Logo

3. Hukuk Dairesi2021/7221 E. 2021/13949 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Satış vaadi sözleşmesinin feshi, tahliye, ecrimisil ve cezai şart taleplerine ilişkin yargılamada, ecrimisilin başlangıç tarihi ve cezai şart miktarının belirlenmesinde hukuka uygunluk bulunup bulunmadığı uyuşmazlığı.

Gerekçe ve Sonuç: Ecrimisilin, haksız zilyetliğin başladığı fesih ihtarnamesinin tebliğ tarihinden itibaren hesaplanması gerektiği ve cezai şart miktarının belirlenmesinde Türk Borçlar Kanunu'nun 182. maddesindeki hakkaniyet ölçülerinin gözetilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :TÜKETİCİ MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı; davalı ile Halkalı projesi dahilinde 02/12/2010 tarihinde satış vaadi sözleşmesi imzalandığını, konutun davalıya 05/08/2011 tarihinde fiili olarak teslim edildiğini, ihtarnameye rağmen davalının ödeme yükümlülüğünü yerine getirmediğini ileri sürerek; sözleşmenin feshine, davalının taşınmaza müdahalesinin men'ine ve tahliyesine, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla bağımsız bölümün davalıya fiili teslim tarihinden dava tarihine kadar işlemiş ve dava tarihinden fiilen tahliyesine kadar işleyecek olan şimdilik 10.000 TL ecrimisil alacaklarının tahsiline, ecrimisile karar verilmemesi durumunda söz konusu haksız kullanım nedeniyle şimdilik 10.000 TL'nin sebepsiz zenginleşme bedeli olarak yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, sözleşme gereğince satış bedelinin %3'ü oranında tazminata ve şirketin zararının %50 fazlası ile karşılanmasına, binadaki yıpranma bedelinin ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı; süresinde cevap dilekçesi sunmamış, aşamalardaki beyanlarında davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

Mahkemece; 02/10/2010 tarihli ve 39110 yevmiye numaralı resmi sözleşmenin feshine, davaya konu bağımsız bölümün tahliyesine, sözleşme bedelinin %10'u tutarında tazminat, ecrimisil, konutun eski hale getirilmesi için gereken masraf ve zararların %50 fazlasıyla karşılanması taleplerinin atiye bırakılması nedeniyle bu talepler hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair verilen karar, davalının temyizi üzerine, Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 08/06/2017 tarihli ve 2017/3636 Esas 2017/7077 Karar sayılı kararıyla; davacının atiye bıraktığı talepleri yönünden davalının rızası bulunup bulunmadığı sorularak hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiğinden bahisle bozulmuştur.

Bozmaya uyan mahkemece; davalının, davacının ecrimisil, tazminat, konutun eski hale getirilmesi için gereken masraf ve zararların %50 fazlası ile karşılanması taleplerinin atiye bırakılmasına muvafakat etmediğine ilişkin beyanı doğrultusunda, davanın kısmen kabulüne, 02/10/2010 tarihli ve 39110 yevmiye numaralı resmi sözleşmenin feshine, davaya konu bağımsız bölümün tahliyesine, boş olarak davalı tarafından davacıya teslimine, 50.250 TL

ecrimisil bedelinin 10.000 TL'sinin dava tarihinden itibaren, 40.250 TL' sinin ıslah tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 13.834,89 TL cezai şartın, 3.200 TL daire tadilat bedelinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacı zararının yüzde elli fazlası ile karşılanması talebinin reddine karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.

1-Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekir.

2-Somut olayda; mahkemece taşınmazın teslim tarihinden dava tarihine kadar geçen süre için davalı aleyhine ecrimisile hükmedilmiş ise de, davalının dava konusu taşınmaz üzerindeki zilyetliği ancak fesih ihtarnamesinin tebliğinden itibaren haksız bir zilyetliğe dönüşmüş olacağından, ecrimisilin ancak bu tarihten sonraki dönemden başlayarak hesaplanması gerektiği değerlendirilmeden taşınmazın tesliminden başlayarak ecrimisil bedeline hükmedilmesi doğru görülmemiştir.

O halde, mahkemece, davacı lehine hükmedilecek ecrimisile ilişkin olarak; davalıya gönderilen fesih ihtarnamesinin tebliğ edildiği tarihten dava tarihine kadar geçen süre için ecrimisil bedelinin hesaplanarak hasıl olacak sonucu göre bir karar verilmesi gerekirken bu yön gözardı edilerek yazılı şekilde hüküm tesis edilmesi, doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.

3- Davaya konu satış vaadi sözleşmesinin 6/b maddesine göre; sözleşmenin feshi halinde, davalı satış bedelinin %3 üne karşılık gelen tutarda tazminat ödemeyi taahhüt etmiştir. Bu durumda davalıdan tahsil edilmesi gereken cezai şart miktarı belirlenirken 6098 sayılı TBK’nun 182. maddesinin değerlendirilmesi zorunludur. Hâkim, cezanın aşırı olup olmadığını, hakkaniyet ölçülerini aşıp aşmadığını araştırırken, özellikle, alacaklının asıl borcun ifa edilmesi halinde elde edeceği yarar ile cezai şartın ödenmesinin sağlayacağı yarar arasındaki makul (adil) ölçü, sözleşmeye aykırı davranılması yüzünden alacaklının uğradığı zarar, borçlunun borcunu yerine getirmemek suretiyle sağladığı yarar, borçlunun kusur derecesi ve borca aykırı davranışının ağırlığı, alacaklının ortak kusurunu ve tarafların (özellikle borçlunun) ekonomik durumu ile sözleşmenin süresini dikkate alır. Bu unsurlar dikkate alındığında, alacaklının uğradığı zarar ile kararlaştırılan ceza arasında hakkaniyet ölçüleri ile bağdaşmayan açık bir nispetsizlik varsa ceza indirilir. Hakimin, bu kuralı uygularken kullanacağı takdir hakkının, Yargıtay denetimine elverişli esaslara dayanması da zorunludur.

Yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda ceza-i şartın fahiş olup olmadığı, indirim gerekip gerekmediği, fahiş ise ne oranda indirim yapılması gerektiği saptanıp, sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken, anılan hususlar gözardı edilerek, eksik inceleme, soyut ve yetersiz gerekçe ile hüküm verilmesi usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davalının sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci ve üçüncü bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK'nın 428. maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA, davalı harçtan muaf olmasına rağmen peşin alınan temyiz harçlarının istek halinde iadesine, 6100 sayılı HMK'nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nın 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 30/12/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.