Logo

2. Hukuk Dairesi2023/8289 E. 2024/6717 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Boşanma davasında, tarafların kusur oranlarının belirlenmesi, boşanmaya ve fer'ilere karar verilmesi, maddi ve manevi tazminat taleplerinin değerlendirilmesi uyuşmazlığıdır.

Gerekçe ve Sonuç: Davalı-davacı erkeğin ortak konutu terk etmesi, eşi ve çocuklarıyla ilgilenmemesi, ortak konutu habersiz satması, maddi destek sağlamaması gibi eylemleriyle evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebebiyet verdiği ve kadına kusur atfedilebilecek bir durumun ispatlanamadığı gözetilerek, yerel mahkemenin boşanmaya, erkeğin tam kusurlu olduğuna, kadının maddi ve manevi tazminat taleplerinin kabulüne ilişkin kararları onanmıştır.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

İNCELENEN KARARIN

MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/2591 E., 2023/1046 K.

KARAR : İstinaf başvurusunun kısmen kabulü ile yeniden esas hakkında hüküm kurma

İLK DERECE MAHKEMESİ : Torbalı 1. Aile Mahkemesi

SAYISI : 2020/463 E., 2022/351 K.

Taraflar arasındaki boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince her iki davanın kabulüne, tarafların boşanmalarına ve ferilerine karar verilmiştir.

Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı-davalı erkek vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı-davalı erkek vekili dava dilekçesinde özetle; evlilik birliğinin, davalı-davacının 6,5 yıl önce evi terk edip gitmesi, sürekli huzursuzluk çıkarması, müvekkiline karşı sevgi ve saygısının kalmaması, düzenli aralıklarla müvekkiline haber vermeden evi terk edip ailesinin yanına gitmesi, aylarca dönmemesi, müvekkilini sevmediğini söylemesi, psikolojik şiddet uygulaması, aile sırlarını ailesine anlatması, ailesinin evliliğe müdahalesine ses çıkarmaması nedeniyle sarsıldığını belirterek, tarafların evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanmalarına, müvekkili yararına faiziyle 50.000,00 TL maddî, 50.000,00 TL manevî tazminata hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP

Davalı- davacı kadın vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde özetle; evlilik birliğinin bu aşamaya gelmesinde, davacı-davalının ortak ayrı bir konut temin etmemesi, ailesinin evliliğe müdahalesine ses çıkarmaması, kayınvalidenin hakaret ve aşağılamalarına, küçümsemelerine maruz bırakılması, davacı-davalının birden fazla kadınla ilişki yaşayarak sadakat yükümlülüğünü ihlal etmesi, müvekkilini küçümseyip aşağılaması, evden gitmesi için psikolojik baskı uygulaması, her fırsatta evden kovması, eşi, evi ve çocuklarıyla ilgilenmemesi, maddî-manevî destek vermemesi, başka bir kadınla imam nikahlı yaşaması, kızına fiziksel şiddet uygulaması, sürekli onur kırıcı ve küçük düşürücü hakaretlerde bulunması, evi terk etmesi, müvekkiline fiziksel, ekonomik ve psikolojik şiddet uygulaması, ortak konutu habersizce satması, bu sebeple çocuklarla birlikte evden çıkmak zorunda kalınması, müvekkiline hizmetçi muamelesi yapması, sevgililerine araba alması, çocuklarının eğitim masraflarını karşılamaması, cinsel şiddet uygulaması, ters ilişkiye zorlaması, en son 2014 yılında annesiyle yaşayacağını söyleyerek evi terk etmesi nedeniyle esas kusurlu taraf olduğunu belirterek, esas davanın reddine, karşı davanın kabulü ile tarafların evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanmalarına, müvekkili yararına faizi ile 100.000,00 TL maddî, 100.000,00 TL manevî tazminata, düğünde takılıp davacı-davalı tarafından çeşitli sebeplerle alınıp harcanan ziynetlerin bedeli ile evlilik birliği içerisinde alınan konut nedeniyle şimdilik 10.000,00 TL tasfiye alacağının faiziyle tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; tanıkların beyanları bir bütün olarak dikkate alındığında kadının, sık sık ortak konutu terk ederek ailesinin yanına gidip uzun sürelerle orada kaldığı, tanıkların beyanları bir bütün olarak dikkate alındığında; erkeğin de ortak konutu zaman zaman terk ettiği ve en sonunda 2014-2015 yılları gibi evi terk ederek annesiyle birlikte yaşamayı tercih ettiği ve bu terkten sonra tarafların ayrı yaşamaya devam ettiği, her iki tarafın da eşit kusurlu olduğu gerekçesiyle her iki davanın kabulü ile tarafların evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanmalarına, her iki tarafın maddî ve manevî tazminat taleplerinin ayrı ayrı reddine hükmolunmuştur.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

1.Davacı-davalı erkek vekili verilen kararı katılma yoluyla; kusur belirlemesi, karşı davanın kabulü, tazminat taleplerinin reddi hükümleri yönünden istinaf etmiştir.

2.Davalı-davacı kadın vekili verilen kararı; kusur belirlemesi, maddî ve manevî tazminat taleplerinin reddi ve esas davanın kabulü hükümleri yönünden istinaf etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, "...Tüm dosya kapsamı ve mevcut delil durumuna göre; mahkemece erkek aleyhine belirlenen ve gerçekleşen "erkeğin ortak konutu zaman zaman terk ettiği ve en son 2014-2015 yılları gibi evi terk ederek annesiyle birlikte yaşamayı tercih ettiği" maddi vakıaları sabittir. Erkeğin bu belirlemeler dışında, "eşi ve müşterek çocuklarla yeterince ilgilenmediği, habersizce ortak konutu sattığı, yeni ev sahibinin eve gelerek kadının ve çocukların evden çıkmasını istediği, bu durumun kadını ve çocukları mağdur ettiği, ortak bir konut temin etmediği, annesiyle aynı konutta yaşamaya zorladığı, eve geç geldiği, çocuklara ve kadına yeterli maddi destek vermediği" maddi vakıalarının, davalı-davacı tanıklarının bizzat görgüye dayalı, samimi beyanları ile ispat edildiği halde erkeğe kusur olarak yüklenmemesi doğru görülmemiştir. Mahkemece kadın aleyhine belirlenen " sık sık evi terk edip ailesinin yanına gidip uzun süre orada kaldığı" maddi vakıasının üzerinden zaman geçtiği, evliliğin devam ettiği, bu sebeple affedildiği, en azından hoş görü ile bakıldığı, affedilen ya da hoş görü ile bakılan olaylardan dolayı karşı tarafa kusur yüklenemeyeceği, kaldı ki olayların tamamının gelişimi dikkate alındığında kadının, erkeğin onu başka kadınlarla aldatmasına tepki göstermesi ya da aleyhine boşanma davası açılması sonrasında ailesinin yanına gittiğinin anlaşıldığı, evliliğin yükümlülüklerinden kaçmak için gittiğinin iddia ve ispat edilemediği, davacı-davalı tanıklarının bu yöndeki beyanlarının soyut oldukları, gerçekçi ve hayatın olağan akışına uygun düşmedikleri, bu sebeple de kadına kusur olarak yüklenemeyeceği anlaşılmaktadır. Bu halde, kadına atfı mümkün hiç bir kusur ispat edilememiştir. Keza, davacı-davalı tanık beyanlarının bir kısmının soyut, yer zaman bildirmeyen, bir kısmının duyuma dayalı, bir kısmının ise iddiaları ispatlamaya elverişli olmadıkları görülmektedir. Erkeğin sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiği sabit ise de, bu olaylardan sonra tarafların bir araya gelerek evliliği devam ettirdikleri, bu sebeple affedildiği, en azından hoş görü ile bakıldığı, affedilen ve hoş görü ile bakılan olaylardan dolayı karşı tarafa kusur yüklenemeyeceği anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu durum karşısında, boşanmaya sebep olan olaylarda erkeğin tamamen kusurlu olduğunun kabulü zorunlu olup, kusur belirlemesi ve gerekçesinin düzeltilmesi gerekmiştir. Mevcut olaylara göre evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. Ne var ki, bu sonuca ulaşılması tamamen davacı-davalı erkeğin tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, davalı-davacı kadına atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmemiştir. Durum böyleyken mahkemece davacı-davalı erkeğin esas davasının reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir. Yapılan yargılama ve toplanan delillerden erkeğin, ortak konutu zaman zaman terk etmesi, en son 2014-2015 yılları gibi evi terk ederek annesiyle birlikte yaşamayı tercih etmesi, eşi ve müşterek çocuklarla yeterince ilgilenmemesi, habersizce ortak konutu satması, yeni ev sahibinin eve gelerek kadının ve çocukların evden çıkmasını isteyerek onların mağduriyetine sebebiyet vermesi, ortak bir konut temin etmemesi, kadını annesiyle aynı konutta yaşamaya zorlaması, eve geç gelmesi, çocuklara ve kadına yeterince maddi destek vermemesi nedeniyle birlik görevlerini ihlal ettiği anlaşılmaktadır. Taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte geçimsizlik bulunmaktadır. Olayların akışı karşısında boşanmaya sebep olan olaylarda kusuru ispat edilemeyen kadın, dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, kadının davasının kabulüne karar verilmesinde isabetsizlik görülmemiştir. Açıklandığı üzere; evlilik birliğinin sarsılmasına sebep olan olaylarda maddi ve manevi tazminat isteyen davacı kadının ağır ya da eşit kusurlu olmadığı, bu olayların onun kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği, boşanmakla en azından diğer eşin maddi desteğini yitirdiği anlaşılmaktadır. O halde mahkemece, kadın yararına tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı ve hakkaniyet kuralları da (TMK m. 4, TBK m. 50, 51) dikkate alınarak uygun bir miktar maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken, hatalı kusur belirlemesi neticesinde bu taleplerin reddedilmesi doğru görülmemiş, yeniden yargılamayı gerektirmeyen bu husus hakkında dairemizce karar verilmesi gerekmiştir. Boşanma sonucu maddi ve manevi tazminata hükmedilebilmesi için tazminat yükümlüsünün kusurlu, tazminat talep eden eşin ise kusursuz veya diğerine göre daha az kusurlu olması gerekir (TMK m. 174). O halde mahkemece, boşanmaya sebep olan olaylarda dairemizce tamamen kusurlu kabul edilen erkeğin neticede maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddedilmesinde usulsuzlük görülmemiştir. Açıklamalar ışığında; davalı-davacı kadının; kusur belirlemesi, kusur gerekçesi, reddedilen maddi ve manevi tazminat talepleri ile erkeğin esas davasının kabulüne yönelik istinaf taleplerinin kabulü ile, kararın bunlara ilişkin hüküm fıkralarının kaldırılmasına, yeniden hüküm tesisine, boşanmaya sebep olan olaylarda erkeğin tamamen kusurlu, kadının kusursuz olduğunun tespitine, kusur gerekçesinin yukarıda açıklandığı şekilde düzeltilmesine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak, buna ilişkin aşağıdaki hükmün kurulması uygun görülmüştür..." gerekçesi ile Davalı-davacı kadının; kusur belirlemesi, kusur gerekçesi, reddedilen maddi ve manevi tazminat talepleri ile erkeğin esas davasının kabulüne yönelik istinaf taleplerinin kabulü ile, kararın bunlara ilişkin hüküm fıkralarının kaldırılmasına, boşanmaya sebep olan olaylarda erkeğin tamamen kusurlu, kadının kusursuz olduğunun tespitine, kusur gerekçesinin yukarıdaki gerekçede açıklandığı şekilde düzeltilmesine, kaldırılan hükümler hakkında yargılama giderleri ve vekalet ücretleri de dahil yeniden hüküm tesisine, davacı-davalı erkeğin esas davasının reddine, davalı-davacı kadın yararına, takdir edilen 50.000,00 TL maddi tazminatın boşanma hükmünün kesinleştiği tarihten itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davacı-davalı erkekten alınarak davalı-davacı kadına verilmesine, davalı-davacı kadın yararına takdir edilen 50.000,00 TL manevi tazminatın boşanma hükmünün kesinleştiği tarihten itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davacı-davalı erkekten alınarak davalı-davacı kadına verilmesine, erkeğin tüm istinaf taleplerinin esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı-davalı erkek vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı-davalı erkek vekili temyiz dilekçesinde özetle; asıl davasının reddi, kusur tespiti ve tazminatlar yönünden temyiz kanun yoluna başvurmuştur.

C.Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık erkeğin davasının reddi, kusur tespiti, tazminatlar ve miktarları noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 190 ve 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri; 4721 sayılı Kanunu’nun 4 üncü, 6 ıncı maddesi, 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 174 üncü maddesi. 6098 sayılı Kanun'un 50 nci ve 51 inci maddesi.

3. Değerlendirme

1.Bölge Adliye Mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı- davalı erkek vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

01.10.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.