Logo

2. Hukuk Dairesi2024/2509 E. 2024/2369 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Boşanma davasında, tarafların kusur oranlarının belirlenmesi, velayet, nafaka, tazminat ve kişisel ilişki düzenlemesi hususlarında yerel mahkeme kararının hukuka uygunluğu.

Gerekçe ve Sonuç: Yerel mahkeme kararının gerekçesinde yer alan bazı bilgilerin dosya içeriği ile uyuşmaması, çelişkiler içermesi ve hükümle uyumlu olmaması, gerekçeli karar yazma usulüne aykırı olması nedeniyle bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2023/1953 E., 2024/71 K.

KARAR : Esastan ret

İLK DERECE MAHKEMESİ : Lüleburgaz Aile Mahkemesi

SAYISI : 2023/325 E., 2023/430 K.

Taraflar arasındaki karşılıklı boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince kadının karşı davasının, erkeğin zina ve hayata kast pek fena kötü muamele nedenine dayalı davalarının reddine, erkeğin evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuki nedenine dayalı davasının kabulü ile tarafların boşanmalarına ve boşanmanın fer'îlerine karar verilmiştir. Kararın davalı kadın vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile karşı dava için harç noksanlığının giderilmesi, kabule göre de; kadının nafaka ve tazminat talepleri yönünden olumlu olumsuz karar verilmek üzere hükmün kaldırılarak dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

Gönderme kararı sonrasında yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince kadının karşı davasının, erkeğin zina ve hayata kast pek fena kötü muamele nedenine dayalı davalarının reddine, erkeğin evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuki nedenine dayalı davasının kabulü ile tarafların boşanmalarına ve boşanmanın fer'îlerine karar verilmiştir.

Kararın davalı-davacı kadın vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı-davacı kadın vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı- davalı erkek vekili dava ve karşı davaya cevap dilekçesinde özetle; kadının aşırı derecede kıskanç olduğunu, müvekkilini ailesi ile görüştürmek istemediğini, ailesiyle konuşması halinde çocukları alıp gitmekle ve göstermemekle tehdit ettiğini, kendi ailesine gösterdiği saygı ve sevgiyi müvekkilinin ailesine göstermediğini, müvekkilinin her hareketini yanlış değerlendirip sürekli tartışma çıkardığını, sürekli Eskişehir'de oturan ailesinin yanına gittiğini ve uzun süre ailesinin yanında kaldığını, çocuklarını emzirmeyi reddettiğini, çocuklarına kızdığını, bağırdığını, Eskişehir'deki ailesine sürekli ve gereksiz alışverişler yaptığını, çocuklara kötü davrandığını, yemek yapmadığını, çocukların ve kendi öz bakımını yapmadığını, müvekkiline ve kayın pederine hakaret ettiğini, çocuklarına "sümüklü böcek" diye hitap ettiğini, fiziksel şiddet uyguladığını, güven sarsıcı davranışta bulunduğunu iddia ederek; zina, hayata kast pek fena kötü muamele ve evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanmalarına, ortak çocukların velâyetinin babaya verilmesine, çocukların her biri yararına aylık 500,00 TL tedbir ve iştirak nafakasına, erkek yararına 50.000,00 TL manevî tazminata hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP

Davalı- davacı kadın vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde özetle: Eskişehir mahkemelerinin yetkili olduğunu, davacı erkeğin iddialarının asılsız ve gerçek dışı olduğunu, erkeğin;sürekli iftiralar attığını, huzursuzluk çıkardığını ve açık aradığını, erkek eşin ailesinden sürekli sözlü, psikolojik ve fiziksel şiddet gördüğünü, ailesine mahrem anlarını dahi anlattığını, çocuklara fiziksel şiddet uyguladığını, müvekkilinin ihtiyaçları karşılamadığını, harçlık vermediğini, kaynağını bilmediği çok fazla borcunun olduğunu, müvekkiline cinsel şiddet uyguladığını, aşağılandığını, hakarete uğradığını, eve hapsedildiğini, özel hayatının bulunmadığını, karşı tarafın güvensiz, kuşkucu, açık arayan, kıskanç ve öfke problemleri olan bir kişi olduğunu iddia ederek erkeğin davasının reddini istemiş, karşı davanın kabulü ile tarafların evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanmalarına, ortak çocukların velâyetinin anneye verilmesine, çocukların her biri yararına aylık 500,00 TL tedbir ve iştirak nafakasına, kadın yararına aylık 2.000,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakasına ve 100.000,00 TL maddî, 400.000,00 TL manevî tazminata hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

A. İlk Derece Mahkemesinin Birinci Kararı

İlk Derece Mahkemesinin 18.11.2022 tarih ve 2021/527 Esas, 2022/753 Karar sayılı kararı ile; tarafların fiillerinin zina ve pek kötü ve onur kırıcı davranış kapsamında sayılamayacağı, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında kadının sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiği, bu eylemiyle duygusal şiddet uyguladığı, erkeğe izafe edilen kusurların ispat edilemediği evlilik birliğinin çekilmez hale gelmesinde kadının tam kusurlu erkek eşin ise kusursuz olduğu gerekçesiyle; erkeğin, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 161 inci ve 163 üncü maddesi kapsamındaki boşanma taleplerinin ve kadının 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesi gereğince açılmış davasının reddine, erkek eşin evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına dayalı boşanma davalarının kabulü ile 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrası uyarınca boşanmalarına, ortak çocuklar ...,...,...'nün velâyetinin anneye verilmesine, çocuklar ile baba arasında kişisel ilişki kurulmasına, ortak çocukların her biri yararına aylık 300,00 TL tedbir nafakasının karar tarihi itibariyle her biri yararına 450.00 TL arttırılarak aylık 750,00 TL tedbir nafakasına, erkek yararına 15.000,00 TL manevî tazminata karar verilmiştir.

B. Bölge Adliye Mahkemesinin Gönderme Kararı

1.İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı- davacı kadın vekili istinaf başvurusunda bulunulmuştur.

2. Bölge Adliye Mahkemesinin 24.05.2023 tarih ve 2023/183 Esas, 2023/605 Karar sayılı kararı ile, "...davalı-davacı taraf, 27.09.2021 tarihinde davaya cevap ve boşanma talepli karşı dava dilekçesi verdiği, dilekçenin kayıt edildiği fakat harç alınmadığı yargılama sırasında da eksikliğin giderilmediğini, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun (6100 sayılı Kanun) 118 inci maddesinin birici fıkrası gereğince dava dilekçesinin kayıt edildiği tarihte dava açılmış sayılacağından, karşı dava harcının yatırılması için davalı-davacıya usulüne uygun olarak süre verilip, harç noksanlığı giderildiği takdirde, davalı-davacının taleplerinin karşı dava olarak incelenmesi ve hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi, aksi halde; Harçlar Kanununun 30. maddesi gereğince işlem yapılması gerekirken, belirtilen hususlar gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olduğu, kabule göre de, davalı davacı kadının tedbir, yoksulluk nafakası, maddî ve manevî tazminat talepleri hakkında olumlu olumsuz karar verilmemesi, kararın gerekçesinde kadının bu taleplerinin değerlendirilmemesi usul ve yasaya uygun bulunmadığı...." gerekçesiyle; kararın kaldırılarak dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

C. İlk Derece Mahkemesinin Son Kararı

1.İlk Derece Mahkemesinin yukarıdaki başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;tarafların fiillerinin zina ve pek kötü ve onur kırıcı davranış kapsamında sayılamayacağı, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında kadının sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiği, bu eylemiyle duygusal şiddet uyguladığı, erkeğe izafe edilen kusurların ispat edilemediği evlilik birliğinin çekilmez hale gelmesinde kadının tam kusurlu erkek eşin ise kusursuz olduğu boşanma sebebiyle kişilik hakları saldırıya uğrayan erkek eş yararına manevî tazminata hükmedilmesi gerektiği, ortak çocukların velâyetinin anneye verilmesinin üstün yararlarına olacağı, kadının evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında tam kusurlu olduğundan hakkında yoksulluk nafakası ve tazminat şartları oluşmadığı, kadının çalıştığı ve gelir elde ettiği gerekçesiyle; erkeğin, 4721 sayılı Kanun'un 161 inci ve 163 üncü maddesi kapsamındaki boşanma taleplerinin ve kadının 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesi gereğince açılmış davasının reddine, erkek eşin evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına dayalı boşanma davalarının kabulü ile 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrası uyarınca boşanmalarına, ortak çocuklar ...,...,...'nün velâyetinin anneye verilmesine, çocuklar ile baba arasında kişisel ilişki kurulmasına, ortak çocukların her biri yararına aylık 300,00TL tedbir nafakasının karar tarihi itibariyle her biri yararına 450.00 TL arttırılarak aylık 750,00 TL tedbir nafakasına, erkek yararına 15.000,00TL manevî tazminata, kadının tedbir ve yoksulluk nafakası maddî ve manevî tazminat taleplerinin reddine karar verilmiştir.

2.İlk Derece Mahkemesinin 05.09.2023 tarihli tahsis şerhi ile; ".....Mahkememizin 2023/325 Esas 2023/430 Karar sayılı dosyasının 16/06//2023 tarihli gerekçeli kararının hüküm kısmının 14. ve 14. Bendinde maddî hata yapılarak 14-Davada; davacı karşı davalı ... kendini vekille temsil ettirdiğinden, hüküm tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. göre takdiren 9.200,00 TL maktu vekâlet ücretinin davalı karşı davacıdan alınarak, davacı karşı davalıya verilmesine,15-Karşı davada; davacı karşı davalı ... kendini vekille temsil ettirdiğinden, hüküm tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. göre takdiren 9.200,00 TL maktu vekâlet ücretinin davalı karşı davacıdan alınarak, davacı karşı davalıya verilmesine, şeklinde yazılarak her iki bentte de davacı karşı davalının ismi ... yazılması gerekirken ... yazıldığı, görülmekle, gerekçeli kararın hüküm kısmının 14. ve 15. bendindeki isimle ilgili yapılan maddî hatanın düzeltilerek ... yerine ... olarak düzeltilmesine karar verilmiş olup aşağıdaki şekilde karar kurulmuştur." gerekçesiyle, -Mahkememizin 2023/325 Esas 2023/430 Karar sayılı dosyasının 016/06/2023 tarihli gerekçeli kararının hüküm kısmının 14 ve 15. bendinde-Davada; davacı karşı davalı ... kendini vekille temsil ettirdiğinden, hüküm tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. göre takdiren 9.200,00 TL maktu vekâlet ücretinin davalı karşı davacıdan alınarak, davacı karşı davalıya verilmesine,-Karşı davada; davacı karşı davalı ... kendini vekille temsil ettirdiğinden, hüküm tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. göre takdiren 9.200,00 TL maktu vekâlet ücretinin davalı karşı davacıdan alınarak, davacı karşı davalıya verilmesine şeklinde tashihine,-İş bu tashih şerhinin Mahkememizin 2023/325 Esas 2023/430 Karar sayılı ilamın eki sayılmasına" karar verilmiştir.

3.İlk Derece Mahkemesinin 12.09.2023 tarihli ek karar ile; davacı- davalı vekilince 07.09.2023 tarihli dilekçesi ile mahkememizin 14.07.2023 tarihli 2023/325 Esas 2023/430 Karar sayılı kararı ile gerekçeli kararın tashihini talep ettiği, "......1-) Gerekçeli kararın 3. Sayfasının deliller başlıklı bölümünün 2. Paragrafında yer alan; "tarafların ekonomik sosyal durumlarının tespiti için ilgili kolluk birimlerine yazılan müzekkere cevabında davacının 2.500TL aylık maaş aldığı, amcasına ait ede kaldığını ve kira ödemediği ve yalnız yaşadığı önceki evliliğinden olan velâyeti annelerinde bulunan 19 yaşında ikiz kız çocuklarının bulunduğu, üzerine kayıtlı menkul ya da gayrimenkulünün bulunmadığı belirtilmiştir" cümlesinin davamız ile hiçbir ilgisi olmadığı, bu hususta yanlışlık yapıldığı tarafımızca tespit edilmiştir.2-) Gerekçeli kararın 8. Sayfasının delillerin değerlendirilmesi, hukuki nedenler ve gerekçe başlıklı bölümünün 9. Paragrafında müşterek çocuğun ismi "..." olarak geçirilmiş ise de müşterek çocuğun adı "..."dır. Mevcut maddî hatanın varlığı tarafımızca tespit edilmiştir.3-) Gerekçeli kararın 8. Sayfasının delillerin değerlendirilmesi, hukuki nedenler ve gerekçe başlıklı bölümünün 13. Paragrafının son cümlesinde "ancak davalı karşı davacı 12.10.2021 tarihli celsede tanık hazır etmiş ve dinlenilmesi talebinde bulunmuştur. Bu talep davayı uzatma mahiyeti taşımadığından talebi kabul edilerek hazır edilen tanıklar dinlenmiştir." dense de bu cümlenin de davamız ile hiçbir ilgisi olmadığı, bu hususta yanlışlık yapıldığı tarafımızca tespit edilmiştir. 4-) Gerekçeli kararın 9. Sayfasının delillerin değerlendirilmesi, hukuki nedenler ve gerekçe başlıklı bölümünün 26. Paragrafında "dosya kapsamında GSM kayıtlarında davalı karşı davacı kadının ... isimli kişiye ait numara ile görüştüğü de tespit edilmiştir" deniştir. Ancak burada da şahsın soy ismi yanlış yazılmıştır. Şahsın adının ... olarak düzeltilmesi gerekmektedir.5-) İstanbul BAM 10. Hukuk Dairesi'nin 2023/183 Es - 2023/605 K. Sayılı ilamında; "gerekçeli kararın 3. Sayfasının 3. Paragrafı ile 8. Sayfasının 7. Paragrafının son 4 cümlesinin dosya içeriği ile ilgisi olmadığı anlaşılmakla bu konudaki hataya değinilmesine karar verilmiştir"....." şeklinde düzenlendiğini, gerekçeli kararda belirtilen maddelerin tashihi ve kararda maddî hataların düzeltilmesi talebinin; gerekçeli kararın, hüküm kısmının tavzih ya da tashih edilebileceği, gerekçe kısmının bu kapsamda olmadığı, gerekçe kısmında maddî hataların olduğu ancak hükmün infazında tereddüt yaşanmadığı, hataları ya da tavzihle düzeltilemeyeceği gerekçesiyle; talebinin reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı davalı- davacı kadın vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davalı- davacı kadın vekili istinaf dilekçesinde özetle; kusur belirlemesi, baba ve çocuklar arasındaki kişisel ilişki, reddedilen nafaka ve tazminat talepleri yönlerinden İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak asıl davanın reddine karşı davanın kabulüne karar verilmesi istemi ile istinaf başvurusunda bulunmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıdaki başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararı ile kararıyla, İlk Derece Mahkemesinin kadına yüklediği kusurlu eylemlerin sabit olduğu, yaşanan geçimsizliğin evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına kadının tam kusuruyla neden olduğu, kadının erkeğe yönelik iddialarını ispat edemediği, ortak çocukların yaşları eğitimi ve ihtiyaçları, tarafların dosyaya yansıyan sosyal ve ekonomik durumları dikkate alındığında mahkemece hükmedilen iştirak nafakası miktarının hakkaniyete uygun olduğu, çocuklar ile baba arasında yatılı olarak kurulan kişisel ilişkinin yerinde olduğu, kadının tazminat ve nafaka taleplerinin reddi kararının usul ve kanuna uygun olduğu gerekçesiyle, istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (1) inci alt bendi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı- davacı kadın vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı- davacı kadın vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesindeki kanun yolu itirazlarını tekrar ederek erkeğin davasının kabulü, kendi davasının reddi kusur belirlemesi ve çocuklar ile baba arasında kurulan kişisel ilişki ve nafakanın miktarı yönünden kararın usul ve kanuna aykırı olduğunu beyanla; kararın bozularak asıl davanın reddine karşı davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, evlilik birliğinin ortak hayatın devamı taraflardan beklenmeyecek derecede temelinden sarsılıp sarsılmadığı, sarsılmış ise davalı erkeğin boşanmaya sebebiyet verecek kusurunun ispatlanıp ispatlanmadığı erkeğin davasının kabulü ile kadının davasının reddi kararının doğru olup olmadığı, nafakalar, tazminatlar ve kişisel ilişki düzenlemesi noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

1.2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın (Anayasa) 141 inci maddesinin üçüncü fıkrasında, “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli yazılır.” hükmü bulunmaktadır. Bu hüküm ile gerekçenin önemi Anayasa düzeyinde vurgulanmış olup gerekçe ve hüküm birbirine sıkı sıkıya bağlıdır.Adil yargılanma hakkı Anayasamızın 36 ncı maddesinin birinci fıkrasında ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6 ncı maddesinde düzenlenmiş olup, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin bazı kararları ile Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuruya ilişkin bazı kararlarında gerekçeli karar hakkının adil yargılanma hakkının somut görünümlerinden olduğu belirtilmiştir.

2.6100 sayılı Kanun’un 297 nci maddesinde bir mahkeme hükmünün hangi hususları kapsaması gerektiği açıklanmıştır. Maddenin birinci fıkrasının (c) alt bendine göre hüküm; tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde içermelidir.

3. 6100 sayılı Kanun'un 298 inci maddesinin ikinci fıkrasında ise gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz hükmü mevcuttur.

4. 07.06.1976 tarihli ve 1976/3-4 Esas, 1976/3 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde de “Gerekçenin ilgili bilgi ve belgelerin isabetle takdir edildiğini gösterir biçimde geçerli ve yasal olması aranmalıdır. Gerekçenin bu niteliği yasa koyucunun amacına uygun olduğu gibi, kararı aydınlatmak, keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etmek niteliği de tartışma götürmez bir gerçektir.” şeklindeki açıklamaya yer verilmiştir.

5.Hukuk Genel Kurulu'nun 24.02.2010 tarihli ve 2010/1-86 Esas, 2010/108 Karar sayılı kararında da "Yasa'nın aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddî olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddî olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir. Zira tarafların o dava ayönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay'ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur" hususlarına yer verilmiştir.

3. Değerlendirme

1.Yukarıda belirtilen ilgili hukuk uyarınca bir mahkeme kararında; tarafların iddia ve savunmalarının özetlerinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla, bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. Bu kısım, hükmün gerekçe bölümüdür.

2. “Gerekçe, hâkimin tespit etmiş olduğu (sabit gördüğü) maddî vakıalar ile hüküm fıkrası (sonucu) arasında bir köprü görevi yapar. Gerekçe bölümünde, sabit görülen vakıalardan çıkarılan sonuç ve hukukî sebep (veya sebepler), başka bir deyimle, hükmün dayandığı hukukî esaslar açıklanır. ... Hâkim, tarafların kendisine sundukları ve ( tahkikat sonucunda ) sabit gördüğü maddî vakıaların hukukî niteliğini (hukukî sebepleri) kendiliğinden (resen) araştırıp (m.33) bularak, hükmünü dayandırdığı hukuk kurallarını ve bunun nedenlerini gerekçede açıklar. Hâkim, gerekçe sayesinde verdiği hükmün doğru olup olmadığını, yani kendi kendini denetler. İstinaf mahkemesi ve Yargıtay da, bir hükmün hukuka uygun olup olmadığını ancak gerekçe sayesinde denetleyebilir. ... Bir hüküm, ne kadar haklı olursa olsun, gerekçesiz ise tarafları doyurmaz. ... Hukukî dinlenilme hakkı, mahkemenin, tarafların açıklamalarını dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini de içerir.” (Baki Kuru, Medeni Usul Hukuku El Kitabı, C.I, Ankara, İkinci Baskı, 2021, s.890-892)

3. Kanunun aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de sonucu ile tam bir uyum içinde o davaya konu maddî olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca maddî olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir.

4. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtayın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur. Kararın gerekçesi ile hüküm fıkrası arasında ve gerekçenin kendi içinde çelişki yaratılması yukarıda açıklanan ve Anayasa ile teminat altına alınan yargılamanın açıklığı, adil yargılanma hakkı prensibine ve kararların gerekçeli olması gerektiğine dair Anayasa ve kanun hükümlerine de açıkça aykırı olacaktır.

6. Mahkeme kararlarının taraflar, bazen de ilgili olabilecekleri başka hukuki ihtilaflar yönünden etkili ve bağlayıcı kabul edilebilmeleri, başka bir dava yönünden kesin hüküm, kesin veya güçlü delil oluşturup oluşturamayacağı gibi hukuksal değerlendirmeler de bu kararların yukarıda açıklanan nitelikte bir gerekçeyi içermesiyle mümkündür.

7. Gerekçeye ilişkin hükümler, kamu düzeni ile ilgili olup gözetilmesi kanun ile hâkime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama, gerek yargı erki ile hâkimin gerek mahkeme kararlarının her türlü kuşkudan uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz.

8. Somut olayda; İlk Derece Mahkemesi gerekçesinde, deliller başlıklı bölümde, tarafların sosyal ve ekonomik durum tespitinin, ortak çocuğun ismi, "ancak davalı karşı davacı 12.10.2021 tarihli celsede tanık hazır etmiş ve dinlenilmesi talebinde bulunmuştur. Bu talep davayı uzatma mahiyeti taşımadığından talebi kabul edilerek hazır edilen tanıklar dinlenmiştir." cümlesinin dosya ile ilgisinin olmadığı ayrıca "dosya kapsamında GSM kayıtlarında davalı karşı davacı kadının ... B. isimli kişiye ait numara ile görüştüğü de tespit edilmiştir" cümlesindeki soyismin yanlış yazıldığı, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi'nin 2023/183 Es - 2023/605 K. sayılı ilamında da "gerekçeli kararın 3. sayfasının 3. paragrafı ile 8. Sayfasının 7. paragrafının son 4 cümlesinin de dosya içeriği ile ilgisi olmadığı, gerekçenin kendi içeresinde tereddüt oluşturduğu, gerekçede söylenilen ile hüküm arasında da çelişki yaratıldığı anlaşılmıştır.

9.Bu durumda Mahkemece yapılacak iş, yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ve ilkeler gözetilerek anlaşılabilir ve denetlenebilir nitelikte gerekçe içeren önceki hüküm sonucuna uygun bir karar vermek olmalıdır.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1.Temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,

2. İlk Derece Mahkemesi kararının usulden BOZULMASINA,

Bozma sebebine göre davalı-davacı kadın vekilinin, diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde temyiz edene iadesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine karardan bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

03.04.2024 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

...