"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; davalı belediyenin sınırları içerisinde bulunan ... mevkiinde 775 sayılı Kanun kapsamında 17/02/1993 tarihinde "... 2. Etap Konutları" adı altında proje başlattığını, projeye göre 400 m2 büyüklüğündeki parselin 1/2 hissesinin 8.500 TL bedel karşılığında tahsisi için anlaşıldığını, bedelin eksiksiz olarak ödendiğini ancak daha sonra davalı ... tarafından projenin askıya alındığını ve ifanın imkansız hale geldiğini, ödediği bedelin kendisine iade edilmediğini, rayiç arsa değeri oranında zarara uğradığını ileri sürerek; fazlaya ilişkin hak ve alacakları saklı kalmak kaydıyla, şimdilik 26.000 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı; taşınmazın mülkiyetinin Hazineye ait olduğunu, kamulaştırmanın yapılamadığını, bu nedenle de projeden encümen kararı ile vazgeçildiğini savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece; taraflar arasında geçerli bir sözleşme bulunmadığı için arsanın rayiç bedelini talep edemeyecek olan davacının ancak ödediği bedeli denkleştirici adalet ilkesi çerçevesinde davalıdan talep edebileceği gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile 3.937 TL'nin dava tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile tahsiline karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın, davalı Belediyenin davaya konu taşınmazı 775 sayılı Gecekondu Kanunun'un 25 ve 26. maddeleri uyarınca davacıya satmasına ilişkin sözleşmeden kaynaklandığı sabit olup, taraflar arasında yapılan bu sözleşme geçerlidir. Geçerli sözleşmenin ifa edilmemesi nedeniyle davacı, satış bedelini ödediğini ispat etmek koşuluyla taşınmazın ifasının imkânsız hale geldiği tarihteki rayiç değerini isteyebilir. Bu nedenle mahkemenin, davacının tahsis edilen arsanın rayiç değerini isteyemeyeceği yönündeki değerlendirmesi yerinde değildir. Dairemizin istikrar kazanan görüşü bu yöndedir.
Buna göre mahkemece; taraflara, tahsis edilen taşınmaza yakın bölgelerden ve ifanın imkânsız hale geldiği tarihe yakın zaman içinde yapılan benzer yüzölçümlü satışları ve aynı proje nedeniyle aynı mevkide bulunan taşınmazlara ilişkin olarak açılan ve Yargıtay incelemesinden geçen kesinleşen dava dosyalarını bildirmeleri için imkan tanınması, bu emsallere göre tahsis edilen taşınmaza değer biçilmesi için yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulu eşliğinde keşif yapılmak suretiyle denetime imkân veren bilimsel verileri içeren rapor alınması ve ulaşılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün HUMK'nın 428. maddesi uyarınca davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK'nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nın 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 13/12/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.