Logo

3. Hukuk Dairesi2021/7429 E. 2021/12880 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Adi ortaklığın feshini takiben yapılan tasfiye işlemlerinin usulüne uygun olup olmadığı ve davacının alacaklarının belirlenmesine ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Mahkemece, bozma kararına uyulmasına rağmen, adi ortaklığın tasfiyesi işlemlerinin, bozma kararında belirtilen hususlar ve 6098 sayılı TBK’nın ilgili hükümleri gözetilerek yapılmadığı, tasfiye raporlarının yeterli olmadığı ve tarafların itirazlarının tam olarak karşılanmadığı gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında birleştirilerek görülen alacak ve itirazın iptali davalarının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda; asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen davaların ayrı ayrı kabullerine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde asıl ve birleşen davalarda davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Asıl davada davacı; taraflar arasında 2007 yılı Ocak ayı başında Arçelik-Beko yedek parça ve servis işi yapmak üzere adi ortaklık kurulduğunu, 17/03/2008 tarihli protokol uyarınca ortaklığın sona erdiğini, ortaklık boyunca davalının kazançlarını kendi adına ve hesabına çevirmesi nedeniyle zarar ettiğini, protokol gereği davalının işyerini tahliye etmesi gerekirken faaliyetine devam ettiğini ileri sürerek; bu aykırılıktan kaynaklı cezai şart hakkı ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere, şimdilik 10.000 TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsilini talep etmiştir.

Asıl davada davalı; fesihten sonra ortaklık işyerinde protokol uyarınca faaliyette bulunmadığını, davacının adi ortaklığın feshinden doğan zararlarına yönelik ise, protokol gereğince tüm hesapların incelenip ortaya dökülmesi gerektiği iddialarının dayanağı bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece; davanın adi ortaklık nedeniyle kar payı verilmesine ilişkin olduğu, protokolle ortaklığa son verildiği, protokolle fesih ve tasfiyeye ilişkin yükümlülükler üstlenerek bunun taraflarca kararlaştırıldığı, düzenlemeye göre dava tarihinde ve halen tasfiyenin gerçekleştirilemediği, davacının alacak kalemlerinin taraflar arasındaki düzenlemeye tabi olup, davacının buna göre tasfiye işlerini tamamlaması, davalı buna yanaşmaz ise yasal yolla tasfiye süresini işleterek adi ortaklığın varılan mutabakat ve taahütlere göre tasfiyesinin gerçekleştirmesi, oluşan sonuca göre alacaklı olup olmadığı belirlendikten sonra davalıya karşı alacak davası açması gerektiği, mevcut durumda belirlenmiş bir alacağı bulunmadığı gerekçe gösterilerek, davanın reddine dair verilen karar;

davacı tarafın temyizi üzerine, Dairece verilen 01/10/2015 tarihli ve 2014/18823 E. 2015/14933 K. sayılı karar da; "taraflar arasında adi ortaklık kurulduğu konusunda uyuşmazlık bulunmadığı, daha sonra aktedilen 17/03/2008 tarihli" Adi ortaklığın feshine tasfiyesine ilişkin protokol fesihname ve taahütname" ye göre ortaklığın sona erdirilmiş olduğu, buna göre 31/03/2008 tarihine kadar adi şirketin hesapları incelenmek suretiyle alacak, borç durumunun ve buna göre ortaklar arasında iç ilişkilerde birbirlerinden talep edebilecekleri tutarın ayrıca yapılacak bir mutabakat ile tespit edilerek tasfiyenin tamamlanması öngörülmüş ise de, fiili duruma göre, taraflar arasında böyle bir mutabakatın sağlanamadığı, protokolün 10. maddesinde belirtilen yöntemle tasfiyenin fiilen gerçekleştirilemediğinin anlaşıldığı, bu durumda; davacının, diğer ortağı olan davalının şirket kazancından fazla pay aldığı iddiasıyla açtığı bu davanın, adi ortaklığın tasfiyesinin mahkeme kararıyla tamamlanmasına yönelik kabul edilip incelenmesi gerektiği, mahkemece 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 620 ve devamı maddelerinde düzenlenen adi ortaklık hükümlerinin dikkate alınması ve 642. vd. maddelerindeki tasfiye hükümlerinin somut olaya uygulanması gerektiğinden bahisle bozulmuştur.

Birleştirilen davalarda davacı; ilgili takip dosyaları ile davalı aleyhinde adi ortaklıktan kaynaklı borçlardan dolayı takip başlattıklarını, davalının haksız itirazı üzerine takiplerin durduğunu ileri sürerek, taleplere vaki itirazların iptali ile takiplerin devamına, borçlunun inkar tazminatına mahkum edilmesini talep etmiştir.

Birleştirilen davalarda davalı; davacının ilgili icra dosyaları ile aleyhine icra takipleri yaptığını, usulsüz yapılan tebligatların mahkeme kararları ile iptal edildiğini, davaların haksız olduğunu savunarak, birleşen davaların reddi ile lehine tazminata hükmedilmesini istemiştir.

Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda; asıl davanın kısmen kabulüne, davacı ile davalı arasında adi ortaklık kurulduğunun ve taraflar arasında 17/03/2008 tarihinde düzenlenen Adi Ortaklığın Feshi ve Tasfiyesine İlişkin Protokol/Fesihname ve Taahhütname uyarınca ortaklığın fesh edildiğinin tespitine, davacı ve davalı arasındaki adi ortaklığın tasfiyesine, 10.000 TL alacağın dava tarihinden itibaren, 89.750 TL alacağın ise ıslah tarihi olan 01/12/2020 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine; birleşen davaların ayrı ayrı kabullerine, ilgili icra dosyalarında davalı tarafça yapılan itirazların iptali ile takiplerin aynen devamına, davacının icra inkar tazminatı taleplerinin kabulü ile asıl alacakların %20’si oranında icra inkar tazminatlarının davalıdan alınıp davacı tarafa verilmesine karar verilmiş; hüküm asıl ve birleşen davalarda davalı vekilince temyiz edilmiştir.

1-Dava; asıl ve birleşen davalarda adi ortaklığın tasfiyesi istemine ilişkindir.

Ortaklar, ortaklık için bir takım avanslar verdiklerini ve masraflar yaptıklarını iddia ediyorlarsa, bunların da BK'nın 539. (TBK'nın 643.) maddesi gereğince ortaklığın tasfiyesinde istenebilmesi ve bilhassa ortaklığın mahkemece yapılan tasfiyesi esnasında dikkate alınması olanağı vardır. Ancak kuşkusuz bu gider ve masrafların talep edilebilmesi için, ispat edilmesi zorunludur. Bu ispat ise yasal delillerle ve duruma göre takdiri delillerle ve özellikle bilirkişi incelemesi ile yaptırılabilir. (Adi Ortaklık Doç. Dr. Oruç Hami Şener sf. 620-629)

Mahkemece, her ne kadar, bozmaya uyma kararı verilmiş ise de; bozma gerekleri tam olarak yerine getirilmemiştir.

Hükmüne uyulan bozma kararında; adi ortaklığın tasfiyesine ilişkin ilk aşamada, ortaklığın sona erdiği tarih itibariyle ortaklığın tüm mal varlığı (aktif ve pasifi ile birlikte) belirlenmesi, yönetici ve idareci ortaktan ortaklık hesabını gösterir hesap istenmesi, verilen

hesapta uyuşmazlık çıktığı takdirde, taraflardan delilleri sorularak toplanması, tasfiye memurunun belirlediği malvarlığı bilançosunun taraflara tebliğ edilmesi, tarafların bu husustaki itirazları da karşılanıp, toplanacak delillere göre değerlendirilmesi gerektiği açıkça ifade edilmesine rağmen, tasfiye işleminin bozma kararında belirtilen sıra ve yönteme göre yapılmadığı; yönetici ortağın net şekilde tespit edilemediği, üçüncü aşamada belirtilen ortaklardan her birinin ortaklığa verdiği avanslar ile ortaklık için yaptığı giderler ve katılım payının geri verilmesi, bundan bir şey artarsa, bu kazanç veya (ortaklığın, borçlar,giderler ve avanslar ödendikten sonra kalan varlığı, ortakların koydukları katılım paylarının geri verilmesine yetmezse) zarar da belirlenerek ortaklara paylaştırılmak üzere son bilançonun düzenleneceği belirtilmesine rağmen bunun usulünce yapılmadığı, birleşen davalarda davacının motorlu taşıtlar vergisi, vergi borçları ve yine işçilik alacaklarından kaynaklı ödemeleri icra takiplerine konu yaptığı da dikkate alındığında, birleşen davalarla ilgili adi ortalıklığa ait aktif ve pasiflerin net olarak belirlenmesi yönünden bu dosyalar yönünden yeterli inceleme ve araştırmanın yapılmadığı, davalının işçilik alacağına yönelik itirazları açısından dava dışı İsmail Yenilmez adlı şahsın 2007 yılında kurulup 17/03/2008 tarihinde sona eren adi ortaklık ilişkisinden önce de davacı bünyesinde çalıştığı ve bu nedenle kendisinin adi ortaklıktan kaynaklı tüm işçilik alacaklarından sorumlu tutulamayacağı, zira dava dışı bu kişinin adi ortaklık ilişkisi süresince toplam 11 aylık bir süre adi ortaklık bünyesinde de çalıştığı yönündeki itirazlarının bilirkişi raporlarında değerlendirilmediği, yine taraflar arasındaki 17/03/2008 tarihli fesihname protokolüne konu edilen araçlar yönünden de davalı tarafça ileri sürülen itirazların tam olarak karşılanmadığı, bu şekli ile ortaklığın tasfiyesine yönelik hükme esas alınan asıl ve ek tasfiye raporlarının yeterli olmadığı, taraflar arasındaki ortaklık ilişkisinin usulünce tasfiye edilmediği görülmekle, söz konusu raporlara dayalı olarak hüküm tesisi edilemeyeceği açıktır.

Bu itibarla mahkemece; dosya kapsamında görev alan tasfiye memurları dışında oluşturulacak ortaklığın faaliyet alanına göre konusunda uzman üç kişilik tasfiye memuru heyeti tarafından uyulan bozma kararında belirtilen sıra ve yönteme uygun olarak, yukarıdaki açıklamaları ve davalı tarafça ileri sürülen itirazları da karşılar nitelik ve nicelikte tasfiye raporu alınması suretiyle sonucuna uygun hüküm tesisi yoluna gidilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün HUMK'nın 428. maddesi gereğince asıl ve birleşen dosyada davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK'nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nın 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 13/12/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.