Logo

2. Hukuk Dairesi2024/3427 E. 2024/8683 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Karşılıklı boşanma davasında, kadının davasının kabulü ile erkeğin davasının reddine, kusur belirlemesine ve kadına tazminat ödenmesine karar verilmesinin hatalı olup olmadığı uyuşmazlığı.

Gerekçe ve Sonuç: Bölge Adliye Mahkemesi kararının, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olduğu değerlendirilerek onanmıştır.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

İNCELENEN KARARIN

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 56. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2023/483 E., 2024/56 K.

KARAR : Başvurunun kısmen kabulüyle yeniden esas hakkında hüküm kurulması

İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul 9. Aile Mahkemesi

SAYISI : 2017/758 E., 2021/618 K.

Taraflar arasındaki karşılıklı boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince asıl davadaki zina hukuki nedenine dayalı davanın reddine, asıl ve birleşen davanın evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuki nedenine dayalı olarak kabulüyle tarafların boşanmalarına ve boşanmanın ferilerine karar verilmiştir.

Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kısmen kabulüyle kararın kaldırılarak yeniden kısmen esas hakkında hüküm kurulmasına, tarafların sair istinaf taleplerinin ise esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı-davalı erkek vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

1.Davacı-davalı erkek vekili dava dilekçesinde özetle; evlendiklerinde kadının yeni mezun bir ses sanatçısı olduğunu, zaman içinde katıldığı televizyon ses yarışma programıyla ünlenmeye başladığını, akabinde TRT İstanbul Radyosunun kadrolu elemanı olduğunu, toplumdaki bilinirlik seviyesinin artığını, sık sık konserlere, özel gün ve davetlere ses sanatçısı olarak katılmaya, haftalık olarak televizyon programları yapmaya başladığını, artan ünle birlikte sorunların da baş göstediğini, eşine sık sık “sahnede olduğumda kendimi çok yukarılarda hissediyorum ama eve gelince sıradan bir insan oluyorum. Bu beni mutsuz ediyor.” şeklinde yakınmalarda bulunmaya başladığını, evin idaresi ve çocuğun bakımıyla ilgilenmediğini, 2016 yılı başlarında kadının aniden çok mutsuz olduğunu ve boşanmak istediğini söylemeye başladığını, kadının boşanma davası açtığını ancak duruşma gününe kadar geçen zamanda boşanma isteğinden vazgeçtiğini, evliliğin devam ettiğini, Eylül 2017 de kadının ev içinde huzursuzluklar çıkartmaya, özellikle küçük ...’ya karşı aşırı sabırsız ve sinirli davranmaya başladığını, eşine çok mutsuz olduğunu hemen boşanmak istediğini söylediğini, kadının müşterek çocuğa şiddet uyguladığını, ağza alınmayacak küfürler savurduğunu gördüğünü, kayıtları gösterip neden böyle davrandığını sorduğuna “sana ne benim çocuğum, döverim de severim de” şeklinde cevap verdiğini, erkeğin uzun süredir evde duran ve kullanmadığı cep telefonunu kullanmak üzere açtığında kadının bu telefona kendisinin numarasını tanımadığı bir hat taktığını, whatsapp üzerinden M.D. isimli bir kişi ile yazıştığını, bu yazışmaların cinsel içerikli olduğunu, yazışmalara göre M.D. isimli şahısla kadın arasındaki ilişkinin 6,5 yıldır devam ettiğini öğrendiğini, bu olayın ortaya çıkmasının hemen ardından kadının bir açıklama yapamadığını ve evi terk ettiğini, başka bir eve taşındığını, ortak çocuğu yanında götürdüğünü, çocukla telefonda dahi konuşmasına izin vermediğini, kadının haftanın ortalama 4-5 günü şehir dışına çıktığını veya gece geç saatlere kadar çalıştığını, haftada bir gün TRT Ankara televizyonunda canlı yayın programı yaptığını, haftanın en az iki yada üç günü konser veya özel davetlerde ses sanatçısı olarak görev yaptığını, bu zaman dilimlerinde ortak çocuğun evde bakıcısı ile yalnız kalması anlamına geldiğini, son derece yoğun iş hayatına sahip olduğunu, çocuğa bakmasının mümkün olmadığını, erkeğin ses ve ışıklandırma işi yaptığını, ekonomik koşullar gereği çok yoğun çalışamadığını, iş olduğu zamanlarda da kendi işi olması ve bir işverene bağımlı olmaması nedeniyle çalışma zamanlarını kendisi belirleyebildiğini ileri sürerek 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin 161 inci maddesi ile 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca tarafların boşanmalarına, ortak çocuğun velâyetinin babaya verilmesine, bu mümkün olmadığı takdirde ortak velâyet belirlenmesine, bu da mümkün olmadığı takdirde ortak çocuk ile davalı baba arasında şahsi ilişki tesisine, ortak çocuk yararına aylık 3.000,00 TL tedbir ve iştirak nafakası ile erkek yararına 50.000,00 TL maddî, 50.000,00 TL manevî tazminat ödenmesine, kadının İşbankası Harbiye Şubesindeki hesabında bulunan 55.000,00 TL paranın çocuğun malvarlığı olduğunun tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

2. Davacı-davalı erkek vekili birleşen davaya cevap dilekçesinde özetle; kadının aşdatma eyleminin daha önceden de olduğunu ancak evlilik birliğinin devam ettiğini, tarafların fiili ayrılığından önce kadının, erkeğe ait yastığı alarak başka bir odaya bıraktığını, yatakları ayırdığını, annesinin yanına taşınmasını erkeğe teklif ettiğini, kadının arabasına konulan cihazın arabanın çalınmasına karşı takıldığını, kadının iddialarının gerçek olmadığını ileri sürerek birleşen davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

1.Davalı-davacı vekili cevap dilekçesinde özetle; erkeğin tüm gün evde oturduğunu, çalışmadığını, vaktini evde geçirdiğini, evde olduğu zamanlarda sürekli bilgisayar başında olduğunu, çevresinde olup bitenle ilgilenmediğini, bilgisayar ve telefon başında geçirdiği bu zamanların artık bağımlılık derecesine vardığını, bu alışkanlıklar nedeniyle taraflar arasındaki iletişimin tamamen koptuğunu, eşi ve ortak çocuğuyla sosyal hayata katılmadığını, birlikte kaliteli zaman geçirmediğini, erkeğin kadına şantaj uyguladığını, tehdit ettiğini, iffetsizlik ve sadakatsizlik ile suçladığını, aşırı derecede kıskanç bir yapıya sahip olduğunu, kıskançlık durumunun hastalık boyutuna ulaştığını, erkeğin evlilik süresi boyunca eve kameralar yerleştirdiğini, arabasına dinleme cihazı koyduğunu, kadının telefonunu mevcut olan whatsapp uygulamasını kopyalayarak kendi bilgisayarına ve telefonuna indirdiğini, dosyaya sunduğu yazışmalar incelendiğinde yazışmaların 13.10.2017 tarihinde geç saatlerde başladığını, 14.10.2017 tarihine sarkarak devam ettiğini, kadının en son 13.10.2017 günü sabahı eve gittiğini, erkeğin kadına ait olan telefonuna zorla el koyduğunu, vermediğini, ısrarcı olduğunda erkeğin tavırlarının sertleştiğini, şiddet uygulayabilecek boyuta geldiğini, kadının polis yardımıyla erkeğin tehdidinden kurtulduğunu, kadının o gün abisinde kaldığını, 15.10.2017 tarihinde ev kiraladığını, taşındığını ve eşyalarını toplama dışında müşterek konuta gelmediğini, maddî anlamda müşterek hayata katkıda bulunmadığını, maddî durumunun çok iyi olduğunu, sürekli borçları olduğu bahanesi ile tüm yükü kadına yüklediğini, ekonomik şiddet uyguladığını, sürekli vergi borcu yaptığını, taraflar arasında 21.01.2016 tarihinde protokol düzenlediklerini, dava açıldığını, davalının özür dilemeleri ve ailelerin de bir araya girmesi neticesi tarafların tekrar bir araya geldiklerini, evlilik birliğinin bozulmasında ağır ve kusurlu tarafın erkek olduğunu ileri sürerek davanın reddine, ortak çocuğun velâyetinin anneye bırakılmasına, ortak çocuk için aylık 3.000,00 TL tedbir nafakasına, kadın yararına da aylık 3.000,00 TL tedbir nafakası ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.

2.Davalı-davacı kadın vekili birleşen dava dilekçesinde özetle; erkeğin tüm vakitini evde geçirdiğini, çalışmadığını, bağımlılık derecesinde bilgisayar ile uğraştığını, taraflar arasındaki iletişimin koptuğunu, sosyal hayata katılmadığını, birlikte kaliteli zaman geçirmediklerini, davalının sabahlara kadar bilgisayar ve telefon başında zaman geçirdiğini, taraflar arasında karı koca ilişkisinin aylardan beri ortadan kaldığını, tarafların ayrı odalarda ayrı yattıklarını, maddî olarak müşterek hayata katılmadığını, sürekli borçları olduğu bahanesi ile tüm yükü kadına yüklemeye çalıştığını, oturduğu yerde kendine iş gelmesini beklediğini, para kazanmak adına çaba sarf etmediğini, kadını tehdit ettiğini, kadının aracına dinleme cihazı yerleştirdiğini, gizlice dinlediğini, kadının cep telefonunda whatsapp uygulamasını kendi cep telefonuna ve bilgisayarına indirmek ve kopyalamak sureti ile kadının tüm yazışmalarını izinsiz olarak takip ettiğini, yedeklediğini, böylelikle güven sarsıcı davrandığını, haysiyet ve onur kırıcı suçlamalarla itham ettiğini, üçüncü şahıslar karşısında küçük düşürücü davranışlar içerisinde bulunduğunu, ablasına ortak çocuğun kendisinden olmadığını düşündüğünü dahi söylediğini, kadını ve ailesini tehdit ettiğini, kuşkucu hareketler sergilediğini, zor kullanmaya kalktığını, polislerin olay yerine intikali ile olayın büyümeden önlendiğini, kadının, erkek ile aynı evde yaşamaktan çekinir hale geldiğini ve 15.10.2017 tarihinde başka bir ev kiraladığını, müşterek evi terk etmek zorunda kaldığını bu nedenlerle tarafların evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuki nedenine dayalı olarak boşanmalarına, ortak çocuğun velâyetinin anneye verilmesine, ortak çocuk yararına aylık 3.000,00 TL tedbir, iştirak nafakasına, kadın yararına aylık 3.000,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakasına, nafakaların her yıl ÜFE endeksi oranlarında artışına karar verilmesine, kadın yararına 500.000,00 TL maddî, 500.000,00 TL manevî tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; erkeğin ibraz ettiği mesaj kayıtlarında görüşme yapılan telefon numarasının kadına ait olmadığı, görüşme yapılan tarih aralığında bu telefon numarasının kadın adına kayıtlı olmadığı, kadının bu iddiaları ve görüşmeyi kabul etmediği, kadının bir başkası ile zina yaptığına dair başkaca delil bulunmadığı, erkeğin zina iddiasını isbat edemediği, erkeğin başkalarının yanında ortak çocuğun kendinden olmadığından şüphelendiğini söylediği, kadının telefonuna gizli program yükleyerek kadının mesajlaşmalarını, konuşmalarını takip ettiği, kadının başkaları ile olan yazışmalarını gösterdiği, kadına mesaj göndererek senin yüzündeki ifadeyi görüyorum dediği, kadının telefonunu kontrol ettiği, telefonunu kopyaladığı, kadının bu durumu telefonu bir uzmana göstererek tespit ettiği ve bu programı telefonundan kaldırttığı, evde iken sürekli bilgisayar başında zaman geçirdiği, tartışma sırasında kadının telefonuna el koyduğu, polisler gelince iade ettiği, çözülen 13.10.2017 tarihli evdeki kamera kayıtlarında tarafların tartışmada birbirlerine karşılıklı hakaret içeren sözler söyledikleri bu nedenlerle evlilik birliğinin ortak hayatın devamı taraflardan beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığı, tarafların ayrı yaşadıkları, bundan sonra barışıp bir araya gelme imkanlarının kalmadığı,boşanmaya sebebiyet veren olaylarda erkeğin ağır, kadının az kusurlu olduğu gerekçesiyle erkeğin zinaya dayalı davasının reddine, asıl ve birleşen davanın 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrası uyarınca kabulüyle tarafların boşanmalarına, ortak çocuğun beyanı, uzman raporunun içeriği, tarafların ayrı yaşadıkları süre zarfında anne yanında bulunması, alıştığı ortamdan ayrılmasının gelişimini olumsuz etkileyebileceği, çocuğun menfaati gereği velâyetin ortak olarak düzenlenmesi gerekmediği gerekçesiyle velâyetin anneye verilmesine, baba ile şahsi ilişki tesis edilmesine, ortak velâyet talebinin reddine, ortak çocuk yararına aylık 2.000,00 TL tedbir, 2.500,00 TL iştirak nafakası ödenmesine, nafakaya ÜFE oranında artış uygulanmasına, kadın yararına aylık 700,00 TL tedbir nafakası takdirine, yoksulluk nafakası talebinin ise sürekli ve düzenli bir işte çalışıyor olması nedeniyle reddine, kadın yararına yasal koşulları oluştuğu gerekçesiyle 100.000,00 TL maddî, 100.000,00 TL manevî tazminat ödenmesine, erkeğin feri taleplerinin reddine, kadının banka hesabındaki 55.000,00 TL'nin ortak çocuğun malı olduğunun tespitine, koruma tedbiri alınmasına yer olmadığına karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

1.Davacı-davalı erkek vekili istinaf dilekçesiyle; İlk Derece Mahkemesi kararının kusur belirlemesi, kadının davasının kabulü, reddedilen zinaya ilişkin boşanma talebi, aleyhine hükmedilen tazminatlar, kadın lehine takdir edilen tedbir nafakası, velâyet, tedbir ve iştirak nafakası, reddedilen tazminat ve nafaka talepleri yönünden kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

2.Davalı-davacı kadın vekili istinaf dilekçesiyle; İlk Derece Mahkemesi kararının kusur belirlemesi, erkeğin davasının kabulü yönünden kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; her ne kadar İlk Derece Mahkemesince 13.10.2017 tarihli kamera kayıtlarında tarafların tartışmada birbirlerine karşılıklı hakaret içeren sözler söyledikleri vakıasına dayanılarak taraflara kusur yüklenmişse de, her iki tarafın da bu tarihte gerçekleşen olayda dilekçelerinde bu vakıaya dayanmamış oldukları, taraflarca dayanılmayan vakıaların karşı tarafa kusur olarak yüklenmesinin doğru olmadığı, kadının kusursuz, erkeğin ise tam kusurlu olduğu, erkeğin zinaya dayalı davasının yanında evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuki nedenine dayalı davası hakkında da kabul kararı verilmesinin hatalı olduğu, erkeğin süresinden sonra talep ettiği yoksulluk nafakası hakkında karar verilmesine yer olmadığına kararı verilmesi gerekirken olumlu veya olumsuz bir karar verilmemiş olmasının isabetsiz olduğu gerekçesiyle erkeğin yoksulluk nafakasına ilişkin istinaf talebinin kabulüyle erkeğin yoksulluk nafakası talebi hakkında karar verilmesine yer olmadığına, kadının erkeğin kabul edilen davası ve kusur belirlemesine ilişkin istinaf isteminin kabulüyle İlk Derece Mahkemesi kararının bu yönlere ilişkin hüküm fıkralarının infazda tereddüt yaratmaması açısından kaldırılmasına, yeniden esas hakkında hüküm kurulması suretiyle erkeğin 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca açmış olduğu boşanma davasının reddine, kadının evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuki nedenine dayalı davasının kabulüyle tarafların boşanmalarına, erkeğin tam kusurlu olduğunun tespitine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı-davalı erkek vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı-davalı erkek vekili temyiz dilekçesinde özetle; erkeğin her iki boşanma nedenine dayalı davasının reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu, kadının M.D. İsimli şahıs ile olan yazışmalarının cinsel içerikli olduğunu, zinaya delalet teşkil ettiğini, erkeğin ekonomik gücünün yerinde olmadığını, kadının zina eyleminin ispatlandığını ileri sürerek asıl davanın reddi, birleşen davanın kabulü, kusur belirlemesi, aleyhine hükmedilen nafaka ve tazminatlar, velâyet, kendi feri taleplerinin reddi yönünden kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, taraflarca karşılıklı olarak açılan boşanma davasında kadının davasının kabulü ile erkeğin davasının reddine karar verilmesinin hatalı olup olmadığı, kusur belirlemesi ile buna bağlı olarak kadın yararına tazminata hükmedilmesinin hatalı olup olmadığı ile kadının kabul edilen nafaka talepleri e velâyet noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

4721 sayılı Kanun'un 4 üncü, 6 ncı maddesi, 161 nci maddesi, 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 182 nci ve 330 uncu, 336 ncı maddesi, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddesi, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 50 nci ve 51 inci maddeleri.

3. Değerlendirme

1.Bölge Adliye Mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı- davalı erkek vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

18.11.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.