"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabul kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacılar; davacı, ...'ın kendisinin asil olarak ve diğer davacılar adına da vekili olarak Çatalca Ormanlı Köyü’nde bulunan taşınmazlarına kamulaştırılmadan el konulması sebebiyle oluşan zararın tazmini için dava açılmasına dair davalı avukatlarla 04/03/2002 tarihli sözleşme yaptığını, vekaletname verdiklerini, aradan geçen 9 seneye rağmen, azil edilmiş olmaları sebebiyle, vekalet ücreti alacakları olduğundan bahisle, davaya konu İstanbul 14. İcra Müdürlüğü’nün 2011/5838 E. Sayılı dosyasında takipte bulunduklarını, davalıların verilen iş için davalar açtıklarını ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi' ne başvurduklarını iddia ettiklerini, ...’ın diğer davacılar adına avukatlık ücreti sözleşmesi yapma konusunda yetkisinin bulunmadığını, dayanak vekaletnamenin bağlı olduğu vekalet akdinin ve vekalet görevinin zamanaşımına uğradığını, bu nedenle icra takibi sebebiyle borçlu olmadıklarının tesbitine, kötüniyetli takip sebebiyle tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir.
Davalılar, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuşlardır.
Mahkemece, davanın usulden reddine karar verilmiş, Yargıtay (kapatılan) 13. Hukuk Dairesi tarafından bozulmuş olmakla; Mahkemece davanın kısmen kabul kısmen reddi ile 582,93 TL borçlu olmadıklarının tespitine karar verilmiş olup, hüküm bu kez taraflar vekillerince temyiz edilmiştir.
1-Dava; davacılar hakkında vekalet ücreti sebebiyle davalılar tarafından başlatılan icra takibinde borçlarının bulunmadığına ilişkin, menfi tespit davasıdır. 14.02.2019 havale tarihli dilekçe ile davacılar vekili "Sayın Mahkemenin yukarıda numarası yazılı dosyasından
verilmiş olan tedbir kararına rağmen davalı taraf hernasılsa icra dosyasına yatırılmış olan parayı çekmiştir. İcra takibinden dolayı borç ve bu şekilde tedbirin de bir anlamı kalmamıştır. Bu sebeple tedbir için yatırılmış olan teminatın iadesine karar verilmesini ve davamıza istirdat davası olarak devam edilmesini talep ediyorum." beyanı ile davasına istirdat davası olarak devam edilmesini talep etmiş ise de; 09.07.2019 tarihli duruşmada "Taraf vekillerince ayrı ayrı beyan dilekçesi sunduğu görüldü." denilmiş olup, bu hususta Mahkemece herhangi bir işlem yapılmadığı dosya kapsamından anlaşılmıştır. Hal böyle olunca, davacılar vekilinin dilekçesinde ileri sürdüğü iddianın araştırılarak, sonucuna göre davaya menfi tespit ya da istirdat davası olarak devam edilip edilemeyeceği hususunda öncelikli olarak bir karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ile yazılı şekilde karar verilmesi bozma nedenidir.
2-Bozma nedenine göre davacıların sair, davalıların tüm temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün davacılar yararına BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenlerle davacıların sair, davalıların tüm temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edenlerden davacıya iadesine, 6100 sayılı HMK'nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nın 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 22/12/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.