Logo

2. Hukuk Dairesi2024/4315 E. 2024/5766 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Boşanma davasında, Yargıtay'ın bozma kararına rağmen, Bölge Adliye Mahkemesi'nin hatalı hüküm fıkrası yazması nedeniyle, manevî tazminatın reddine ilişkin istinaf talebinin kabulü şeklindeki ifadenin kararda yer alıp almaması.

Gerekçe ve Sonuç: Yargıtay'ın bozma kararına uyularak hüküm kurulması gerekirken, bozma öncesi karara atıf yapılarak hüküm fıkrası yazılmasının hatalı olduğu, ancak bu yanlışlığın düzeltilmesinin yeniden yargılama gerektirmediği gözetilerek, 6100 sayılı HMK’nın 370/2. maddesi uyarınca kararın düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 42. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2024/268 E., 2024/308 K.

KARAR : Kısmen kabul

Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen boşanma davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 42. Hukuk Dairesinin kararının kusur belirlemesi ve reddedilen manevî tazminat talebi yönünden bozulmasına, sair yönlerin ise onanmasına karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; kadın yararına 150.000,00 TL manevî tazminata karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı erkek vekili tarafından temyiz edilmekle kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı kadın vekili dava dilekçesinde özetle; tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle tarafların boşanmalarına, müvekkili lehine aylık 6.000,00 TL tedbir-yoksulluk nafakası, 200.000,00 TL maddî tazminata, 200.000,00 TL manevî tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP

Davalı erkek vekili davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 12.09.2019 tarihli kararıyla, tarafların arasında uzun zamandır geçimsizlik bulunduğu, davalı aleyhinde görülen ceza davasının 20.07.2017 tarihinde kesinleştiği, işbu davanın da 21.11.2017 tarihinde açıldığı, bu davaya dayanarak yapılan vakıaya ilişkin ceza yargılaması sonu erdikten sonra ve bu vakıanın önceki davada değerlendirilmediği de göz önüne alındığında davacının bu davayı açmakta hakkı olduğu, bu davanın dayandığı vakıaların önceki davadan farklı olduğu, kadının önceki davadaki yargılama sırasında erkeğin kendi imzasını taklit ettiğini öğrenerek şikayette bulunması üzerine erkeğin ceza yargılaması sonucunda kadının yerine imza attığının kesinleştiği, kesinleşmiş ceza mahkemesi kararı da gözetildiğinde; davalı erkeğin davacı kadının imzasını taklit etmek suretiyle ipotek tesisine muvaffakat eden belgeyi imzalaması ve bu olayın resmi belgede sahtecilik suçuna vücut vermesinin güven sarsıcı davranış niteliğinde olduğu, ayrıca taraf tanıklarının beyanlarıyla sabit olduğu üzere davalının, davacıya maddî destekte bulunmadığı, tarafların halen ayrı yaşadıkları, biraraya gelmedikleri, Küçükçekmece 1. Aile Mahkemesi'nin 2015/185 Esas, 2015/678 Karar sayılı ve 12.07.2017 kesinleşme tarihli ilamıyla sabit olduğu üzere davacı kadının ayrı yaşamaya sebebiyet verdiği, bu nedenle kadının evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında bu dava kapsamıyla az kusurlu olduğu, ancak geçen süre zarfında tarafların biraraya gelme iradesi göstermedikleri, davalının da fiili ayrılığı sona erdirmediği, evlilik birliğinin üzerine yüklediği maddî yükümlülükleri yerine getirmediği, kadına maddî destekte bulunmadığı, bu nedenlerle boşanmaya sebebiyet veren olaylarda davalı erkeğin ağır, davacı kadının az kusurlu olduğu gerekçesi ile kadın tarafından açılan boşanma davasının kabulü ile, 4721 sayılı Kanun’un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle tarafların boşanmalarına, davacı kadın yararına aylık 2.500,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakasına, davacının manevî tazminat talebinin reddine, kadın yararına 70.000,00 TL maddî tazminata karar verilmiştir.

IV.İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

1.Davacı kadın vekili istinaf dilekçesinde özetle; erkeğin evi terkettiğini, kusur belirlemesinin hatalı olduğunu, erkeğin tam kusurlu olduğunu, kadın lehine manevî tazminata hükmedilmesi gerektiğini belirterek kusur belirlemesi, nafakaların miktarı, maddî tazminatın miktarı, manevî tazminatın reddi yönünden istinaf yoluna başvurmuştur.

2.Davalı erkek vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkilinin evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yaptığını, daha fazlasını da yapmak istediğini, fakat davacı tarafından bunun engellendiğini, kadının erkeği evden kovduğunu belirterek kusur belirlemesi, maddî tazminat ve nafakalar yönünden istinaf yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 05.12.2022 tarihli kararı ile boşanmayı gerektiren olaylarda, önceki boşanma davasını açarak fiili ayrılığı başlatan, evlilik birliğinin fiilen tesis edilmesini sağlamak için çaba göstermeyen, bilakis davalıyı eve almayan davacı kadın az, önceki boşanma davasının reddine dair hükmün kesinleşmesinden sonra davacıya maddî destekte bulunmayan, davacının çalışmamasına, gelirinin bulunmamasına rağmen müşterek evin faturalarını ödemeyerek elektrik ve suyun kesilmesine sebebiyet veren, evin aidatlarını da ödemeyen davalı erkeğin ağır kusurlu olduğu, erkeğin, kadının imzasını taklit etmek suretiyle ipotek tesisine muvafakatnameyi imzalaması ve bu olayın resmi belgede sahtecilik suçuna vücut vermesinin güven sarsıcı davranış niteliğinde olduğu belirtilerek erkeğe bu kusur olarak yüklenmiş ise de bu eylemlerin önceki boşanma davasından önceki olaylar olduğu, o davada da bu olaya dayanıldığı ve kusur olarak yüklenmediği ve bu belirlemenin kesinleştiği, bu nedenle bu eylemin erkeğe kusur olarak yüklenemeyeceği, bu nedenle tarafların kusur belirlemesine ilişkin istinaf taleplerinin kısmen kabulüne, tarafların kusur oranları değişmemekle birlikte gerçekleşen kusurlu davranışlar yönünden karar gerekçesinin düzeltilmesine, davacı kadın yararına hükmedilen yoksulluk nafakası ve maddî tazminat miktarlarının az olduğu gerekçesi ile davacının yoksulluk nafakasının ve maddî tazminatın miktarına ilişkin istinaf talebinin kısmen kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararının buna ilişkin kısımlarının kaldırılmasına, davacı kadın yararına aylık 5.000,00 TL yoksulluk nafakasına, davacı kadın yararına 180.000,00 TL maddî tazminata, tarafların sair yönlere ilişkin istinaf taleplerinin ise esastan reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1.Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı davacı kadın tarafından kusur belirlemesi, yoksulluk nafakasının miktarı, manevî tazminatın reddi yönünden, davalı erkek tarafından ise kusur belirlemesi, maddî tazminat ve nafakalar yönünden temyiz isteminde bulunmuştur.

2.Dairemiz 26.12.2023 tarihli ilamı ile "İlk Derece Mahkemesince de kabul edildiği üzere kadının şikayeti üzerine erkeğin eylemi nedeniyle ceza yargılaması yapılıp eylemin sabit görülerek erkeğin mahkumiyetine karar verildiği ve hükmün açıklanmasının geri bırakıldığı, bu kararın 20.07.2017 tarihinde kesinleştiği, iş bu boşanma davasının da 21.11.2017 tarihinde açıldığı ve bu vakıaya dayanıldığı; bu eylemin resmi belgede sahtecilik suçuna vücut vermesinin sübutu ile güven sarsıcı davranış niteliği kazandığı ve erkeğe güven sarsıcı davranış vakıasının kusur olarak yüklenmesi gerektiği anlaşılmaktadır. Bu hale göre İlk Derece Mahkemesince kabul edilen ve gerçekleşen kadının imzasını taklit ederek sahte imzayla resmi belgede sahtecilik ve dolandırıcılık suçunu işleyerek güvensarsıcı davranışta bulunan davalı erkeğin kusurlu davranışı kadının kişilik haklarına saldırı teşkil edecek niteliktedir. Somut olayda, 4721 sayılı Kanun'un 174 üncü maddesinin ikinci fıkrası koşulları davacı kadın yararına gerçekleşmiştir. O halde, davacı kadının manevî tazminat isteğinin kabulüne karar verilecek yerde, hatalı kusur belirlemesi ile yazılı şekilde isteğin reddi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir." gerekçesi ile hükmün bozulmasına, sair temyiz itirazlarının reddi ile hükmün diğer yönlerden onanmasına karar verilmiştir.

B. Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Bozmaya uyan Bölge Adliye Mahkemesince yukarıdaki başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; kadın yararına 150.000,00 TL manevî tazminata karar verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı erkek vekili tarafından temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı erkek vekili temyiz dilekçesinde özetle; kusur belirlemesi ve aleyhine hükmedilen manevî tazminat yönünden kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, kadın yararına manevî tazminata hükmedilmesi koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği ve miktarı noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

4721 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesi, 174 üncü maddesinin ikinci fıkrası. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 323 üncü ve 326 ncı maddeleri, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddesi.

3. Değerlendirme

1.Temyizen incelenen Bölge Adliye Mahkemesi kararında ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olduğu anlaşılmakla; aşağıdaki paragraf kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2.Bölge Adliye Mahkemesince bozma ilamına uyulduğuna göre, yapılacak iş, bozma ilamı doğrultusunda, yeniden hüküm tesis etmekten ibaret olup, bölge adliye mahkemesinin bozma sonrası kararı istinaf incelemesi niteliğinde de değildir. O halde bölge adliye mahkemesince 6100 sayılı Kanun'un 373 üncü maddesi kapsamına uyulan bozma ilamı kapsamında yeniden hüküm tesis edilmesi gerekirken Dairemizin uyulmasına karar verilen bozma ilamı ile ortadan kalkan önceki kararlara atıf yapılarak, istinaf taleplerinin reddi- kabulü şeklinde hüküm tesisi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.

Ne var ki bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin ikinci fıkrası hükmü uyarınca kararın ilgili bentler yönünden düzeltilerek onanması gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1.Davalı erkek vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının REDDİNE,

2.Bölge Adliye Mahkemesi kararının hüküm fıkrasında yer alan 1 numaralı bendin birinci paragrafı olan "davacının manevî tazminatın reddine yönelik istinaf talebinin kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararının buna ilişkin kısmının kaldırılmasına," cümlesinin hüküm fıkrasından çıkartılmak sureti ile temyize konu kararın DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

Peşin alınan harcın istek halinde yatıranlara geri verilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

12.09.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.