Logo

3. Hukuk Dairesi2021/6595 E. 2021/12355 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Yargıtay’ın bozma kararına uyularak yapılan yargılamada, davacının ıslah talebinin kabul edilip edilemeyeceği ve ek karar talebi üzerine hüküm dışında kalan hususlarda davalılar lehine vekalet ücretine hükmedilmesinin doğru olup olmadığı uyuşmazlığı.

Gerekçe ve Sonuç: 7251 sayılı Kanun ile değişik 6100 sayılı HMK’nın 177/2. maddesi gereğince Yargıtay’ın bozma kararından sonra tahkikata ilişkin bir işlem yapılması halinde tahkikat sona erinceye kadar ıslah yapılabileceği ve davacının ek karar talebi dışında davalılar lehine vekalet ücretine hükmedilmesinin HMK’nın 26/1. maddesine ve 305/A. maddesine aykırı olması gözetilerek, mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün taraf vekillerince, 26/05/2021 tarihli ek kararın davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı; olay tarihinde tarlada balya makinesi kullanırken davalılardan ...'ın traktörü çalıştırdığı esnada dengesini kaybederek makinenin üzerine düştüğünü ve sağ elini makinenin dişlileri arasına kaptırdığını, sağ el parmaklarının koptuğunu, diğer davalının ise kazaya sebep olan aracın sahibi olduğunu ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere, şimdilik 15.000 TL maddi ve 25.000 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiş; yargılama sırasında ıslah dilekçesi ile maddi tazminat taleplerini 100.721,74 TL olarak arttırmıştır.

Davalılar, davanın reddini istemişlerdir.

Mahkemece; görev yönünden dava dilekçesinin reddine, dosyanın talep halinde görevli ve yetkili Bucak İş Mahkemesine gönderilmesine dair verilen karar, davacı tarafın temyizi üzerine; Yargıtay (kapatılan) 13. Hukuk Dairesince verilen 20/01/2013 tarihli ve 2012/28460 E. 2013/1798 K. sayılı kararla; 4857 sayılı İş Kanunu'nun 4. maddesinin b bendinde 50'den az işçi çalıştıran (50 dahil) tarım ve orman işlerinin yapıldığı işyerlerinde veya işletmelerinde bu kanun hükümlerinin uygulanmayacağı hüküm altına alınmış olduğundan, uyuşmazlığa bakmakla görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi olduğu gerekçesiyle bozulmuştur.

Bozmaya uyan Mahkemece yapılan yargılama neticesinde; davanın kısmen kabulüne, 100.724,74 TL maddi tazminatın ve 15.000 TL manevi tazminatın kaza tarihi itibariyle işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, fazlaya ilişkin taleplerin reddine dair verilen karar, davalılar tarafından temyiz edilmekle, Yargıtay (kapatılan) 13. Hukuk Dairesince verilen 17/10/2019 tarihli ve 2016/28324 E. 2019/10187 K. sayılı kararla; bozmadan sonra ıslah yapılamayacağı, bu nedenle davacının ıslahtan önceki talebi dikkate alınarak hüküm kurulması gerektiğinden bahisle bozulmuştur.

Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde; davanın kabulüne, 15.000 TL maddi tazminatın ve 15.000 TL manevi tazminatın 10/07/2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmiş; davacı, karar sonrası sunduğu dilekçe ile manevi tazminat taleplerinin 25.000 TL olduğunu, mahkemenin talep doğrultusunda karar vermesi gerektiğini ileri sürerek HMK'nın 305/A maddesi gereğince verilecek ek karar ile manevi tazminat miktarının 25.000 TL olarak belirlenmesi talebinde bulunmuş; mahkemece 26/05/2021 tarihli ek karar ile 15.000 TL manevi tazminat talebinin kabulüne, fazlaya ilişkin talebin reddine ve reddedilen kısım yönünden davalılara vekâlet ücreti ödenmesine karar verilmiş; asıl karar taraflarca, ek karar ise davacı tarafından temyiz edilmiştir.

1-Islah, iddia ve savunma yasağının kapsamına giren taraf usul işlemlerini tamamen veya kısmen düzeltmeye yarayan bir hukukî imkândır. Taraflar ihmal, unutma, yetersiz bilgi ve benzeri sebeplerle eksik ya da hatalı şekilde iddia ve savunmada bulunmuş olabilirler. Yine, yargılama sırasında meydana gelen gelişmeler neticesinde taraflar yargılamanın başında sundukları iddia ve savunmalarında değişiklik yapma ihtiyacı duyabilirler. Kanundaki koşullara riayet edilmesi durumunda ıslahın sonuç doğurması için tek taraflı irade beyanı yeterli olacak, mahkemenin veya karşı tarafın rızası aranmayacaktır. HMK’da ıslah ile ilgili öngörülen koşullardan biri de zamanla ilgilidir. HMK’nın 177/1. maddesinde tahkikatın sona ermesine kadar ıslaha başvurulabileceği düzenlenmiştir. Islahın zaman bakımından sınırı, bozmadan sonra ıslahın yapılıp yapılamayacağı meselesi ile doğrudan alakalıdır. Bu noktada yargılamanın hangi aşamasına kadar ıslahın mümkün olacağını daha net ortaya koymak için tahkikat kavramının ve tahkikatın ne zaman başlayıp ne zaman sona erdiğinin üzerinde durmak uygun olacaktır.

Tahkikat, yazılı yargılama usulünde de basit yargılama usulünde de ön inceleme aşamasının sona ermesi üzerine başlamaktadır. HMK’nın 147. maddesinde ön inceleme aşamasının tamamlanmasından sonra tarafların tahkikat için duruşmaya davet edileceği düzenlenmiştir. Tarafların duruşmaya çağrılmasıyla tahkikat başlayacaktır.

Tahkikat evresi, taraflar arasındaki ihtilaflı vakıaların incelenip hakikatin ortaya çıkarılması için yapılan işlemlerin zaman itibariyle işgal ettiği yargılama aşamasıdır. Mahkeme bu aşamada tarafların talep sonucunu dayandırdıkları, davanın halli bakımından önem taşıyan ve ön inceleme tutanağında çekişmeli olarak belirtilen vakıaların, yine kural olarak tarafların sunduğu deliller çerçevesinde doğruluğunu araştırır. Taraflarca getirilen delillerin değerlendirilmesi ve ispat faaliyeti neticesinde uyuşmazlığın aydınlanmasıyla birlikte, hâkimin davayı sonlandıracak kararı vermesi mümkün hale gelmektedir. Bu yönüyle tahkikat, davanın en önemli ve uzun aşaması olarak nitelendirilmektedir. Tahkikat aşamasından sonra taraflara yargılamayla ilgili son sözlerinin sorulacağı sözlü yargılama aşamasına geçilecek ve ardından mahkeme nihai kararını verecektir. HMK’nın “Tahkikatın Sona Ermesi” başlığı altındaki 184. ve 185. maddelerinde, tahkikatı gerektiren bir husus kalmadığında mahkemenin, tahkikatın bittiğini taraflara tefhim edeceği düzenlenmiştir. Tahkikat aşamasının bitimi bu tefhim ile birlikte gerçekleşecektir.

Bu bağlamda, 22/07/2020 yürürlük tarihli 7251 sayılı Kanun ile değişen 6100 sayılı HMK’nın 177/2. maddesinde; “Yargıtayın bozma kararından veya bölge adliye mahkemesinin kaldırma kararından sonra dosya ilk derece mahkemesine gönderildiğinde, ilk derece mahkemesinin tahkikata ilişkin bir işlem yapması halinde tahkikat sona erinceye kadar da ıslah yapılabilir. Ancak bozma kararına uymakla ortaya çıkan hukuki durum ortadan kaldırılamaz.” düzenlemesine yer verilerek bozmadan sonra ıslah konusuna yasal açıklık getirilmiştir.

Bu noktada aydınlatılması gereken diğer bir husus da usulü kazanılmış hak kavramıdır. Karar tarihinde yürürlükte olan 6100 sayılı HMK'da (ayrıca mülga 1086 sayılı HUMK içeriğinde) “usulü kazanılmış hak” kavramına ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır. Bu kurum, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrarı sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez ana ilkelerinden biri haline gelmiştir. Usulü müktesep hak, anlam itibariyle, bir davada, mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.

Mahkemenin, Yargıtay’ın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usulü kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usulü kazanılmış hak gerçekleşebilir. Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usulü kazanılmış hak oluşturur (04/02/1959 tarihli ve 13/5 sayılı YİBK).Yargıtay içtihatları ile kabul edilen “usulü kazanılmış hak” olgusunun, bir çok hukuk kuralında olduğu gibi yine Yargıtay içtihatları ile geliştirilmiş istisnaları bulunmaktadır. Örneğin mahkemenin bozmaya uymasından sonra yeni bir içtihadı birleştirme kararı (09/05/1960 tarihli ve 21/9 sayılı YİBK) ya da geçmişe etkili yeni bir kanun çıkması karşısında, Yargıtay bozma ilamına uyulmuş olmakla oluşan usulü kazanılmış hak hukukça değer taşımayacaktır.

Usulü kazanılmış hakkın hukuki sonuç doğurabilmesi için; bir davada ya taraflar ya mahkeme ya da Yargıtay tarafından açık biçimde yapılmış olan ve istisnalar arasında sayılmayan bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş uyulması zorunlu olan bir hakkın varlığından söz edilebilmesi gerekir. Zira usulü kazanılmış hak ilkesi kamu düzeniyle ilgilidir (bkz. 09/05/1960 tarihli 21/9 sayılı, 04/02/1959 tarihli 13/5 sayılı YİBK).

Bu açıklamalar ışığında, 28/07/2020 yürürlük tarihli 7251 sayılı Kanun ile değişen 6100 sayılı HMK’nın 177/2. maddesi ile Yargıtayın bozma kararından sonra tahkikata ilişkin bir işlem yapılması hâlinde, tahkikat sona erinceye kadar da ıslah yapılabileceğine dair açık düzenleme yapıldığı gözetilerek, yukarıda açıklandığı üzere usulü kazanılmış hakkın istisnası niteliğindeki yasa değişikliği uyarınca karar verilmesi gerekliliği hasıl olduğundan; mahkemece, davacı tarafın 06/11/2015 tarihli ıslahına değer verilmeksizin hüküm tesis edilmesi yerinde görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir .

Kabule göre de; karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 10. maddesinin dördüncü fıkrası gereğince; manevi tazminat davasının, maddi tazminat veya parayla değerlendirilmesi mümkün diğer taleplerle birlikte açılması durumunda; manevi tazminat açısından avukatlık ücretine ayrı bir kalem olarak hükmedileceği düzenlendiği hâlde, davalılar lehine reddedilen manevi tazminat miktarı üzerinden vekâlet ücretine asıl hüküm ile birlikte hükmedilmemiş olması doğru değildir.

2- Davacının ek karara yönelik temyiz itirazlarına gelince;

7251 sayılı Kanun'un 27. maddesi ile 6100 sayılı HMK'ya eklenen “Hükmün Tamamlanması” başlıklı 305/A maddesine göre; “Taraflardan her biri, nihaî kararın tebliğinden itibaren bir ay içinde, yargılamada ileri sürülmesine veya kendiliğinden hükme geçirilmesi gerekli olmasına rağmen hakkında tamamen veya kısmen karar verilmeyen hususlarda, ek karar verilmesini isteyebilir. Bu karara karşı kanun yoluna başvurulabilir.” hükmüne yer verilmiştir.

HMK'nın 26/1. maddesinde ise “Hâkim tarafların talep sonucuyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez.” hükmüne yer verilmiştir.

Somut olayda; davacı taraf değerlendirilmeyen 10.000 TL manevi tazminat talebinin kabulüne yönelik ek karar verilmesini talep etmiş, mahkemece davalıların ek karar verilmesi yönünde herhangi bir talepleri olmadığı hâlde davalılar lehine, ek karar talebinde bulunan davacının aleyhine olacak şekilde ile davalılara vekâlet ücreti verilmesine karar verilmiştir.

Buna göre mahkemece, davacının ek karar talebi ile ilgili sınırlı bir şekilde inceleme yapılarak HMK'nın 305/A maddesi gereğince karar verilmesi gerekirken, ek karar talepleri olmadığı hâlde davalılar lehine, talepte bulunan davacı aleyhine vekalet ücretine karar verilmiş olması usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.

3- Bozma nedenine göre, tarafların diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.

SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün, ikinci bentte açıklanan nedenlerle ek kararın HUMK'nın 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, üçüncü bentte açıklanan nedenlerle tarafların diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan temyiz harçlarının istek halinde temyiz edenlere iadesine, 6100 sayılı HMK'nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nın 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 01/12/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.