Logo

3. Hukuk Dairesi2021/1297 E. 2021/11591 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davalı tarafından feshedilen avukatlık hizmet sözleşmesinden kaynaklanan ücret ve masraf alacakları ile icra takibine yapılan itirazın iptali davasında, davacının alacak miktarının tespiti ve itirazın iptali talebinin hukuka uygunluğu.

Gerekçe ve Sonuç: Mahkemece, taraflar arasındaki sözleşme, deliller ve davalının ticari kayıtları incelenmeden, eksik inceleme ile hazırlanan yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm kurulmasının usule aykırı olması gözetilerek ilk derece mahkemesi kararı bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen itirazın iptali davasının kısmen kabulüne dair verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; tarafların istinaf başvurularının reddine yönelik olarak verilen karar, davalı vekili tarafından duruşmasız davacı vekili tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmiş ise de, temyize konu edilen kararda dava değeri duruşma sınırının altında olduğundan, duruşma isteğinin miktar yönünden reddiyle, süresinde olduğu anlaşılan tarafların temyiz isteklerinin incelemesinin evrak üzerinde yapılmasına karar verilerek, dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı; davalı ile 01/03/2012 tarihli avukatlık hizmet sözleşmesi imzaladıklarını, 06/02/2015 tarihine kadar sözleşmeye uygun bir şekilde avukatlık mesleğinin gerektirdiği her türlü hukuki danışmanlık ve dava takip hizmetini yerine getirdiğini, dosya sayılarındaki artış nedeniyle aylık ücrete ek olarak 100.000 TL ödeme yapılması konusunda tarafların anlaştığını, davalının maddi sıkıntı yaşadığı gerekçesiyle kısmi ara ödemeler yaptığını, ödemesi gereken avukatlık ücretinin tamamını ve cebinden yapmış olduğu dosya masraflarını ödemediğini, bununla birlikte avukatlık hizmet sözleşmesini 04/02/2015 tarihli ihtarnameyle tek taraflı olarak feshettiğini, feshedilen sözleşmeden kaynaklı alacağın temini amacıyla davalı hakkında icra takibi başlatıldığını, davalının haksız olarak takibe itiraz ettiğini ileri sürerek; takibe vaki itirazın iptalini ve lehine icra inkâr tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.

Davalı; şehir dışındaki duruşmaların çoğunu davacının başka avukatlar aracılığıyla takip ettiğini, bir kısmına ise mazeret gönderdiğini, taraflar arasındaki sözleşmede davacının ilgileneceği dosya sayısının belirtilmediğini, bu nedenle artan dosyalar için ücret arttırımının söz konusu olamayacağını, sözleşmede aylık hizmet ücretinin belirlendiğini ve bu ücretin de davacıya ödendiğini savunarak, davanın reddini, ve lehine kötü niyet tazminatına hükmedilmesini istemiştir.

İlk derece mahkemesince; çözümü yapılan CD kaydındaki görüşmelerde davalı şirket yetkilisi tarafından dava konusu vekâlet ücreti alacağı ile ilgili olarak "100.000 TL kabul edelim" şeklinde beyanda bulunduğu gerekçesiyle; davanın kısmen kabulüne, 100.000 TL asıl alacak ve 1.060,27 TL işlemiş faiz yönünden itirazın iptaline ve takibin devamına, icra inkâr tazminatı talebinin ise reddine karar verilmiştir.

İlk derece mahkemesinin kararına karşı, taraflarca istinaf yoluna başvurulmuştur.

Bölge adliye mahkemesince, tarafların istinaf başvurularının reddine karar verilmiş; karar, taraflarca temyiz edilmiştir.

6100 sayılı HMK'nın 266. maddesi hükmüne göre; çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren konularda, bilirkişi oy ve görüşünün alınması zorunludur. Genel hayat tecrübesi ve kültürünün sonucu olarak herkes gibi hâkimin de bildiği konularda bilirkişi dinlenmesine karar verilemeyeceği gibi, hâkimlik mesleğinin gereği olarak hâkimin hukuki bilgisi ile çözümleyebileceği konularda da bilirkişi dinlenemez. Her hâlde seçilecek bilirkişinin mesleği itibarıyla konunun uzmanı olması gerekir.

Bilirkişiler, raporlarını hazırlarken raporun dayanağı olan somut ve özel nedenleri bilimsel verilere uygun olarak göstermek zorundadır. Bilirkişi raporu aynı zamanda Yargıtay denetimine de elverişli olacak şekilde bilgi ve belgeye dayanan gerekçe ihtiva etmelidir. Ancak bu şekilde hazırlanmış raporun denetimi mümkün olup, hüküm kurmaya dayanak yapılabilir.

Bilirkişi raporu kural olarak hâkimi bağlamaz. Hâkim, raporu serbestçe takdir eder. Hâkim, raporu yeterli görmezse, bilirkişiden ek rapor isteyebileceği gibi gerçeğin ortaya çıkması için önceki bilirkişi veya yeniden seçeceği bilirkişi vasıtasıyla yeniden inceleme de yaptırabilir. Bilirkişi raporları arasında çelişki varsa hâkim çelişkiyi gidermeden karar veremez.

Taraflar arasında 01/03/2012 tarihli avukatlık sözleşmesinin varlığı hususunda herhangi bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Sözleşmenin IV. maddesinde, sözleşme konusu hizmetler karşılığında avukata her ay net 14.000 TL + KDV ödeneceği kararlaştırılmıştır. Aynı maddede, avukatın, aylık hizmetin karşılığını, hizmet vermiş olduğu ayı takip eden ayın ilk iş günü düzenleyeceği serbest meslek makbuzu ile şirkete göndereceği, şirketin de ilgili makbuzun ödenmesini banka hesabına makbuz tarihini takip eden yedi gün içerisinde yapacağı düzenlenmiştir. Bununla birlikte sözleşmenin yeni döneme uzaması durumunda taraflarca kararlaştırılan bir önceki döneme ait ücrete, on iki aylık ÜFE oranında artış uygulanacağı da belirtilmiştir.

Somut olayda; davacı, takip ettiği dosyalara yapmış olduğu masraf dekontlarına ve serbest meslek makbuzlarına davalının herhangi bir itirazının olmadığını belirtmiş, taraflar arasında geçerli sözleşme ve ücret arttırımına yönelik olarak ödenmeyen ve bir sonraki yıla devreden borç dökümünü gösterir tabloyu delil olarak sunmuş; aynı zamanda, davalının ticari defterler ve kayıtlarının incelenmesini talep etmiştir. Davalı ise ek ücret ödenmesine yönelik herhangi bir kabulünün bulunmadığını belirtmiştir. Buna göre, mahkemece, taraflar arasında geçerli olarak kurulmuş sözleşme maddeleri ile taraflar arasındaki mail yazışmaları ve taraflarca sunulan tüm deliller tek tek değerlendirilmek suretiyle

ve özellikle sözleşmenin başlama tarihi itibariyle davalının defter ve kayıtları da incelenerek tüm dosya kapsamını içerir ayrıntılı, denetime elverişli konusunda uzman üç kişilik bilirkişi heyeti raporu alınıp sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme neticesinde hazırlanan yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.

İlk derece mahkemesi kararının yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmasına karar verilmiş olduğundan, HMK'nın 373/1. maddesi uyarınca işbu karara karşı yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin bölge adliye mahkemesi kararının da kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HMK'nın 373/1 maddesi uyarınca temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararının KALDIRILMASINA, aynı Kanun'un 371. maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının taraflar yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harçlarının istek halinde temyiz edenlere iadesine, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 17/11/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.