"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Adana Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/820 E., 2023/908 K.
KARAR : İstinaf başvurusunun esastan reddine
İLK DERECE MAHKEMESİ : Mersin 2. Aile Mahkemesi
SAYISI : 2019/500 E., 2020/700 K.
Taraflar arasındaki karşılıklı boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince asıl davanın reddine, karşı davanın kabulüne ve fer'îlerine karar verilmiştir.
Kararın davalı-karşı davacı erkek vekili ve katılma yoluyla davacı-karşı davalı kadın vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince kararın usul ve kanuna uygun olduğu gerekçesi ile tarafların istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (1)inci alt bendi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı-karşı davalı kadın vekili dava dilekçesinde özetle; tarafların 12.12.1997 yılında evlendiklerini, bu evliliklerinden üç ortak çocuklarının bulunduğunu, 21 yıl süren evliliği boyunca müvekkilinin sosyal bir çevre kurmasını, arkadaş edinmesini, hatta komşuluk ilişkisi kurmasına dahi müsaade etmediğini, eve hapsettiği gibi ailecek dışarıda parkta vakit geçirmelerini dahi çoğu kez kısıtladığını, sürekli parasal gücün kendisinde olduğunu, kendisi olmazsa müvekkilinin bir hiç olduğunu dile getirdiğini, devletin arkasında olduğunu dile getiren davalı-karşı davacının polis memuru kimliğini kullanarak evlilik süresince müvekkiline psikolojik baskı uyguladığını, tehditlerde bulunduğunu, davalı-karşı davalı evliliği boyunca kendisinin devlet adamı olduğunu, devletin de, kanunun da kendisi olduğunu, boşanma durumunda devletin çocukları müvekkiline vermeyeceğini belirterek müvekkilini tehdit ettiğini, alkole olan bağımlılığının arttığını, son iki ayda sistematik olarak müvekkili üzerinde psikolojik işkence yöntemlerini uyguladığını, müvekkilinin vasıfsız olduğunu dile getiren sözlerine maruz kaldığını, davalı-karşı davacının alkollü geldiği çoğu zaman evdekilere bağırdığını, çocuklarıyla normal bir iletişim kurmadığını, müvekkilinin kadınlık gururunu aşağıladığını, "Sen kadın mısın, deterjan kokuyorsun, senin bir vasfın yok" dediğini, müvekkili istemediği halde sürekli olarak ters ilişkiye zorlandığını, ilişki esnasında davalı-karşı davacı tarafından sapkınca sözler sarf edildiğini, müvekkilinin yaşı küçük kızı ders çalıştırdığı bir sırada davalı-karşı davacı tarafından alıkonulduğunu, cinsel ilişki için zorlandığını, müvekkilinin sürekli başka kadınlarla kıyaslandığını, davalı-karşı davacının son iki yılda evde kendisinin alkol imalatı yapıp tüketmeye başladığını, müvekkiline küfür ettiğini, 21 yıllık eşine her defasında her tartışmasında "Sen o...pusun, seni o...pu yapacağım" sözlerini sarf ettiğini, müvekkilinin evden ayrılmak zorunda kaldığı 03.06.2019 tarihinden bu yana çocuklarıyla görüştürülmediğini, annesi ile görüştürülmeyen 7 yaşındaki ortak çocuğun yaşadığı travmadan kaynaklı psikolojik tedavi gördüğünü belirterek, boşanmalarına, ortak çocuğun geçici ve kalıcı velâyetinin anneye verilmesine, aile konutu olan taşınmaz ve davalı-karşı davacı adına kayıtlı araca tedbir konulmasına, davalı-karşı davacının tasarruf yetkisinin sınırlandırılmasına, müvekkili lehine 1.000,00 TL tedbir nafakasına, ortak çocuğun velâyetiyle birlikte çocuk lehine aylık 750,00 TL iştirak nafakasına hükmedilmesine, 50.000,00'er TL maddî ve manevî tazminatın davalı-karşı davacıdan alınarak müvekkiline ödenmesine, düğünde takılan 200 gram altının müvekkiline iadesine karar verilmesini" talep ve dava etmiş, ön inceleme duruşmasında "Ziynet alacağı davasını ayrıca açacaklarını, harç yatırmadıklarını" beyan etmiştir.
II. CEVAP
Davalı-karşı davacı erkek cevap ve karşı dava dilekçesinde özetle; "Mahkeme önüne getirilen boşanma davasında tamamen tertip ve kurguya dayalı gerçek dışı yakışıksız yollara gidildiğini, cevap dilekçesinde aktarmadan dahi esef duyduğukları nedenler ile tam ve ağır kusurlu olan davacı-karşı davalının gerçekleştirmeye çabaladığı yapmacık bir dava karşısında olduklarını, davacı-karşı davalı tarafın tabiri caizse pes dedirtircesine evlilik birliğinin sadakat yükümlülüğünü ihlal edip bunun tüm aile üyelerince öğrenilmesi üzerine ilişki yaşadığı evli bir kişi ile ortak konuttan kaçmak suretiyle sona erdiği davacı-karşı davalının evli bir erkek ile zina düzeyinde ilişkinin sadakat yükümlülüğünü ihlalinin müvekkili ve aile üyeleri tarafından öğrenilmesi olduğunu, davacı-karşı davalının ilişkisinin, müvekkilini aldatmasının ortaya çıkması üzerine ortak konutu terk edip ilişki yaşadığı ve İstanbul'a gittiğini ve yaklaşık 10 gün sonra tekrar Mersin'e döndüğünü, sadakat yükümlülüğünü ihlaline konu ilk olayın müvekkilinin 2006 yılında Kilis'e tayin olduğunu, burada tam 6 yıl görev yaptığını, 2007 yılında müvekkilinin davacı-karşı davalının kullanmış olduğu GSM numarasına iki defa yüklü miktarda faturanın gelmesi üzerine faturanın sebebini araştırdığında telefon dökümlerinden davacının bir erkek şahıs ile sık şekilde telefon görüşmesi olduğunun ortaya çıktığını, daha böyle bir şey yapmayacağım diyerek söz vermesi üzerine ve müvekkilinin iki küçük çocuğunun bu konudan etkilenmemesi ve aile bütünlüğünü korunmak adına bu olayı kapattığını, sadakat yükümlülüğünü ihlale konu ikinci olayın ise; tahminen 2014-2015 yılı içerisinde davacı-karşı davalının bu kez sosyal medya üzerinden bir erkek şahıs ile telefonda görüştüğünün ortaya çıktığını ve bunun üzerine davacı-karşı davalının, müvekkiline kesinlikle böyle bir şeyi bir daha yapmayacağını, çocukları düşün demesi üzerine müvekkilinin çocukların duruma şahit olması üzerine çocukları için bu konuyu kapattığını, sosyal medya üzerinden bir erkek şahıs ile görüşmesinin olduğunun ortaya çıkması olduğunu, bu durum üzerine tarafların tartıştığını ve müvekkilinin tartışmanın çocuklara yansımaması ve daha da şiddetli olmaması için evden ağlayarak çıktığını, bir daha böyle bir şey yapmayacağım" dediğini, davacı-karşı davalının müvekkilini aldatmasına, ilişkisine, zina boyutuna varan sadakat yükümlülüğüne ihlale konu son olayda ise telefonunda kulaklığın takılı olduğunu gördüğünü ve bir arayan olursa telefonun sesi duyulsun diyerek kulaklığı telefondan çıkardığını, müvekkilinin kulaklığı çıkartıken telefonda 13 defa cevapsız aramanın olduğunu gördüğünü ve bu aramaların gece saat 03:00 sıralarında olması üzerine şüphelendiğini, bu esnada İnstagram'da da kırmızı bildirim işaretini gördüğünü, baktığında yengeç kadınınız isimli şahsa davacı-karşı davalının bir yorum yaptığını ve davacı-karşı davalının altına yanıt olarak kalp işareti ve aşkın sözünün yazılı olduğunu gördüğünü, müvekkilinin hiçbir şey söylemeden uyuduğunu; ancak cevapsız yazan numarayı not aldığını, müvekkilinin bu İnstagram'ın ve not aldığı telefonun kime ait olduğu hususunda sosyal medya üzerinden araştırma yaptığını ve numaranın davacı-karşı davalının İstanbul'a birlikte gittiği ... isimli şahsa ait olduğunu gördüğünü, bir gün sonra bayram arifesi sabahı müvekkilinin işten eve geldiğini ve uyuduğunu, öğleden sonra kalktığını ve markete gidip bayram alışverişi yaptığını, sonrasında saat 17:00 sıralarında mutfakta davacı-karşı davalı kahve yaparken müvekkilinin davacı-karşı davalıya "geçen sabah telefonunda kulaklık takılıydı ben de çıkarırken gece gelen cevapsız aramaları gördüm, kimdi" diye sorması üzerine davacı-karşı davalının çok tedirgin olduğunu ve elindeki cezvenin titrediğini, davacı-karşı davalının, müvekkiline arayanın kızının sınıf arkadaşının annesi olduğunu söylediğini, bunun üzerine müvekkilinin, davacı-karşı davalıya 'gece vakti görüşme mi olur, o zaman telefonun hoparlörünü açarak o numarayı ara ben de o annenin sesini duymak istiyorum' dediğini, davacı-karşı davalının numarayı aramak istememesi üzerine müvekkilinin davacı-karşı davalıya 'ben o zaman o numarayı arayayım' dediğini, davacı-karşı davalının çok tepki göstererek telefonu vermediğini, bunun üzerine müvekkilinin not aldığı numarayı sesi dışarı vermek suretiyle aradığını ve karşı taraftan bir erkeğin 'Alo' dediğini; ancak müvekkili konuşmayınca başkaca cevap vermediğini ve telefonu kapattığını, polis tarafından bu numaraya bakıldığında bu numara sahibi olan ... adlı kişi için de eşi tarafından kayıp ilanı verildiği bilgisinin verildiğini, davacı-karşı davalının müvekkilinin aldattığının ortaya çıkmasından sonra müvekkilinin, davacı-karşı davalının telefon aramalarını incelediğini ve ... adlı kişi ile hayatın olağan akışına uygun olmayan saat ve sıklıkta çok sayıda görüşmesi olduğunu gördüğünü, ortak çocuk ...'in, davacı-karşı davalının ilişki yaşadığı kişi ile hareket ederek ortak konutu terk ettiğini, sadakatsizliğinin boyutunun zina düzeyinde olduğunu düşündüğünü, sadakat yükümlülüğünü defalarca ihlal etmesine kadar geniş olan bir kişi olduğunu, "müvekkili tarafından açılan boşanma davasının kabulü ile zina, haysiyetsiz hayat sürme, pek kötü ve onur kırıcı davranış, evlilik birliğinin temelden sarsılması nedeni ile tarafların boşanmalarına, davacı-karşı davalının davasının ve tüm taleplerinin reddine, yaşı küçük çocuğun velâyetinin müvekkiline verilmesine, 50.000,00 TL maddî ve 200.000,00 TL manevî tazminatın davacı-karşı davalıdan alınarak müvekkiline ödenmesine karar verilmesini" talep ve dava etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davalı- karşı davacı tanıkları olarak dinlenen müşterek çocuklar birbirleri ile uyumlu anlatımlarında yer ve zaman göstererek, somut olaylardan bahsetmiş olup çocukların beyanlarına itibar edilmemesi için bir sebep bulunmadığı, zaten davacı-karşı davalının mahkeme uzmanlarına "eşi ile cinsel ilişki kurmadıkları bir dönemde ... ile telefonda konuşmaya başladığını, o dönemde duygusal çöküntü yaşadığını, eşinin kendisini kadın olarak görmediğini, 5 yıldır kızı ... ile uyuduğunu, .... ile 6-7 ay telefonda konuştuklarını, bir defa da yüz yüze görüştüklerini" beyan ettiği, davacı-karşı davalının kullanımında olan 0546 766 ** ** numaralı hattının dava tarihinden önceki son bir yıllık görüşme ve mesaj kayıtlarının istenilmesi için Türk Telekom İletişim Hizmetleri A.Ş. Genel Müdürlüğü'ne yazı yazılmış ise de, telefon görüşme ve mesaj kayıtları ile davadaki zina iddiasının kanıtlanmasının mümkün olmayıp tanık beyanları ve davacı-karşı davalının uzmanlarla yaptığı görüşme sırasındaki anlatımları birlikte değerlendirildiğinde davalı kadının sadakatsizlik eyleminin sübut bulduğu, mevcut olaylara göre yukarıda da açıklandığı üzere evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldığı, bu sonuca ulaşılmasının tamamen davacı-karşı davalı kadının tutum ve davranışlarından kaynaklandığı, erkeğe yüklenebilecek kusurlu davranışların varlığının kanıtlanmadığı, somut olayda tanık anlatımları ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde davacı-karşı davalı kadının eşinden başka bir erkekle cinsel ilişkide bulunduğunun kanıtlanamadığı bu nedenle 4721 sayılı Kanun'un 161 inci ve 162 nci maddelerine dayalı açılan boşanma davalarının reddi gerektiği gerekçesiyle; kadının davasının reddine, erkeğin 4721 sayılı Kanun'un 161 inci ve 162 nci maddelerine dayalı boşanma taleplerinin reddine, 166 ncı maddesine dayalı davasının kabulü ile 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereğince tarafların boşanmalarına, dava sonuçlanana kadar ortak çocuk ...'in geçici ve kesin velâyetinin davalı-karşı davacı babaya verilmesine, çocukla anne arasında sık ve yatılı olacak şekilde kişisel ilişki kurulmasına, davacı -karşı davalı için için dava tarihinden 11.02.2020 tarihine kadar aylık 750,00 TL, 11.02.2020 tarihinden kararın kesinleştiği tarihe kadar aylık 500,00 TL tedbir nafakasının davalı-karşı davacıdan alınarak davacı-karşı davalıya ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, davacı-karşı davalı kadının yoksulluk nafakası talebinin reddine, davalı-karşı davacının maddî tazminat talebinin kısmen kabulü ile 2.500,00 TL maddî tazminatın kararın kesinleştiği tarihten itibaren davacı-karşı davalıdan alınarak davalı-karşı davacıya ödenmesine, davalı-karşı davacının manevî tazminat talebinin kısmen kabulü ile 3.000,00 TL manevî tazminatın kararın kesinleştiği tarihten itibaren davacı-karşı davalıdan alınarak davalı-karşı davacıya ödenmesine, davacı-karşı davalı da maddî ve manevî tazminat talebinin tam kusurlu olması nedeniyle reddine, davacı-karşı davalı vekili dava dilekçesinde ziynet alacağı talebinde bulunmuş ise de; ziynet alacağına ilişkin harcı ödenerek usulüne uygun olarak açılmış bir dava bulunmadığından bu taleple ilgili karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı-karşı davacı erkek vekili ve katılma yolu ile davacı-karşı davalı kadın vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1-Davalı-karşı davacı erkek vekili; zina ve haysiyetsiz hayat sürme, çok kötü ve onur kırıcı davranış nedenine dayalı boşanma taleplerinin reddi, maddî ve manevî tazminat miktarı, asıl davanın ve ziynet eşya davasının reddi nedeniyle erkek lehine ayrı ayrı vekâlet ücreti takdir edilmemesi, kadın lehine hükmedilen tedbir nafakası yönlerinden istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2,Davacı-karşı davalı kadın vekili katılma yolu ile istinaf dilekçesinde özetle; İlk Derece Mahkemesince yapılan kusur belirlemesinin usul ve yasaya aykırı olduğu, kadın tarafından açılan asıl davanın ve fer'îlerinin reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu, erkeğin kusurlu davranışları ile kadının evi terk ederek boşanma davası açtığı, kadının davasının ve fer'îlerinin kabulünün gerektiği, davalı-karşı davacı erkek lehine hükmedilen maddî ve manevî tazminatın usul ve yasaya aykırı olduğu, kadın lehine takdir edilen tedbir nafakasının yetersiz olduğu, yoksulluk nafakasının reddinin usul ve yasaya aykırı olduğu, ortak çocuğun velâyet hakkının babaya verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu, çocuğun yaşı itibari ile anneye muhtaç olduğu, anne ile görüştürülmediği, davalı-karşı davacı vekilince istinaf harcının süresinde yatırılmadığı yönlerinden istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, kararın usul ve kanuna uygun olduğu gerekçesi ile tarafların istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (1)inci alt bendi gereğince ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1-Davalı-karşı davacı erkek vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesindeki kanun yolu itirazlarını tekrar ederek, zina ve haysiyetsiz hayat sürme, çok kötü ve onur kırıcı davranış nedenine dayalı boşanma taleplerinin reddi, maddî ve manevî tazminat miktarı, asıl davanın ve ziynet eşya davasının reddi nedeniyle erkek lehine ayrı ayrı vekâlet ücreti takdir edilmemesi, kadın lehine hükmedilen tedbir nafakası yönlerinden temyiz başvurusunda bulunmuştur.
2-Davacı-karşı davacı kadın vekili temyiz dilekçesinde özetle; kusur belirlemesi, erkek lehine taktir edilen maddî ve manevî tazminatlar, tedbir nafakası miktarı, reddedilen yoksulluk nafakası talebi ile velâyet düzenlemesi yönlerinden istinaf başvurusunda bulunmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, karşılıklı açılan karşı boşanma davasında taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamında imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik bulunup bulunmadığı, geçimsizlik var ise kusurun kimden kaynaklandığı, kadına yüklenen kusurların gerçekleşip gerçekleşmediği, kadının başkaca kusurunun ve erkeğin ispatlanan bir kusurunun bulunup bulunmadığı, kusur belirlemesine bağlı olarak erkek lehine maddî ve manevî tazminata hükmedilmesinin ve kadının yoksulluk nafakası talebinin reddinin doğru olup olmadığı, erkeğin zina ve haysiyetsiz hayat sürme, çok kötü ve onur kırıcı davranış nedenine dayalı boşanma taleplerinin reddine karar verilmesinin usul ve yasaya uygun olup olmadığı, erkek yararına kabul edilen maddî ve manevî tazminat miktarları ile kadın yararına kabul edilen tedbir nafakası miktarının ve dosya kapsamına ve hakkaniyete uygun olup olmadığı, velayet düzenlemesi ve vekalet ücretleri noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Kanun'un 190 ıncı, 323 üncü, 326 ncı, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri; 4721 sayılı Kanun’un 4 üncü ve 6 ncı maddeleri, 161, 162, 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 169 uncu maddesi, 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 175 inci, 176 ncı, 182, 330, 335 ve 336 ncı maddesi; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 50 ve 51 inci maddeleri.
3. Değerlendirme
1.Bölge Adliye Mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Temyizen incelenen karar tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere, delillerin takdirinde hata görülmemesine ve özellikle İlk Derece Mahkemesince davacı-karşı davalı kadına kusur olarak yüklenen sadakatsizlik vakıasının dosyaya yansıyan delillerin değerlendirilmesinden güven sarsıcı davranış niteliğinde olduğunun, yine de boşanmaya sebebiyet veren olaylarda davalı-karşı davacı kadının tam kusurlu olduğunun anlaşılmış bulunmasına göre temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edenlere yükletilmesine
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,06.05.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.