Logo

2. Hukuk Dairesi2023/8384 E. 2024/3291 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Taraflar arasında anlaşmalı boşanma protokolü kapsamında davalı adına tescil edilen taşınmazın davalının kişisel malı olup olmadığı ve davacı erkeğin katılma alacağı bulunup bulunmadığı hususunda uyuşmazlık bulunmaktadır.

Gerekçe ve Sonuç: Taşınmazın ilk boşanma davası sırasında yapılan anlaşma ile davalı kadına verildiği, ikinci evlilik sırasında ise davalının kişisel malı olarak evlilik birliğine katıldığı ve bu nedenle ikinci evliliğin sona ermesiyle davacı erkeğin katılma alacağı hakkı doğmadığı gözetilerek yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2021/159 E., 2023/924 K.

KARAR : Esastan ret

İLK DERECE MAHKEMESİ : Beypazarı Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi

SAYISI : 2019/431 E., 2020/213 K.

Taraflar arasındaki katılma alacağı davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

1. Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; tarafların 1999 yılında evlendiklerini, davacının yurt dışında gidebilmesi, yurt dışında anlaşmalı bir evlilik yapabilmesi için Beypazarı Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/222 esas 2011/225 karar sayılı ilamı ile muvazaalı olarak anlaşmalı boşandığını, boşanma protokolünde davacı adına kayıtlı olan 917 Ada 3 parselde bulunan ... Sitesi No:22'de bulunan taşınmazın davalı adına tescilini kabul ettiğini, böylece yeniden evlendiklerinde yeni eşinin bu taşınmazdan hak iddia etmemesini önlenmesini istediğini, inançlı işlem ile bu devrin yapıldığını, ancak Almanya'ya gidip evlilik yapamadan döndüğünü, davacının boşanma kararından 3 ay sonra tekrar Türkiye'ye döndüğünü ve davalı ile birlikte yaşamaya devam ettiklerini, 2013 yılı Mayıs ayında tarafların tekrar evlendiklerini, davalının boşanma kararı ile kendisine muvazaalı olarak verilen taşınmazı 2019 yılına kadar üzerine geçirmediğini, davalı kadın 2019 yılında boşanma davası açmadan yaklaşık 1 ay önce ilk boşanma kararının infazı ile tapuya kayıt ve tescilini sağladığını, dava konusu taşınmazın kişisel mal olmadığını edinilmiş mal olduğunu belirterek davanın kabulü ile mal rejiminin tasfiyesi ile şimdilik 10.000,00 TL'nin faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; mahkeme kararı ile muvazaa yaratılamayacağını, kesinleşmiş boşanma davasından dönülemeyeceğini, davanın mahiyeti gereği tanık dinlenemeyeceğini ve tanık dinletilmesine muvafakatlerinin olmadığını, mahkeme kararı ile tescilde mülkiyetin tescilden önce kazanılacağını, kişisel malın tasfiyeye tabi olmadığını, evlilik birliği içerisinde edinilmiş bir mal sıfatına haiz olmadığından davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararı ile tüm dosya kapsamı incelendiğinde davanın edinilmiş malların tasfiyesi talebine matuf olduğu, tarafların ilk olarak 05.04.1999 yılında evlendikleri, bu evliliğin Beypazarı Asliye Hukuk Mahkemesi (Aile Mahkemesi sıfatı ile) 19.08.2011 tarih ve 2011/222 Esas, 2011/225 karar sayılı ilamı ile sonladığı, tarafların daha sonra 21.08.2013 tarihinde tekrar evlendikleri, bu evliliğin ise Beypazarı Asliye Hukuk Mahkemesinin (Aile Mahkemesi sıfatı ile) 2019/57 Esas - 2019/458 Karar sayılı ilamı ile 04.10.2019 tarihinde sonlandığı, dava konusu gayrimenkulün ise davalı tarafça ilamının kesinleşme tarihi olan 01.11.2011 tarihinde davalıya tescil edildiğinin kabulünün gerektiği, evlenme tarihinin 21.08.2013 olması sebebi ile dava konusu gayrimenkulün evlilik birliği içerisinde edinildiğinin kabul edilemeyeceği, mahkeme kararının inançlı temlike vücut vermeyeceği gibi inançlı temlikin en geç temlik anında düzenlenen yazılı belge ile kanıtlanması gerektiği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; hükmün tamamı yönünden İlk Derece Mahkemesinin kararının lehlerine kaldırılmasını talep ederek istinaf yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararı ile dosya kapsamına, dava evrakı ile yargılama tutanakları içeriğine, mahkemece deliller değerlendirilerek karar verildiğine ve takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına, taraflar arasında görülen anlaşmalı ilk boşanma davası sırasında düzenlenen 19.08.2011 günlü protokole göre, taşınmazın davacı kadına verileceğinin kararlaştırıldığı, bu hususun davalı erkek tarafından imzalı beyanı ile tutanağa geçirildiği, yargılama oturumunda taşınmazın davacı kadına verilme nedeninin açıklanmadığı, bu haliyle taşınmazın boşanma sebebiyle tasfiyesinin sağlanarak davacı kadının kişisel mal grubuna devrinin yapılmış olduğuna, daha sonra ikinci kez evlendiklerinde, anılan taşınmazın davalı kadının kişisel malı olarak evlilik birliğine katıldığı, bu defa ikinci evliliğin sona erdiğinde taşınmazın davalının kişisel malı olduğundan, tasfiyesi ile davacı lehine alacak hakkı doğmayacağına, her ne kadar, davacı yurtdışına gidebilmek ve orada anlaşmalı evlilik yaparak oturum izni alabilmek amacıyla muvazaalı biçimde anlaşmak suretiyle görünüşte boşanmaya karar verdiklerini ve ilk boşanma davasının bu sebeplerle açıldığını, taşınmaz yönünden yapılan anlaşmanın da bu çerçevede değerlendirilmesi gerektiği ileri sürülmüş ise de, kişinin kendi yarattığı muvazaa iddiasına dayanamayacağı gibi inançlı işlem yapıldığı hususu yönünden de yazılı delil bulunmadığından, iddianın ispatlanmadığı anlaşıldığına göre, mahkemece yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verilmiş olmasında herhangi bir isabetsizlik bulunmadığı, İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde öne sürdükleri sebeplerle Bölge Adliye Mahkemesinin istinaf başvurusunun esastan reddi kararının hatalı olduğunu belirterek hükmün tamamı yönünden Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, katılma alacağı istemine ilişkindir. Uyuşmazlık, davacı erkeğin katılma alacağı bulunup bulunmadığı, taraflar arasında anlaşmalı boşanma protokolü kapsamında davalı adına tescil edilen taşınmazın davalının kişisel malı olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 190 ıncı maddesi, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri; 4721 sayılı Kanun'un 6 ncı maddesi, 179 uncu maddesi, 202 nci maddesi, 219 uncu maddesi, 220 nci maddesi, 222 nci maddesi, 225 inci maddesinin ikinci fıkrası, 226 ncı maddesi, 227 nci maddesi, 229 uncu maddesi, 230 uncu maddesi, 231 inci maddesi, 235 inci maddesinin birinci fıkrası, 236 ıncı maddesinin birinci fıkrası.

3. Değerlendirme

1.Bölge Adliye Mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,09.05.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.