Logo

2. Hukuk Dairesi2023/9304 E. 2024/6579 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Taraflar arasındaki boşanma davasında, kusur belirlemesi, maddi ve manevi tazminat talepleri ile yoksulluk nafakası talebinin hukuka uygunluğu uyuşmazlık konusudur.

Gerekçe ve Sonuç: Bölge Adliye Mahkemesi kararının, tarafların iddia ve savunmaları, deliller ve uygulanması gereken hukuk kuralları dikkate alındığında usul ve yasaya uygun olduğu gözetilerek temyiz isteminin reddine ve Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/1478 E., 2023/1512 K.

KARAR : Esastan ret

İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 11. Aile Mahkemesi

SAYISI : 2019/780 E., 2022/399 K.

Taraflar arasındaki boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına karar verilmiştir.

Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

1.Davacı kadın dava dilekçesinde özetle; davalı erkek ile 10 yıldır ayrı yaşadıklarını, çocuklarının olmadığını, erkeğin kadına yönelik şiddet ve darp nedeniyle ceza aldığını, boşanmak istediğini, adli yardım talep ettiğini bildirmesi üzerine, davacının iddia ettiği olayları hangi delillerle ispat edeceğini bildirmesi için İlk Derece Mahkemesi tarafından muhtıra çıkartılması akabinde davacı ortak taşınmazda kendisine düşen hakkın korunmasını talep etmiştir.

2.Davacı kadın vekili ıslah dilekçesinde özetle; tarafların 1990 yılında davacının şiddet görmesi nedeniyle 9 ay süreyle ayrı yaşayıp yeniden bir araya geldiklerini, daha sonra 2010 yılında davalının yeniden şiddet uyguladığını, ayrı yaşamaya başladıklarını, evlilik birliği içerisinde davacının fiziksel ve psikolojik şiddet uyguladığını, aşağıladığını, küfür ve hakaret ettiğini, defalarca aldattığını, bir defasında travesti ile aldattığını, davacının çocuk sahibi olabilmek için biriktirdiği parayı kaptırdığını, davacıyı maddi ve manevi mağdur ettiğini, davalı ve ailesinden kaynaklı nedenlerle davacının iki kez düşük yaptığını, çalışma ortamında hakaret ve küfür ettiğini, yanlarında elaman çalışmadığını, davacının yıllarca tek başına çalıştığını, yükümlülüklerini eksiksiz olarak yerine getirdiğini, ev işleri ve iş hayatını birlikte yürüttüğünü, davalının annesine baktığını, davalı beyin kanaması geçirdiğini, kadının maddi manevi tüm sorumluluklarını yerine getirdiğini ancak hak ettiği değeri göremediğini, cinsel birlikteliklerinde dahi normali aşan talepleri reddedildiğinde şiddet uyguladığını, evliliğin çekilmez hale geldiğini, davalının darp eyleminden kaynaklanan ceza yargılamasından sonra ayrı yaşamaya başladıklarını, sahip oldukları çiçekçi dükkanını davacının tek başına idare ettiğini, taşınmaz üzerindeki davacının katkı payı talebinin tespiti ile davacıya ödenmesine, tarafların boşanmalarına, aylık 3.000,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakası ile 50.000,00 TL maddî, 100.000,00 TL manevî tazminata hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP

1.Davalı erkek vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının boşanma dışındaki diğer taleplerini kabul etmediklerini, tarafların 10 yıldır fiilen ayrı olduklarını, evliliğin resmiyette de sonlandırılması gerektiğini, evlilik süresince kadının, erkeğe yönelik müessir fiili eylemleri olduğunu ancak kadının ceza almaması için erkeğin şikayetçi olmadığını, kadının taşınmaz yönünden ek talebinin iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağı kapsamında olduğunu, bu konuda muvafakatlerinin olmadığı, bu talebin reddini talep ettiklerini, Mahkeme aksi kanatte ise bu talebin ayrı bir dosyaya tefrikinin gerektiği ve talep miktarının harçlandırılmasında zorunluluk bulunduğunu, taşınmazın 1999 yılında alındığını, davacının katkı payı ya da katılma alacağı talebinin kanuni dayanağının bulunmadığını, tarafların boşanmalarına, taşınmaz yönünden talebin reddine karar verilmesini talep etmiştir.

2.Davalı erkek vekili ıslah dilekçesine cevap dilekçesinde özetle; ıslahla davacının iddia ve savunmalarını genişletmesine muvafakat göstermediklerini, tarafların fiili ayrılığının 2010 yılındaki ceza yargılamasından çok önce olduğunu, daha sonra dönem dönem bir araya geldiklerini, ancak daha sonra birlikteliği sürdüremediklerini, kadının erkeğe fiziksel ve psikolojik şiddetinin bulunduğunu, kadının iddia ettiğinin aksine erkeğe ekonomik katkısının olmadığını, kadının ekonomik geliri olması nedeniyle nafaka talebinin kabul edilmeyeceğini, kadının tam kusurlu olması nedeniyle maddî ve manevî tazminat talep etme hakkının bulunmadığını, aldatma konusundaki kadının iddialarının da asılsız olduğunu, kadının hamileyken bebeğini kaybetmesine ilişkin olarak kadının özen göstermeyerek günlük iki paket sigara içtiğini, çocuk sahibi olmak için yapılan denemelerde kadının maddî, manevî özveride bulunmadığını, kadının tek başına çalıştığı iddialarına ilişkin de erkeğin yıllar içinde onlarca kişi istihdam ettiğini, kadının savurgan olması nedeniyle birikim yapamadığını, erkek beyin kanaması geçirdiğinde de kadının maddî ve manevî katkıda bulunmadığını, kadının erkeğe hakaret ettiğini belirterek usule aykırı ıslah dilekçesinin reddini, tarafların boşanmasına karar verilmesini, kadının diğer taleplerinin reddini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, tarafların 2010 yılında yaşanan ceza mahkemesine konu olaydan sonra ayrı yaşamaya başladıkları, evlilik birliği içerisinde de davalının, davacıya şiddet uyguladığı, oturdukları evi davacıdan habersiz satışa çıkarttığı, davacının bu durumu emlakçının aramasıyla öğrendiği, üzüntüden düşük yaptığı davalının kusurlu davranışlarıyla evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı, davalı erkeğin tam kusurlu olduğu kabul edilerek kadının kusurlu bir davranışı bulunmadığı ve kadın lehine boşanmanın fer'îlerine hükmedilebilmesinin yasal koşullarının bulunduğu gerekçesi ile, davanın kabulü ile tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca boşanmalarına, her iki tarafın emekli olduğu, davacının düzenli ve sürekli bir gelirinin bulunduğu anlaşıldığından davacının tedbir ve yoksulluk nafakası talebinin reddine, 50.000,00 TL maddî, 45.000,00 TL manevî tazminatın erkekten alınarak kadına verilmesine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

1.Davalı erkek vekili istinaf dilekçesinde özetle; tanık beyanlarıyla tarafların fiilen uzun yıllardır ayrı yaşadıklarının ve kadının eylemleri nedeniyle evlilik birliğinin erkek için çekilmez hal aldığını, kadının alkole düşkünlüğünün ve savurgan harcamaları olduğunun tanık beyanlarıyla ortaya konduğunu, kadının kusurlu olduğunu, tarafların fiili ayrılığınını 2010 yılındaki ceza yargılamasından sonra olduğu kabul edilmiş ise de; fiili ayrılığın çok öncesinden başladığı, 2010 yılı sonrasında da dönem dönem bir araya gelerek belli bir süre birlikte yaşadıklarını ancak belli bir süre sonra ayrıldıklarını, kadının erkeğe yönelik fiziksel ve psikolojik şiddette bulunduğunu, kadının erkeğin kendisini aldattığı iddialarının gerçeği yansıtmadığını, kadının tüp bebek tedavisinde maddî ve manevî katkı sunmadığını, kadının erkeğe hakaretlerde bulunduğunu, kadının hamileyken bebeğini kaybetmesine ilişkin olarak kadının özen göstermeyerek günlük iki paket sigara içtiğini, erkek beyin kanaması geçirdiğinde de kadının maddi ve manevi katkıda bulunmadığını, kadın lehine hükmedilen tazminatların hukuka aykırı olduğunu, hükmedilen tazminatların miktarlarının fahiş olduğunu belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının kusur tespiti ve tazminatlar yönlerinden kaldırılarak talepleri doğrultusunda karar verilmesi istemi ile istinaf başvurusunda bulunmuştur.

2.Davacı kadın vekili istinaf dilekçesinde özetle; boşanma yönünden itirazları olmayıp hükmün kesinleşmesini talep ettiklerini, kusur tespitine ilişkin itirazları olmadığını, kadının yıllardır sözlü ve fiziksel şiddetin mağduru olduğunu, tedbir ve yoksulluk nafakasına hükmedilmemesinin usule ve hukuka aykırı olduğunu, manevî tazminatın miktarının az olduğunu belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının reddedilen nafaka talepleri ile ve manevî tazminat miktarı yönlerinden kaldırılarak talepleri doğrultusunda karar verilmesi istemi ile istinaf başvurusunda bulunmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, kararın usul ve kanuna uygun olduğu gerekçesi ile istinaf başvurularının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (1) inci alt bendi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1.Davalı erkek vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesindeki sebepleri tekrar etmekle birlikte, Bölge Adliye Mahkemesinin kararında hatalı değerlendirme ve eksik inceleme yapıldığını, 2010 yılındaki ceza yargılamasına konu olaydan sonra tarafların 2012 yılına kadar dönem dönem bir araya geldiğini, bu olaydan dolayı barıştıklarını, kadının kusurlu olduğu gözetilerek kadın lehine hükmedilen tazminatların hakkaniyete aykırı olduğunu, hükmedilen tazminatların miktarlarının fahiş olduğunu belirterek kararın kusur tespiti ve tazminatlar yönlerinden bozulmasını talep etmiştir.

2.Davacı kadın vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesindeki sebepleri tekrar etmekle birlikte reddedilen nafaka talepleri ile ve manevî tazminat miktarı yönlerinden kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, boşanmaya sebebiyet veren olaylardaki kusur belirlemesinin doğru yapılıp yapılmadığı, erkeğe yüklenen kusurlu davranışın gerçekleşip gerçekleşmediği, kadına kusur olarak yüklenebilecek bir vakıa olup olmadığı, kusur belirlemesine bağlı olarak kadının maddî ve manevî tazminata hak kazanıp kazanmayacağı, boşanmakla kadının yoksulluğa düşüp düşmeyeceği, kadın lehine fer'îlere hükmedilebilmesi koşulları varsa hükmedilen miktarlar noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 4 üncü maddesi, 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 169 uncu, 174 üncü, 175 inci ve 176 ncı maddeleri. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 50 nci ve 51 inci maddeleri.

3. Değerlendirme

1.Bölge Adliye Mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup taraf vekillerince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edenlere yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

30.09.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.