"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/708 E., 2023/2070 K.
KARAR : İstinaf başvurusunun kısmen kabulü ile yeniden hüküm kurma
İLK DERECE MAHKEMESİ : Ezine Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi
SAYISI : 2019/55 E., 2020/235 K.
Taraflar arasındaki boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince asıl davanın reddine, birleşen davanın kabulüne, tarafların boşanmalarına karar verilmiştir.
Kararın davalı-davacı erkek vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile yeniden hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı-davalı erkek vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı-davalı erkek vekili dava dilekçesinde özetle; tarafların 04.11.2016 tarihinde evlenmiş olup bu evlilikten ortak çocuklarınını bulunmadığını, davalının evlilik birliği içerisinde müvekkil kızının yanına şehir dışına gittiğinde evden gittiğini, nerede olduğuna dair hiçbir bilgi vermediğini, müvekkili kızının yanından döndüğünde eşinin evde olmadığını gördüğünü ve defalarca aradığını ancak davalının yerini söylemeyerek eve dönmeyeceğini ifade ettiğini, tarafların arasında bir tartışma, şiddet, herhangi bir süregelen ve evlilik birliğinin zarar göreceği bir durum olmaksızın, davalı eşin evi terketmesi hususunda müvekkilinin davalıya güvenini yitirdiğini ve evlilik birliğinin sürdürülmesi olanağının kalmadığını, bunun yanı sıra müvekkilinin yaşadığı yerin küçük bir yer olması, eşinin gitmesi ve bir süre yerinin dahi tespit edilememesi noktasında müvekkilinin manevi olarak da çok yıprandığını ve erkeklik gururunun yerle bir olduğunu, evlilik birliğinin devamını temin etmenin eşlerin karşılıklı hak ve görevlerinden olduğunu, eşlerden her birinin evlilik birliğinin devamını sağlamak için birliğin kendisine yüklediği mükellefiyetleri iyi niyetle yerine getirmesi gerektiğini ve huzursuzluk yaratacak davranışlardan kaçınması gerektiğini, davalının evlilik birliğinin kendisine yüklemiş olduğu yükümlülükleri yerine getirmediğini, müvekkiline haber dahi vermeksizin ve en ufak bir neden olmaksızın evi terk ederek hayatı çekilmez kıldığını, tarafların birbirlerini tamamlamaları anlamında evlilik birliğinde eşlerin birbirlerine karşı oldukları sorumluluklarını hissettikleri, gerekli özen ve dikkati gösterdikleri ölçüde mutlu olabileceklerini, müvekkilinin evlilik birliğinin kendisine yüklemiş bulunduğu ödevleri büyük bir sorumluluk bilinciyle yerine getirdiğini, eşine karşı saygıda kusur etmediğini ve hoşgörülü yaklaşımları ile de eşinin kusurlarını görmezden geldiğini, ancak davalı eşin evlilik birliğinin kendisine yüklediği ödevlerini yerine getirmediği gibi kusurlu sayılacak davranışlarda bulunduğunu, davalının bu davranışları sonucunda evlilik birliğinde sevgi ve saygının ortadan kalktığını, duygu ve düşünce birliği yok olduğunu ve evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını, bu durumun tarafların müşterek hayatını sona erdirmiş olup halen ayrı yaşadıklarını, bundan böyle müşterek hayatın devamı da olanaksız olduğundan fiilen sona ermiş bulunan evliliği hukuken de sona erdirmek için iş bu davayı açmak gereksinimi doğduğunu, davalı eşin de boşanmaya rıza göstereceği ve açılan bu davayı kabul edeceği inancında olduklarını, arz ve izah edilen nedenlerle evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle tarafların boşanmalarına, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalı-davacı kadın vekili cevap dilekçesinde özetle; bu evliliğin müvekkil ve davalının ikinci evlilikleri olduğunu, evliliklerinin ilk ayları son derece iyi geçtiğini ancak davalının günden güne değiştiğini, müvekkilin önceki evliliğinden olan iki çocuğunun da müvekille yaşadığını, davalının müvekkilin çocuklarını kabullenemediğini çocuklar eğitimlerini devam ettirmesine rağmen okul sonrası işlere gönderdiğini, ortak çocuklara bir çok kez hakaretlerde bulunduğunu, bir keresinde ortak çocuğu sıcak kettle (çay makinesini) fırlattığını, ayrıca davalının evin ihtiyaçlarını karşılamadığını ve hemen hemen tüm birikimini kendi kızına ayırdığını,müvekkilin davalı ile evlendikten sonra tüm birikimini davalıya verdiğini, davalı eşin müvekkile bir çok kez hakaretler ettiğini "seni bana iyi diye kakaladılar, senin ve çocuklarının kahrını çekemem, ben kendime bir dost bulacağım, kendi hayatımı yaşayacağım, seni sevmiyorum, seni istemiyorum" dediğini, müvekkilin yaşadığı bu onur kırıcı tavırlar sebebiyle psikolojik olarak zor günler geçirdiğini, halen psikolojik tedavi görerek ilaç kullandığını, tarafların evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanmalarına, müvekkilinin yaşamış olduğu bu acıların biraz olsun dindirilebilmesi için yasal faiz ile beraber 50.000,00 TL manevî tazminat, 50.000,00 TL maddî tazminat, müvekkil düzenli olarak çalışmadığı için de boşanma davası müddetince aylık 1.000,00 TL tedbir nafakası, davanın kesinleşmesinden itibaren ise 1.000,00 TL yoksulluk nafakası talep etmiştir
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; asıl dava bakımından yapılan değerlendirmede; davacı-davalı erkek davalı-davacı kadının ortak konutu terk ederek kusurlu davrandığını iddia etmiş ise de süresi içerisinde tanık listesi sunmamış ve iddialarını ispat edememiştir. Bu nedenle ispatlanamayan asıl davanın reddine karar verilmiştir. Birleşen dava bakımından yapılan değerlendirmede; davalı-davacı kadın tanıkları ... ve ...'in görgüye dayalı beyanlarına göre davacı-davalı erkeğin davalı-davacı kadına karşı "gerizekalı, salak, manyak, cahil" şeklinde hakaret ettiği, davalı-davacı kadının ilk evliliğinden olan çocukları ... ve ...'a hakaret ettiği, onları evde istemediği, aralarına çıkan bir tartışma sırasında kaynar vaziyetteki çaydanlığı ...'a fırlattığı, son olarak da davacı davalı erkeğin davalı-davacı kadına "ben kızımın yanına gidiyorum, ben eve döndüğümde gitmiş olun" diyerek ve kadının eşyalarını toplayıp kapı önüne koyarak davalı-davacı kadını ortak konuttan kovduğu, tanıklar ... ve ...'ın davalı-davacı kadının çocukları olduğu ancak beyanlarının taraflı olduğuna ilişkin herhangi bir emare bulunmadığı gibi tanık ...'ın da davacı-davalı erkeğin kadını ortak konuttan kovduğunu doğruladığı, bu durumun taraflar arasında evlilik birliğini temelinden sarsacak derecede ve devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizliğe sebep olduğunun ve davacı-davalı erkeğin evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında tam kusurlu olduğunun dosya kapsamına göre sabit olduğu, davalı-davacı kadının evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebebiyet verecek ve kendisine kusur atfedilebilecek bir davranışının ispat edilemediği, bu şartlar altında evlilik birliğinin devamında taraflar ve toplum için bir fayda kalmadığı gerekçesi ile birleşen davanın kabulü ile evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedenine dayalı olarak tarafların boşanmalarına, kadın lehine aylık 350,00 TL yoksulluk nafakasına, 7.000,00 TL maddî tazminata, 10.000,00 TL manevî tazminata karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı-davalı erkek vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı-davalı erkek vekili istinaf dilekçesinde; yaklaşık üç yıl süren bir evlilik neticesinde müvekkilinin ömür boyu nafaka ödemesinin hakkaniyete aykırılık teşkil ettiğini, ayrıca davalı kadının hem evlilik süresince hem de dava süresince düzenli olarak çalıştığını, yoksulluğa düşmesinin söz konusu olmadığını, Mahkemece sadakat yükümlülüğüne aykırılığın tazminat talepleri yönünden karara dayanak gösterildiğini, ancak karşı tarafın bu vakıaya dayanmadığını, yargılama esnasında toplanan delillerde müvekkilinin sadakat yükümlülüğüne herhangi bir aykırılığının ispatlanmadığını, tazminatın kaldırılmasına karar verilmesi gerektiğini, sundukları ıslah dilekçesi ile yeni vakıalar ileri sürdüklerini, bununla ilgili tanık da gösterdiklerini, ıslahın kanuna uygun olduğunu, ıslah dilekçesinde gösterdikleri tanıkların usulünce dinlenerek ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonuca göre karar verilmesi gerektiğini bildirerek, İlk Derece Mahkemesinin kararının kaldırılarak her iki dava yönünden talepleri gibi karar verilmesi için istinaf yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, "İlk Derece Mahkemesinin tazminata ilişkin gerekçe kısmında davalı erkeğe yüklenen "sadakat yükümlülüğüne aykırı davranışa" birleşen davada davacı kadın tarafından vakıa olarak dayanılmadığı, bu nedenle davalı erkeğin kusurları arasından bu vakıanın çıkartılması gerektiği, bunun dışında kalan İlk Derece Mahkemesi tarafından erkeğe yüklenen kusurlu davranışlarının dosyadaki deliller ile kanıtlandığı, taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabit olduğu, evlilik birliğinin çekilmez hale gelmesinde erkeğin tam kusurlu olduğuna yönelik tespitin yerinde olduğu, olayların akışı karşısında davacının birleşen davayı açmakta haklı olduğu, davacı yönünden 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin birinci fıkrası koşullarının oluştuğu, birleşen davanın kabulüne karar verilmesinin usul ve yasaya uygun olduğu, birleşen davada davacı-davalı kadının ... isimli iş yerinde düzenli ve sürekli çalışmasının olduğu, tarafların ekonomik durumları kıyaslandığında, davacı kadının boşanma ile birlikte yoksulluğa düşmeyeceği, davacı kadının yoksulluk nafakası talebinin reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesinin yerinde olmadığı gerekçesiyle davacı-birleşen davalının kusura ve yoksulluk nafakasına yönelik istinaf talebinin kabulüne, diğer istinaf taleplerinin reddine, İlk derece mahkemesinin tazminata ilişkin gerekçesinde yer alan davacı-birleşen davalı erkeğe yüklenen kusurlu davranışlardan "sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığına" ilişkin vakıanın çıkartılmasına, kusur belirlemesinin düzeltilmesine, İlk Derece Mahkemesinin kararının yoksulluk nafakasına ilişkin B-2 nolu hüküm fıkrasının kaldırılmasına, yeniden hüküm kurulmasına, birleşen davada davacı kadının yoksulluk nafakası talebinin reddine, sair yönlere ilişkin istinaf başvurusunun ise esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı-davalı erkek vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı-davalı erkek vekili temyiz dilekçesinde özetle; her iki boşanma davası yönlerinden temyiz talebinde bulunulmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, boşanma davaları, kusur belirlemesi, tazminatlar noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 190 ıncı maddesi ve 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri; 4721 sayılı Kanun’un 6 ıncı maddesi, 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrası,174 üncü maddesi, 175 inci maddesi; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 50 nci ve 51 inci maddeleri.
3. Değerlendirme
1.Bölge Adliye Mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı-davalı erkek vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
18.11.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.