"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : TİRE 2. ASLİYE HUKUK (TÜKETİCİ) MAHKEMESİ
Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen muarazanın giderilmesi davasının reddine dair verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davacı tarafın istinaf başvurusunun reddine yönelik olarak verilen kararın, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; öğretmen emeklisi olup uzun zamandan beri ... evleri mevkiinde bulunan evinde ikamet ettiğini, 2012 yılında evine köy muhtarlığı kanalı ile 100 TL vererek su bağlattığını ve bu tarihten itibaren de kullandığı suyun mevcut su saatinden geçirildiğini, ancak hiçbir ihtar yapılmaksızın davalı tarafından suyunun kesildiğini, davalı tarafa müracaat edildiğinde ise su aboneliğinin bulunmadığının söylendiğini, oysa 2012'den beri diğer köy sakinleri ile birlikte abone olup su sayacının bulunduğunu, kullanmış olduğu suyun bedelinin ödeneceğinin belirtilmiş olmasına rağmen nazara alınmadığını ileri sürerek, muarazanın meni ile müktesep hakkın tanınıp abonelik tesisi suretiyle kullanımın devamlılığının teminine karar verilmesini istemiştir.
Davalı; davacının bahçe evinde su saati bağlı olmasına rağmen sayaç okuma esnasında aboneliğinin bulunmadığının tespit edildiğini, sayaç okuma görevlisinin sayacın kayıtlı olmadığını ve abone hizmet biriminde abonelik işlemleri yapılması gerektiği hususunda şifahen bir kaç kez davacıya uyarıda bulunulduğunu; davacının abone olduğu hususundaki beyanına rağmen aktarım listesinde adına rastlanmadığını, 06/12/2016 tarihinde teknik personelin sayacı söktüğünü, bu tarihe kadar abone olmaksızın hiçbir bedel ödemeden su kullanıldığını, bu hususa ilişkin davacıya yazı gönderildiğini, su aboneliğinin tesisinin hukuki bir işlem olduğunu, abonelik sözleşmesinin imza edilmesi gerektiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
İlk derece mahkemesince; “...davacı her ne kadar köy muhtarlığına su aboneliği için başvuruda bulunduğunu iddia etmiş ve bu hususta tanık göstermişse de, bu başvuruya ilişkin
yazılı herhangi bir delil ibraz etmemiş olup, bahse konu su abonelik sözleşmesi sebebiyle kesilen bir fatura ya da sözleşme uyarınca kullandığı suyun karşılığında yaptığı ödemeyi gösterir bir makbuz da sunmamıştır. Taraflar arasında sözleşme bulunduğu iddiasının yazılı delil ile ispatlanamadığı, sadece dinlenen tanık beyanlarına itibar edilerek davanın kabulüne karar verilmesinin mümkün olmadığı, davacının sözleşme bulunduğunu iddia etmesine ve suyu kullanmasına rağmen davalı kurum yetkililerince suyun kesildiği 06/12/2016 tarihine kadar sözleşmenin tabii sonucu olan borcu ödeme yönünde bir teşebbüste bulunmadığı, davacının varlığını iddia ettiği sözleşmenin gerektirdiği fatura ödeme borcunu yerine getirmemesinin davacının iddiasının aksinin ispatı niteliğinde olduğu gerekçesiyle ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiş; karara karşı, davacı vekilince istinaf yoluna başvurulmuştur.
Bölge adliye mahkemesince, davacının istinaf başvurunun esastan reddine karar verilmiş; karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1- HMK’nın ispat yükünü düzenleyen 190 ıncı maddesine göre; ispat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 6 ncı maddesi gereğince de, kural olarak, herkes iddiasını ispat etmekle yükümlüdür.
Somut olayda; davacı, 2012 yılında evine köy muhtarlığı kanalı ile 100 TL vererek su bağlattığını ve bu tarihten itibaren de kullandığı suyun mevcut su saatinden geçirildiğini, ancak hiçbir ihbar ve ihtar yapılmaksızın davalının suyunu kestiğini belirterek eldeki davayı açmış, davalı ise davacının evinde su saati bağlı olmasına rağmen sayaç okuma esnasında aboneliğinin bulunmadığının tespit edilmesi üzerine, kendilerine intikal ettirilen su aktarım listesinde adına rastlanmadığı için 06/12/2016 tarihinde teknik personelce sayacının söküldüğünü savunarak, davanın reddini istemiştir.
Yukarıda açıklandığı üzere, dava dışı muhtarlık arasında kurulduğu iddia olunan su abonelik ilişkisinin varlığını ispat külfeti davacıda olup, davacı tarafından bu aboneliğe dair herhangi bir yazılı delil ibraz edilmemiş ancak tanık deliline dayanılmış, davalı taraf ise, kendisine gönderilen abonelik aktarım listesine dayanmıştır.
6100 sayılı HMK'nın 31 inci maddesi gereğince, hakim davayı aydınlatma ödevi kapsamında, taraflar arasındaki uyuşmazlık maddi vakıaya da ilişkin olduğundan, tanık dinleyebilir.
Bu bağlamda dosya kapsamına bakıldığında; davalı tarafa intikal ettirilen su aktarım listesinde davacı adının olmadığı görülmekte ise de, aboneliğe ilişkin keşif esnasında dinlenen, su aktarım listesini imzalayan ve davacının abone olduğunu iddia ettiği dönemde muhtar olan ...'in; “Ben Başköy muhtarıyım, 2012 yılında köyümüzde su aboneliği yapmak isteyenler muhtarlığımıza öncelikli olarak başvuruyordu, davacı da gerekli bedeli ödeyerek muhtarlığımıza su bağlatmak üzere su başvurusunda bulunmuştur, daha sonra muhtarlık olarak elimizde bulunan abone listelerini öncelikli olarak 2012-2015 yılları arasında Köy-Su'ya devrettik, daha sonra Köy-Su ellerinde bulunan abone listelerini direkt ...'ya devretmiştir, davacının isminin listelerde yer almaması Köy-Su'nun listeleri hazırlarken yaptığı eksikliklerden kaynaklanmaktadır, davacı köyde yer alan diğer bütün su tüketicileri gibi usulüne uygun olarak muhtarlığımıza başvurmak suretiyle su aboneliği talebinde bulunmuştur, muhtemelen eksiklik Köy-Su'nun uzun süre fatura kesmek için davacının evine gelmemesi ya da davacıyı listelerde atlamasından kaynaklanmış olabilir” beyanında bulunduğu; yine duruşmada tanık olarak dinlenen ... ise “ben sıhhi tesisatçıyım, davacı taraf benim müşterimdir, 2012 yılında Başköy'de 4-5 evin suyunu ben bağladım, muhtar o dönem su bağlanması için kendisine başvuranları bana bildirdi ben de bana bildirdiği kişilerin evine giderek yol üzerinde bulunan şebekeden eve kadar hat çekerek vanasını koyarak saatini taktım sayacın içinden çıkan garanti belgesini ve seri numarasını muhtara teslim ettim” yönünde beyanda bulunduğu anlaşılmaktadır.
O halde, ilk derece mahkemesince; tanık beyanları da dikkate alınarak, davacının abone olduğunu belirttiği döneme ilişkin bilgi ve belge ile su aktarım listesinde davacı adına yer verilmeme gerekçesinin dava dışı muhtarlıktan sorulup, muhtarlığın cevabı sonrasında hüküm kurulması gerekirken (davacı ile dava dışı muhtarlık arasında su abonelik işlemi tesis edildiği iddia olunduğundan), eksik inceleme ve yanılgılı gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi, doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.
İlk derece mahkemesi kararının, yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmasına karar verilmiş olduğundan, işbu karara karşı yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin bölge adliye mahkemesi kararının da kaldırılmasına karar verilmiştir.
2- Bozma nedenine göre, davacının sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK'nın 373 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararının KALDIRILMASINA, aynı Kanun'un 371 inci maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesi kararının davacı yararına BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenlerle davacının sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek bulunmadığına, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 14/12/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.