Logo

2. Hukuk Dairesi2023/7583 E. 2024/6124 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Karşılıklı boşanma davasında yoksulluk nafakası, maddi ve manevi tazminat miktarlarına ilişkin istinaf incelemesi sonucu verilen Bölge Adliye Mahkemesi kararının gerekçesi ile hüküm fıkrası arasında çelişki bulunup bulunmadığına ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Bölge Adliye Mahkemesi kararının gerekçe bölümünde hükmedilen maddi ve manevi tazminat miktarları ile hüküm fıkrasında belirtilen miktarlar arasında çelişki bulunduğu, bu durumun yargılamanın açıklığı ve adil yargılanma hakkı ilkelerine aykırı olduğu, ayrıca 6100 sayılı HMK'nın 297. ve 298. maddelerine de aykırılık teşkil ettiği gözetilerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının usulden bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ: İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 42. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2021/207 E., 2023/1271 K.

KARAR : İstinaf başvurusunun kısmen kabulü ile yeniden esas hakkında hüküm kurma

İLK DERECE MAHKEMESİ: İstanbul 11. Aile Mahkemesi

SAYISI : 2016/401 E., 2020/490 K.

Taraflar arasındaki karşılıklı boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince asıl boşanma davasının kabulü ile tarafların boşanmalarına ve fer'îlerine, birleşen boşanma davasının ise reddine karar verilmiştir.

Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davacı-davalı kadın vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmünün kabul edilen yönlerden kaldırılmasına ve bu yönlerden yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına, davacı-davalı kadın vekilinin diğer, davalı-davacı erkek vekilinin ise tüm yönlere ilişkin istinaf itirazlarının ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

1.Davacı-davalı kadın vekili dava dilekçesinde özetle; tarafların 1989 yılında evlendiğini, bu evliliklerinden ortak çocuklarının olduğunu, erkeğin, kadını sürekli olarak aşağıladığını, onur kırıcı davranışlar sergilediğini, fiziksel, psikolojik şiddet uyguladığını, hakaret ettiğini, birlik görevlerini ihmal ettiğini, tehdit ettiğini, baskıcı olduğunu, sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiğini, kadının ailesini istemediğini iddia ederek davanın kabulü ile tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 161 inci, 162 nci ve 166 ncı maddesinin birinci fıkrası hükümleri uyarınca boşanmalarına, ortak çocuk ...'ın velâyetinin anneye verilmesine, ortak çocuk yararına aylık 15.000,00 TL tedbir nafakası, 15.000,00 TL iştirak nafakası, kadın yararına aylık 20.000,00 TL tedbir nafakası, 20.000,00 TL yoksulluk nafakası, 1.500.000,00 TL maddî tazminat, 1.500.000,00 TL manevî tazminat ve mal rejiminden kaynaklanan alacak isteminin kabulüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

2.Davacı-davalı kadın vekili birleşen davada sunduğu cevap dilekçesinde özetle; birleşen davada dayanılan vakıaların gerçeği yansıtmadığını, erkeğin, kadını sürekli olarak aşağıladığını, onur kırıcı davranışlar sergilediğini, fiziksel, psikolojik şiddet uyguladığını, hakaret ettiğini, birlik görevlerini ihmal ettiğini, tehdit ettiğini, baskıcı olduğunu, sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiğini, kadının ailesini istemediğini iddia ederek birleşen davanın fer'îleri ile birlikte reddini, asıl davanın ise fer'îleri ile birlikte kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

1.Davalı-davacı erkek vekili cevap dilekçesinde özetle; dava dilekçesinde dayanılan vakıaların gerçeğe aykırı olduğunu, kadının, birlik görevlerini ihmal ettiğini, hakaret ettiğini, asabi bir yapısı olduğunu, iftira attığını, duygusal şiddet uyguladığını iddia ederek asıl davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

2.Davalı-davacı erkek vekili birleşen dava dilekçesinde özetle; kadının, birlik görevlerini ihmal ettiğini, hakaret ettiğini, asabi bir yapısı olduğunu, iftira attığını, duygusal şiddet uyguladığını iddia ederek birleşen davanın kabulü ile tarafların evlilik birliğinin sarsılması hukuki sebebiyle boşanmalarına, asıl davanın reddine, erkek yararına 600.000,00 TL maddî tazminat, 600.000,00 TL manevî tazminat, mal rejiminden kaynaklanan alacak isteminin kabulüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; erkeğin, birlik görevlerini ihmal ettiği, kadına küçük düşürücü sözler söylediği, fiziksel şiddet uyguladığı, güven sarsıcı davranışta bulunduğu, erkeğin dinlenen tanıklarının beyanlarının bizzat görgüye dayalı olmadığı, aktarıma dair olduğu, kadın vekili tarafından dosyaya sunulan delillerin hukuka aykırı yollarla elde edilmediği, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda erkeğin tam kusurlu olduğu, bu husunun tüm dosya kapsamı ile ispatlandığı gerekçesiyle asıl davanın kabulü ile tarafların evlilik birliğinin sarsılması hukuki sebebiyle boşanmalarına, ortak çocuk ...'ın yargılama sırasında ergin olduğu dikkate alınarak velâyet ve iştirak nafakası hususlarında karar verilmesine yer olmadığına, tarafların ekonomik ve sosyal durumları, erkeğin yargılama sırasında emekli olduğu hususları dikkate alınarak kadın yararına karar tarihine kadar aylık 5.000,00 TL tedbir nafakası, karar tarihi itibariyle aylık 3.500,00 TL tedbir nafakası, kadının çalıştığı, düzenli gelirinin olduğu, sosyal güvencesinin olduğu, boşanmakla yoksulluğa düşmeyeceği dikkate alınarak kadının yoksulluk nafakası talebinin reddine, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda erkeğin tam kusurlu olduğu, kusurlu davranışlarının kadının kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğu, tarafların ekonomik ve sosyal durumları, zedelenen mevcut ve beklenen menfaat, evlilik süresi ve hakkaniyet ilkesi dikkate alınarak kadın yararına 175.000,00 TL maddî tazminat, 125.000,00 TL manevî tazminat, kadının, evlilik soyadını kullanmaya izin talebinin ise usulüne uygun olarak açılmış bir dava bulunmadığından reddine, tarafların mal rejiminden kaynaklanan alacak taleplerinin işbu dava dosyasından tefriki ile ayrı bir esasa kaydedilmesine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

1.Davacı-davalı kadın vekili istinaf dilekçesinde özetle; İlk Derece Mahkemesi tarafından kadın yararına takdir edilen tazminatların miktarlarının kusur durumu, evlilikte geçen süre, tarafların ekonomik ve sosyal durumları dikkate alındığında çok az olduğu, kadının boşanmakla yoksulluğa düşeceği ve kadının yoksulluk nafakası talebinin reddine karar verilmesinin hatalı olduğu, yine tarafların ekonomik ve sosyal durumları dikkate alındığında takdir edilen tedbir nafakası miktarının az olduğu belirtilerek; tazminatlar ve nafakalar yönünden istinaf başvurusunda bulunmuştur.

2.Davalı-davacı erkek vekili istinaf dilekçesinde özetle; İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve yasaya aykırı olduğu, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda erkeğin kusurlu bir davranışının olmadığı, kadının ise tam kusurlu olduğu, kadının delillerinin hukuka aykırı olması sebebiyle hükme esas alınmasının hatalı olduğu, kadın yararına tazminata hükmedilmesinin hatalı olduğu, erkeğin tazminat taleplerinin kabulüne karar verilmesi gerektiği belirtilerek; kusur belirlemesi ve tazminatlar yönünden istinaf başvurusunda bulunmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; erkeğin 2011 yılından sonra ortak konuta gelmeye devam ettiği anlaşılsa da, manen evlilik birliğini sona erdirdiği, evin salonunu kendisine tahsis ederek evin içinde ayrı bir yaşam alanı kurduğu, misafir gibi davrandığı ve kusurlu davranışlarının süregelen nitelikte olduğu, bu haliyle İlk Derece Mahkemesince yapılan kadının kusursuz, erkeğin ise tam kusurlu olduğuna ilişkin kusur tespitinin doğru olduğu, tarafların sosyal ve ekonomik durumları dikkate alındığında kadın yararına hükmedilen tedbir nafakası miktarının hakkaniyete uygun olduğu, kadının aile hekimi olduğu, düzenli ve yeterli bir gelire sahip olduğu, boşanma ile yoksulluğa düşmeyeceği anlaşıldığından yoksulluk nafakası talebinin reddine karar verilmesinin isabetli olduğu, kusur durumu, tarafların ekonomik ve sosyal durumları, kadının mevcut veya beklenen menfaatlerinin boşanma yüzünden zedelendiği, en azından eşinin desteğinden mahrum kalacak olduğu, boşanmaya neden olan olaylar nedeniyle kişilik haklarının saldırıya uğradığı dikkate alındığında kadın yararına maddî ve manevî tazminata hükmedilmesinin isabetli olduğu, ancak miktarlarının az olduğu, tarafların mevcut kusur durumlarına göre erkeğin maddî ve manevî tazminat taleplerinin reddedilmiş olmasında usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle, davacı-davalı kadın vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmünün kabul edilen yönlerden kaldırılmasına ve bu yönlerden yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına, kadın yararına 1.000.000,00 TL maddî tazminat, 800.000,00 TL manevî tazminat, davacı-davalı kadın vekilinin diğer, davalı-davacı erkek vekilinin ise tüm istinaf itirazlarının ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1.Davacı-davalı kadın vekili temyiz dilekçesinde özetle; Bölge Adliye Mahkemesi tarafından istinaf başvurusunun kısmen kabulüne dair verilen kararın hatalı olduğu, istinaf dilekçesinde ileri sürülen gerekçeler ile tazminatlar, nafakalar ve Bölge Adliye Mahkemesi karar gerekçesinin ve hüküm fıkrasının tazminat miktarları yönünden kendi içerisinde çelişkili olduğu yönünden temyiz yoluna başvurmuştur.

2.Davalı-davacı erkek vekili temyiz dilekçesinde özetle; Bölge Adliye Mahkemesi tarafından istinaf başvurusunun kısmen kabulüne dair verilen kararın hatalı olduğu, istinaf dilekçesinde ileri sürülen gerekçeler ile kusur belirlemesi, tazminatlar ve Bölge Adliye Mahkemesi karar gerekçesinin ve hüküm fıkrasının tazminat miktarları yönünden kendi içerisinde çelişkili olduğu yönünden temyiz yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe

1.Uyuşmazlık ve hukuki nitelendirme

Uyuşmazlık, taraflarca karşılıklı olarak açılan boşanma davasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik bulunup bulunmadığı, geçimsizlik var ise kusurun kimden kaynaklandığı, kadın yararına yoksulluk nafakası, maddî ve manevî tazminata hükmedilmesi için gerekli şartların gerçekleşip gerçekleşmediği, gerçekleşmiş ise tazminatların miktarlarının dosya kapsamına ve hakkaniyete uygun olup olmadığı, kadın yararına hükmedilen tedbir nafakası miktarının dosya kapsamına ve hakkaniyete uygun olup olmadığı, kadın tarafından dayanılan delillerin hukuka aykırı delil olup olmadığı, Bölge Adliye Mahkemesi karar gerekçesi ile hüküm arasında çelişki bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 189 uncu maddesi, 190 ıncı maddesi, 297 inci maddesi, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri; 4721 sayılı Kanun’un 4 üncü maddesi, 6 ncı maddesi, 166 ncı maddesinin birinci fıkrası, 169 uncu maddesi, 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkraları, 175 inci maddesi; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 50 nci ve 51 inci maddeleri; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 24.02.2010 tarihli ve 2010/1-86 Esas, 2010/108 Karar sayılı kararı; Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 10.04.1992 tarih ve 1991/7 Esas, 1992/4 Karar sayılı kararı.

3. Değerlendirme

1.6100 sayılı Kanun'nun 26 ncı maddesi gereğince hâkim, tarafların talep sonucu ile bağlı olup, ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Adil yargılanma hakkı Anayasamızın 36 ncı maddesinin birinci fıkrası ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6 ncı maddesinde düzenlenmiş olup, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin bazı kararları ile Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuruya ilişkin bazı kararlarında gerekçeli karar hakkının adil yargılanma hakkının somut görünümlerinden olduğu belirtilmiştir. Anayasa'nın 141 inci maddesinin üçüncü fıkrasına göre, bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır. Adil yargılanma hakkının sağlanması kapsamında kararların gerekçeli olmasıyla ilgili kamu düzenine ilişkin hükümlere 6100 sayılı Kanun'da da yer verilmiştir. 6100 sayılı Kanun'un 297 nci maddesine göre hükümde tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri yer almalı ve sonuç kısmında da taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. Yine 6100 sayılı Kanun'un 298 inci maddesinin ikinci fıkrasında ise gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz hükmü mevcuttur.

2.Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 24.02.2010 tarihli ve 2010/1-86 Esas, 2010/108 Karar sayılı kararında da "...Yasa'nın aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddî olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddî olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtayın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur..." hususlarına yer verilmiştir.

3.Kararın gerekçesi ile hüküm fıkrası arasında çelişki yaratılması yukarıda açıklanan ve Anayasa ile teminat altına alınan yargılamanın açıklığı, adil yargılanma hakkı prensibine ve kararların gerekçeli olması gerektiğine dair Anayasa ve yasa hükümlerine de açıkça aykırı olacaktır.

4.Somut olayda, Bölge Adliye Mahkemesince kararın gerekçe bölümünde, kadın yararına hükmedilen tazminatların miktarlarının az olduğu gerekçesiyle "...Bu nedenle davacı-davalının maddî ve manevî tazminatın miktarına yönelik istinaf talebinin kısmen kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının buna ilişin kısmının kaldırılmasına, davacı-davalı kadın lehine TMK'nın 174/1-2 maddeleri takdiren 800.000,00 TL maddî, 700.000,00 TL manevî tazminata, fazlaya ilişkin talebin reddine karar vermek gerekmiştir..." hükmedildiği belirtilmesine karşın hüküm fıkrasının 1 numaralı bendinde "...Davacı-davalı kadın lehine TMK'nın 174/1-2 maddesi gereğince 1.000.000,00 TL maddî ve 800.000,00 TL manevî tazminatın davalı-davacıdan alınarak davacı-davalıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine..." şeklinde hüküm kurulduğu, bu suretle tazminatların miktarları yönünden gerekçe ve hüküm fıkrası arasında çelişki yaratıldıldığı anlaşılmıştır.

5.Gerekçe ile hüküm arasındaki uyumsuzluk mahkemelere olan güveni sarsar. Gerekçe ile hükmün kendi içerisinde uyumlu olması gerekir. Hüküm, bu konuya ilişkin Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 10.04.1992 tarih ve 1991/7 Esas, 1992/4 Karar sayılı kararı ve 6100 sayılı Kanun'un 297 inci ve devamı maddelerine aykırı olarak tesis edilmiştir.

6.Bu durumda, Bölge Adliye Mahkemesince, tazminatların miktarları yönünden gerekçe ile hüküm arasında çelişki yaratılmadan, 6100 sayılı Kanun'un 297 nci maddesine uygun biçimde, gerekli unsurları içeren bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuş, bozmayı gerektirmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının usulden BOZULMASINA,

Bozma sebebine göre taraf vekillerinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına,

Peşin alınan harcın istek halinde yatıranlara geri verilmesine,

Dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

19.09.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.