Logo

3. Hukuk Dairesi2021/2779 E. 2021/11207 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacı tarafından davalıya emanet bırakılan fındıkların satış bedeli alacağının belirlenmesi ve ödenmesine ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Mahkemece, emanete bırakılan fındık bedellerinin hesaplanmasında esas alınacak hesap kesme tarihi ve piyasa rayicinin belirlenmesinde eksik inceleme yapıldığı, yerel örf ve adet ile taraflar arasındaki eylemliliğe göre makul emanet süresinin tespit edilerek her yıl için ayrı ayrı değerlendirilmesi gerektiği gözetilerek hüküm bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı; 2006, 2007 ve 2008 yıllarında ürettiği toplam 2.017 kg fındığı, fındık tüccarlığı yapan davalıya emanete bıraktığını, 2014 yılında davalıdan emanet olarak bıraktığı fındıkların bedelini talep ettiğini, ancak davalının fındık bedelini ödemediğini ileri sürerek; 2.017 kg fındığın dava tarihi itibariyle bedelinin ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş, 02/11/2015 tarihli ıslah dilekçesi ile 3.000 TL olan alacak talebini 28.621,23 TL'ye çıkarmıştır.

Davalı; dava konusu toplam 2.017 kg fındık alacağına ilişkin olarak 2008 yılında davalının eşine bir kısım ödeme yaptığını, borcun geriye kalan kısmı için ise ismini hatırlamadığı bir kuyumcudan altın alarak davacıya verdiğini, bu nedenle herhangi bir borcunun bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece; davanın kısmen kabulüne ve 2.017 kg fındık bedelinin 2008 tarihindeki değeri olan 6.272,87 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine dair verilen karar, davacı tarafın temyizi üzerine, Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 03/12/2018 tarihli ve 2016/9901 Esas 2018/11570 Karar sayılı kararıyla; "Taraflar arasındaki sözleşmenin uygulanmasında boşluk doğurması halinde, ortaya çıkan sözleşme içi boşluğun, hâkim öncelikle kanunun özü ve sözüne göre uyuşmazlığı çözmeli, yasada bu konuda açık bir hüküm yoksa TMK m. 1 uyarınca örf ve adet hukukuyla, bu da yoksa hâkim kendisi kanun yapıcı olsaydı nasıl karar verecekse o şekilde mevcut boşluğu doldurması gerekir. Yani, davacı tarafından talep edilen ücretin işin niteliğine uygun ve makul olup olmadığının mahkemece, o yöredeki uygulamalar ilgili yerlerden araştırılarak ve varsa uygulamalar göz önünde bulundurulmak suretiyle ve bu hususta taraflarca bildirilen tanıklar ve deliller toplanarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekmektedir.

Mahkemece bilirkişi raporu doğrultusunda 2008 yılındaki fındığın kg fiyatı üzerinden hesaplama yapılarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de yukarıda belirtilen hususlar değerlendirilerek, o yöredeki örf ve adetin öğrenilmesi ve alınacak cevap ile birlikte dosya kapsamının değerlendirilmesi ve varsa ödemeye ilişkin taraflarca sunulan belgeler de dikkate alınması gerekirken, eksik incelemeye dayalı olarak karar verilmesi doğru olmayıp, yanılgılı değerlendirme ve eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş olup, bozmayı gerektirmiştir." gerekçesiyle bozulmuştur.

Mahkemece bozma kararına uyularak yapılan yargılama neticesinde; ... Ticaret Borsası tarafından ürünün mevsim başında tüccara emanet bırakılması ve fiyatların tatmin edici bir seviyeye gelmesi ile hesap kesiminin istenmesi uygulamasının bulunduğunun, ancak emanette bırakılan sürenin malın satışı için teamül bulunan müddeti geçemeyeceğinin bildirildiği, 2009 yılında yeni fındık hasadı yapılacağından teamül olan sürenin 2008 yılı içerisinde son bulacağı gerekçesiyle, dava konusu 2017 kg fındığın 2008 yılı itibariyle değeri olan 6.272,87 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir.

1)Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde de bir isabetsizlik görülmemesine göre; davalının tüm, davacının sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.

2)Kural olarak bozma kararına uyulmakla bozma kararında belirtilen biçimde işlem yapılması yolunda lehine bozma yapılan taraf yararına kazanılmış hak, aynı doğrultuda işlem yapılması yolunda yerel mahkeme için zorunluluk doğar.

Belirtilmelidir ki; bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09/05/1960 tarihli ve 21/9 sayılı YİBK).

Bu ilke kamu düzeni ile ilgili olup, Yargıtayca kendiliğinden dikkate alınması gerekir. Hâkimin değişmesi dahi açıklanan bu hukuki ilkeye etki yapamaz.

Somut olayda mahkemece; bozma kararına uyulduğu halde gerekleri yerine getirilmemiş, bozmaya uygun karar verilmemiştir.

... Ticaret Borsasının 19/02/2020 tarihli yazısında, taraflar arasında özel bir anlaşma yok ise emanet fındığın değerinin hesap kesimi yapılmak üzere talepte bulunulan andaki piyasa fiyatına göre belirleneceği belirtilmiştir. Bu yazıya ekli 29/12/1951 tarihli Borsa Meclis kararında ise, emanet usulü ile teslim edilmiş emtia, o malın satışı için teamül bulunan müddeti hiçbir suretle geçemeyeceğinden bu müddetin sonunda satıcı malının hesabını kesmesini bildirmese dahi alıcının emaneti o günkü fiyatla hesabına geçebileceği kararlaştırılmıştır. Buna rağmen, ... Ticaret Borsası tarafından verilen bilgiler ve gönderilen belgeler, tarafların bulunduğu yörede teamül olarak kabul edilen emanet süresinin belirlenmesinde yetersiz kalmaktadır.

Bununla birlikte; dava konusu toplam 2017 kg fındığın hangi yıllara ait olduğuna ilişkin davacı tarafından sunulan ve davalı tarafından itiraza konu edilmeyen hesap dökümü incelendiğinde; 2006 yılından 823 kg fındığın, 2007 yılından 485 kg fındığın ve 2008 yılından 709 kg fındığın eklenerek taraflar arasındaki hesaplamaya dahil edildiği anlaşılmaktadır. Buna göre, 2006 yılında emanet bırakılan fındığın 2008 yılındaki hesaba eklenerek emanet süresinin devam ediyor olması, emanet bırakılan fındığın en az 2 yıl süreyle hesap kesiminin yapılmamasının taraflar arasında kabul edilebilir bir husus olduğu, tarafların emanet süresini en az iki yıl olarak belirledikleri anlamına gelmektedir.

Buna göre, mahkemece; emanete bırakılan fındıklar ile ilgili makul olan hesap kesimi süresinin net bir şekilde belirlenebilmesi amacıyla davacı tanıkları da dinlenmek suretiyle davacının sunmuş olduğu hesap dökümü ile birlikte yıllar içerisinde emanete bırakılan fındık miktarlarının emanet sürelerinin sona erme yılı ayrı ayrı değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davalının tüm, davacının sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK'nın 428. maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, hükmü temyiz eden davacı adli müzaharet kararı almış olduğundan harç alınmasına yer olmadığına, 321,35 TL bakiye temyiz harcının temyiz eden davalıya yükletilmesine, 6100 sayılı HMK'nın Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nın 440. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 10/11/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.