"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :TÜKETİCİ MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki ayıba dayalı bedelden indirim davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; davalı ile imzaladığı 18/7/2006 tarihli sözleşme ile “İstanbul Halkalı Toplu Konut Projesinden“ 550 ada C2-1 Blok 16 numaralı bağımsız bölümü satın aldığını, sözleşme konusu bağımsız bölümün 2008 yılı Ağustos-Eylül aylarında eksik ve ayıplı olarak teslim edildiği, teslim sonrasında da bağımsız bölüm, site ve ortak alanlarda eksik ve ayıplı imalatlar olduğunun anlaşıldığını iddia ederek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere, eksik ve ayıplı işlerin taşınmazda sebep olduğu değer kaybı oranında bedelden indirim yapılmak üzere 5.000 TL’nin sözleşme tarihinden işleyecek avans faizi ile davalıdan tahsilini talep etmiş, talebini 30/09/2014 tarihli ıslah dilekçesi ile de toplam 32.797 TL’ye yükseltmiştir.
Davalı; satış duyuruları ve broşürlerin bağlayısı olmadığını, yapım sırasında gerekli görülecek değişiklikleri yapma yetkisi olduğunu, davacının taşınmazı mevcut haliyle gördüğünü ve kabul etmiş sayıldığını, süresinde ayıp ihbarında bulunulmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; davalının eksik ifa ve gizli ayıp nedeni ile ortaya çıkan değer kaybından sorumlu olacağı gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile 20.714 TL 'nin ıslah tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalıdan tahsiline dair verilen hüküm, Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 27/10/2016 tarihli ve 2015/27599 E. 2016/19673 K. sayılı, kararıyla; eksik iş olarak nitelendirilen kalemlerin açık ayıp olduğu, açık ayıplar bakımından süresinde ayıp ihbarında bulunulmadığından eksik iş nedeniyle tazminat talebinin reddedilmesi gerektiği, gizli ayıplar bakımından ise ayıpların ortaya çıkış tarihleri ile ilgili olarak taraf ve yargı denetimine elverişli bilirkişi raporu alınıp, ayıp ihbarının süresinde yapıldığını ispatla yükümlü davacının delilleri toplanarak değerlendirme yapılması gerektiği, kabule göre de ayıp sebebiyle değer kaybının nisbi metot uygulanarak tespit edilmesi gerektiği gerekçesiyle, bozulmuştur.
Bozmaya uyan mahkemece; süresinde ayıp ihbarında bulunulan gizli ayıplar bakımından bağımsız bölümün değerinde 7.767 TL azalma olacağı gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile 7.767 TL’nin 5.000 TL’sinin dava tarihinden, 2.767 TL’sinin ise ıslah tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, davalı tarafça temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalının sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Davalının faize yönelik temyiz itirazının incelenmesinde;
Ticari işlerde, taraflar arasında öngörülmese dahi avans faizi oranında temerrüt faizi talep edilebilir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun ticari iş karinesini düzenleyen 19. maddesi, “ (1) Bir tacirin borçlarının ticari olması asıldır. Ancak, gerçek kişi olan bir tacir, işlemi yaptığı anda bunun ticari işletmesiyle ilgili olmadığını diğer tarafa açıkça bildirdiği veya işin ticari sayılmasına durum elverişli olmadığı takdirde borç adi sayılır.(2) Taraflardan yalnız biri için ticari iş niteliğinde olan sözleşmeler, Kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, diğeri için de ticari iş sayılır.” düzenlemesini içerir. Yine aynı kanunun “tacir tüzel kişiler” başlıklı 16. maddesi “ (1) Ticaret şirketleriyle, amacına varmak için ticari bir işletme işleten vakıflar, dernekler ve kendi kuruluş kanunları gereğince özel hukuk hükümlerine göre yönetilmek veya ticari şekilde işletilmek üzere Devlet, il özel idaresi, belediye ve köy ile diğer kamu tüzel kişileri tarafından kurulan kurum ve kuruluşlar da tacir sayılırlar. (2) Devlet, il özel idaresi, belediye ve köy ile diğer kamu tüzel kişileri ile kamu yararına çalışan dernekler ve gelirinin yarısından fazlasını kamu görevi niteliğindeki işlere harcayan vakıflar, bir ticari işletmeyi, ister doğrudan doğruya ister kamu hukuku hükümlerine göre yönetilen ve işletilen bir tüzel kişi eliyle işletsinler, kendileri tacir sayılmazlar.” demektedir.
Somut olayda; davalı, 2985 sayılı Toplu Konut Kanunu ek 1. maddede belirtildiği üzere kamu tüzel kişisi olup, 233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsler Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye ek listede yer alan kamu iktisadi teşebbüsleri arasında sayılmamış, 09/07/2018 tarihli ve 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığına bağlanmıştır. Davalı idare, iktisadi alanda ticari esaslara göre faaliyet göstermek üzere kurulmamıştır. Her ne kadar 2985 sayılı Kanun'un ek 1. maddesinin (e) bendi ile konut sektörüyle ilgili şirketler kurmak veya kurulmuş şirketlere ve finans kurumlarına ortak olmak davalının görevleri arasında sayılmış ise de bu hüküm davalıya tacir sıfatı kazandırmamaktadır. TTK’nın 16. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca davalının kurduğu veya ortak olduğu şirketler yönünden tacir sıfatı, kurulan veya ortak olunan ve ayrı tüzel kişiliği bulunan şirkete ait olup, bunları kuran veya ortak olan davalıya ait değildir.
Buna göre, mahkemece; davalının tacir, taşınmaz satışına dair sözleşmeninde ticari iş niteliğinde olmadığı gözetilerek, hüküm altına alınan alacağın yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmiş gerekirken yanılgılı değerlendirme avans faize hükmedilmesi, doğru olmayıp bozmayı gerektirir.
Ne var ki, bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, hükmün düzeltilerek onanması HUMK'nın 438/7 maddesi hükmü gereğidir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davalının sair temyiz itirazlarının REDDİNE, ikinci bentte açıklanan nedenlerle hüküm fıkrasının (1/a) bendinde yer alan "... avans faizleri ..." ifadesi çıkarılarak yerine "yasal faizi" ifadesinin yazılması suretiyle düzeltilmesine, hükmün düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK'nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nın 440. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 11/10/2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.