Logo

3. Hukuk Dairesi2021/7235 E. 2021/11388 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacı tarafından ödendiği iddia edilen icra takip bedellerinin sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre iadesi talebi üzerine, mahkemece hükmedilen faiz alacağının, gerekçeli kararda belirtilen hususlara uygun olup olmadığı uyuşmazlığı.

Gerekçe ve Sonuç: Mahkemece, davacının faize ilişkin belirsiz alacak talebini bilirkişi raporundan sonra belirli hale getirmediği ve harç ikmali de yapmadığı gerekçesiyle, gerekçeli karar ile hüküm fıkrası arasında çelişki yaratıldığı gözetilerek hüküm bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK (TİCARET) MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki istirdat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı; davalı şirket tarafından aleyhine ... İcra Müdürlüğünün 1999/3015, 2000/4119 ve 2000/2385 Esas sayılı dosyaları ile icra takibine başlanıldığını, bu takiplere ilişkin ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde açmış olduğu menfi tespit davası sürerken dosya borçlarını ödediğini, yargılamaya istirdat davası olarak devam edilmesi gerekirken menfi tespit olarak devam edilerek borçlu olmadığının tespitine karar verildiğini, tespit kararına rağmen tahsil edilen bedellerin kendilerine ödenmediğini ileri sürerek; şimdilik 34.150TL'nin 10/04/2001 tarihinden itibaren işleyecek ve kademeli olarak hesaplanacak ticari temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.

Davalı, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece; davanın hak düşürücü süre içerisinde açılmadığı gerekçesi ile reddine dair verilen karar, davacı tarafın temyizi üzerine, Dairece verilen 27/02/2017 tarihli ve 2015/17698 E. 2017/2081 K. sayılı kararla, davanın isteminin sebepsiz zenginleşmeye dayalı iade olduğu ve davalı tarafından icraya konu edilen alacağa yönelik davacı tarafından açılan menfi tespit davasında takip konusu borçtan sorumlu olmadığının tespitine karar verildiği, söz konusu kararın 11/09/2012 tarihinde kesinleştiği, işbu davanın da 13/08/2014 tarihinde açıldığı dolayısıyla zamanaşımına uğramadığı ve esasa yönelik inceleme yapılarak karar verilmesi gerektiği gerekçesi ile bozulmuştur.

Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde; davanın kısmen kabulü ile dava konusu alacak miktarı olarak (26.083,00+829,84TL) 26.912,84TL ana para ile (74.840,64+3.551,97TL) işlemiş toplam 78.392,61TL ticari faizin davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

1-Bilindiği üzere, mahkemece verilen kısa karar (hüküm), bir davayı esastan çözümleyen ve uyuşmazlığı sona erdiren nihai kararlardandır. Bu kararla, mahkeme davadan elini çeker ve

davayı sona erdirmiş olur. Bu aşamada yapılması zorunlu iş; gerekçeli kararı, kısa karar doğrultusunda ve yasal gerekçeleriyle birlikte hakimin yazmasından ibarettir.

Eş söyleyişle, kararın asli unsurlarından olan gerekçenin de hüküm fıkrasına uygun biçimde kararda yer alması gerekir. Esasen, hükmün tefhim edilen kısa karara uygun yazılması ve gerekçe taşıması, kamu düzeni ile doğrudan ilgili temel kurallardan olup, bu kurala kanun koyucu HMK'nın 297 nci maddesiyle varlık kazandırmıştır.

Yine Anayasamızın "Duruşmaların açık ve kararların gerekçeli olması" başlıklı 141. maddesinin üçüncü fıkrasında; "Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır." hükmüne yer verilmiştir.

Buna göre, gerekçe hükümle çelişik olamaz. Aksinin kabulü, mahkemelere güveni sarsacağı gibi Anayasa ve kanunlarda yer alan açık kurallara aykırılık oluşturur.

Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; mahkemece, alınan bilirkişi raporu doğrultusunda davanın ana para ve işlemiş faiz yönünden kabulüne karar verildiği, gerekçe kısmında ise davacının faize ilişkin belirsiz alacak talebini bilirkişi raporundan sonra belirli hale getirmediği ve harç ikmali de yapmadığının görülmesine karşın salt kısa karar ve gerekçeli karar arasında çelişki oluşturmamak adına kısa kararda da hükmedildiği için gerekçeli kararda da faize hükmedildiği gerekçesiyle, gerekçeli karar ile hüküm fıkrası arasında çelişki yaratılmış olması usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.

2- Bozma nedenine göre, davalı tarafın sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.

SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK'nın 428. maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenle davalı tarafın sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK' nın Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK' nın 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde açık olmak üzere, 15/11/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.