"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, davalının evlenme vaadi ile kendisini oyaladığını ve bu süre zarfında bankadan çekmiş olduğu 28.000 TL krediyi PTT havalesi yolu ile 06/12/2011 tarihinde davalıya gönderdiğini, ancak daha sonra davalının evli olduğunu öğrendiğini, dolandırıcılık nedeni ile davalı hakkında ayrıca ceza davası açtığını, dava konusu bedelin tahsil için davalı aleyhine icra takibi başlattığını, davalı tarafından takibe itiraz edildiğini ileri sürerek; takibe vaki itirazın iptalini, davalının inkar tazminatına mahkum edilmesini talep etmiştir.
Davalı, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; davanın kabulüne yönelik olarak verilen karar, davalı tarafın temyizi üzerine, Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 17/09/2019 tarihli ve 2016/26482 E. 2019/8390 K. sayılı kararıyla "somut olayda davacının iddiasında sadece kredi çekip havale ettiğini belirtmesine rağmen dosyada bulunan PTT havale evrakında davalı için kredinin çekilip gönderildiğine ilişkin herhangi bir ibare bulunmadığı, davacının şikayeti ile davalı aleyhine açılan ceza davasında davalının beyanında, davacıya 35.000 TL para verdiğini, 28.000 TL’nin tarafına ödendiğini ve 7.000 TL’nin ise ödenmediğini, icra dosyasındaki beyanında ise, gönderilen paranın sattığı araca karşılık olduğunu belirttiği, bu durumda davacının gönderdiği havalenin davalı adına çekilen krediye ait olduğunu ispat etmek zorunda olduğu" gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda; davacının, gönderdiği havalenin davalı adına çekilen krediye ait olduğunu ispat etmek zorunda olduğu, davacı tarafça dosyaya ispata elverişli belge sunulmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava; ödünç sözleşmesinden kaynaklı itirazın iptali istemine ilişkindir.
Bu noktada, ceza mahkemesi kararlarının hukuk mahkemesindeki etkisini irdelemek gerekmektedir.
Nitekim, ceza mahkemesi kararlarının hukuk mahkemesindeki davaya etkisini düzenleyen 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 53. maddesi hükmünde, "Hakim, kusur olup olmadığına, yahut haksız fiilin failinin temyiz kudretini haiz bulunup bulunmadığına karar vermek için ceza hukukunun sorumluluğa ilişkin hükümleri ile bağlı olmadığı gibi, ceza mahkemesinde verilen beraat kararı ile de bağlı değildir.
Bundan başka ceza mahkemesinin kararı, kusurun takdiri ve zararın miktarının tayini hususunda dahi hukuk hakimini takyit etmez." denilmektedir. Aynı düzenleme 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 74. maddesi hükmünde de; “Hâkim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir. Aynı şekilde, ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hâkimini bağlamaz.” şeklinde önceki kanuna paralel şekilde düzenlenmiştir.
Yukarıda geçen açık hüküm karşısında, ceza mahkemesince verilen beraat kararı, kusur ve derecesi, zarar tutarı, temyiz gücü ve yükletilme yeterliği, illiyet gibi esasların hukuk hakimini bağlamayacağı konusunda duraksama bulunmamaktadır. Hemen belirtilmelidir ki, hukuk hakiminin bu bağımsızlığı sınırsız değildir. Öğreti ve uygulamada hukuk hakimi, maddi olaylara ve özellikle fiilin hukuka aykırılığına ilişkin olarak ceza hakimi tarafından yapılan tespitlerle bağlıdır. Hukuk hakiminin ceza mahkemesi kararındaki maddi olgularla bağlılığının ölçüsü; beraat kararında suçun sanık tarafından işlenip işlenmediğinin kesin olarak, delilleriyle tespit edilip edilmediğidir.
Ceza mahkemesinin, kusurun ve zarar miktarının takdiri hususundaki kararı, yani fiilin işlendiği sabit olduğu halde, kusurluluğa ya da kusursuzluğa ilişkin saptaması, hukuk hakimini bağlamaz. Hukuk hakimi, ceza mahkemesinin kusura ilişkin değerlendirmesiyle ve buna etkili tespit edilen olgularla bağlı kalmaksızın, taraflarca ileri sürülen delilleri toplayıp, tümünü birlikte değerlendirerek bir sonuca varmalıdır. Başka bir deyişle maddi olayları ve yasak eylemleri saptayan ceza mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşır.
Görülmektedir ki, ceza mahkemesinin “delil yetersizliğine dayanan beraat kararının” hukuk hakimini bağlamayacağı ancak beraat kararı bir maddi olguyu tespit ediyorsa bu kararın hukuk hakimini bağlayacağı, beraat kararı suçun sanıklar tarafından işlenmediğinin kesin olarak tespiti olgusuna dayanıyorsa, bu kararın hukuk hakimini de bağlayacağı, bundan başka kusurun takdiri ve zararın miktarını tayini hususundaki kararın hukuk hakimini bağlamayacağı hüküm altına alınmıştır. (Turgut Uygur, Borçlar Kanunu Şerhi, C. 1, s. 844).
Somut olayda; taraflar arasında görülen ve Yargıtay 15. Ceza Dairesinin 19/02/2020 tarihli ve 2018/4431 E. 2020/2405 K. sayılı kararıyla onanan Şanlıurfa 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 2017/776 E. 2018/671 K. sayılı karar içeriği incelendiğinde, davalının davacıya yönelik eylemi nedeniyle dolandırıcılık suçundan yargılandığı, mahkemece, eldeki davaya konu 28.000 TL’lik havale yönünden sanık olan davalının, müşteki olan davacıyı kandırıp kendi yararına ve müştekinin zararına menfaat sağladığı, üzerine atılı suçu işlediği hususunda tam bir vicdani kanaat oluştuğu gerekçesiyle mahkumiyetine karar verildiği görülmektedir.
Bu itibarla mahkemece; ceza mahkemesince tespit edilen maddi olgunun hukuk hakimini bağlayacağı dikkate alınarak, söz konusu ceza dava dosyasının da dosya içine temini sağlanıp yukarıdaki hususların da irdelenmesi suretiyle sonucuna uygun karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi, usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün HUMK'nın 428. maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK'nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nın 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 29/11/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.