Logo

3. Hukuk Dairesi2021/2974 E. 2021/5491 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kaçak su kullanım bedelinden kaynaklanan icra takibine yapılan itirazın iptali davasında mahkemenin görev ve yetkisinin bulunup bulunmadığı hususunda uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Haksız fiilden doğan davalarda davacının, haksız fiilin işlendiği yer mahkemesinde dava açma hakkı bulunduğu, davacının da bu seçimlik hakkını kullanarak icra takibini ve davayı haksız fiilin işlendiği iddia edilen yerde başlattığı gözetilerek, mahkemenin yetkisizliğine dair karar bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın yetkisizlik nedeniyle reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı, davalının abone olmaksızın kaçak su kullandığının tespit edildiğini, bu nedenle hakkında 02/07/2010 tarihli kaçak tutanağı düzenlenerek kaçak su kullanım bedeli tahakkuk ettirildiğini, söz konusu bu bedelin davalı tarafça ödenmemesi üzerine hakkında icra takibi yapıldığı ancak davalının itirazı üzerine takibin durduğunu ileri sürerek; takibe vaki itirazın iptali ile icra inkar tazminatına mahkum edilmesini istemiştir.

Davalı; icra dairesinin ve mahkemenin yetkisiz olduğunu, ikametgahı olan İstanbul Anadolu İcra Dairelerinin ve mahkemelerinin yetkili olduğunu, ayrıca belirtilen adresteki konutun babasına ait olduğunu ve bu taşınmazı kullanılmadığını, kaçak su tüketiminin söz konusu olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, uyuşmazlığın taşınmazın aynından doğan bir dava niteliğinde olmadığı, bu nedenle kesin yetki kuralının uygulanamayacağı, HMK'nın 6. maddesi hükmü uyarınca yetkili mahkemenin davalının ikametgahı mahkemesi olduğu gerekçesiyle, davanın yetkisizlik nedeniyle reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafça temyiz edilmiştir.

Dava, kaçak su tüketim bedelinden kaynaklanan icra takibine vaki itirazın iptaline ilişkindir.

İtirazın iptali davasının görülebilmesi, usulüne uygun biçimde yapılmış, geçerli bir icra takibinin varlığına bağlıdır. Ortada usulüne uygun yapılmış geçerli bir takibin bulunmadığı durumlarda itirazın iptali davasının görülmesine usulen olanak yoktur. İtirazın iptali davalarında hem icra dairesinin yetkisine, hem de mahkemenin yetkisine itiraz edilmiş olması durumunda, İİK'nın 50. maddesi uyarınca mahkemece öncelikle icra dairesinin yetkisine yönelik itirazın incelenmesi gerekmektedir. Zira bu yön itirazın iptali davasının dava koşullarından biridir. Nitekim, bu yetki itirazının araştırılması sonucunda mahkeme kendisinin yetkili olup olmadığını da belirlemiş olacaktır.

Bu itiraz usulünce incelenip sonuçlandırılmadığı sürece geçerli bir icra takibinin bulunduğundan sözedilemez. Aksinin kabulü halinde mahkemece İİK'nın 4.maddesine aykırı olarak yargı çevresinde bulunmayan icra dairesi ile ilgili bir karar verilmiş olur ki bunun kabul edilmesi mümkün değildir (Yargıtay HGK'nın 20/03/2002 tarihli ve 2002/13-241E, 2002/208 K. 28/03/2001 tarihli ve 2001/19-267 E,2001/311 K.sayılı kararları).

Davalı, hakkında yapılan takip dosyasına vermiş olduğu dilekçeyle, hem icra dairesinin yetkisine hem de borca itiraz etmiştir. Bunun üzerine alacaklı itirazın iptali istemi ile eldeki davayı açmış, davalı bu davada da icra dairesinin yetkisine yönelik itirazını tekrarlamıştır. Bu noktada; mahkemece, öncelikle icra dairesinin yetkisine yapılan itirazın incelenmesi ve çözümlenmesi gerekmektedir.

Somut olayda; dava konusu kaçak su kullanım tutanaklarının düzenlendiği tarihlerde, davacı kurum ile davalı arasında herhangi bir abonelik sözleşmesinin bulunmadığı, bu kapsamda uyuşmazlığın "abonesiz kaçak su kullanımı" şeklindeki haksız fiil iddiasından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 6. maddesi "Genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir." hükmünü getirmiş olup madde metninden de açıkça anlaşıldığı üzere dava açmadaki genel yetki kuralını düzenlemiştir. Aynı Kanun'un 16. Maddesinde ise "Haksız fiilden doğan davalarda, haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesi de yetkilidir." hükmü getirilmiş olup, haksız fiilden doğan davalarda seçimlik hak genişletilmiştir.

Haksız fiil iddiasına dayalı davada zarar görenler, davayı kendisinin veya davalının yerleşim yeri mahkemesinde veya haksız eylemin meydana geldiği yer mahkemesinde açabilir. Bu seçeneklerden herhangi birini kullanmak, bu tür davalarda, davacıya tanınmış bir haktır.

Eldeki davada; davacı alacaklı, seçimlik hakkı gereği davanın dayanağı olan ilamsız icra takibini, haksız fiilin işlendiği iddia olunan yer olan icra müdürlüğünde yapmış ve davanın da buna dayalı olarak o yerde açılmış bulunmasına göre, mahkemece davalının icra dairesinin (ve mahkemenin yetkisine) yönelik (yetki) itirazının reddi ile davanın İİK'nın 67/1.maddesi hükmü gereğince görülüp esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile yetkisizlik kararı verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK'nın 428.maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK'nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nın 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 26/05/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.