"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
VEK.AV....
Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraflarca temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; kiralayarak market olarak işlettiği iş yerinin 11/08/2014 tarihinde çıkan yangında içerisindeki malzemelerle birlikte yandığını, yangından yaklaşık bir ay önce iş yerindeki sayaç ve tesisatın değiştirilmesi talebi ile davalıya müracaat ettiğini, davalının arızalı sayaç ve tesisatı değiştirmediğinden olayın meydana geldiğini ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, 40.000 TL maddi ve 5.000 TL manevi tazminatın reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı; dava konusu iş yerinin elektrik aboneliğinin dava dışı ... adına olduğunu, adı geçenin 11/07/2014 tarihli başvurusu üzerine sayaç değişimi için ilgili yere gidildiğini, ancak uygun olmaması nedeni ile kendisine şifahen tesisatını düzeltmesi gerektiğinin söylendiğini, aynı kişinin 12/08/2014 tarihinde ikinci başvurusu üzerine çıkan yangın nedeniyle tesisat takılacak herhangi bir yer olmadığı görülerek denetim formu düzenlendiğini, olay nedeniyle sorumlu olmadıklarını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; davanın kısmen kabulü ile 12.217,50 TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline dair verilen karar tarafların temyizi üzerine, Dairece verilen 28/03/2018 tarihli ve 2016/10025 Esas 2018/3178 Karar sayılı ilamla; davalının tüm temyiz itirazları reddedildikten sonra, davacının yanan gıda ve temizlik ürünlerine ilişkin tazminat istemi yönünden herhangi bir inceleme ve araştırma yapılmaksızın, elektrik ve inşaat kalemlerine ilişkin delil tespiti ile belirlenen hasar miktarına göre hüküm kurulmasının doğru olmadığı, mahkemece TBK'nın 50/2 maddesi çerçevesinde zarar ve kapsamını tespite yönelik uzman bilirkişiden Yargıtay denetimine uygun rapor alınıp, hasıl olacak sonuç dairesinde bir hüküm kurulması gerektiği gerekçesiyle, bozulmuştur.
Mahkemece, bozma ilamına uyulmasına karar verilerek yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne, 33.096,04 TL maddi ve 2.000 TL manevi tazminatın yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre; tarafların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Davalının diğer temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 58. maddesi hükmüne göre, manevi tazminata karar verilebilmesi için 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 24. maddesi hükmünde genel olarak açıklanan kişilik haklarına bir saldırı bulunması, hukuka aykırı fiil sonucunda kişilik haklarının zarar görmüş olması zorunludur. Bahsedilen kişilik hakları, kişisel varlıkların korunmasıyla ilgilidir. Malvarlığında bir zarar meydana gelmesi halinde de kişinin az veya çok üzüleceği ve manevi olarak acı çekeceği kuşkusuzdur.
Ne var ki, malvarlığı zararları bu madde kapsamına girmemektedir. Anılan madde hükmü ile yalnızca kişilik haklarına saldırı nedeniyle uğranılan zararların giderilmesi amaçlandığından malvarlığı zarara uğrayan kişi yararına TBK'nın 58. maddesi hükmüne göre manevi tazminata hükmedilmesi yasal olarak mümkün bulunmamaktadır.
O halde; mahkemece; yukarıda ifade edilen madde metni incelendiğinde de görüleceği üzere; davacı yönünden manevi tazminat istem koşullarının eldeki dava bakımından oluşmadığı nazara alınarak, davacının manevi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde kısmen kabulüne karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
3- Davacının diğer temyiz itirazlarının incelenmesinde
Kural olarak bozma kararına uyulmakla orada belirtilen biçimde işlem yapılması yolunda lehine bozma yapılan taraf yararına kazanılmış hak, aynı doğrultuda işlem yapılması yolunda yerel mahkeme için zorunluluk doğar.
Belirtilmelidir ki; bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir. (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Y.İ.B.K.). Bu ilke kamu düzeni ile ilgili olup, Yargıtay'ca kendiliğinden dikkate alınması gerekir. Hakimin değişmesi dahi açıklanan bu hukuki ilkeye etki yapamaz.
Somut olayda; uyulan 28/03/2018 tarihli bozma ilamında; davacı, yangın nedeniyle iş yerinde bulunan ve satışa sunulan malzemelerin de zarar gördüğünü iddia etmiş, yargılama sırasında dava öncesi yaptırılan delil tespitinde sadece elektrik ve inşaat kalemlerine ilişkin tespit yapıldığı, gıda ve temizlik gibi yerinde satışa sunulan malzemelere ilişkin tespitte bulunulmadığı, dosya içerisindeki faturalar dikkate alınarak dosyanın bir hesap bilirkişisine gönderilmesini istediği halde mahkemece elektrik bilirkişinden kusur yönünden yeniden rapor alındığı, davacının yanan gıda ve temizlik ürünlerine ilişkin tazminat istemi yönünden herhangi bir inceleme ve araştırma yapılmaksızın, elektrik ve inşaat kalemlerine ilişkin delil tespiti ile belirlenen hasar miktarına göre hüküm kurulduğu, bu itibarla davacı tarafından işyeri içerisinde bulunan ve yanan emtiaların uzman bilirkişiden Yargıtay denetimine uygun rapor alınıp, hasıl olacak sonuç dairesinde bir hüküm kurulması gerektiği belirtilmesine rağmen; bozma ilamının gerekleri yerine getirilmeksizin, iş yeri içerisinde bulunan gıda ve temizlik gibi satışa sunulan emtiaların alım belgelerine göre zarar tespitinin uzmanlık alanı ile ilgisi olmayan ziraat mühendisi bilirkişi tarafından hesaplama yapılmış olması doğru görülmemiştir.
O halde, mahkemece; davacı tarafından işyeri içerisinde bulunan ve yanan emtiaların (gıda, temizlik, kozmetik vb. malzemelerin) TBK 50/2. maddesi çerçevesinde zarar ve kapsamını tespite yönelik olarak muhasebe konusunda uzman bilirkişiden Yargıtay denetimine uygun rapor alınıp, hasıl olacak sonuç dairesinde bir hüküm kurulması gerekirken, bozma kararı tam olarak gereği yerine getirilmeden eksik incelemeye dayalı karar verilmesi doğru olmamış bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bendde açıklanan nedenlerle tarafların sair temyiz itirazlarının reddine, hükmün ikinci bentte açıklanan nedenlerle davalı yararına, üçüncü bentte açıklanan nedenlerle davacı yararına HUMK'nın 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine, 6100 sayılı HMK'nın Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nın 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27/05/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.