"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ADANA 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen kurum işleminin iptali davasının kabulüne dair verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesince yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davalı tarafın istinaf başvurusunun reddine yönelik olarak verilen kararın süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; Kurumun 11/12/2017 tarih ve 14617380 sayılı soruşturması neticesinde Kuruma sahte reçete fatura edildiğinin tespit edilmesi nedeniyle 10/05/2018 tarih ve 2018/13 KT. Sayılı komisyon kararı alındığını, soruşturma kapsamında riske gireceği öngörülen kurum alacağı miktarının, kurum nezdindeki 6 aylık fatura dönemine ait muaccel veya "müeccel olan" alacaklarından her bir ay için aylık fatura tutarının %80'ini geçmemek ve ödemesi durdurulacak tutarı aşmamak kaydıyla ödenmesine bloke konulduğunu, riske dair herhangi bir açıklayıcı bilgi verilmediğini, sadece öngörü ile hareket edildiğini, tarafların ilgili protokol metninde bu yönde bir kesinti veya ödemelerin durdurulmasına dair düzenleme olmadığını, "Öngörülebilir Risk" gerekçesi ile Kurumdan olan alacaklarının blokelenmesi işleminin tüm sonuçları ile birlikte iptalini istemiştir.
Davalı; yapılan işlemin 5510 sayılı yasanın 103/3. maddesi uyarınca düzenlenen sağlık hizmeti sunucularının ödemelerinin durdurulmasına ilişkin usul ve esasların 3. maddesinin 1. fıkrasının b bendi ile 4. maddesinin 1. fıkrasının a ve g bentleri gereği yerinde olduğundan davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece; hüküm vermeye elverişli bilirkişi raporundan davacı eczacının eczaneye gelen reçeteye ilişkin davalı kurum medula siteminden provizyon alıp karşıladığı, rapor yada reçetenin medula sistemine entegre olduğu, davacının dışarıdan müdahalesinin söz konusu olamayacağı, reçetenin doktor tarafından düzenlendiği, davacının sorumluluğunda olmayan doktor e-imza ve medula sisteminden kaynaklı olarak davacıya sorumluluk yüklenemeyeceği
anlaşıldığından davanın kabulüne, davalı tarafından davacı hakkında uygulanan 10/05/2018 gün ve 2018/13 sayılı komisyon kararı ile öngörülebilir risk gerekçesi ile davacının alacaklarına bloke konulmasına ilişkin işlemin iptaline karar verilmiştir.
İlk derece mahkemesinin kararına karşı, davalı tarafça istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince; davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş ve hüküm, davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Kurumca uyuşmazlığa dayanak yapılan 5510 sayılı yasanın 103. maddesinde “Kurumca yapılan inceleme neticesinde;
a) Sağlık hizmeti sunulmadığı halde sağlık hizmetini fatura ettiği,
b) Faturayı veya faturaya dayanak oluşturan belgeleri, gerçeğe aykırı olarak düzenlediği,
c) 64 üncü madde gereğince kapsam dışı tutulan sağlık hizmetlerini, kapsam içinde olan sağlık hizmetleri gibi gösterdiği,
d) Sağlık hizmetlerine hak kazanmayan kişilere, sağlık hizmeti sunarak Kuruma fatura ettiği,
e) 73 üncü madde gereğince belirlenen tavanın üzerinde ilave ücret aldığı,
tespit edilen sağlık hizmeti sunucuları hakkında genel hükümlere göre takip yapılır. Bu fiiller nedeniyle Kurumun yersiz ödediği tutar 96 ncı maddeye göre geri alınır. Ayrıca bu fiilleri işleyen veya sağlık hizmeti satın alınmasına ilişkin sözleşmelerde belirtilen hükümlere aykırı davrandığı tespit edilen sağlık hizmeti sunucularının Kurum ile yaptıkları sözleşmeleri feshedilebilir ve Kurumca belirlenecek süre içinde tekrar sözleşme yapılmaz.
71 inci maddede yer alan kimlik tespiti yükümlülüğünü yapmayan ve bu nedenle bir başka kişiye sağlık hizmeti sunulması nedeniyle Kurumun zarara uğramasına sebebiyet veren sağlık hizmeti sunucularından uğranılan zarar geri alınır.
(Ek fıkra: 10/9/2014-6552/54 md.) Kurum müfettişlerince yapılan inceleme veya soruşturma esnasında yapılan tespitlere bağlı olarak, oluşabilecek Kurum alacağı tahsilinin riske gireceğinin öngörülmesi hâlinde, en az üç müfettişten oluşan komisyonun uygun görüşü ve Rehberlik ve Teftiş Başkanının onayıyla altı ayı geçmemek üzere, inceleme veya soruşturma sonuçlanıncaya kadar sağlık hizmeti sunucusunun Kurum nezdindeki muaccel veya müeccel alacaklarının ödemesi, tahsili riske gireceği öngörülen alacakla orantılı olarak durdurulabilir. Altı aylık süre içinde inceleme veya soruşturma sonuçlanmaz ise durdurma kararı kendiliğinden kalkar ve bu tarihten itibaren muaccel olan alacakları ödenmeye devam olunur. Altı aylık süre sonuna kadar ödemesi durdurulan alacaklar ise inceleme veya soruşturma sonuçlanıncaya kadar ödenmez. Ancak, sağlık hizmeti sunucusunun Kurum nezdindeki muaccel olan alacaklarının her biri için 6183 sayılı Kanunun l0 uncu maddesinin birinci fıkrasının 2 nci ve 3 üncü bentlerinde sayılanlar kapsamında teminat verilmesi hâlinde durdurma kararı bu kararı uygulayan Kurum ünitesi tarafından kaldırılır ve Kurum nezdindeki alacakları ödenir.
(Ek fıkra: 10/9/2014-6552/54 md.) Kurum tarafından sözleşmesi feshedilmiş sağlık hizmeti sunucusuyla feshe neden olan fiillere bağlı olarak oluşan Kurum alacakları tahsil edilmeden ve fesih süresi tamamlanmadan yeni bir sözleşme yapılmaz. Söz konusu sağlık hizmeti sunucusunun devri hâlinde ise feshe neden olan Kurum alacakları tahsil edilmeden ve en az bir yıllık fesih süresi geçmeden devralan sağlık hizmeti sunucusu ile sözleşme yapılmaz. Sözleşme yapılmayan veya sözleşmesi feshedilen sağlık hizmeti sunucusunun muayene ve işlemlere ilişkin fatura bedelleri ödenmez.
(Ek fıkra: 10/9/2014-6552/54 md.) 5237 sayılı Kanunda belirtilen ve Kurum zararına neden olan nitelikli dolandırıcılık suçunun işlendiği kesinleşmiş mahkeme kararıyla sabit görülmesi şartıyla; söz konusu fiillerin sağlık hizmeti sunucusunun yöneticileri ve/veya ortakları
tarafından işlendiği durumda aynı sağlık hizmeti sunucusuyla veya bunların daha sonra yönetici ve/veya ortak olduğu sağlık hizmeti sunucusuyla hiçbir şekilde sözleşme yapılmaz, bu fiillerin hekimler tarafından işlendiği durumda ise ilgili hekimlerle en az üç yıl süre ile sözleşme yapılmaz. Kesinleşmiş mahkeme kararının beklenmesi sağlık hizmeti satın alınmasına ilişkin sözleşmelerde belirtilen fesih sürelerinin uygulanmasına engel olmaz.
(Ek fıkra: 10/9/2014-6552/54 md.) 5237 sayılı Kanunda belirtilen nitelikli dolandırıcılık fiillerini işleyen sağlık hizmeti sunucusu ve/veya ilgili hekimler hakkında ruhsat iptali de dâhil olmak üzere gerekli tüm iş ve işlemler için keyfiyet Sağlık Bakanlığına bildirilir. Nitelikli dolandırıcılık fiillerini işleyerek Kurum zararına neden olmuş hekimlerden gelen muayene ve işlemlere ilişkin fatura bedelleri en az üç yıl süre ile ödenmez.” hükmü yer almaktadır.
Somut uyuşmazlıkta; Kurum tarafından yapılan inceleme sırasında, davacının eczanesinden Kuruma sahte reçete faturalandırıldığının anlaşılması üzerine 5510 sayılı yasanın 103. maddesi uyarınca komisyon kararı alınarak davacının Kurumdan olan muaccel ve müeccel alacaklarına bloke konulması işlemi uygulanmıştır. Mahkemece söz konusu davacı alacaklarına bloke konulabilmesi için yukarıda bahsi geçen 5510 sayılı yasanın 103. maddesinde belirtilen koşulların oluşup oluşmadığı değerlendirilerek bir karar verilmesi gerekirken, bloke konulmasına sebep olan, Kuruma sahte reçete faturalandırma eylemi nedeniyle davacı hakkında uygulanması muhtemel cezai işlemin yerinde olup olmayacağının, davacının kusurunun bulunup bulunmadığının incelenerek yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olup bozma nedeni yapılmıştır.
İlk derece mahkemesi kararının, yukarıda açıklanan nedenle bozulmasına karar verilmiş olduğundan, HMK'nın 373/1 maddesi uyarınca, işbu karara karşı yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin bölge adliye mahkemesi kararının da kaldırılmasına karar verilmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HMK'nın 373/1 maddesi uyarınca temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararının KALDIRILMASINA, aynı Kanunun 371. maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının davalı yararına BOZULMASINA, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 02/12/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.