Logo

2. Hukuk Dairesi2024/617 E. 2024/2202 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Taraflar arasındaki boşanma davasında kusur belirleme, velayet, kişisel ilişki, tazminat ve nafaka miktarlarının tespiti uyuşmazlığı.

Gerekçe ve Sonuç: Bölge Adliye Mahkemesi kararının, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olduğu gözetilerek, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 370. maddesinin birinci fıkrası uyarınca onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

İNCELENEN KARARIN

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 42. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2021/348 E., 2023/1559 K.

DAVA TARİHİ : 03.11.2014 - 16.01.2016

KARAR : Başvurunun kısmen kabulü ile yeniden esas hakkında hüküm kurma

İLK DERECE MAHKEMESİ : Bakırköy 10. Aile Mahkemesi

SAYISI : 2014/816 E., 2020/637 K.

Taraflar arasındaki boşanma davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davaların kabulüne karar verilmiştir.

Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvuruların kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesinin ilgili hükümlerinin kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı-davalı erkek dava dilekçesinde özetle; evlenmeden önce ancak Türkiye'de yaşamak istediği takdirde kendisi ile evlenebileceğini söylediğini, kadının da bu durumu kabul ettiğini, kadının uzmanlığı tamamlayana kadar Almanya'da yaşayacakları konusunda anlaştıklarını aralarındaki kültür farklılığı nedeniyle bir çok konuda çatışmaya ve tartışmaya başladıklarını, 20 Ekim 2013 tarihinde Türkiye'ye dönmeye karar verip bunu eşine söylediğini, davalı-davacının da gitme demediğini, 06.11.2013 tarihinde İstanbul'a döndüğünü,kadını Türkiye'ye davet ettiğini, aksi takdirde ayrılmaları gerektiğini söylediğini, kadının iletişime yanaşmadığını, bunun üzerine ağabeyi ve arkadaşı ile birlikte Almanya'ya gittiklerini, bu görüşmede davalı-davacının 6 aylık hamile olduğunu, bu durumun kendisinden gizlendiğini öğrendiğini, Almanya'ya gittiklerinde ortak eve alınmadıklarını, bu nedenle başka birinin yanında misafir kaldığını, güven duygusunu yitirdiğini, maddî hesap kaygıları içerisine girdiğini, eşini Türkiye'ye davet ettiğini, kadının çocuk doğduktan sonra gelebileceğini ve altı ay zaman istediğini söylediğini, ancak olumsuz davranışlarına son vermediğini, çocuk Koray'ın doğumu sırasında da Almanya'ya gittiğini, orada karşılaştığı onur kırıcı davranışlara rağmen görevini yaptığını, çocuğun ismi konusunda kendisinin bir hakkı olmadığını söylediğini, 12 gün Almanya'da kaldıktan sonra İstanbul'a geri döndüğünü, bundan sonra kadının kendisini neredeyse hiç aramadığını, çocuk Berkay'ın doğum günü için Almanya'ya gideceğini söylediğinde kendisini istemediğini, 28.11.2014 tarihinde Almanya'ya giderek hem çocukları görmek hem de ayrılığı konuşmak istediğini, ancak kadının kendisini istemediğini, eve almayacağını söylediğini belirterek tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereğince boşanmalarına, 100.000,00 TL maddî, 100.000,00 TL manevî tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP

Davalı-davacı kadın vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde özetle; erkeğin iddialarının doğru olmadığını, erkeğin eş ve çocuğunu Almanya'da yüz üstü bırakarak Türkiye'ye döndüğünü, maddî ve manevî katkıda bulunmadığını, cinsellik ve pornografi bağımlısı olduğunu, cinsel ve fiziksel şiddet gösterdiğini, tecavüz ettiğini, aşağıladığını, eşiyle yaşadığı cinsel mahremiyeti yabancı insanlara, aile bireylerine anlattığını, hakaretler ettiğini, komşu bir kadının odalarını gözlediğini, hatta balkondan asılıp komşunun odasının içerisine bakmaya çalıştığını, diğer bir komşuya sesli olarak öpücük attığını, duvarları ve kapıları tekmelediğini, araba anahtarı ile kadının elini yaraladığını, kadının kazandığı parayla başkalarına hediyeler aldığını, çeşitli ülkeleri gezip bekar insanlarla çeşitli eğlencelere katıldığını, gizlice mal edindiğini, çalışmaya yanaşmadığını, şefkatle yaklaşmadığını, başka kadınlarla birlikte olduğu yönünde şüphe duyduğunu, çocuk Koray'ı sevemediğini, onunla empati kuramadığını söyleyip bu çocukla ilgilenmediğini, çocukla fotoğraf dahi çektirmediğini, arayıp sormadığını belirterek asıl davanın reddine, karşı davanın kabulü ile 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereğince tarafların boşanmalarına, 5.000,00 TL tedbir-yoksulluk, aylık 1.500,00'er TL tedbir-iştirak nafakasına, nafakaların her yıl enflasyon oranında artırılmasına, 500.000,00 TL maddî, 700.000,00 TL manevî tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile kadının ortak çocuk Koray'a olan hamileliğini eşinden gizlediği, hamileliğini bildirmediği, erkek ile tanıklar Halit ve Ethem'in Almanya'ya gitmeleri, kadın ve ailesiyle görüşmeleri sırasında bu durumun anlaşıldığı, Türkiye'ye dönüp eşiyle birlikte yaşayacağını söylemesine rağmen dönmediği, birlikte yaşamaktan kaçındığı, ortak çocuk ile erkeği görüştürmediği, erkek Almanya'ya gittiğinde ortak eve kabul etmediği, erkeğin ise kadının eline anahtarla vurarak fiziksel şiddette bulunduğu, sürekli sinirli davrandığı, kadın ile aralarında kalması gereken mahrem meselelerde ve cinsel hayatları konusunda kadının aile bireyleri yanında konuştuğu, kadını aşağılayıp küçük düşürdüğü, başka kadınlara baktığı, kapıları tekmeleyip zarar verdiği, Almanya'da olduğu zamanda çalışmadığı, kadının aile bireyleri yanında kadına "suratına bak, bir bak nasıl görünüyorsun" diyerek rencide edici konuştuğu, nihayet kadını ve ortak çocuk Berkay'ı Almanya'da bırakarak Türkiye'ye dönerek birlikte yaşamaktan kaçındığı, tüm bu sebeplerle evlilik birliğinin artık iki taraf için de kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığının kabulü ile erkeğin ağır kusurlu olduğu gerekçesi ile asıl boşanma davasının 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrası gereğince; karşı davanın ise 4721 sayılı Kanun'un 162 nci, 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrası gereğince

ayrı ayrı kabulü ile tarafların boşanmalarına, ortak çocuklar Berkay ve Koray'ın velâyetlerinin ve tedbiren geçici velâyetlerinin anneye verilmesine, baba ile ortak çocuklar arasında 23.12.2020 tarihinden itibaren başlamak ve hükmün kesinleşme tarihine kadar devam etmek üzere her ayın 1. ve 3. haftası Cumartesi günü sabah saat 10.00'dan Pazar günü akşam saat 18.00'e kadar, Ramazan ve Kurban bayramlarının 2. günü sabah saat 10.00'dan 3. günü akşam saat 18.00'e kadar tedbiren kişisel ilişki kurulmasına, hükmün kesinleşme tarihinden itibaren baba ile ortak çocuklar arasında her ayın 1. ve 3. haftası Cumartesi günü sabah saat 10.00'dan Pazar günü akşam saat 18.00'e kadar, Ramazan ve Kurban bayramlarının 2. günü sabah saat 10.00'dan 3. günü akşam saat 18.00'e kadar ve her yıl 1 Temmuz günü sabah saat 10.00'dan 10 Temmuz günü akşam saat 18.00'e kadar kişisel ilişki kurulmasına, ortak çocukların tedbir nafakalarının hüküm kesinleşinceye kadar devamına, hükmün kesinleşme tarihinden itibaren ortak çocuklar için ayrı ayrı aylık 600,00'er TL'den aylık toplam 1.200,00 TL iştirak nafakasının babadan alınarak anneye verilmesine, iştirak nafakalarının her yıl TÜİK tarafından belirlenen TÜFE oranında artırılmasına, ilk artışın hükmün kesinleşme tarihinden itibaren bir yıl sonra yapılmasına,kadının tedbir nafakaları 07.03.2016 tarihli ara kararla ortadan kaldırılmış olduğundan bu hususta yeniden karar verilmesine yer olmadığına, şartları oluşmadığından erkeğin maddî ve manevî tazminat taleplerinin ve kadının yoksulluk nafakası talebinin reddine, 40.000,00 TL maddî, 30.000,00 TL manevî tazminatın davacı-davalıdan alınarak davalı-davacıya verilmesine karar verilmiştir

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

1.Davacı- davalı erkek vekili istinaf sebepleri olarak; karşı boşanma davalarının kabulü, kusur belirlemesi, ortak velâyet kararı verilmemesi, kişisel ilişkinin düzenlenme şekli, aleyhine hükmedilen maddî ve manevî tazminatları ve miktarları, asıl davada talep ettikleri maddî ve manevî tazminat taleplerimin reddi bakımından istinaf buşvurusunda bulunmuştur.

2.Davalı-davacı kadın vekili istinaf sebepleri olarak; kusur belirlemesi, asıl davanın kabulü, kişisel ilişki, tedbir ve yoksulluk nafakası taleplerinin reddi, maddî ve manevî tazminat ile müşterek çocuklar için belirlenen iştirak nafakasının miktarı bakımından istinaf buşvurusunda bulunmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; kadının fiziksel şiddet iddiası dosya kapsamında ispatlanmadığı, dosyaya sunulan ve Almanya'da düzenlenen 15.12.2017 tarihli raporun kadının beyanlarına göre düzenlendiği, cinsel ve fiziksel şiddete maruz kaldığına ilişkin bu rapordaki anlatımı dışında somut bir delil bulunmadığı, bu nedenle erkeğin kusur tespitine yönelik istinaf talebinin kısmen kabulü ile taraflara yüklenen kusur oranları değişmediğinden gerçekleşen kusurlu davranışlar yönünden karar gerekçesinin düzeltilmesine karar vermek gerektiği, erkeğin sübut bulan eylemleri 4721 sayılı Kanun'un 162 nci maddesinde düzenlenen hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış sebebine dayalı boşanma kararı verilebilmesi için yeterli düzeyde olmadığı bu bakımdan 4721 sayılı Kanun'un 162 nci maddesine dayalı olarak açılan karşı davanın reddi gerektiği, ortak çocukların anne ile birlikte yaşaması, alıştıkları düzen nedeniyle velâyetlerinin anneye verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı, yine tarafların ayrı ülkelerde yaşamaları nedeniyle ortak velâyet durumunda ciddi sağlık sorunları durumunda her ikisinin de muvafakatinin gerekmesi ve aynı anda hazır bulunmalarının zorluğu nazara alındığında ortak velâyete hükmedilmeyip velâyetin tek başına anneye verilmesinde de bir isabetsizlik olmadığı, aynı şekilde baba rolünün çocukların yaşantısındaki ve gelişimleri üzerindeki etkisi, babalık duygusunun tatmini bakımından baba ile yatılı ilişki tesisi ve bu ilişkinin kaliteli sürdürülmesi bakımından refakatçi olmaksızın gerçekleşmesinde de bir yanlışlık bulunmadığı ancak baba ile çocukların farkı ülkelerde yaşaması, tatil zamanlarındaki farklılık nedeniyle kişisel ilişki şekli ve süresi doğru olmadığı, ortak çocukların ihtiyaçları ve tarafların ekonomik ve sosyal durumları dikkate alındığında lehlerine takdir edilen tedbir nafakası yeterli ise de, iştirak nafakası miktarı az olduğu, tarafların kusur dereceleri, ekonomik ve sosyal durumları, boşanmakla eşin desteğini kaybetmesi, kişilik hakkının saldırıya uğraması karşısında davalı-davacı kadın lehine maddî ve manevî tazminata hükmedilmesi doğru olmakla birlikte bunların miktarı az olduğu gerekçesi ile tarafların istinaf başvurularının kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesinin ilgili bentlerinin kaldırılmasına, yeniden esas hakkında hüküm kurmak suretiyle kadının 4721 sayılı Kanun'un 162 nci maddesinde düzenlenen hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış sebebine dayalı boşanma davasının ispatlanamadığından reddine, velâyetleri anneye verilen müşterek çocuklar Berkay ve Koray ile baba arasında her ayın 1. ve 3. haftası Cumartesi günü sabah saat 10.00'dan Pazar günü akşam saat 18.00'e kadar, Ramazan ve Kurban Bayramlarının 2. günü sabah saat 10.00'dan 3. günü akşam saat 18.00'a kadar, her yıl kış sömestr tatilinin 3. günü saat 10.00'dan 10. günü saat 18.00'a kadar ve her yıl 1 Ağustos günü sabah saat 10.00'dan 20 Ağustos günü akşam saat 18.00'e kadar baba yanında kalmaları suretiyle kişisel ilişki kurulmasına, tahsilde tekerrür oluşturmamak kaydıyla her bir çocuk için boşanma hükmünün kesinleşmesinden itibaren geçerli olmak üzere ayrı ayrı aylık 1.500,00 TL'den toplam 3.000,00 TL iştirak nafakasının davacı-davalıdan alınarak davalı-davacıya ödenmesine, nafakaya her yıl TÜİK'in belirlediği ÜFE oranında artış uygulanmasına, ilk artışın boşanma hükmünün kesinleştiği tarihten itibaren bir yıl sonra uygulanmasına, 100.000,00 TL maddî ve 80.000,00 TL manevî tazminatın davacı-davalıdan alınarak davalı - davacıya ödenmesine, tarafların diğer istinaf taleplerinin reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1.Davacı-davalı erkek vekili; kadının davasının kabulü, kusur belirlemesi, tazminatlar, velâyet ve iştirak nafakasına uygulanan ÜFE artışının usul ve kanuna aykırı bulunduğunu ileri sürerek; kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

2.Davalı-davacı kadın vekili; 4721 sayılı Kanun'un 162 nci maddesine

dayanan davanın reddi, kusur belirlemesi, kişisel ilişki, tazminatların mıktarı usul ve kanuna aykırı bulunduğunu ileri sürerek; kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, kusur belirlemesi ve kadının 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesine dayalı davasının kabulünün yerinde olup olmadığı, kadının 4721 sayılı Kanun'un 162 nci maddesine dayalı boşanma davasının kabulü koşullarının oluşup oluşmadığı, velâyet ve kişisel ilişki düzenlemesi ile tazminatlar ve nafakalar noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

4721 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesi, 6 ncı maddesi, 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 169 uncu maddesi, 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 175 inci, 182 nci, 324 üncü, 327 nci, 328 inci, 329 uncu, 330 uncu ve 336 ncı maddeleri. 6100 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddesi. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 50 nci ve 51 inci maddeleri.

3. Değerlendirme

1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup taraf vekilleri tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

28.03.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.