"İçtihat Metni"
...
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/1057 E., 2023/1142 K.
...
KARAR : Bozmaya uyularak hüküm kurma
Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen boşanma davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi kararının kadının yoksuluk nafakası talebinin reddi gerektiği ile kadın yararına hükmedilen maddî ve manevî tazminatların miktarının az olduğundan bahisle bozulmasına, bozma kapsamı dışında kalan kısımlar yönünden kararın onanmasına karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda, kadının yoksulluk nafakası talebinin reddine, kadın yararına 1.000,000,00TL maddî ve 750.000,00TL manevî tazminata karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikler yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı kadın vekili dava dilekçesinde özetle; davalı erkeğin son 5-6 yıldır sürekli evden uzun sürekli ayrıldığını, başka kadınlarla ilişkisinin olduğunu, çocuğun hiçbir sorumluluğunu almadığını, müvekkilinin şeref ve haysiyetine dokunan davranış ve sözlerde bulunduğunu, müvekkiline fiziksel ve cinsel şiddet uygulayıp tehdit ettiğini iddia ederek 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 161 inci maddesi, 163 üncü maddesi ve 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca tarafların boşanmalarına, müvekkili yararına aylık 50.000,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakası ile 2.000.000,00 TL maddî ve 15.000.000,00 TL manevî tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalı erkek vekili cevap dilekçesinde özetle; zina olarak değerlendirilen fotoğrafların 2017 Aralık ayı son günlerinde ... isimli şahıs tarafından davacıya gönderildiğini, davacının bu fotoğrafları ve olayları öğrendikten sonra müvekkilini affettiğini, fotoğrafların ... isimli şahıs tarafından hukuka aykırı yollarla ve gizli olarak çekilerek elde edildiğini, ...'ın müvekkilinin arkadaşı olduğunu, müvekkiline tuzak kurduğunu, bir akşam yemeğinde müvekkilini sarhoş ettiğini, bahsi geçen bayanın müvekkilinin sarhoşluğundan da faydalanarak müvekkiline sarılıp öpmeye kalktığını, ...'ın gizlice fotoğrafladıktan sonra şantaj yaptığını, bu sebeple suç duyurusunda bulunduklarını, müvekkilinin eşine açıklama yaptığını, davacının müvekkiline inandığını ancak "Fotoğraflar gerçek olsa dahi seni seviyorum ve affediyorum." dediğini, müvekkiline destek olduğunu, ...'ın ceza alması için gerekeni yapmasını istediğini, zina iddiasını kabul etmemekle birlikte fotoğrafta cinsel birleşmeye dair bir görüntünün olmadığını, davacının aynı zamanda affettiğini gösteren davranışlar sergilediğini, 2017 yılı Aralık ayında patlak veren bu olay sonrası 2018 yılı Mart ayına kadar tarafların birlikte yaşadıklarını, İngiltere'ye tatile gittiklerini, ekte sundukları fotoğrafların bu olayın ortaya çıkmasından yaklaşık 25 gün sonra İngiltere'de tatil yaparken çekildiğini, davacının annesi ...'in Facebook sayfasından fotoğrafları Ocak 2018 tarihinde yayınladığını, davacının bu fotoğraflara yorum yazan arkadaşlarının "Allah nazardan korusun." şeklindeki iyi niyetli temennilerine "Amin ablacığım." şeklinde cevaplar yazdığını, davacının daha sonra çevresinin dolduruşuna gelerek bu davayı açtığını, İngiltere'de şirket kurup müvekkilini peşinden sürükleyenin davacı olduğunu, davacının üniversite mezunu ve doktor olup müvekkilinin lise mezunu olması nedeniyle müvekkilini küçümsediğini ve hakaret ettiğini, davacının kusurlu olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 29.11.2019 tarih ve 2018/203 Esas, 2019/846 Karar sayılı kararı ile özellikle davacı kadının tanıklarının ifadesinde ve dosyaya sunulan fotoğraf değerlendirildiğinde; davalı erkeğin eşini aldattığı, davacı kadının her ne kadar zina özel nedeni ve onur kırıcı davranış nedeniyle boşanmayı talep etmişse de zina özel nedenine dayanılarak açılan boşanma davasında zinanın özel şekil şartlarına tabi olduğu ve bu şartların oluştuğu konusunda yeterli delillendirme bulunmadığı, onur kırıcı davranış nedeniyle de özel şekil şartlarının yerine gelmediği; davalı erkek kusurlu olmadığını, aldatma olayının olması halinde bile eşinin kendisini affettiğini ve bu nedenle davanın reddine karar verilmesini gerektiğini ileri sürmüşse de davacı kadının önceki sadakatsizlik olaylarında eşini affetmiş olması son sadakatsizlik olayında da eşini affettiği anlamına gelmediği, bunun yanında sadakatsizlik olayının ortaya çıktığı tarihten sonra tarafların İngilterede bulunan şirketin kapatılması ve kiralanan taşınmazın kira kontratının feshi ile ilgili olarak Londra'ya gitmiş olmaları başlı başına davacı kadının davalı erkeği affettiği anlamına gelmediği, kaldı ki tarafların kızlarının beyanında Londra'da bulunduğu sürede tarafların aynı odada yatmadıklarının ifade edildiği, bu durumun da tarafların barışmadığına delalet ettiği, ayrıca tarafların barıştığı iddia edildiği halde davalı erkek tarafından anlaşmalı boşanma ile ilgili bir dava açmış olduğu ve sonradan davasının takipsizlik nedeniyle ortadan kalkması ve bunun hemen ardından davacı kadının bu davayı açmış olmasının, tarafların barışmadığı ve davacı kadının davalı eşini affetmediği şeklinde değerlendirilmesi gerektiği belirtilerek davanın kabulü ile tarafların evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanmalarına, davacı kadının davalı eşinin isteği ve onayı üzerine sağlık turizmi amaçlı olarak İngilterede bir şirket kurmuş ve bu amaçla ilçe sağlık müdürlüğü görevinden istifa etmiş olması, yaşı nedeniyle de emeklilik hakkını elde edemediği, davacı kadın adına kurulmuş olan şirket ise faaliyete geçmeden ve herhangi bir gelir getirici işlem yapılmadan davalının sadakatsizliği ortaya çıktıktan sonra bu şirketin tasfiyesinin yapılmış olduğu, davacı kadının gelir getirici bir şirketi ve işinin bulunmadığı, davalı erkeğin adına kayıtlı çok sayıda taşınmazın bulunması ve taşınmazlarından bir kısmından aylık 100.000,00 TL'nin üzerinde kira gelirinin bulunması ve davalının müteahhit olarak görev yapması ve ekonomik durumu dikkate alındığında davacı eşin evlenme ile edindiği sosyal statüde dikkate alınarak kadının yoksulluğa düşeceği gerekçesi ile kadın yararına aylık 20.000,00 TL tedbir ve aylık 20.000,00 TL yoksulluk nafakasına, kadın yararına 500.000,00 TL maddî ve 100.000,00 TL manevî tazminata karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin tarihli kararına kararına karşı;
1. Davacı kadın vekili; zina ve onur kırıcı davranış sebebiyle boşanmaya hükmedilmemesi, kusur belirlemesi, tazminat ve yoksulluk nafakası miktarları ile yoksulluk nafakasının yıllık enflasyon oranında artırılmaması yönünden kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
2. Davalı erkek vekili temyiz dilekçesinde; istinaf taleplerinin kabulü halinde usul ve kanuna aykırılıkların niteliği ve hakimin ihsası reyde bulunması ve kararın kaldırılması halinde dosyanın başka bir mahkemeye gönderilmesini talep ettiklerini belirterek davanın kabulü, kusur belirlemesi, tazminatlar ve nafakalar yönünden kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 22.06.2022 tarih ve 2020/69 Esas, 2022/1026 Karar sayılı kararı ile kısa karar ile gerekçeli karardaki hüküm arasında çelişki bulunduğu ve boşanma hukuksal nedeninin yazılmadığı gerekçesiyle erkeğin bu husustaki istinaf talebinin kabulüne; zina ve haysiyetsiz hayat sürme nedenine dayalı davalar hakkında Mahkemece karar verilmemesi nedeniyle kadının bu husustaki istinaf talebinin kısmen kabulüne, toplanan delillere göre erkeğin zina eylemini gerçekleştirdiğinin sabit olduğu, erkeğin tanıklarının, erkeğin eşini aldattıktan sonra eşini affettiğini kendilerine söylediğini beyan ettikleri ve tarafların barışıp birlikte evlilik birliğine devam ettiklerini belirttikleri; tanık ... ile ...'in tarafların İngiltere'den döndükten sonra bir arada yaşayıp yaşamadıkları hususundaki çelişkili beyanları, tanık ...'un emniyetteki ifadesi ile Mahkemeye verdiği ifadesi arasındaki tutarsızlıklar, tanık ...'ın erkeğin fotoğraflarının kadın tarafından Kasım/Aralık 2017 tarihinde öğrenilmesine rağmen dört ay kadar tarafların barışıp bir arada yaşadıktan sonra tarafların İngiltere'ye gittiklerine dair olayların oluş tarihleriyle dahi uyuşmayan beyanları dikkate alındığında bu tanıkların beyanlarına itibar edilemeyeceği; erkeğin diğer tanıklarının beyanlarının gerçeğe uygun olduğu hususunda belirtilen nedenlerle şüphe oluştuğu, erkeğin 12.01.2018 tarihinde avukatına vekâletname vermesinden sonra 09.03.2018 tarihinde anlaşmalı boşanma davası açması hususu da dikkate alındığında ortak çocuğun tanık olarak verdiği beyana üstünlük tanındığı, buna göre erkeğin zina eyleminin kadın tarafından affedildiğinin kabulüne imkan olmadığı, boşanmaya sebep olan olaylarda erkeğin tam kusurlu olduğu belirtilerek kadının bu hususlardaki istinaf talebinin kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararının ilgili kısmının kaldırılmasına, kadının zina hukuki sebebine dayalı davasının kabulüne, tarafların zina nedeniyle boşanmalarına, kadının haysiyetsiz hayat sürme sebebine dayalı davasının reddine, kadının evlilik birliğinin sarsılması sebebine dayalı davası hakkında karar verilmesine yer olmadığına, boşanmaya sebep olan olaylarda erkeğin tam kusurlu sayılmasına; yoksulluk nafakasının enflasyon oranında artırılması talebinde Mahkemece olumlu ya da olumsuz bir karar verilmediği görülmekle bu husustaki kadının istinaf talebinin kısmen kabulüne, kadının nafakanın enflasyon oranında artırılması talebi hakkında 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 141 inci madddesi uyarınca karar verilmesine yer olmadığına; tarafların ekonomik ve sosyal durumları, kusur dereceleri, paranın alım gücü, kadının kişilik haklarına yapılan saldırı dikkate alındığında kadın yararına hükmolunan manevî tazminatın az olduğu gerekçesiyle kadının bu husustaki istinaf talebinin kabulü ile kadın yararına 300.000,00 TL manevî tazminata karar verilmiş; davanın zina, haysiyetsiz hayat sürme ve evlilik birliğinin sarsılması sebeplerine dayalı olarak açıldığı, haysiyetsiz hayat sürme sebebine dayalı boşanmanın yasal şartlarının oluşmadığı, erkeğe ait olan ve dosyaya ibraz edilen fotoğrafın kadın tarafından hukuka aykırı yollarla ele geçirilmediği, İngiltere'den dönmeden önce alındığı belirtilen televizyonun harcama belgelerinin celp edilmesinin verilecek kararın esasına etkisi bulunmadığı, İlk Derece Mahkemesinin delilleri topladıktan sonra nihai hükümde kusur belirlemesi yaparak boşanma kararı vermesinin ihsas-ı rey anlamına gelmeyeceği, tarafların sosyal ve ekonomik durumları hakkında kanaat oluşturacak bilgi ve belge dosya içerisinde bulunduğu, kadın adına hisseli taşınmazlar bulunmakla birlikte bu taşınmazlardan gelir elde ettiğine dair bilgi ve belge bulunmadığı da dikkate alınarak kadının boşanmakla yoksulluğa düşeceği, kadın yararına hükmolunan tedbir ve yoksulluk nafakasının hakkaniyete uygun olduğu; tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında kadın yararına hükmolunan maddî tazminat miktarının hakkaniyete uygun olduğu belirtilerek tarafların sair istinaf talepleri reddedilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1.Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı davacı kadın vekili tarafından istinaf başvurusunun kısmen esastan reddedilmesinin doğru olmadığını, tazminat ve yoksulluk nafakası miktarlarının az olduğunu belirterek istinaf dilekçesinde ileri sürülen gerekçeler yönünden; davalı erkek tarafından ise davanın kabulü, kusur belirlemesi, tazminatlar ve nafakalar yönünden temyiz isteminde bulunmuştur.
2.Dairemiz 08.03.2023 tarihli ilamı ile kadın yararına hükmedilen maddî ve manevî tazminat miktarlarının az olduğu ve koşulları oluşmadığından yoksulluk nafakasının kaldırılması gerektiği gerekçesi ile hükmün bozulmasına, bozma kapsamı dışında kalan hususlar yönünden ise tarafların sair temyiz itirazlarının reddi ile hükmün onanmasına karar verilmiştir.
B. Bölge Adliye Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla bozma ilamına uyulmakla, erkeğin kadın yararına hükmedilen yoksulluk nafakasına yönelik istinaf talebinin kabulüne, kararın ilgili bendinin kaldırılmasına, kadının yoksulluk nafakası talebinin reddine, kadının maddî ve manevî tazminata ilişkin istinaf talebinin kısmen kabulüne, kararın ilgili bentlerinin kaldırılmasına, kadın yararına 1.000.000.00TL maddî ve 750.000,00TL manevî tazminata karar verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1.Davacı kadın vekili temyiz dilekçesinde özetle; kadının evlilik birliği içinde yaşadığı hayat standardına uygun olmayan bir evde kiracı olarak oturduğunu, mal sahibi tarafından tahliye davası açıldığını, erkeğin ise çok sayıda gayrimenkulünün bulunduğunu, bu gayrimenkullerden kira bedeli elde ettiğini, hükmedilen maddî ve manevî tazminatların miktarının bu koşullara göre düşük kaldığını, kadının doktor olması nedeniyle yoksulluk nafakasının kaldırılmasının hatalı olduğunu, kadının doktorluğu kısa bir süre yapıp kalan sürede hastane yöneticiliği yaptığını, 2017 yılı Ekim ayından beri çalışma faaliyetinin bulunmadığını belirterek hükmedilen maddî ve manevî tazminatların miktarı ile yoksulluk nafakasının reddi yönünden kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
2.Davalı erkek vekili temyiz dilekçesinde özetle; yoksulluk nafakasının reddi kararının yerinde bir karar olduğunu, tazminatların arttırılması kararını ise hatalı olduğunu, bu konuda önceki karar yönünde direnilmesi gerektiğini, hükmedilen tazminat miktarlarının fahiş olduğunu, erkeğin ödeme gücünün aşıldığını, kadının erkeğin affettiğini, bu nedenle affettiği döneme ilişkin erkeğe kusur yüklenmesinin hatalı olduğunu, tarafların eşit kusurlu kabul edilmesi gerektiğini belirterek kusur belirlemesi ve hükmedilen maddî ve manevî tazminatlar yönünden kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, kesinleşen hususlar yönünden yeniden inceleme yapılıp yapılmayacağı, bozmaya uygun karar verilip verilmediği, kadın yararına hükmedilen maddî ve manevî tazminatların miktarlarının dosya kapsamına ve hakkaniyete uygun olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
4721 sayılı Kanun'un 161 inci maddesi, 163 üncü maddesi, 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 175 inci maddesi. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanun'un (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddesi. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 50 nci ve 51 inci maddeleri.
3.Değerlendirme
1.Temyizen incelenen Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmanın kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş olan yönlere ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesinin artık mümkün olmadığı gibi bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak oluşturan yönlerin de yeniden incelenmesinin hukuken mümkün olmadığı anlaşılmakla; davalı-davacı erkeğin tüm, davacı- davalı kadının aşağıdaki paragrafın kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2.Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumlarına, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur derecelerine, paranın alım gücüne, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlal edilen mevcut ve beklenen menfaatlerin kapsamına nazaran, davacı kadın yararına hükmolunan maddî ve manevî tazminat bozma ilamında belirtilen ilkelere ve bozmanın amacına uygun olmayıp azdır. 4721 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesindeki hakkaniyet ilkesi ile 6098 sayılı Kanun'un 50 nci ve 51 inci madde hükümleri nazara alınarak, 4721 sayılı Kanun'un 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkraları uyarınca daha uygun miktarda maddî ve manevî tazminat takdiri gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1.Davalı-davacı erkek vekilinin temyiz itirazlarının reddine,
2.Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının kadın yararına hükmolunan maddî ve manevî tazminat miktarları yönünden kadın yararına BOZULMASINA,
3.... kadın vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddi ile temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerinin 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde temyiz eden ...'e iadesine,
Aşağıda yazılı temyiz karar harcının temyiz eden ...'a yükletilmesine,
Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
25.12.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
...