"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki asıl ve birleşen alacak davalarının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili, katılma yoluyla davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra dosya içindeki tüm kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili; müvekkili üniversitenin, kampüste oluşan atık suyun arıtılması için yapmış olduğu tesisi, kalan işlerinin tamamlanması ve işletilmesi amacıyla davalı kuruma 08.06.2006 tarihli protokol ile devrettiğini, anılan protokolün 5/b-3 maddesi ile kampüsten tesise gelecek atıksuyun arıtılması ile ilgili olarak davalı kurumun müvekkili üniversiteden herhangi bir bedel talep etmeyeceğinin kararlaştırıldığını, ancak davalı kurumun 20.12.2011 tarihinden itibaren atıksu bedelini müvekkili üniversiteden tahsil etmeye başladığını, ayrıca kampüs alanı ve içerisinde davalı kuruma ait kanalizasyon sisteminin bulunmadığını, bu nedenle arıtılan atıksuyun araziye deşarj edildiğini ileri sürerek; 2011 aralık ayı ila 2013 yılı haziran ayları arasında haksız olarak tahsil edilen 1.190.991,62 TL atıksu bedelinin istirdadını talep etmiş, 01.11.2013 tarihli ön inceleme duruşmasında ise taleplerini 1.125.427,62 TL'ye indirmiştir.
Davalı vekili; müvekkili kurum ile davacı üniversite arasında imzalanan protokolde yer alan hükümlerden, yasa ve yönetmeliklere aykırı olanların geçerli olmadığını savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece; 2560 Sayılı Kanun uyarınca su bedeli tarifelerini düzenleme yetkisinin davalı kuruma ait olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hükmün davacı tarafça temyiz edilmesi üzerine Dairemiz 21.02.2017 tarih ve 2016/1963 esas, 2017/1699 karar sayılı ilamı ile “...mahkemece; yürürlükte olan protokol hükümlerinin tarafları bağladığı gözetilerek, öncelikle davaya konu edilen dönemde, davalı İZSU'nun davacı üniversiteden tahsil etmiş olduğu atıksu bedelinin belirlenmesi, sonrasında ise belirlenen bu bedelin davalıdan tahsiline karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davanın tümden reddi doğru görülmemiştir.” gerekçesi ile bozulmasına karar verilmiş, davalı vekili tarafından yapılan karar düzeltme istemi ise reddedilmiştir.
Bozma sonrası davacı vekili birleşen davadaki dava dilekçesinde özetle; davalının haksız olarak müvekkilinden tahsil ettiği atık su bedelinin tahsili için açılan davada faiz talep edilmediğini ileri sürerek, davalı idarenin 20.12.2011 tarihi ile 15.07.2013 tarihleri arasında haksız olarak tahsil ettiği 1.125.427,62 TL'lik atık su bedelinin davalıya ödendiği tarihten itibaren dava tarihi olan 09.11.2017 tarihine kadar işlemiş olan 504.812,05 TL faiz ile atık su bedelinin müvekkili idareye ödenene kadar işleyecek yasal faizin davalı kurumdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili birleşen davada verdiği cevap dilekçesinde özetle; müvekkili idare tarafından atık su bedeli tahsilinin tamamen yasal olduğunu, bu nedenle de davacı tarafın yasal faize ilişkin olarak açtığı davanın hukuki dayanaktan yoksun bulunduğunu belirterek davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece; bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda, davalının protokol hükmüne aykırı davranarak davacıdan tahsil ettiği toplam atık su bedelinin 1.125.427,62 TL olduğu anlaşılmakla, atık su bedelinin iadesine ilişkin asıl davanın anılan miktar üzerinden kısmen kabulü ile davacının söz konusu miktarı aşan fazlaya ilişkin talebinin reddine; davacı tarafça asıl davada faiz talep edilmemiş olması nedeniyle faiz alacağına ilişkin olarak açılan birleşen davada, davalının haksız olarak tahsil ettiği 1.125.427,62 TL'lik atık su bedelinin davalıya ödendiği tarihten birleşen dava tarihi olan 09.11.2017 tarihine kadar işlemiş olan yasal faizinin 505.775,92 TL olup, davacı tarafça 504.812,05 TL olarak talepte bulunulduğundan birleşen davanın talep edilen miktar üzerinden kabulü ile, 504.812,05 TL faizin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine ve birleşen davadaki diğer talep uyarınca asıl alacak olan 1.125.427,62 TL'nin birleşen dava tarihi olan 09.11.2017 tarihinden tahsil edilinceye kadar işleyecek yasal faizinin de davalıdan tahsiline karar verilmiş, karar süresi içinde davalı vekilince, katılma yoluyla davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Davacı vekilinin vekalet ücretine yönelik temyiz itirazlarına gelince;
HMK'nın " Feragat ve kabul halinde yargılama giderleri " başlığı altında düzenlenen 312. maddesinin 1. fıkrasında; "Feragat veya kabul beyanında bulunan taraf, davada, aleyhine hüküm verilmiş gibi yargılama giderlerini ödemeye mahkum edilir. Feragat ve kabul, talep sonucunun sadece bir kısmına ilişkin ise yargılama giderlerine mahkumiyet, ona göre belirlenir." şeklinde düzenleme yapılmıştır.
Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13. maddesinde; konusu para olan veya para ile değerlendirilebilen bir şey olan davalarda avukatlık ücreti, davanın görüldüğü mahkeme için Tarifenin ikinci kısmında belirtilen maktu ücretlerin altında olmamak kaydıyla nispi olarak belirlenir. Ancak, hükmedilen ücret kabul veya reddedilen miktarı geçemez,
Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 6. maddesinde de; "Anlaşmazlık, davanın konusuz kalması, feragat, kabul, sulh veya herhangi bir nedenle ön inceleme tutanağı imzalanıncaya kadar giderilirse, tarife hükümleriyle belirlenen ücretlerin yarısına, ön inceleme tutanağı imzalandıktan sonra giderilirse tamamına hükmolunur. Bu madde yargı mercileri tarafından hesaplanan akdi avukatlık ücreti sözleşmelerinde uygulanmaz. " hükmü düzenlenmiştir.
Somut olayda; davacının talebinin dava dilekçesinde 1.190.991,62 TL olduğu, davalının cevap dilekçesinde davacıdan tahsil edilen atıksu bedelinin bu kadar olmadığını, 1.125.427,62 TL olduğunu belirtmesi üzerine; davacı tarafından 01.11.2013 tarihli ön inceleme duruşmasında talebin 1.125.427,62 TL'ye indirildiği, mahkemece de taraflar arasındaki uyuşmazlığın 1.125.427,62 TL olarak belirlendiği, dolayısıyla yukarıda belirtilen Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 6. maddesi uyarınca, reddedilen bu miktar (65.564 TL) yönünden davacı aleyhine hükmedilecek vekalet ücretinin Tarife hükümleriyle belirlenen ücretlerin yarısı oranında olması gerektiği anlaşılmaktadır.
Bu durumda, mahkemece, Tarife hükümlerine aykırı olacak şekilde davacı aleyhine 9.323,00 TL vekalet ücretine (ücretin tamamına) hükmedilmiş olması doğru görülmemiştir.
Ne var ki, bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hükmün düzeltilerek onanması HUMK'un 438/7 maddesi hükmü gereğidir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenle davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddine; ikinci bentte açıklanan nedenle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hüküm fıkrasının 7 nolu bendinden "9.323,00 TL" ibaresi çıkartılarak, yerine "4.661,50 TL" ibaresi yazılmak suretiyle hükmün davacı yararına düzeltilmesine ve düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, 83.521,30 TL bakiye temyiz harcının temyiz eden davalıya yükletilmesine,, 6100 sayılı HMK'nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK’un 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 07/06/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.