırılmasına ve dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmiştir.
C. İlk Derece Mahkemesinin İkinci Kararı
İlk Derece Mahkemesinin 2021/268 E.-2022/39 K. Sayılı kararı ile; taraflar arasındaki evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı, buna neden olan olaylarda beddua eden, eşini küçük düşürücü beyanlarda bulunan, sadakatsizlik şüphesi uyandıran davalı kadının davacı eşe nazaran daha az kusurlu olmasına rağmen, eşine şiddet uygulayan, çocuğu kabullenemeyen, davalının eve girmesine engel olan, çocuğun alınmasını isteyerek dünyaya gelmesi endişesi taşıyan, kadını evden kovan erkeğin daha ziyade kusurlu olduğu sonuç ve kanaatine ulaşıldığı gerekçesi ile boşanma davasının kabulü ile tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca boşanmalarına, ortak çocuğun velayetinin anneye verilmesine, baba ile çocuk arasında kişisel ilişki tesisine, çocuk yararına aylık 300,00 TL tedbir ve aylık 400,00 TL iştirak nafakasına, kadın yararına 15.000,00 TL maddî ve 10.000,00 TL manevî tazminata karar verilmiştir.
D. Bölge Adliye Mahkemesinin İkinci Gönderme Kararı
1.İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde, davacı erkek vekili tarafından kusur belirlemesi ve kabul edilen tazminatlar yönünden istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
2.İlk Derece Mahkemesi 17.07.2019 tarihli ek kararı ile davacı tarafça gider avansı tamamlanmadığından davacının istinaf başvurusunun reddine dair ek karar verilmiş, ek karar davacı vekiline 13.03.2022 tarihinde tebliğ edilmiş, davacı- karşı davalı vekili süresi içinde ek karar yönünden istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2.Bölge Adliye Mahkemesinin 18.04.2022 tarih ve 2022/609 Esas, 2022/697 Karar sayılı kararı ile İlk Derece Mahkemesince; kısa kararda boşanmanın fer'ilerine ilişkin hüküm kurarken davacının manevî tazminat talebinin kısmen kabulüne karar verildiği, paraf atılarak davacı ibaresinin davalı olarak değiştirildiği, ancak duruşma zaptı UYAP' tan kontrolünde davacı ibaresinin aynen kalmış olduğu, gerekçeli kararın içeriğinde bu durumun maddî yazım hatası olduğu izah edilse de hüküm kısmında davalının manevî tazminat isteminin kısmen kabulüne denilmesi hatalı olup bu şekilde çelişki meydana geldiği gerekçesi ile davacı erkek vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi'nin kararının kaldırılmasına ve dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmiştir.
E. İlk Derece Mahkemesinin Son Kararı
İlk Derece Mahkemesinin yukarıdaki başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararı ile taraflar arasındaki evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı, buna neden olan olaylarda beddua eden, eşini küçük düşürücü beyanlarda bulunan, sadakatsizlik şüphesi uyandıran davalı kadının davacı eşe nazaran daha az kusurlu olmasına rağmen, eşine şiddet uygulayan, çocuğu kabullenemeyen davacının eve girmesine engel olan, çocuğun alınmasını isteyerek dünyaya gelmesi endişesi taşıyan, kadını evden kovan erkeğin daha ziyade kusurlu olduğu, dava tarihinden sonrasına ilişkin olan davacı eylemlerinin (TV'ye çıkma, dna incelemesi yaptırma vs) her davanın açıldığı tarihteki koşullara göre değerlendirileceğinden yargılamada esas alınmadığı gerekçesi ile boşanma davasının kabulü ile tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca boşanmalarına, ortak çocuğun velayetinin anneye verilmesine, baba ile çocuk arasında yatısız kişisel ilişki tesisine, çocuk yararına aylık 300,00 TL tedbir ve aylık 400,00 TL iştirak nafakasına, davalı kadın yararına 15.000,00 TL maddî ve 10.000,00 TL manevî tazminata karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı erkek vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı erkek vekili istinaf dilekçesinde özetle; belirterek, davacının davalıdan daha kusurlu sayılarak davalıya maddî ve manevî tazminata hükmedilmesinin usul ve kanuna aykırı olduğunu, Mahkemece bozma kararından sonra dosya arasına alınan raporun tarafına tebliğ dahi edilmediğini, rapora karşı itiraz hakkı var iken itiraz hakkının kullandırılmadığını, savunma hakkının kısıtlandığını iddia ederek, kusur belirlemesi, kadın yararına kabul edilen tazminatlar, velayet ve kişisel ilişki yönünden istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile kadın cevap dilekçesi ile evden kovulma vakıasına dayanmamış ise de erkeğin evin kilidini değiştirerek kadının eve girmesini engellediği, kadına şiddet uyguladığı, çocuğu kabullenmediği, dünyaya gelmesi endişesini taşıyarak çocuğun alınmasını istediği, dosya kapsamı ve tanık anlatımları ile sabit olduğu, sonuç olarak sabit olan bu eylemleri ile erkeğin ağır, beddua eden, eşini küçük düşürücü söylemlerde bulunan, "çocuğun senden olduğunu nereden biliyorsun?" diyerek sadakatsizlik şüphesi uyandıran kadının az kusurlu olduğu gerekçesi ile erkeğin kusur tespitine yönelik istinaf talebinin dayanılan ve ispat edilen vakıalar yönünden hükmün gerekçesi düzeltilerek sonuçta erkek ağır kadın az kusurlu olduğundan reddine, velayet, kişisel ilişki, nafaka ve tazminatlara ilişkin istinaf taleplerine ilişkin istinaf başvurusunun kararın usul ve kanuna uygun olduğu gerekçesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (1)inci alt bendi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı erkek vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1.Davacı erkek temyiz dilekçesinde özetle; Bölge Adliye Mahkemesi'nin ikinci kararında kaldırma nedeni yapmasına rağmen son kararda yerel Mahkamece kısa karar ile 01.12.2022 tarihinde yazılan gerekçeli kararda manevî tazminat noktasında aynı maddî hatanın tekrar yapıldığını fakat bu sefer istinaf başvurusunun esastan reddine karar verildiğini, tanık M.T.'nin yalan tanıklığı nedeni ile suç duyurusunda bulunduğunu, bu hususta sunduğu evrakların dikkate alınmadığını, duruşmaya kısa bir süre geç kalmasından ötürü dinlenmeden karar verilerek savunma hakkının kısıtlandığını, Bölge Adliye Mahkemesi'nce yapılan tebligatın usulsüz olduğunu belirterek kusur belirlemesi, kadın yararına kabul edilen tazminatlar yönünden temyiz başvurusunda bulunmuştur.
3.Bölge Adliye Mahkemesinin 04.05.2023 tarihli ek kararı ile davacı erkeğin 27.04.2023 tarihli temyiz başvurusunun süre yönünden reddine karar verilmiştir.
4.Ek karar davacıya 25.05.2023 tarihinde tebliğ edilmiş, davacı erkek tarafından 26.05.2023 tarihinde ek karar ve asıl kararda kusur belirlemesi ve kabul edilen tazminatlar yönünden yasal süresi içinde temyiz talebinde bulunulmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, Bölge Adliye Mahkemesi'nin temyiz başvurusunun süreden reddine dair ek kararın usul ve yasaya uygun olup olmadığı, açılan boşanma davasında taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamında imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik bulunup bulunmadığı, geçimsizlik var ise kusurun kimden kaynaklandığı, kusur belirlemesine bağlı olarak kadının maddî ve manevî tazminata hak kazanıp kazanmayacağı, velayetin anneye verilmesinin çocuğun yüksek menfaatine uygun olup olmadığı, kurulan kişisel ilişki düzenlemesinin kapsam ve süre itibariyle ortak çocuğun üstün yararına uygun olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Kanun’un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 166 ncı maddesinin birinci fıkrası, 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 182 nci maddesi, 330 uncu maddesi, 336 ncı maddesi. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 50 nci ve 51 inci maddeleri. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi 3 üncü ve 12 nci maddesi. Çocuk Haklarının Kullanılmasına dair Avrupa Sözleşmesi 3 üncü ve 6 ncı maddeleri.
3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı erkek vekilinin temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1.Bölge Adliye Mahkemesince verilen 04.05.2023 tarihli ek kararın ORTADAN KALDIRILMASINA,
2.Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,23.05.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.