"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; İstanbul Anadolu 9. İcra Müdürlüğünün 2007/1741 Esas sayılı takip dosyasında alacaklı olan davalıya avukatlık hizmeti verdiğini, icra takibinin kesinleşmesiyle birlikte borçlu adına kayıtlı taşınmazların haczi ve satışı yoluna gidildiğini, ancak alıcı çıkmaması nedeniyle taşınmazların satışının gerçekleşmediğini, bu nedenle satışların düştüğünü, ilerleyen süreçte ise davalı tarafından kendisine herhangi bir masraf ve vekâlet ücreti ödemesi yapılmadığından icra dosyasında başkaca bir işlem yapılamadığını, vekil olarak üzerine düşen tüm yükümlülükleri yerine getirmesine rağmen, davalının vekâlet ücretini ödemediği gibi vekâlet görevinin yerine getirilmediği iddiasıyla hakkında şikâyette bulunduğunu, şikâyet dosyası ve içeriği dikkate alındığında vekâlet görevinden azledildiğinin kabul edilmesi gerektiğini, bu nedenle davalı hakkında vekâlet ücreti alacağı için icra takibi başlattığını, davalının icra takibine haksız itirazı üzerine takibin durduğunu ileri sürerek davalının itirazının iptalini, %40'dan az olmamak üzere icra inkâr tazminatının davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı; davacı avukatın üstlendiği vekâlet görevi süresince bilgilendirme yükümlülüğünü yerine getirmediğini ve bu nedenle vekâlet ücretine hak kazanamayacağını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; davanın kısmen kabulüne, davalı borçlunun itirazının kısmen iptaline ve icra takibinin 13.100 TL asıl alacak üzerinden devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine, asıl alacağa takip tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasına verilen karar tarafların temyizi üzerine; Dairece verilen 23/09/2020 tarihli ve 2020/8938 E. 2020/4643 K. sayılı kararla; "...Dava dosyasında davalı ...’in davacı avukatı azlettiğine dair bir belge ya da davacının istifa ettiğine dair bir dilekçesi bulunmamaktadır. Avukatlık Kanunu'nun 171/1 maddesinde düzenlenen “Avukat üzerine aldığı işi kanun hükümlerine göre ve yazılı sözleşme olmasa bile sonuna kadar takip eder.” ve “Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi”nin 2.
maddesinde düzenlenen “...avukatlık ücreti, kesin hüküm elde edilinceye kadar olan dava, iş ve işlemler ücreti karşılığıdır.” hükümleri gereğince de avukat, aksine sözleşme yoksa, işi sonuna kadar takip edip sonuçlandırmadan ücretini talep edemez yani vekalet ücreti alacağı, üstlenilen işin bitmesi ile muaccel hale gelir.
O halde mahkemece, dosya kapsamından davacı avukatın istifa etmediği ve davalı tarafça da azledilmediği anlaşıldığından, davacı avukatın takip ettiği dosyanın kesinleşip, kesinleşmediği, alacağın muaccel olup olmadığı araştırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde eksik inceleme ile davanın kısmen kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir." gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece, bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde; icra dosyasında taşınmazın ihaleye çıkarıldığı, alıcı çıkmadığı için satış işleminin düştüğü, bu hali ile davacının vekâlet görevini yerine getirdiği gerekçesiyle; davanın kısmen kabulüne, icra takibinin 13.100 TL üzerinden devamına, asıl alacağın %20'si oranında icra inkâr tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Kural olarak bozma kararına uyulmakla bozma kararında belirtilen biçimde işlem yapılması yolunda lehine bozma yapılan taraf yararına kazanılmış hak, aynı doğrultuda işlem yapılması yolunda yerel mahkeme için zorunluluk doğar.
Belirtilmelidir ki; bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09/05/1960 tarihli ve 21/9 sayılı YİBK).
Bu ilke kamu düzeni ile ilgili olup, Yargıtayca kendiliğinden dikkate alınması gerekir. Hâkimin değişmesi dahi açıklanan bu hukuki ilkeye etki yapamaz.
Yukarıda açıklanan ilke ve esaslar çerçevesinde somut olay değerlendirildiğinde; davacının vekâlet ücreti alacağına konu icra takibinde davalı alacaklının alacağına henüz kavuşmamış olduğu, bu hâli ile davacı avukatın vekâlet ücreti alacağının da henüz muaccel olmadığı anlaşılmaktadır.
Buna göre mahkemece; uyulan bozma kararı gereğince davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle davanın kısmen kabulüne karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün HUMK'nın 428. maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek hâlinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK'nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nın 440. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 29/12/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.