"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/8 E., 2023/2117 K.
KARAR : Başvurunun kısmen kabulü ile yeniden esas hakkında hüküm kurma
İLK DERECE MAHKEMESİ : Safranbolu 2. Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi
SAYISI : 2020/227 E., 2022/320 K.
Taraflar arasındaki boşanma ve tedbiren kişisel ilişki kurulması davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince kadının boşanma davasının kabulü ile tarafların boşanmalarına ve fer'ilere, erkeğin tedbiren kişisel ilişki kurulması davasının hakkında ise karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmünün ilgili bölümlerini kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı-davacı erkek vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
1.Davacı-davalı kadın vekili dava dilekçesinde; erkeğin bağımsız konut temin etmediğini, kadının hamile olduğu dönemde kadından soğuduğunu beyan ettiğini, kadına şiddet uyguladığını, kadının ailesi ile görüşmesine engel olduğunu, kadının ve ortak çocuğun ihtiyaçlarını karşılamadığını, kadını tehdit ettiğini, tarafların 5 yıl önce fiilen ayrı yaşamaya başladıklarını, ortak çocuğun okula kaydı için tarafların bir araya geldiklerinde erkeğin tehdit ve hakaret ettiğini, fiziksel müdahalede bulunduğunu ileri sürerek tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereği boşanmalarına, ortak çocuğun velâyetinin anneye verilmesine, ortak çocuk için aylık 1.500,00 TL tedbir ve iştirak nafakası, kadın için aylık 1.500,00 TL yoksulluk nafakası ile nafakalara üfe oranında artış uygulanmasını, kadın için 100.000,00 TL maddî tazminat, 100.000,00 TL manevî tazminatın zararın oluştuğu tarihten itibaren yasal faizleri ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
2.Davalı vekili cevap dilekçesinde; davanın mahiyeti gereği, davaya bakmakta Safranbolu Asliye Hukuk Mahkemesinin yetkili olduğunu, yetkili mahkeme çocuğun oturduğu yer mahkemesi ve kadının ikamet ettiği yer Mahkemesi olduğunu belirterek dosyada öncelikle yetkisizlik kararı verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1.Davalı-davacı erkek vekili cevap dilekçesinde; davacının iddialarının 2015 yılındaki olaylara ilişkin olduğunu, buna ilişkin açılmış davada davanın reddine karar verilmesi nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesini, kadının babasının kadını kaçırdığını, kadının erkeğin ailesi ile oturmaya razı olduğunu, iki adet bileziğin kadının babasının borcu nedeniyle bozulduğunu, kadının annesinin evin içine karıştığını, izah edilen nedenlerle birleşen dava hakkında konusuz kaldığından bahisle davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına, ortak çocuğun velâyetinin babaya verilmesine, davanın fer'ileri ile birlikte reddine karar verilmesini talep etmiştir.
2.Davalı-davacı erkek vekili birleşen dava dilekçesinde; kadın ile Gaziosmanpaşa 2.Aile Mahkemesi'nin 2015/629 Esas, 2019/56 Karar ve 22.01.2019 kararı ile aralarındaki boşanma davasının reddine karar verildiğini ve kararın 14.11.2019 tarihinde kesinleştiğini, kadının yapılan bütün ısrarlarına karşın müşterek haneye dönmediğini, dava sürecinde ortak çocuk ile müvekkili arasında kişisel ilişki tesis edildiğini ancak kadının buna engel olduğunu belirterek davanın kabulü ile ortak çocuk ile baba arasında kişisel ilişki tesis edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıdaki başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; tarafların 2015 yılından itibaren ayrı yaşamaya başladıkları, kadının erkekten şiddet görmesi nedeniyle ailesinden yardım istemesi neticesinde kadının ailesinin kadını almaya gittiklerinde kadının vücudunda kızarlıklar ve ısırma izlerini gördükleri, bu haliyle erkeğin kadına şiddet uygulaması neticesinde kadının evden ayrılmak zorunda kaldığı, kadının erkekten görmüş olduğu şiddet nedeniyle evden ayrılmasının haklı sebebe dayandığı, bu nedenle kadına izafe edilecek bir kusurun bulunmadığı, erkeğin ise kadına şiddet uygulaması nedeniyle kusurlu hareketinden kaynaklı olarak evlilik birliğinin ortak hayatı sürdürmelerini olanaksız kılacak biçimde temelinden sarsıldığı, erkeğin bağımsız konut temin ettikten sonra tarafların yeniden bir araya gelerek evliliği devam ettirmeleri nedeniyle kadının erkeğin bağımsız konut temin etmemesine ilişkin izafe edilen kusuru affettiğinin kabulü gerektiğinden erkeğe bağımsız konut temin etmemesi yönündeki hareketinden dolayı kusur izafe edilmediği, ortak çocuğun anne ile kalması ve bundan sonraki süreçte de anne ile kalmaya devam etmesinin çocuğun yüksek yararına olacağı, kadının boşanmakla yoksulluğa düşeceği gerekçesiyle kadının boşanma davasının kabulü ile tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereği boşanmalarına, ortak çocuğunun velâyetinin anneye verilmesine, baba ile kişisel ilişki kurulmasına, velâyet ve kişisel ilişki münasebet hükümlerinin karar kesinleşinceye kadar tedbiren devamı ile karar kesinleştikten sonra aynen devamına, ortak çocuk için takdir edilen aylık 300,00 TL tedbir nafakasının karar tarihinden itibaren 200,00 TL daha arttırılarak aylık 500,00 TL tedbir nafakasının kararın kesinleşme tarihine kadar devamı ile kararın kesinleşme tarihinden itibaren aylık 700,00 TL iştirak nafakasına, kadın için aylık 300,00 TL tedbir ve aylık 500,00 TL yoksulluk nafakasına, erkeğin asgari ücret ile çalışması nedeniyle hakkaniyet ilkesi de nazara alındığında nafakalara her yıl asgari ücrete ocak ayında yapılacak zam oranında arttırılarak devamına, kadın için dava tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte 25.000,00 TL maddî ve kararın kesinleşme tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte 15.000,00 TL manevî tazminata, birleşen dava yönünden yapılan değerlendirmede; asıl dosya ile birleşen dosya arasına alınan sosyal inceleme raporuna göre baba ile ortak çocuk arasında kişisel ilişki kurulmasına engel bir halin bulunmadığının bildirildiği de nazara alındığında baba ile ortak çocuk arasında kişisel ilişki kurulmasına ilişkin bu davanın kabulünün gerektiği, ancak boşanmaya ilişkin talepli asıl davada baba ile ortak çocuk arasında kişisel ilişkin kurulmasına karar verilmesi nedeniyle birleşen bu dosya yönünden yeniden kişisel ilişki kurulmasına karar verilmesine yer olmadığına, kadının haklı sebeple ayrı yaşamaya ara vermesi nedeniyle erkeğin yapmış olduğu yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1.Davacı-davalı kadın vekili istinaf dilekçesinde; kusur belirlemesi, tazminatların ve nafakaların miktarları ile kişisel ilişki yönlerinden istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2.Davalı-davacı erkek vekili istinaf dilekçesinde; daha önce görülen ve reddedilen boşanma davasındaki kesin hükme bağlanan iddiaların müvekkiline kusur olarak yüklendiğini, tarafların 7 yıldır ayrı yaşadıklarını, kadının diğer iddialarının ise tarafların birlikte yaşadıkları döneme ilişkin olduğunu, kararda 28.07.2020 tarihinde Safranbolu'da gerçekleştiği ileri sürülen olay ile ilgili herhangi bir değerlendirme yapılmadığını, 28.07.2020 tarihindeki olayda da, müvekkilin ya da babasının kadına fiziksel şiddet uygulaması, hakaret veya tehditte bulunması gibi bir durumun söz konusu olmadığını, kadının sigortasız olarak çalıştığının tanık beyanlarından anlaşılmasına rağmen hatalı değerlendirme sonucunda kadın lehine tedbir ve yoksulluk nafakasına hükmedildiğini, ortak çocuğun üstün yararı gereğince velâyetinin babaya verilmesi gerektiğini, tarafların farklı şehirlerde yaşadıklarını, müvekkilin çalıştığı ve sık sık izin almasının mümkün olmadığını, müvekkilinin pazar günü hariç haftanın 6 günü çalıştığını, bu nedenle Nisan ve Kasım aylarındaki ara tatiller ve Şubat ayı içindeki sömestir tatili için belirlenen kişisel ilişki günlerinin uygun olmadığını, erkeğin kusurlu herhangi bir eyleminin bulunmadığını, kadının tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerektiğini, kadın için hükmedilen maddî ve manevî tazminatın da fazla olduğunu, ayrıca hükmedilen maddî tazminata dava tarihinden itibaren faiz işletilmesinin de hatalı olduğunu, manevî tazminatta olduğu gibi maddî tazminatta da faizin başlangıç tarihinin kararın kesinleşme tarihi olması gerektiğini, hükmedilen tedbir ve iştirak nafakalarının yüksek olduğunu, birleşen dava yönünden karar verilmesine yer olmadığına dair verilen kararın usul ve yasaya uygun olduğunu, ancak erkek lehine vekâlet ücretine hükmedilmemesi ve yargılama giderlerinin kendilerine yükletilmesinin ise doğru olmadığını ileri sürerek kadının kabul edilen davası, kusur belirlemesi, velâyet, kişisel ilişki süresi, nafakalar ve tazminatlar ile birleşen davasında lehine hükmedilmeyen yargılama gideri ve vekâlet ücreti yönlerinden istinaf başvurusunda bulunmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıdaki başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; kadın tarafından 15.07.2015 tarihinde erkek aleyhine açtığı boşanma davasının, erkeğin kusurunun kanıtlanamadığı gerekçesiyle reddedildiği ve bu karar kanun yollarına başvurulmadan 14.11.2019 tarihinde kesinleştiği, kadının 01.10.2020 tarihinde açmış olduğu iş bu boşanma davasında tarafların beş yıldır ayrı yaşadıklarını belirttiğine ve erkeğin kusursuz olduğu da önceki kesinleşen dosyada belirlendiğine göre, reddedilen davadan önceki olaylar artık erkeğe kusur olarak yüklenemeyeceği, ancak kadın bu davada taraflar arasında 2020 yılı yaz ayında yaşanan yeni bir olaya da maddî vakıa olarak dayandığı, toplanan deliller ile de erkeğin bu son olayda, “sen ne yapmaya çalışıyorsun” diyerek kadının kolundan tuttuğu ve kadına hitaben “bu çocuğu kaçırırım bir daha yüzünü göremezsin” şeklinde sözler söylediği, gerçekleşen bu durum ve tüm dosya kapsamına göre; evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olan olaylarda erkeğin yine tam kusurlu olduğu, kadının kusurlu bir davranışının ise kanıtlanamadığı, velâyet düzenlemesinin çocuğun üstün yararına uygun olduğu, kadın ve ortak çocuğun ihtiyaçları ve hakkaniyet ilkesi birlikte değerlendirildiğinde, hükmedilen nafakaların miktarlarında, herhangi bir geliri ve malvarlığının bulunmayan, boşanma yüzünden yoksulluğa düşeceği anlaşılan ve boşanmaya neden olan olaylarda ağır kusurlu olmayan kadın yararına yoksulluk nafakasına hükmedilmesinde, velâyeti anneye verilen ortak çocuk için iştirak nafakasına hükmedilmesinde, kadın için maddî ve manevî tazminata hükmedilmesinde isabetsizlik olmadığı, ancak kadının zorunlu ihtiyaçları, tarafların yaşları, evliliğin süresi ve hakkaniyet ilkesi birlikte değerlendirildiğinde, kadın yararına takdir edilen yoksulluk nafakasının az olduğu, ortak çocuğun ihtiyaçları ve hakkaniyet ilkesi birlikte değerlendirildiğinde, ortak çocuk yararına takdir edilen iştirak nafakasının da az olduğu, Yüksek Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına göre nafakaların ÜFE oranında artırılması gerektiğinden, belirlenen nafakalara her yıl TÜİK’in açıkladığı ÜFE oranında artışa tabi tutulmasına, tarafların boşanmaya neden olan olaylardaki kusur dereceleri ile tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, paranın alım gücü, tarafların yaşları, evliliğin süresi, mevcut veya beklenen menfaatlerin kapsamı, manevî tazminata esas olan fiillerin ağırlığı ve hakkaniyet kuralları birlikte değerlendirildiğinde, kadın lehine hükmolunan maddî ve manevî tazminatın az olduğu, belirlenen tazminatlara hükmün boşanmaya ilişkin bölümünün kesinleştiği tarihten itibaren yasal faiz uygulanmasına karar vermek gerektiği, ortak çocuk ile baba arasında kişisel ilişki kurulmasında her hangi bir isabetsizlik bulunmadığı, diğer taraftan, tarafların ayrı şehirlerde yaşamaları ve babanın pazar günleri hariç çalışıyor oluşu dikkate alındığında, sömestr ve ara tatillerdeki kişisel ilişkinin pazartesi gününden başlatılmasının isabetsiz olduğu, öte yandan, nisan ve kasım aylarındaki kişisel ilişkinin tüm haftayı kapsayacak şekilde kurulmasının da mümkün olmadığı, ortak çocuk ile baba arasında daha uygun süreli kişisel ilişki kurulması gerektiği, asıl kişisel ilişki düzenlemesinin boşanma davasında hükmedilen kişisel ilişki olduğu, ayrıca dava dosyalarının birleştirilmesi veya karşılıklı dava açılması halinde her davanın bağımsız niteliğini koruduğu, her dava hakkında ayrı ayrı hüküm kurulması gerektiği, İlk Derece Mahkemesince, boşanma davasında baba ile çocuk arasında kurulan kişisel ilişki gerekçe gösterilerek, birleşen davada “karar verilmesine yer olmadığına” dair karar verilmesinin de usul ve yasaya aykırı olduğu ancak buna dair hükmün istinaf edilmediği, erkeğin birleşen dava tarihi itibariyle dava açmakta haklı olduğu, vekâlet ücreti yönünden erkek lehine hüküm kurulmasına karar vermek gerektiği gerekçesiyle erkeğin istinaf başvurusunun kusur belirlemesi, kişisel ilişki, faiz başlangıç tarihleri, birleşen davada vekâlet ücreti yönlerinden kadının istinaf başvurusunun kusur belirlemesi, nafakaların ve tazminatların miktarı yönlerinden kabulü ile İlk Derece Mahkemesinin ilgili bentlerinin kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurmak suretiyle kusur gerekçesinin düzeltilmesine, ortak çocuk için aylık 1.500,00 TL iştirak nafakasına, kadın için aylık 1.500,00 TL yoksulluk nafakasına, belirlenen nafakaların her yıl ÜFE oranında kendiliğinden arttırılmasına, kadın için boşanmanın kesinleştiği tarihten itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte 40.000,00 TL maddî ve 35.000,00 TL manevî tazminata, ortak çocuk ile baba arasında her ayın 1. ve 3. Cumartesi günü sabah saat 10.00’da baba tarafından alınıp Pazar günü akşam saat 17.00’de anneye bırakılmak, dini bayramların 2. günü sabah saat 10.00’da baba tarafından alınıp 3.gün akşam saat 17.00’de anneye bırakılmak, milli bayramların 1.günü sabah saat 10.00’da baba tarafından alınıp aynı gün akşam saat 17.00’de anneye bırakılmak, her yıl sömestr tatilinin (Şubat ayı içindeki) ilk haftası Pazar günü sabah saat 10.00'da baba tarafından alınıp aynı hafta Pazar günü akşam saat 17.00'de anneye bırakılmak, her yıl Temmuz ayının 1. günü sabah saat 10.00’da baba tarafından alınıp 30. günü akşam saat 17.00’de anneye bırakılmak, Nisan ve Kasım ayları ara tatillerinde ilk Pazar günü sabah 12.00'de baba tarafından alınıp aynı hafta Çarşamba günü saat 16.00'da anneye bırakılmak, anneler gününde annede, babalar gününde babada olacak şekilde kişisel ilişki tesisine, birleşen davada erkek kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden ilk derece mahkemesinin karar tarihi itibariyle (2022 yılı) yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi (...Ü.T.) gereğince 5.100,00 TL vekâlet ücretine karar verilmiş, tarafların sair istinaf taleplerinin ise esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı-davacı erkek vekili temyiz isteminde bulunulmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı-davacı erkek vekili temyiz dilekçesinde; istinaf dilekçesini kısmen tekrarla kusur belirlemesi, kadının kabul edilen davası, velâyet, nafakalar ve tazminatlar ile İlk Derece Mahkemesinin karar tarihindeki ...Ü.T. ne göre hükmedilen vekâlet ücreti yönlerinden kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, açılan boşanma davasında taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamında imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik bulunup bulunmadığı, geçimsizlik var ise kusurun kimden kaynaklandığı, kadının boşanma davası kabulünün gerekip gerekmediği, velâyet, nafakalar, nafakalara uygulanan artış oranı, tazminatlar ve vekâlet ücreti noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri. 4721 sayılı Kanun’un 4 üncü, 166 ncı maddesinin birinci fıkrası, 169 uncu maddesi, 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkraları, 175 inci maddesi, 197 nci maddenin dördüncü fıkrası. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 50 nci ve 51 inci maddesi.
3. Değerlendirme
1.Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davalı-davacı erkeğin aşağıdaki paragrafın kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2.İlk Derece Mahkemesince davacı-davalı kadının boşanma davasının kabulüne, erkeğin birleşen ortak çocukla kişisel ilişki kurulması davası yönünden ise karar verilmesine yer olmadığı kararı verilerek bu dava yönünden yargılama giderlerinin davalı-davacı erkek üzerinde bırakılmasına karar verilmiş; kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince birleşen davayı açmakta haklı olan ve kendisini vekil ile temsil ettiren davalı-davacı erkek lehine İlk Derece Mahkemesinin karar tarihindeki ...Ü.T. dikkate alınarak vekâlet ücretine hükmedilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesince davalı-davacı erkek lehine Bölge Adliye Mahkemesinin karar tarihinde uygulanan ...Ü.T. dikkate alınmaksızın karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirir.
Ne var ki bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 370 inci maddesinin ikinci fıkrası hükmü uyarınca Bölge Adliye Mahkemesi kararının düzeltilerek onanması gerekir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
1.Davalı-davacı erkek vekilinin aşağıdaki paragraf kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının REDDİNE,
2.Davalı-davacı erkek vekilinin Bölge Adliye Mahkemesi kararına yönelik temyiz itirazının vekâlet ücreti yönünden kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının hüküm fıkrasının (15) numaralı bendinin hükümden tamamen çıkarılmasına yerine "Birleşen davada, davalı-davacı erkek kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden yürürlükte bulunan ...Ü.T gereğince 17.900,00 TL vekâlet ücretinin davacı-davalı kadından alınarak davalı-davacı erkeğe ödenmesine," cümlesinin yazılması suretiyle temyize konu kararın DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
20.11.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.