"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; ... Köyü 1711 parsel sayılı taşınmazı tapu tahsis belgesi ile 02/12/1985 tarihinde davalıdan satın aldığını ve bedelini ödediğini, ancak tapu tahsis belgesi ile Belediye Başkanlığına başvurduğunda tapu verilemeyeceğinin söylendiğini, taşınmaz üzerine kendisi tarafından bina yapılarak ayrıca harcama yapıldığını ileri sürerek; ödenmiş olan tapu bedelinin günümüze uyarlanmış değerinden fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000 TL'nin yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş, yargılama sırasında sunduğu 30/03/2021 havale tarihli ıslah dilekçesi ile dava konusu edilen taşınmazın bilirkişiler aracılığıyla dava tarihi itibariyle değerinin tespit edilmesini, tespit edilecek olan taşınmazın rayiç bedelinin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı; her ne kadar davacıya Erzurum Belediyesi tarafından 1711 nolu parsel için tapu tahsis belgesi verilmiş ise de, 1994 yılında Erzurum Büyükşehir Belediyesinin kurulması üzerine taşınmazın paylaşım sonucu ... İlçe Belediyesine devredilmiş olduğunu, dolayısıyla davanın husumet nedeniyle reddinin gerektiğini, ayrıca davacının 1711 nolu parsele gecekondu yapmadığını, dava dışı üçüncü kişiler adına kayıtlı taşınmaz üzerinde gecekondu inşa ettiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; davacının fiilen kullandığı yerin dava edilen taşınmaz olmadığı, dava edilmeyen bir parselde rayiç değer hesaplaması yapılamayacağı gerekçesiyle, davanın reddine dair verilen karar davacı tarafın temyizi üzerine; Yargıtay (kapatılan) 13. Hukuk Dairesince verilen 24/04/2018 tarihli ve 2015/42502 E. 2018/4949 K. sayılı kararla; davalının pasif husumet ehliyetinin olup olmadığı yönünde bir araştırma yapılmak suretiyle sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiğinden bahisle bozulmuştur.
Mahkemece; bozma kararına uyularak yapılan yargılama neticesinde, davacının yapı bedelinin ödenmesi talebinin reddine, tapu tahsis belgesinin alınması sırasında davacı tarafından ödenen bedelin denkleştirici adalet ilkesi gereğince 3.488,59 TL olarak belirlenmesiyle bu bedelin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Bilindiği üzere ıslah, taraflardan birinin usule ilişkin bir işlemini, bir defaya mahsus olmak üzere kısmen veya tamamen düzeltmesine olanak tanıyan ve karşı tarafın onayını gerektirmeyen bir yoldur (HMK m. 176).
22/07/2020 yürürlük tarihli 7251 sayılı Kanun ile değişen 6100 sayılı HMK’nın 177/2. maddesinde; “Yargıtayın bozma kararından veya bölge adliye mahkemesinin kaldırma kararından sonra dosya ilk derece mahkemesine gönderildiğinde, ilk derece mahkemesinin tahkikata ilişkin bir işlem yapması halinde tahkikat sona erinceye kadar da ıslah yapılabilir. Ancak bozma kararına uymakla ortaya çıkan hukuki durum ortadan kaldırılamaz.” düzenlemesine yer verilerek bozmadan sonra ıslah konusuna yasal açıklık getirilmiş, bozma kararı sonrası ıslah, mümkün hale gelmiştir.
Bir kamu kurumu olan davalı; davacılara arsa tahsis edileceği yönünde güven aşılamak suretiyle, tahsis edilecek arsa karşılığında davaya konu edilen bedeli almıştır. İşlemin bir tarafı kamu kurumu, diğer tarafı da vatandaştır. Vatandaşın kamu kurumlarına olan güven ve inancı korunmalıdır. Arsa tahsisi yapılacağı ilanına güvenerek davalıya para yatıran davacı edimini yerine getirmiş, ne var ki davalı edimini yerine getirmemiştir. Dava konusu edilen bedelin ise davalının hesabına girdiği açık olmakla eldeki davada davacının gerçek zararının davalıdan tahsiline karar verilmesi gerekmektedir. Bu nedenle davacı, taşınmazın rayiç değerini isteyebilir.
Somut olayda; davacı 30/03/2021 havale tarihli dilekçesi ile davanın tamamen ıslahı yönünde irade beyanında bulunmuş olup, 28/07/2020 yürürlük tarihli 7251 sayılı Kanun ile değişen 6100 sayılı HMK’nın 177/2. maddesi ile Yargıtayın bozma kararından sonra tahkikata ilişkin bir işlem yapılması hâlinde, tahkikat sona erinceye kadar da ıslah yapılabileceğine dair açık düzenleme yapıldığı gözetilerek; mahkemece, davacı tarafın 30/03/2021 tarihli davanın tamamen ıslahına yönelik talepleri değerlendirilerek sonucuna göre hüküm tesis edilmesi gerekirken denkleştirici adalet ilkesi gereği hüküm kurulması yerinde görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir .
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün HUMK'nın 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK'nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nın 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 08/12/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.