"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında birleştirilerek görülen ve istinaf incelemesinden geçen alacak davalarında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Yargıtay (kapatılan) 13. Hukuk Dairesince bölge adliye mahkemesi kararının kaldırılmasına ve ilk derece mahkemesi kararının bozulmasına dair verilen karara, ilk derece mahkemesince uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; asıl ve birleşen davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı asıl davada; 02/10/2009 tarihli Tıbbi İlaç Alım Satım Sözleşmesi uyarınca davalıya ilaçların teslim edildiğini, ancak bedelinin ödenmemesi üzerine aleyhine başlattıkları icra takibine davalının kısmi itirazda bulunduğunu, icra takibinin halen devam ettiğini, icra takibinde ihtilafsız olan alacağa 14/07/2014 dava tarihine kadar hesaplanacak ticari avans faizi ve 14.904,14 TL faiz alacağının şimdilik 100.000 TL'sinin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş, birleşen davada ise 14/07/2014 tarihinden 10/04/2015 tarihine kadar işlemiş ticari avans faiz farkı olan 12.500 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle, icra dosyasında kabul edilen ana paranın ve ferilerinin 10/04/2015 tarihinden tahsil tarihine kadar ödeme süresi boyunca işletilecek faize ticari avans yürütüleceğinin tespiti ile hüküm altına alınmasına karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, asıl ve birleşen davanın kısmen kabulüne dair verilen karar davalı vekilinin istinaf başvurusu üzerine Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesince, davalının istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak asıl ve birleşen davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, verilen bu karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiş, davacı vekilinin 11/09/2019 havale tarihli dilekçesi ile davadan feragat edildiğini bildirmesi üzerine davacının vaki feragati nedeniyle bir karar verilmek üzere Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 28/11/2019 tarihli ve 2019/6034 Esas 2019/11931 Karar sayılı kararı ile ilk derece mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
İlk derece mahkemesince, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda; davanın feragat nedeniyle reddine karar verilmiş; hüküm, davalı tarafça vekalet ücreti yönünden temyiz edilmiştir.
1-6100 sayılı HMK’nın “Bozmaya uyma veya direnme” başlıklı 373. maddesinin birinci fıkrası; “Yargıtay ilgili dairesinin tamamen veya kısmen bozma kararı, başvurunun bölge adliye mahkemesi tarafından esastan reddi kararına ilişkin ise bölge adliye mahkemesi kararı kaldırılarak dosya, kararı veren ilk derece mahkemesine veya uygun görülecek diğer bir ilk derece mahkemesine, kararın bir örneği de bölge adliye mahkemesine gönderilir.” hükmünü, aynı maddenin dördüncü fıkrası ise; “Yargıtayın bozma kararı üzerine ilk derece mahkemesince bozmaya uygun olarak karar verildiği takdirde, bu karara karşı temyiz yoluna başvurulabilir.” hükmünü içermektedir. Açıklanan madde hükümleri birlikte değerlendirildiğinde; ilk derece mahkemesi tarafından, Yargıtay’ın bozma kararı doğrultusunda karar verilmesi halinde, davanın taraflarına, karara karşı sadece temyiz yoluna başvuru olanağı tanındığı anlaşılmaktadır.
Bu halde ise; ilk derece mahkemesince birleşen dava yönünden verilen kararın, HMK’nın 362. maddesinde bölge adliye mahkemeleri tarafından verilen kararlar için öngörülen temyiz kesinlik sınırına tabi olacağı tartışmasızdır.
6763 sayılı kanun ile 6100 sayılı HMK'ya eklenen ek 1. madde uyarınca; aynı Kanun'un 362. maddesinde öngörülen kesinlik sınırı, 01/01/2020 tarihinden itibaren 72.070 TL’ye çıkartılmıştır.
Birleşen davaya ilişkin olarak bozmaya uyularak verilen karar, karar tarihi itibariyle kesin niteliktedir. HMK'nın 366. maddesi atfıyla aynı Kanunun 352. maddesi uyarınca, kesin olan karar hakkında Yargıtay tarafından temyiz isteminin reddine karar verilebilir.
Bu itibarla davalı tarafın birleşen davaya yönelik temyiz isteminin reddi gerekir.
2- Karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT'nin 13. maddesi; “Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde gösterilen hukuki yardımların konusu para veya para ile değerlendirilebiliyor ise avukatlık ücreti, davanın görüldüğü mahkeme için Tarifenin İkinci Kısmında belirtilen maktu ücretlerin altında kalmamak kaydıyla (yedinci maddenin ikinci fıkrası, dokuzuncu maddenin birinci fıkrasının son cümlesi ile onuncu maddenin son fıkrası hükümleri ile onikinci maddenin birinci fıkrası,onaltıncı maddesinin ikinci fıkrası hükümleri saklı kalmak kaydıyla,) Tarifenin üçüncü kısmına göre belirlenir.”
Aynı tarifenin 6. maddesi; "Anlaşmazlık, davanın konusuz kalması, feragat, kabul, sulh veya herhangi bir nedenle; ön inceleme tutanağı imzalanıncaya kadar giderilirse, Tarife hükümleriyle belirlenen ücretlerin yarısına, ön inceleme tutanağı imzalandıktan sonra giderilirse tamamına hükmolunur. Bu madde yargı mercileri tarafından hesaplanan akdi avukatlık ücreti sözleşmelerinde uygulanmaz." düzenlenmesini içermektedir.
Davanın tamamen veya kısmen kazanılması ya da reddedilmesi halinde, nispi vekalet ücreti kabul ya da reddedilen müddeabihin değeri üzerinden hesaplanır. Somut olayda, asıl dava açılırken 100.000 TL olan dava değeri, 27/11/2014 tarihli ıslah ile 252.140 TL ye yükseltilmiş, davacı tarafça bu bedel üzerinden harç yatırılmıştır.
Davadan feragatin, ön inceleme tutanağı imzalandıktan sonra gerçekleştiği ve davalı vekilinin açıkça vekalet ücretinden vazgeçmediği de nazara alındığında, yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler uyarınca, davalı lehine asıl davada 252.140 TL olarak belirtilen dava değeri üzerinden hesaplanacak nispi vekalet ücretine hükmolunması gerekirken; davalı lehine maktu vekalet ücreti takdir edilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirir.
Ne var ki; yapılan bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden kararın düzeltilerek onanması HMK'nın 370/2 maddesi hükmü gereğidir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davalının birleşen davaya yönelik temyiz isteminin miktar itibariyle REDDİNE, ikinci bentte açıklanan nedenlerle hüküm fıkrasının (4) numaralı bendinde yer alan "3.400,00 TL" rakamı çıkartılarak yerine "26.099,80 TL" rakamının yazılmasına, hükmün düzeltilmiş bu şekli ile ONANMASINA, 25/11/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.