Logo

3. Hukuk Dairesi2021/2059 E. 2021/12352 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davalı tarafından ödenmeyen akdi vekalet ücretinin tahsili için açılan itirazın iptali davasında, vekalet ücretinin hesabında hangi dava değerinin esas alınacağı hususunda yaşanan uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Davalı lehine daha önceki yargılama aşamasında dava değerinin 113.958,52 TL olarak belirlenmesi ve davacının buna itiraz etmemesiyle oluşan usuli kazanılmış hakkın ihlal edilerek vekalet ücretinin hesabında 215.512 TL’lik dava değerinin esas alınmasının usul ve yasaya aykırı olması gözetilerek yerel mahkeme kararı bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı; İstanbul 4. İş Mahkemesinin 2010/255 Esas sayılı dosyasında davalı aleyhine açılan davaya vekili sıfatı ile takip ettiğini, dava devam ederken davalının başka bir avukata daha vekâlet verdiğini ve her bir avukatın ücretini ayrı ayrı ödeyeceğini beyan ettiğini, ancak davayı sonuçlandırmasına rağmen vekâlet ücreti ödenmediği gibi davalı tarafından haksız olarak azledildiğini, bunun üzerine vekâlet ücretinin tahsili için davalı hakkında icra takibi başlattığını, ancak davalının icra takibine haksız olarak itiraz ettiğini ileri sürerek; itirazın iptalini ve takibin devamını talep etmiştir.

Davalı, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece; 26/01/2015 tarihli bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kısmen kabulüne, icra takibinin 28.260,46 TL asıl alacak ve 188,18 TL işlemiş faiz üzerinden devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine, likit olarak kabul edilen 11.166,68 TL'nin %20'si oranında icra inkâr tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine dair verilen karar davalı tarafından temyiz edilmekle Yargıtay (kapatılan) 13. Hukuk Dairesince verilen 25/01/2018 tarihli ve 2016/16837 E. 2018/612 K. sayılı kararla; " ...Davacı, dava dilekçesinde iş mahkemesinde görülen dava nedeni ile aralarında ücret sözleşmesi olmadığından Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince asgari tarifeden ücret talep ettiğini belirtmesine karşın, hükme esas alınan bilirkişi raporunda Avukatlık Kanunu'nun 164. maddesi uyarınca vekâlet ücreti hesabı yapılmıştır. 6100 sayılı HMK’nın “taleple bağlılık ilkesi” başlıklı 26/1. maddesinde hâkimin tarafların talep sonuçlarıyla bağlı olduğu ve talepten fazlasına veya başka bir şeye karar veremeyeceği hüküm altına alınmıştır. O hâlde, iş mahkemesinde görülen dava nedeni ile akdi vekalet

ücretinin davacının talebi doğrultusunda Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenmesi gerekirken, taleple bağlılık ilkesine aykırı olarak Avukatlık Kanunu'nun 164. maddesi uyarınca hesaplanan vekâlet ücreti esas alınmak sureti ile hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir." gerekçesiyle bozulmuştur.

Mahkemece, bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde; davanın kısmen kabulüne, icra takibinin 17.380,72 TL vekâlet ücreti ve 11.166,68 TL karşı yan vekâlet ücreti olmak üzere toplam 28.547,40 TL üzerinden devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine, kabul edilen asıl alacak miktarı üzerinden %20 oranında icra inkâr tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine dair verilen karar, davalı tarafın temyizi üzerine; Yargıtay (kapatılan) 13. Hukuk Dairesince verilen 25/02/2020 tarihli ve 2020/38 E. 2020/2751 K. sayılı kararıyla mahkemenin kısa kararı ile gerekçeli kararı arasında çelişki oluşturulduğundan bahisle bozulmuştur.

Mahkemece, bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde; davanın kısmen kabulüne, takibin 17.093,78 TL vekâlet ücreti ve 11.166,68 TL karşı yan vekâlet ücreti olmak üzere toplam 28.260,46 TL üzerinden devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine, icra inkâr tazminatı talebinin reddine karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.

1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde de bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalının sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.

2- Yargıtayın bozma kararına gerek iradi, gerekse kanuni şekilde uymuş olan yerel mahkeme, bozma kararı doğrultusunda inceleme yapmak ve hüküm kurmak zorundadır. Mahkeme, uyma kararını kaldırarak, direnme kararı veremeyeceği gibi; hükmün bozma kararı kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş olan bölümleri hakkında da yeni bir hüküm kuramaz. Bozmaya uyulmakla, bozma lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak doğar.

Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda ve Hukuk Muhakemeleri Kanununda “usuli kazanılmış hak” kavramına ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır.

Bu kurum, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri haline gelmiştir. Anlam itibariyle, bir davada, mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.

Bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09/05/1960 tarihli ve 21/9 sayılı YİBK). Bu ilke, kamu düzeni ile ilgili olup; Yargıtayca kendiliğinden dikkate alınması gerekir. Hâkimin değişmesi dahi açıklanan bu hukuki ilkeye etki yapamaz.

Somut olayda; yargılama sırasında alınan 26/01/2015 tarihli bilirkişi raporunda hesaplama doğrultusunda; davacının hak ettiği akdi vekâlet ücreti alacağı hesabında, dava değeri 113.958,52 TL olarak belirlenmiş; mahkemeci, bu bilirkişi raporu doğrultusunda

hüküm kurulmuştur. Verilen bu karara karşı davacı temyiz isteminde bulunmamış; bu hâli ile, dava konusu akdi vekâlet ücreti alacağının hesaplanmasında dava değerinin 113.958,52 TL olarak esas alınması gerektiği yönünde davalı lehine usuli kazanılmış hak oluşmuştur.

Buna göre; mahkemece, davacının akdi vekalet ücretinin hesaplanmasında dava değerinin 113.958,52 TL olarak esas alınması gerekirken; davalının kazanılmış hakkı ihlal edilmek suretiyle dava değerinin 215.512 TL olarak esas alınması ve bu dava değeri üzerinden akdi vekalet ücretinin hesaplanması usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davalının sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK'nın 428. maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davalıya iadesine, 6100 sayılı HMK'nın Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nın 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 01/12/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.