Logo

3. Hukuk Dairesi2021/1151 E. 2021/1487 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacı ile davalı arasında imzalanan sözleşmenin hukuki niteliğinin ne olduğu (adi ortaklık, miras taksim sözleşmesi veya yolcu taşıma hattı ortaklık sözleşmesi) ve davacının bu sözleşmeden kaynaklanan alacaklarının olup olmadığı hususunda uyuşmazlık bulunmaktadır.

Gerekçe ve Sonuç: Taraflar arasındaki sözleşmenin, sermaye payı, ortak amaç ve işbirliği unsurları taşımaması nedeniyle adi ortaklık veya miras taksim sözleşmesi olarak nitelendirilemeyeceği, ancak yolcu taşıma hattı ortaklık sözleşmesi olarak değerlendirilmesi gerektiği, bu nedenle de mahkemece sözleşme hükümleri doğrultusunda davacının hissesine tekabül eden bedelin hesaplanarak karar verilmesi gerektiği gözetilerek yerel mahkeme kararının bozulmasına ve bölge adliye mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : SAMSUN BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 3. HUKUK DAİRESİ

İLK DERECE

MAHKEMESİ : RİZE 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen alacak davasının reddine dair verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davacı tarafın istinaf başvurusunun reddine yönelik olarak verilen karar, davacı vekili tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmekle; duruşma günü olarak belirlenen 16/02/2021 tarihinde davalı asil ... geldi. Başka gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunan asilin sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00'e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı; tarafların kardeş olduklarını, muris babaları ...'in 1991 yılında kurulan 13 Nolu ... minibüs kooperatifine üye olduğunu, bu tarihte bütün ödemeleri kendisinin yaptığı bir minibüs satın alındığını ancak resmiyette babası adına kayıtlı minibüs durağında çalışmaya başladığını, hattan gelen gelirin tümünün muris ...'e verildiğini, durak ile plaka üzerinden ortaklık kurulamadığından murisin durağı, plakayı ve davacıya ait aracı davalının üzerine yaptırdığını ancak bu tarihten sonra da minibüsü kendisinin işlettiğini; Rize Belediyesi'nin aldığı kararla 13 Nolu ... minibüs kooperatifi ile 8 nolu şehir içi kooperatifinin birleştirildiğini; bilahare taraflar arasında imzalanan 02/09/2011 tarihli sözleşme ile hattın ortaklığının %20’sinin tarafına verilmesi hususunda anlaştıklarını yine aynı tarihli başka bir sözleşme ile de 2003 model Magirus marka minibüsün tarafına 32.000 TL’ye satışı konusunda anlaşmaya varıldığını; araç bedeli olarak 4.000 TL peşin, 1.200 TL bankaya ve kira bedeli olarak 400 TL ödediğini, araç borcunun bitmesine rağmen davalının aracı devretmek istemediğini belirterek; 8 nolu şehir içi kooperatifine kayıtlı ... plaka sayılı hattaki ortaklığın feshi ile ortaklığın tasfiyesinden -hattın bedelinden- tarafına isabet eden kısmı için fazlaya ilişkin hakkı saklı kalmak kaydıyla 10.000 TL, aracın değerinin tamamı için şimdilik 5.000 TL olmak üzere toplam 15.000 TL'nin davalıdan alınarak tarafına verilmesini talep etmiş, 02/07/2018 tarihli dilekçesi ile de dava değerini 232.000 TL’ye yükseltmiştir.

Davalı; kooperatif hattı ve ... plakalı aracın tarafına ait olduğunu ancak mevsimlik işçi olarak çalışıyor olması ve sigortasının kapanmaması için mülkiyetin muris baba ... üzerine yapıldığını, önceki aracını satarak ... plakalı aracın alındığını; 11 yıl evvel murisin aracı tüm haklarıyla beraber tarafına devrettiğini, minibüs hattı ve bağlı bulunduğu aracı davacıya kiraya verdiğini, ancak bu aracın davacıya satılmadığını, taraflar arasında akdedilen sözleşmede her ne kadar minibüs hattı ve bu hatta bağlı plakanın %20’sinin davacıya ait olduğu kararlaştırılmış ise de bunun davacıyı sorumsuzluktan kurtarmaya yönelik olduğunu, sözleşmede bir değer belirtilmediğinden noterde işlem yapılamadığını; kooperatiflerin birleştiğini, bu birleşme neticesinde esnaf kredi kooperatiften 110.000 TL kredi alındığını ve toplam 148.373,94 TL geri ödeneceğini, ayrıca ihale bedeli olarak Rize Belediyesi’ne iki taksit halinde 50.000 TL ödeyeceğini belirterek, haksız açılan davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

İlk derece mahkemesince; “...ancak akrabalık bağı bulunmayan tanık ...'nun beyanından anlaşıldığı üzere dava konusu minibüs hattının davacı ile davalı arasında yapılan anlaşma ile tarafların 5 kardeş olmaları nedeniyle 5 paya bölündüğünü belirttiği, yine tanık ...' ün beyanında minibüs hattının tarafların murisi ... adına olduğunu belirttiği, diğer tüm tanıkların taraflar arasında adi ortaklık olduğuna dair bilgilerinin olmadığı, tanık beyanlarından anlaşıldığı üzere dava konusu minibüs ve hattın tarafların ortak murisi ...'e ait olduğu, ancak murisin sağlığında davalı oğlu ...' e devrettiği, minibüs ve hattın 5 pay kabul edilerek paylaştırılmasından da muris ...' e ait olduğunun sabit olduğu, adi ortaklığın varlığına yöneik iddası yönünden davacının yemin teklif etme hakkını kullanmadığı bu hali ile taraflar arasında adi ortaklık ilişkisinin bulunduğunun tanık beyanları ile ispatlanamadığı, taraflar arasındaki 2011 tarihli protokolün ise babalarına ait minibüs ve hat üzerindeki miras taksimine yönelik olduğu adi ortaklık sözleşmesi olarak kabul edilemeyeceği" gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; karara karşı, davacı istinaf kanun yoluna başvurmuştur.

Bölge adliye mahkemesince; “Bu bir taraflar arası anlaşmadır” başlığını taşıyan, 02/09/2011 tarihli protokolde, davalının kendi adına kayıtlı olan ... plakalı durağın %20'sini davacı kardeşi ...'e verdiğini, %20'sinin ise anneleri ...'in olduğunu beyan ettiği, protokolün taraflarca imzalandığı ve imzalara itirazın bulunmadığı, her ne kadar davacı tarafça söz konusu protokolün adi ortaklık kurulması amacıyla imzalandığı iddia edilmekte ise de, sözleşmenin amacının yorum yolu ile ortaya çıkarılmasında önem taşıyan sözleşme tanıklarının beyanlarından taraflar arasında adi ortaklık kurulduğunun net bir şekilde anlaşılamadığı, tarafların kardeş olması nedeni ile yargılama sırasında tanık olarak beyanları alınan aile yakınlarının da adi ortaklığın bulunmadığı yönündeki açıklamaları dikkate alındığında, mahkemece davanın reddine karar verilmiş olmasında usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı gerekçesiyle, davacının istinaf talebinin reddine karar verilmiş; karar, davacı tarafından temyiz edilmiştir.

1- Davacı tarafın araç bedeline yönelik temyiz incelemesinde;

Bilindiği üzere, trafik siciline kayıtlı araçların mülkiyetinin devrini öngören her türlü sözleşmelerin geçerliliği 2918 sayılı Kanunun 20/d maddesi uyarınca resmi şekilde yapılmalarına bağlıdır. Burada sözü edilen resmi şekil, sözleşmenin noterde re'sen düzenleme şeklinde yapılmasıdır. Bu şekil şartı geçerlilik şartı olup, bu şekle uygun yapılmayan sözleşmeler baştan itibaren geçersizdir. Geçersiz sözleşmeler ise taraflar için hak ve borç doğurmazlar. Taraflar sadece ve ancak birbirlerine verdiklerini sebepsiz zenginleşme hukuksal nedenine dayalı olarak geri isteyebilirler. (HGK'nın 2003/4- 676 E. 2003/639 K.sayılı kararında aynı hususa yer verilmiştir.)

Bu ilkeler ışığı altında somut olaya bakıldığında ise; taraflar arasındaki 02/09/2011 tarihli “bu bir anlaşmadır” başlıklı sözleşmede “... plakalı magurus minübüsü kardeşim ...’a 32.000 TL’ye sattım peşin olarak bana 4.000 TL’sini verdi, geri kalana 28.000 TL’yi ayda ... Bankasına sıra ödeme olarak aylık takriben 1.200 TL olarak ödeyecek bu anlaşma şahitler huzurunda yapıldı” ifadesine yer verildikten sonra taraflarca imzalanmıştır. Ancak, araç satışına ilişkin sözleşme resmi şekilde yapılmadığı için geçerli olmadığından, davalı aldığı satış bedelini eş söyleyişle davacı tarafından yapılan tüm ödemelerin iadesi ile yükümlü olacaktır.

Öyle ise mahkemece, bu ilke ve esaslar gözetilerek yapılacak yargılama neticesinde hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile taraflar arasında yapılan 02/09/2011 tarihli yolcu taşıma hat sözleşmesinin işbu araç satış sözleşmesi ile birlikte değerlendirilerek yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.

2- Davacı tarafın yolcu taşıma hat bedeline yönelik temyiz incelemesinde;

Bir davada ileri sürülen maddi olguları kanıtlamak taraflara, bu maddi olgulara dayalı olarak uyuşmazlığı nitelemek ve uygulanacak yasa maddelerini arayıp bulmak ve uygulamak hakime ait bir görevdir ( HMK md.33).

Eldeki davada çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; taraflar arasında düzenlenen sözleşmenin niteliği (miras taksim sözleşmesi, adi ortaklık sözleşmesi, yolcu taşıma hattı ortaklık sözleşmesi mi olduğu) noktasında toplanmaktadır.

Türk Borçlar Kanunu'nun 620 nci maddesinde; "Adi Ortaklık Sözleşmesi, iki ya da daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir" denilerek sözleşme unsuru açıkça belirtilmiştir.

Ortaklar, ortak bir amacı gerçekleştirmek üzere bir sözleşme etrafında birleşirler. Sözleşmenin kurulması için tarafların karşılıklı ve birbirlerine uygun irade beyanlarını açıklamaları gerekir. Adi ortaklık, ortak bir amacı gerçekleştirmek üzere kurulur. Ortak amaçtan bahsedebilmek için, sözleşme ile ulaşılmak istenen hedefin bütün ortaklar için müşterek olması gerekir.

TBK'nın 620 nci maddesinde; “ortak bir amaca erişmek üzere” ifadesiyle açıkça belirtilen ortak amaç unsuru, sözleşmenin temel unsurudur. Ortakların, ortak bir amacı gerçekleştirmek için bir araya gelmeleri de yeterli değildir. Bu nedenle, ortakların ayrıca bu amacı gerçekleştirmek üzere çalışmalara katılmayı ve bu amaçla işbirliği yaparak birlikte çaba göstermeyi de taahhüt etmeleri ve bu hususta üzerlerine düşeni yapmaları gerekir. Yani ortaklar, ortak amacın gerçekleşmesi için eşit durumda gayret ve özen gösterme yükümlülüğü altındadırlar.

Sözleşmede ortaklar için sermaye payı koyma yükümlülüğünün öngörülmüş olması, birlikte çaba gösterme yükümlülüğüne de yer verildiği anlamına gelmez. Bu unsurun sözleşmenin içeriğinde yer alması gerekir (N.Barlas 38,O.H.Şener 117.sy).

Diğer bir deyişle, taraflar arasındaki ilişkinin ortaklık olarak kabul edilebilmesi için sözleşme de, sözleşmeyi yapacak kişiler, sermaye payı, ortak amaç ve işbirliği unsurları bulunmalıdır. Taraflar arasında düzenlenen sözleşme; bu açıklamalar ışığında incelendiğinde, TBK.'nın 620 ncı maddesinde tanımını bulan adi ortaklığın unsurlarını taşımamaktadır.

Diğer taraftan, miras elbirliği halinde mülkiyet olarak mirasçılara intikal eder. Elbirliği halini ortadan kaldıran sebeplerden biri miras taksim sözleşmesidir.

TMK’nın 676 ncı maddesine göre "Yasal mirasçılar, gerek kendi aralarında, gerek atanmış mirasçılarla birlikte mirası aynı kurallara göre paylaşırlar. Aksine düzenleme olmadıkça mirasçılar, paylaşmanın nasıl yapılacağını serbestçe kararlaştırırlar.” hükmüne yer verilmiştir.

Miras taksim sözleşmesi; mirasın mirasçılar arasında nasıl ve ne şekilde paylaşılacağını belirten özel bir sözleşme şeklidir. Bu sözleşme ile paydaşlar mirasın nasıl paylaşılacağını özgür iradeleri ile belirler ve kendilerini bağlarlar. Taksim sözleşmesinin geçerli olabilmesi için bütün mirasçıların mirastan kimin ne kadar alacağını ve nasıl paylaşılacağını özgür iradeleriyle baskı ya da zorlama altında kalmadan belirlemeli ve bunu kabul etmeleri gerekmektedir. Sözleşme açısından tüm mirasçıların olması geçerlilik şartıdır. Tüm mirasçılar katılmadıkça taksim sözleşmesi geçerlik kazanmaz. Başka bir ifade ile tüm mirasçıların paylaşımda anlaşmaması ve sadece bir kısım mirasçıların anlaşması ile paylaşım sözleşmesi yapması mümkün değildir.

Somut olayda; taraflar arasında imzalanan 02/09/2011 tarihli “Bu bir taraflar arası anlaşmadır” başlıklı sözleşme, “... minübüs durağının tamamı adıma kayıtlı olan ... plakalı durağımın %20’sini ...’a verdim %20’si annemin ...indir. İş bu sözleşme taraflar huzurunda kabul edilip okunup imzalanmıştır. Hise talıbi on yıl sonra değerlendirmeye alınabilir.” ifadelerine yer verildikten sonra üç şahit ile birlikte davalı ve davacı tarafından imzalanmıştır. Sözleşme muhdeviyatından, taraflar arasında imzalanan işbu sözleşmenin yolcu taşıma hat ortaklık sözleşmesi olduğu anlaşılmaktadır.

Dolayısıyla, taraflar arasında düzenlenen işbu sözleşme, az yukarıda açıklanan ilkeler ışığında değerlendirildiğinde, sermaye payı, ortak amaç ve işbirliği unsurları taşımadığından adi ortaklık olarak; tüm mirasçıların paylaşımda anlaşmaması ve sadece bir kısım mirasçıların (davacı ve davalının) sözleşmenin tarafı olması nedeniyle de miras taksim sözleşmesi olarak değerlendirilemeyeceği halde, mahkemece sözleşmenin miras taksim sözleşmesi olarak yorumlanması suretiyle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.

O halde, mahkemece yapılacak iş; taraflar arasındaki sözleşmenin, yolcu taşıma hattı ortaklık sözleşmesi olarak kabulü ile taraf delillerinin, bu sözleşme hükümleri doğrultusunda değerlendirilerek (hattın devamı için taraflarca yapılan veya yapılacak kredi ödemesi, belediye yapılacak vs. ödemeler de hesaplamada dikkate alınmak ve mahsup edilmek suretiyle) yolcu taşıma hat ortaklığın sonlandırılması ve sözleşme ile davacı hissesine tekabül eden bedelin belirlenmesi suretiyle karar vermekten ibaret olmalıdır. Hukuki nitelendirmede yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.

İlk derece mahkemesi kararının, yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmasına karar verilmiş olduğundan, HMK'nın 373/1 maddesi uyarınca, işbu karara karşı yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin bölge adliye mahkemesi kararının da kaldırılmasına karar verilmiştir.

3-Bozma nedenine göre, davacı tarafın diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.

SONUÇ : Yukarıda birinci ve ikinci bentte açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK'nın 373/1 maddesi uyarınca temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararının KALDIRILMASINA, aynı Kanunun 371 inci maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının davacı yararına BOZULMASINA, üçüncü bentte açıklanan nedenlerle davacının diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 16/02/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.