"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : KAYSERİ 1. TÜKETİCİ MAHKEMESİ
Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen tazminat davasının reddine dair verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan reddine yönelik olarak verilen kararın, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacılar vekili, davacıların 23/10/2001 tarihinde evlendiklerini, yeniden çocuk sahibi olmak istemeleri üzerine 2011 yılından itibaren çeşitli sağlık kuruluşlarında tedavi gördüklerini ve tedavi neticesinde davacı ...'ın hamile kaldığını, gebeliğinin 24. haftasına kadar dava dışı Kayseri Özel ... Hastanesi'nde gebelik takibinin yapıldığını, söz konusu hastanedeki doktorunun ayrılmasından sonra ise 24. haftadan itibaren davalı ... kurumunda, diğer davalı doktor tarafından gebelik takibine başlandığını, gebeliğin 32. haftasında 29/09/2014 tarihinde, davacının bebeğin hareketlerinin azaldığını hissetmesi sonrası davalı doktoru aradığını, davalı doktorun NST çekilmesi gerektiğine yönelik beyanı üzerine davacının, davalı hastaneye gittiğini, NST'nin çekildiğini, doktor tarafından yapılan inceleme neticesinde bebeğin sağlığının iyi olduğunun, rutin kontrol süresinde gelmesi gerektiğinin söylendiğini,bebeğin hareketlerindeki azalmanın devam etmesi üzerine davacının 30/09/2014 tarihinde tekrar davalı hastaneye müracaat ettiğini,
çekilen NST ve utrason sonucuna göre bebeğin ölü olduğunun tespit edildiğini ve ölü bebeğin 01/10/2014 tarihinde yapılan sezaryen ile alındığını, dava konusu olayla ilgili olarak davalı doktor hakkında Kayseri 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 2015/221 Esas sayılı dosyası ile yargılama yapıldığını ve davalı doktorun kusurlu olduğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davacılar lehine 500,00 TL maddi tazminat ile davacı ... lehine 200.000,00 TL, davacı ... Turhan lehine 50.000,00 TL manevi tazminatın davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, davanın reddini dilemişlerdir.
İlk derece mahkemesince; 19/09/2017 tarih 2017/328 -2017/1705 sayılı kararı ile davanın reddine karar verilmiş ;davacıların istinaf başvurusu üzerine, istinaf talebini inceleyen Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 08/03/2018 tarih 2018/121-2018/346 sayılı ilamı ile "...Mahkemece, ceza mahkemesinde açılan ve beraatle sonuçlanıp henüz kesinleşmeyen söz konusu kamu davasının sonucunun, eldeki davayı etkileyecek nitelikte olduğu, davalıların kusurlu olup olmadıklarının tespiti için, söz konusu ceza davasının sonucunun beklenmesi gerektiği anlaşılmaktadır. Değinilen bu yön gözetilerek söz konusu ceza davasının kesinleşmesinin, “Bekletici Sorun” yapılması gerekmekte olup, mahkemece ceza davasının sonucu beklenmeden karar verilmesinde isabet bulunmamıştır.
Ayrıca mahkemece, davalı tarafa kusur atfetmeyen ATK 1. İhtisas Kurulu ile ATK Genel Kurulundan alınan raporlar esas alınarak davanın reddine karar verilmiş ise de, idari soruşturma sırasında alınan raporda yer alan "...gebelik ve doğum süresinde sorumlu hekim, Dr. M. Cahit Gözüakça'nın tıbbi kanaat, izlem ve değerlendirilmelerinin güncel ritaletürün ortaya koyduğu, bilimsel standartlara uygun olmadığı..." yönündeki tespitler karşısında mahkemece yapılan inceleme ve araştırma dava konusu olayın niteliğine uygun değildir.
Bu nedenle, tarafların iddia ve savunmalarının araştırılması, davacıların ATK 1. İhtisas Kurulu ile ATK Genel Kurulundan alınan raporlara yönelik itirazları ile birlikte idari soruşturma raporunda açıklanan hususlar ve davacıların tüm iddialarının aydınlatılıp değerlendirilmesi bakımından, üniversitelerin kadın hastalıkları ve doğum bölümlerinden seçilecek konusunda uzman bilirkişi heyetinden, davalılar tarafından davacılara uygulanan işlemlerin tıp bilimi açısından yeterliliği ve uygunluğu hususunda,taraf iddialarını aydınlatacak şekilde, davalılara atfıkabil bir kusur bulunup bulunmadığına ilişkin olarak nedenlerini açıklayıcı, taraf, mahkeme ve yargı yolu denetimine elverişli rapor alınarak davalıların kusurlu olup olmadıklarının belirlenmesi ile sonucuna göre karar verilmesi...’’ gerektiği gerekçesiyle davacıların istinaf talebinin kabulü ile ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.
Kaldırma kararına uyan ilk derece mahkemesince;Adli Tıp Kurumu 1. Adli Tıp İhtisas Kurulunun 16 Mart 2016 tarih 1419 sayılı raporunda, Adli Tıp Genel Kurulunun 22/12/2016 tarih 1975 sayılı raporunda ve kaldırma kararı sonrasında Üniversitelerin Kadın Hastalıkları ve Doğum ve Perinatoloji Uzmanı Prof. Dr. ..., Kadın Hastalıkları ve Doğum ve Perinatoloji Uzmanı Prof. Dr. ... ve Kadın Hastalıkları ve Doğum ve Perinatoloji Uzmanı Doç. Dr. ... tarafından çelişkinin giderilmesine ilişkin bilirkişi heyetince tanzim edilen raporda meydana gelen sonuçta davalı ...'nın kusuru bulunmadığını,her üç raporun birbirini teyit eder mahiyette olduğunu, bölge adliye mahkemesinin kaldırma kararında dosyada mevcut
raporların arasındaki çelişkinin giderilerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği yönünde karar verilmiş olduğunu,bölge adliye mahkemesinin kaldırma kararı doğrultusunda raporlar arasındaki çelişkinin giderildiğini,çelişkinin giderilmesi nedeniyle davacılar vekilinin ceza dosyasının bekletici mesele yapılmasına ilişkin 02/07/2019 tarihli oturumdaki talebinin reddedildiğini, davalıların kusuru olmadığı gerekçesiyle davacıların davalılar aleyhine açmış oldukları maddi ve manevi tazminat davalarının ayrı ayrı reddine karar verilmiş; karara karşı davacılar vekilince istinaf yoluna başvurulmuştur.
Bölge adliye mahkemesince;mahkemece yargılama sırasında dava konusu olayın niteliğine uygun, konusunda uzman kişilerden oluşturulan bilirkişi heyeti ile ATK Genel Kurulundan alınan ve ATK 1.İhtisas Kurulu tarafından Kayseri 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 2015/221 Esas sayılı dosyasına ibraz edilen,hüküm kurmaya, taraf ve kanun yolu denetimine uygun raporlara göre davalı özel sağlık kurumuna bağlı hastanede, diğer davalı doktor tarafından yapılan davacının gebelik takibinde davalıların bir kusur ve ihmallerinin olmadığının tespit edildiğini, ceza dosyasında sabit olan maddi olguların da bu yönde olduğu gözetildiğinde,beraat ile sonuçlanan ceza yargılamasının kesinleşmesinin beklenmesine de gerek bulunmadığı gerekçesiyle davacıların istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiş;hüküm,davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dava, davacı ...’ın tedavisini üstlenen tıp merkezi ve istihdam ettiği doktorun özen yükümlülüğünü yerine getirmemesi nedeniyle oluşan maddi ve manevi tazminat isteğine ilişkindir.
Somut olayda;davacı ...’ın tedavisini üstlenen davalı doktor hakkında taksirle yaralama suçundan kamu davası açıldığı ve Kayseri 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 14/06/2016 tarih 2015/221 esas,2016/484 karar sayılı kararı ile beraat kararı verildiği söz konusu kararın Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 03/03/2021 tarih 2019/10119- 2021/2255 sayılı ilamı ile Kayseri 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 14/06/2016 tarihli beraat kararının uygun illiyet bağının bulunup bulunmadığının tespiti için ayrıntılı bilirkişi raporu alınması gerektiğinden bahisle bozulduğu anlaşılmaktadır.
Bu durumda; ceza dosyasında yargılamanın devam ettiğinin anlaşılmasına göre, 6098 sayılı Borçlar Kanununun 74. maddesi hükmüne göre "Hakim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hakimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir. Aynı şekilde, ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hakimini bağlamaz." Dolayısıyla ceza mahkemesince verilen beraat karar'ı; kusur ve derecesi, zarar tutarı, temyiz gücü ve yükletilme yeterliliği, illiyet gibi esasların hukuk hakimini bağlamayacaktır. Ancak hemen belirtilmelidir ki, gerek öğretide gerekse Yargıtay'ın yerleşmiş içtihatlarında, ceza hakiminin tespit ettiği maddi olaylarla ve özellikle "fiilin hukuka aykırılığı" konusu ile hukuk hâkiminin tamamen bağlı olacağı kabul edilmektedir. Diğer bir anlatımla, maddi olayları ve yasak eylemlerin varlığını saptayan ceza mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşıyacaktır. Bu doğrultuda maddi vakıanın tespitine ilişkin ceza mahkemesi kararı hukuk hakimini bağlayıcı olup ceza mahkemesince bir maddi vakıanın varlığı ya da yokluğu konusundaki kesinleşmiş kabule rağmen, aynı konunun hukuk mahkemesinde yeniden tartışılması olanaklı değildir
(Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 2017/11-92 E 2018/1362 K sayılı kararı).
Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında; ceza mahkemesinin kesinleşmiş mahkumiyet kararı ve bu yargılama neticesinde varlığı tespit edilen maddi vakıalar hukuk hakimini bağlayıcı olduğundan ilk derece mahkemesince; ceza dosyası neticesi beklenerek, sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken, bu hususun gözardı edilerek eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
İlk derece mahkemesi kararının, yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmasına karar verilmiş olduğundan,HMK'nin 373. maddesinin birinci fıkrası uyarınca,iş bu karara karşı yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin bölge adliye mahkemesi kararının da kaldırılmasına karar verilmiştir.
2-Bozma nedenine göre davacılar vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK'nin 373. maddesinin birinci fıkrası uyarınca temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararının KALDIRILMASINA, aynı Kanununun 371. maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesi kararının davacılar yararına BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenlerle davacıların diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 25/11/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.